• tut yerine dut, dut yerine tut denilen şehir.
  • biraz özetleyeyim durumu.

    •insanlar evsiz. hayattalar, belki evleri de ayakta ama girilemeyecek kadar kötü durumda bu evler. bunu şunun için söylüyorum, yarın öbür gün yıkım nispeten az olarak gözükse bile enkaz altında kalan insanlarımız kurtarıldıktan sonra ve hasar tespiti çalışmaları yapıldığında birçok bina yıkılacak.

    •şöyle bir avantaj mevcut, burada şehirdeki hemen hemen her insanın köyü, köyde bir evi var. bu sayede köyler can suyu oluyor. belirteyim, eğer iki sene önceki elazığ depremi yaşanmamış olsaydı bütün köyler şu an yerle bir olmuştu. yine belirteyim, hâlâ ciddi sorunun olduğu köyler mevcut, inşallah kısa sürede ulaşırlar.

    •şehirde dağıtıma yapmak çok zor, bir yerden bir yere gitmek çok zor. trafik sürekli kitleniyor, sağ olsun yılların bitmeyen çilesi çevre yolu sorunu depremde insanları perişan etti, yetkililerin öngörüsüzlüğü geldi en sonunda patladı.

    •ayrıca belirteyim, trafikteki araçların birçoğu yabancı plaka. bu araçlar ne yapıyor nereye gidiyor bilemem ama şehir içinde gezenler yollara yabancı olduğu için hem trafik aksıyor hem kaza riski artıyor. daha dikkatli olmalılar.

    •sosyal medyada feryat figan edenlerin yanına gittiğimizde bu insanların diğer insanlara göre gayet iyi olduğunu görüyoruz. detay verip daha da can sıkmak istemiyorum ama sahada gördüklerimden sonra her paylaşım ben de şüphe uyandırıyor. gerçekten ihtiyacı olan insanların gururdan kaynaklı sessizliği mevcut.

    •hemen hemen her sokakta caddede tırları görüyorum, ilk günler yaşanan temel ihtiyaç problemleri büyük oranda çözüldü. ama belirteyim bunlar benim gördüklerim. ilçeler hakkında hiçbir yorum yapamam.

    •dışardan gelen ne olduğu belirsiz insan sayısı çok fazla, çok açık söylüyorum eğer profesyonel bir ekibe dahil değilseniz sakın gelmeyin, niyetiniz iyi olsa bile zarardan başka bir şey vermezsiniz.

    •enkaz çalışmaları hâlâ devam ediyor, maalesef enkazlar çok dağınık, bir ev sapasağlam, yanındaki yerle bir. beş gün önce beş trilyon olan evler şimdi maalesef mezarlık. bu çürük binalara sebep olanların iki yakası bir araya gelmesin, cezalarını çeksinler de biraz içimiz soğusun.

    •insanların birçoğu şehri terk etti, ediyor. şehir şu an sıfırlandı, en baştan kurulması lazım. bunları konuşmak için daha erken. enkaz altında kimse kalmadığında bu konu hakkında da entry girerim.

    •yağmalama konusu biraz hassas. gerçekten mecbur kalıp alma gereği duyan insanlar da oluyor. ama bir de gelen tırlarda ne varsa boşaltıp arabayla kaçıranlar da var. çok rahatsız edici görüntüler yaşanmıyor diyebilirim.

    •maalesef, yetkilileri suçladığımız vizyonsuzluk, halkımız da da açgözlülük olarak mevcut. o yüzden söylemek zorundayım, burada olsanız o dayanışma duygunuz zedelenir. öyle güzel yardımlar sırf deneyimsizliği ve organizasyon eksikliği sebebiyle art niyetli insanların eline geçebiliyor, dikkat etmek gerekiyor.

