• bir yerlerde bedava dağıtılan yeniyetme unvan..

    90ların akabinde pıtırak gibi çıkan şirketlerdeki yeniçağ pozisyonlarının ingilizce isimlerinda en çok dikkatimi çeken titr budur: menıcır..

    vay babanın döpyes eteği..!

    niye dert oldu bilmiyorum ama herkes bir şeyleri liid ederken* işi kim yapacak sorusunun cevabı da pek yok.. aslında bunu düşünen de pek yok.. herkes şikayet eder sadece.. ama bir şekilde menıcır olduğunda unutuverir her şeyi.. bu ve benzeri unvanlar, kapitalizmin kuzucuklarını motive etmek için kullandığı bir nevi nefs sıvazlaması gibi görünüyor..

    geçen gün acıbadem'den uzunçayıra inen, hristiyan ve musevi mezarlıklarıyla çevrili zeamet sokak'tan aşağı doğru giderken doğa koleji'nin bir ilanını gördüm; geleceğin liderlerini yetiştirdiklerini söylüyorlardı.. afiş üstünde 15-16 yaşındaki kızanlar kendilerinden emin bir postür ile vücut ağırlıklarını geriye doğru vermiş, kimileri hafif sağ veya sol bacaklarının üstüne doğru kaykılmış olarak, kolları göğüs hizasında bağlı ve *tuhaf bir gülümseme ile poz vermişlerdi..

    liderlik, gerçekten öğrenilen bir şey miydi yoksa fıtrî bir özellik mi..?

    bu konuda "şudur" demem mümkün değil.. -ki zaten hiç bir halt bildiğim yok.. sadece belli-belirsiz, minik ve değersiz hissiyatım, bu işlerin poz kesmeyle, kalıp tavır ve söz şablonlarıyla, öğretilmiş-belletilmiş mekanik davranış biçimleriyle olamayacağı yönünde uyarıyor beni..

    yönettiği insan kaynağını tanımak için istediği kadar sosyoloji-psikoloji-halkla ilişkiler okusun yemez-yetmez..

    yöneticilik, liderlik o kadar ucuz değil..
    olmadığını görüyoruz her gün..

    tüm bunları göz önünde tutarak, kapitalizmin insanlığa verdiği en büyük zararlardan birinin ve belki de bu sistemde köşe başını tutan en sağlam kalesinin; vasıfsız makam ve sıfatlar üreterek toplumun değer algısını düşürmek olduğunu söylemek mümkün.. muhteşem bir algı yönetimi..! bu kadar vasıfsız adam içinde "normal" olabilenler ikidirhem bir çekirdek parlıyorlar.. normalin üstü olan ve muhtelif kademelerde* asıl bizi yönetmeyi hak edenleri ise çoğunlukla hapishanelerde, tımarhanelerde tutsak ediyoruz.. aramızda yaşamalarına göz yumduklarımıza ise öyle bir saldırıp, sindiriyoruz ki başlarını çıkaramıyorlar bulundukları yerden..

    hepimiz sistemin yılmaz savunucularıyız.. itiraf edelim, bayılıyoruz buna.. matrix'deki gibi; sistem için kendimizi de sevdiklerimizi de feda etmeye hazırız.. müthiş bir şey şu kapitalizm..! yalan yok, başarısına hakikaten hayranım..!

    lafı lüzumsuz uzattık yine, sözün özü şudur;

    kocaman buğday tarlasındaki o altın parçası başaklar bir bir solup gidiyor bu boz denizin içinde.. ve bizler bakıyoruz.. sadece bakıyoruz..
  • (bkz: yonetici)
    (bkz: mudur)
  • fransızcada "manajman" kökünden türemiştir. ünlü bir fransız atasözü der ki "vu le vu manajman avek mua, sesua" yani "koltuğu yüksekte olanla bir deneme yapmak isterim". (bkz: gel senle bi deneme yapalım)
  • izmir pazarlarinda satilan terlik markasi.. gri ve bordo modelleri var.

    markete giderken insana kendini müdür gibi hissettiriyor.
  • futbolcuların ve sen'atçıların menejerleri olur, hakan şükürün babası....
  • ünvanı manager olup halen operatif iş yapan o kadar çok insan var ki, işte bunlar hep y nesline yapılan kandırıkçılık. bunlardan biri de benim. minimumda 10 kişilik bir ekibi yönetmeden tam olarak müdür, yönetici unvanı alınmamalı. alınıyorsa da bunun kendini tatmin etmek için olduğu bilinmeli.

    yönetici dediğin kişi operatif iş yapmaz. personelleri arasında görev paylaşımı yapıp onların gelişimine katkıda bulunur, yalnızca gereken noktada müdahale eder.

    eğer bu şekilde değilseniz, manager unvanında olsanız bile kendine manager demeyin. dışa deyin de, içinizde olmadığınızı bilin. farkındalık iyidir. ben de vardım bunun farkına.
  • poor manager good manager
    —————— ——————
    controlling collaborative
    on the sideline player coach
    self-centered humble, giving
    big opinions lifelong student
    company first customer first
    no feedback a mentor
    demanding developing

    - vala afshar
  • türkiye'de bir kısmının müdür değil, müdürcük olduğu ünvan. neden mi müdürcük? onu oraya oturtan, şirket içindeki ablasını rol model aldığı için müdürcük. hadi pozisyonla ilgili, o alanda yeterli iş deneyimin olmadı geçmişte. hadi diyelim işleri manage edemiyorsun da*, ki etmen bekleniyor. planlaman boktan, takım arkadaşlarının nefretine şayansın. hakkaten hepsini geçtim bunların. yahu bir müdür'ün en önemli özelliği kodumu oturtması değildir de, nedir? komple yatış biri de olsa, ağzının deli gibi laf yaptığı, biraz konuya hakim biridir manager. karşısındakini olmayana inandırma kudreti vardır. bunun ne kadar değerli bir vasıf olduğunu bilir üst yönetim de, ondan verir ona o kadar maaşı. şimdi tam bu noktada sormak istiyorum ey halkım: her toplantıda sesi titreyen, "şindi ağlıcak ha salyasümük" izlenimi veren "manager" olur mu? bir yerden sonra karşı taraf sizi sikler mi? o kadar mı gerginsin ki, sabah kantinde tost sırasında insanlardan birer metre uzak duruyorsun? ağzı, yüzü, her biryeri galoşlu, fazla hijyenden ölecek, hastanede görsen doktor sanacağın zavallı tostçunun, o tost makinaları arkasında bir de o galoşlarla sıcaktan patlıcan gibi börtleyen o güzel insanın uzattığı tostu, sen kim oluyorsun da parmak ucunla alıyorsun? bu sırada öbür elindeki laptop'ını düşüren, eq fakiri jackass müdür olur mu? malesef bizim ülkemizde olur ey halkım. yaka kartında "manager" yazar en fazla gerçi. o da kendini gulliver sanarak küçük dünyasında, yaşamaya devam eder.

    (bkz: ben sana müdür olamazsın demedim)
hesabın var mı? giriş yap