    •son olarak bugün en büyük hayvan barınağı için kasalar dolusu yiyecek bıraktığımı ve stoklarının yeterli olduğu bilgisini aldığımı söyleyerek güzel bitireyim.

    edit: adıyaman insanı çok sosyal medya internet kullanmaz, genç nüfusu da çok şehirde durmaz onun için gündeme fazla gelmiyor olabilir ama adıyaman çok kötü lütfen sesleri duyulsun.
  • depremde 11 il afet bölgesi statüsüne alındı. ancak 4 il yerle bir oldu. malatya bu illerden bir tanesi. ancak bırakın bu 11 il dışında kalan ve olan bitenden haberi olmayan insanları, doğrudan afet bölgesinden gelenlerin bile "bizim afet daha büyük" şeklinde bir üsluba bürünerek malatya'yı göz göre göre yok saymaları en az depremin kendisi kadar yıkıcı ve acı verici. bu görüşe sahip olmalarında elbette işlevsiz medyanın, siyasilerin, bu durumdan -artık her ne ise bilemediğim- çıkarları olan insanların payı büyük, bu yok sayma ve güllük gülistanlık portre çizmenin anlam verilebilir, hayra alamet bir tarafı yok yoksa.

    yüzde 70 i yıkılmış / yıkılacak bir şehirden bahsediyoruz. ekonomisinin, ticaretinin merkezi sayılabilecek noktaları yerle bir olmuş, içinde güvenle yaşanacak bir tek bina kalmamış bir şehirden bahsediyoruz. ama gariptir, son zamanlarda gerek bölge dışından insanlara olsun, gerek diğer deprem bölgelerinden rastladığım afetzedelere olsun malatya ile ilgili bilgi verirken aldığım şaşkınlık tepkileri, "o kadar kötü mü yaaa..." ifadeleri beni artık öfkelendirmeye başladı. evet, o kadar kötü. depremde de o kadar kötüydü, depremin akabinde 5 tam gün mahsur kaldık deyim yerindeyse, o zaman da o kadar kötüydü, sonra da kötüydü, şimdi de kötü. durumu açıklarken yahut dertleşirken bile kendimi yalancı hissetmeye başladım, sahiden ben mi abartıyorum acaba diye ama ben bunları yaşadım. malatya benim memleketim, 6 şubat günü ben memleketimde kayboldum. ben bundan acı duyuyorum. keşke karşı tarafta ben olsaydım. bu densizliği yapan ben olsaydım. ama mağdurum, mağduruz ve ne kadar mağdur olduğumuzu ifade etmeye çalışırken yaşanan bu miktar karmaşasını yaşamaktan öfke, hicap, acı duyuyorum. fakat bizim acımız bize yeter. fazlası artık bünyede sadece sinire kesiyor, buz gibi kedere dönüyor.

    ne yazacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyorum. günler hafta olmuş, birleşip 2 ayı geçmiş bile, farkında değilim. bu platformda ilk defa bu kadar direkt, dümdüz yazıyor olabilirim. malatya'da o 5 gün 5 asır gibi sürmüştü, şimdi olduğum yerde 2 ay geçmiş, aklım almıyor. evimi özlüyorum, memleketimi özlüyorum. 32 yaşındayım, utanmasam ayaklarımı haşarı veletler gibi yerlere vurup "eve gitmek istiyorum!" diye ağlarım. aklım almıyor, o geceyi aklım almıyor. ben en son yatağıma girmiştim. uyumak için sağıma dönmüştüm. kendimi evin önündeki, dallarına lapa lapa kar yağmış o çok sevdiğim kayısı ağacının altında ne ara buldum ve nasıl oluyor da bir daha evime dönemedim? malatya'nın vaziyetinden benim hal-i pür melalime geldik. nitekim aynı şeydir. acı doluyum, öfkeliyim.

    hikmetinden sual etmek gibi olmasın allahım, özür dilerim ama, ayıp değil miydi karlı bir gece vakti bir dostu böyle uyandırmak?

    edit: kelime hatası.
  • trafik sürekli sıkışıyor, elektrik kesintileri mevcut, ikinci 7.5'lik depremden sonra neredeyse evlerin çoğu kullanılamaz hale geldi. şehir şu an toplu bir mezarlık, en azından benim çevremde şehirde kimse kalmadı. kalanlar ateş yakarak ısınmaya çalışıyor, hava çok soğuk. ikinci depremden sonra yıkılan yerlerin altında kalan insanlar var mı kimse bilmiyor. şehir merkezi trafiğe kapatıldı. şehrin birçok simge yeri çöktü, yeşiltepe'de bir kısım konut ve toki'nin yaptığı deprem evleri dışında sağlam kalan bir yer var mı bilmiyorum. toplanma yerlerini arttırmak gerekiyor. trafik ciddi bir sorun, çevreyolu dışındaki alternatif güzergahlar neden kullanılmıyor bilmiyorum. şehirdeki insanlar, ilçelerine ya da köylerine kaçıyor. birçok ev üflesen yıkılacak gibi. artçılar kesildikten sonra bu kadar insan nerede barınacak, eşyalarını nasıl alacak bilmiyorum. allah yardımcımız olsun.

    edit 1: dostlar trafik şu an iki taraflı olarak rahat gözüküyor. bilginize. şehir içinde sıkışıklık var, köy yollarını kullanabilirsiniz. belirteyim ciddi bir yakıt sorunu var.

    edit 2: kendi çevremde enkaz altında olan arkadaşlarımız için ekipler geldi.
  • maalesef adıyaman ile birlikte deprem konusunda bir hatay ve kahramanmaraş kadar gündem olamamıştır. şehir merkezinde sağlam yapı neredeyse kalmadı. malatya çarşısında ve çarşı arkası mahalleler ağır hasarlı binalarla dolu ve yıkılmayı bekliyorlar. koca şehrin şehir merkezi sıfırdan yapılması lazım. hatay ve malatya bu depremde en çok hasar alan şehirler fakat medya ölü sayısı üzerinden şehirlerin az veya çok yıkıldığını tahmin ediyor ve ona göre gündem oluşturuyor. google haritada hatay ve kahramanmaraş'ın güncel haritaları gösteriliyor ama malatya halen güncellenmedi.

    şehirde yıkık, ağır ve orta hasarlı olup yıkılacak bina sayısı resmi rakamlara göre yaklaşık 40 bin. malatya'da il olarak mevcut bina sayısı 132 bin. veli ağbaba şehir merkezinde (battalgazi ve yeşilyurt) yıkılması gereken bina oranının %70 olduğunu söylüyor ki bu rakam görüntülere göre çok inandırıcı. akpınar, saray, temelli, sıtmapınarı, şifa, niyazi mısri, bostanbaşı, çarmuzu, dabakhane, ismetiye, kavaklıbağ, yenihamam, sancaktar, salköprü mahalleleri neredeyse sil baştan yeniden yapılması lazım. bu mahallelerin çoğu işyeri, büro ve işhanları'nın olduğu yerler.

    fabrikaların çoğunun zarar görmemesi şehir adına olumlu olsa bile 15 bin dükkan ve işletme şuan çalışmıyor. konteynır dükkanlar yeterli sayıda yok, çoğu işletme pazar tezgahları ve seyyar arabalarla hizmet vermeye çalışıyor. az hasarlı binalarda yinede hizmet veren işletmeler var fakat bunlar azınlıkta. şehirde insan sayısı yaklaşık 50 - 100 bin arası. 500 bin insan şehri terketmiş durumda, konteynır evlerin sayısı arttırılmış olsa hepsi geri dönmeye hazır. çünkü malatya insanı memleketine tutkun insanlar.

    zaman ne gösterir bilmem ama şehrin toparlanması 5 - 10 yıl arası sürer. enkazların kaldırılması çok yavaş ilerliyor, komşu şehirlerin belediyelerinden yıkım için iş makineleri ve personel getirilse bu süre kısalır, fakat yetkililer seçimden dolayı bunu şimdilik yapmaz ve malatya zaman kaybeder. sandıkta bunun yansıması mutlaka görülecektir.
  • bu şehirde vilayet parkının alt, yani erkekler bölümüne halk arasinda hıyar tarlası , köşe durağına da erkek pazarı denir.

    bölgede en çok sorulan sorular:
    1 ezan okundu mu?
    2 kac kök kayısınız var?
    3 bu sene sizinkiler de yandı mı? (kayısıların aşırı soğuktan heba olması)
    4 görmüyü müsün? (körmüsün kardeşim!!)
    5 falancanın..neyi oluyun?
    6 ...var mıı ineenn?? (dolmuşlarda rastlarsınız)
    7 ..sen de ii daş atıyın mı? (eğer akçadağlıysanız sorulur)
    8 kimidi la o? (genelde kim olduğunu çıkartamadıkları kişilerin arkasından söylenir)
  • herkes kürt burada türkçe konuşulmaz mesela burada. ulan bilmesek inanacagiz gerçekten. nüfusun büyük bölümü türktür. ama kürdü, ermenisi mutlu mesut yaşar memleketimde o ayrı.
  • 3. uluslararası malatya film festivali nedeniyle 13 gün süreyle kaldığım doğu anadolu şehri.

    gerek coğrafi gerek beşeri olarak hiç beklemediğim bir şehirle karşılaştım. gelişime açık, geniş alanlara sahip ve planlı yapılaşmaya dikkat ediliyor. insanları ise birçok önyargımı yıkmama neden olacak kadar içten, samimi... beni ve beraberimde ki birçok arkadaşımı utandırdılar.

    çekim dönüşü, nemrut yolu üzerinde bir köy bakım evine misafir gittik, zorla yemek yedirip, ikramda bulundular. - hiç zahmet etmeyin, dedikten sonra, ikramları kabul etmezsek ciddi ciddi bize darılacaklarını hissettim. içlerinden biri, izmir'den gelen festival ekibi burada diye belediye başkanına haber vermiş, başkan da hemen çıkıp geldi. çok önemli insanlar olduğumuz için mi? tabi ki hayır, misafirperverlik denilen şey yüzünden.

    başkanında değişik bir hikayesi var! bir önceki belediye başkanının şöförüymüş kendisi. bir konuda anlaşamamışlar ve işi bırakıp, ilk seçimlerde rakip olarak çıkmış karşısına. sonuç; kazanmış!

    -e o da şimdi sana şöförlük yapsın, dedim!

    cevabı çok etkileyiciydi;

    - estağfurullah!

    kendi aralarında kürtçe konuşup, mhp seçmeni olduklarını öğrenince ise büyük şaşkınlık yaşadım, biraz da utandım! olması gereken türkiye'nin tek bir odaya sığmış insan profilini gördüm orada.

    bizi böyle güzel ağırladıkları ve beni utandırdıkları için hepsine tek tek teşekkür ederim.
  • kışın altında pirzolayla birlikte pişen koca tencere lahana sarması, yazın ayva kiraz yaprağı sarması,üstüne tereyağıyla birlikte kavurma dökülen, cevizli değil mercimekli haşlanmış içliköftesi, yoğurtlu çorbası, sabah kahvaltıda köy peyniri, tandır ekmeği, acı dolmalık biberden yapılan turşuları, bembeyaz kar gibi köpük pestili eşsiz olan memleket.

    kağıt kebabı yok kayısıdan tatlı, yok çiğköfte*, yok kaburga dolması, kebaplar hep sonradan bir şekilde ticari amaçlı şehir merkezindeki lokantaların getirmesiyle şehrin mutfağına kazandırılmakla kalmamış sanki bu yemekler de şehrin ana yemekleri olmuş gibi bir hava olmasına rağmen alakası yoktur, millet de bu yemekleri çarşıda yiye yiye öğrendi, bu kadar çevremizde bu yemeklerin yirmi, otuz yıl önceye kadar malatyalıların evinde piştiğine asla şahit olmadım.

    malatya mutfağı demek nohut, bulgur, gendime , bilimum tahıl ve bakliyat demektir, et yancıdır, olursa iyi olur ama olmazsa da yemekler bir şekilde yapılır, bulgur olmazsa olmaz o da öyle her bulgur değil. büyüklerin çerezden anladığı tek şey haşlanmış nohuta tuz, kırmızı biber döküp kağıt külahta yemektir ki bu olayı iran'da da çok yaygın gördüm.
  • bu entry, malatyaya gidip göte gelmek istemeyenlere bilgi, püf noktası bilmem ne niteliğindedir:
    başlarken söylüyorum ki burda yazanların hiç biri abartı değildir...

    efendim ilk faideli bilgi, malatya-elazığ maçlarında kesinlikle ama kesinlikle sahanın yanından geçen ana caddeden uzak durun bunun sebebine gelince; içerisi yüzde yüz kaynayan kazan niteliğindedir, malatya trübününde eğer akçadağlı varsa yassı taşı öyle bi atar ki 200 metreden istediği adamın istediği yerini parçalar (şaka değildir), ama elazığ trübünlerinde arka sıralardan taş atan elazığlı ancak önlerdeki elazığlının kafasını yarabilecek nitelikte taş atar bu sebeple arkasını dönüp sokakdan geçen malatyalıyı taşlar, her elazığ maçında sokaktan geçerken kafası yarılan en az on kişi olur...

    son yıllarda su problemi yaşanmaktadır bu konuda dikkatli olunuz... gözlerimle gördüğüm bir bilgiyi size aktarayım: sevgili belediye başkanı cemal akın bu su problemlerinin yaşandığı aylarda yerel televizyonlara çıkıp (trabzonda bakanın, için efendim ne nükleeri ne radyosyonu deyip çay içmesi gibi) su bardağını havaya kaldırıp için efendim temiz suyumuz demiştir, yanlız ben bunu gazetelerde gördüm çünkü çağırdığı yerel televizyon kanallarının kameramanları masanın kenarındaki hayat su şişesini çekti sadece... ve ertesi gün kendi karısı dahil bilmem kaç kişi hastanelik oldu...

    malatyada arif usta denilen ünlü köftecinin de olduğu ünlü bi sokak vardır bu sokakda kahvehaneler bilardo salonları bulunur, değil ordan bi dişinin geçmesi dar, kot pantolonla erkekde geçemez, geçmemelidir , ben denemedim ama denemeye niyeti olanada söylüyorum boğaz köprüsünden atlayıp ölmemek gibidir...
    işte ordaki kahvehanelerden birinde tam tamına 3 yıldır günde 18 saat kurtlar vadisi hiç durmadan izletilir ve 3 yıldır o televizyonun başının boş olduğunu görmedim ve bunun yanında o televizyonun birgün kumandasıyla adam öldürme ihtimalinin bulunduğunu düşünmek için geniş hayal gücü gerekmez...

    yani yukarıdaki cümleyle bağlantılı olarak da söylüyorum ki sevgilinizle rahat rahat oturabileceğiniz, elini tutup rahatca yürüyeceğiniz bir yer kesinlikle yoktur malatyada -üniversite hariç (gerçi o şehrin içinde değil zati)-

    malatya inanılmayacak kadar farklı görüşler kültürler barındırır; alevi, sünni, kürt, türk yapılarında gerçekten bu üstündür denilecek bi yapı yoktur, ermeni nüfusuda gerçek anlamda vardır özellikle çavuşoğlunda kilise etrafında vardır.. yani burdan çıkarılacak anlam, eğer bu iyidir ehi ehi bu kitleye yaltaklanayım arkam olur durumlarında kesinlikle kaybederseniz, nedenine gelince 70 ler 80 ler solun alevi kitlesinin üstünlüğü 90 larda islamcı (tarikat) yapıların etkinliği ve şimdilerdede ülkücü yapının üstünlüğü söz konusudur yani her an herşey olabilir bu ilde...

    ilçeler bazında bakıldığında pötürge, akçadağ yobaz kelimesini tam tamına hak edecek kadar gericidir,
    hekimhan kültürel ve zengin bi ilçedir her ne kadar mehmet ali ağca, oral çelik gibi adamlar da çıkmışsada kadıköyde bulamayacağınız kadar entellektüel filmleri bulabilir kutsal bilgi kaynağı insanlarla karşılaşabilirsiniz, ama tabiki en güzeli arguvandır, zaten malatya arguvanın bi ilçesidir neyse girmiyorum buralara... ha bide geçen hafta televizyonda gördüğüm kadarıyla kale de vergi kaçakcılığı çok fazla artmış neyime lazım demeyin çok anlam çıkarabilirsiniz...

    insanlarına gelince benturgut özaldan başlayayım "anayasa bi kere delinmeynen bişey olmaz"
    ismet paşanın, amerikanın afyonu yasakla diretmelerine karşılık cevap olarak "la kardaşim afyon diye il var ben nasıl kaldırayım" demesinden malatyalının genel profilini çıkarınız

    otobüs firmalarına gelince hiç binmesemde ben siz kerneği tercih edin, zafer de iyidir beydağı alevi gibi görünüp alevi kesimini taşır, doğan görünümlü şahin misali
    ha burda söyleyecek bi sözüm var ki o da medine turizmdir... molalarda "yarım saat namaz ve yemek molası" diye bağıran muavin otobüs hareket edince arka koltuğa gelip yan koltukda oturan adama
    birader esenlerde bi ibne var götünü göreceksin bembeyaz geçenlerde attım arka koltuğa...." diye devam eden cümleler kurabilir sizde şoka girebilirsiniz...

    eğerki uçağı tercih edecekseniz havaalanı gerçekten ama gerçekten şehir dışındadır...

    eveet can alıcı noktalardan biri sinema sektörüdür... sinema iki tanedir biri afra sineması adında hafif şehir dışındaki sinema olup pek rağbet görmez. asıl sinema yeşil sinema adındaki soyadı yeşil olan hacı bir amcanın işlettiği 6 salonlu sinemadır, sevgiliniz başını omzunuza yaslayınca yer gösterici nin elindeki lambadan tehdit sinyalleri gelir...
    ne kadar güzel değil mi hacı amca haklı sinema kardeşim buraya sarılmayamı öpüşmeyemi geldiniz ben kendisine katılıyorum, haklı zaten. kendiside o yüzden 8 yıl önce malatyada can sinemasını işletip (porno sinema) cumayı kaçırmayan bir kişiydi tabi canım tabi haklı tabi... ahh ahhh..... ulan bu kadar yobazlık... neyse....

    ve evet yine insan profiline dönüyorum eğer "nasıl bi insan bi insanı öldürür, bi can bu kadar ucuz mudur, kimdir bu insanlar" gibi cümleler sarfeden kimselerseniz çarmuzu, izolutepe ve beydağı mahallerinde kaşlarınızı "v" haline getirerek (eğreti durmamanız açısından) kahveye girip bi çay için çayı bitirmeden -ama parasını ödeyin- kaçın gidin

    siyasi işleyişine gelince mevlüt aslanoğluadında güzel bi milletvekili barındırır bu adam her gittiği yerde bi iş yapar bildiğin siyasetci gibi söz vermez hafif çingenemsi biçimde yanınıdakilerden 50-100 milyon toplayarak orda aynı gün içinde 20 milyarlık işler yaptığı sık görülür... diğer milletvekillerine gelince(akp) ben daha adlarını duymadım,bu milletcekillerine oy verenlerde mevlüt aslanoğlunu sayıp severler tanırlar işlerini halletirirler ama akp milletvekillerini yolda görseyi bırak adı boynunda yazılı olsa tanımazlar...

    belediye başkanlığına gelince burda fıkra gibi bi durum söz konusudur... mehmet yaşar çerci adındaki güzide başkan malatya için çok iş yapıp kendisi mhp den seçilmiştir ama oyların çoğu alevi kesimindedir... yani kimin ne yaptığı ne yapacağı belli olmaz... şimdiki başkana gelince kendisi hakkında yorum yapmayıp şu örneği vermek istiyorum.. konyada milletvekili adaylığı listesi yazılarken yazacak kimseyi bulamayıp binanın çaycısını yazmışlardır, şimdi mecliste hepimizin bildiği ve genelde hakında açıklama yapılmayan bi milletvekilimiz vardır...

    buluşma noktası olarak genelde kapalı çarşının üstündeki heykel seçilir, bu heykel valiliğin önünde bulunan en bilinen yerdir... ama geçen seneki gidişimde valilik polisi artık beklemenin yasak olması sebebiyle orda beklenmeyeceği bilgisini vermiştir, ben kendimi şartlamış olarak bu seneki gidişimde bu yüzden gözaltına alınarak işin iç yüzünü öğreneceğim yine burdan bildireceğim ama tabiki bu konuya benim gibi deli olup kendini içeri attıranlar varsa ve beni bilgilendirirse bunun gereği olmayabilir...

    ve son olarak cezmi kartayadında pavyonların meyhanelerin olduğu hergün iki kişinin öldürüldüğü bi sokak vardır, saat 8 den sonra bu sokakda gezmenizin iyi olmayacağını belirtirir ayrıntılı bilgi için teksas malatya kitabını okumanızı tavsiye ederim... evet tabiki şaka ama böyle bi kitap gerçekten vardır turgut özalla amerikanın ilişkisini anlatır...

    ve bu şehir niye bilmiyorum herşeye rağman çeker alır adamı içine... büyütür... adamı adam eder...

    (bkz: devam edecek)
hesabın var mı? giriş yap