• bu şehirde gece hayatı yok diyen bok yesin. siz gece hayatı olmayan alman şehri görmemişsiniz (bkz: schwetzingen)

    şehir merkezindeki holiday inn otelinin karşısındaki parkın köşesindeki koi denen mekan değme istanbul barlarına taş çıkartır muhabbet ve ortam açısından. kapısında ayı gibi bir herif vardır, ama tipiniz, giyiminiz, kuşamınız güzelse "damsız yassah" demez, saygıyla alır sizi içeri.

    zimmer vardır sonra, güzel bi bardır. bir de su kulesinin karşısındaki starbucks'ın arkasında adını unuttuğum bi mekan var, orasına da gayet güzel diyorlar ama ne zaman gitsem özel okul partileri olduğundan nazikçe geri çevirdi herifler.

    ayrıca çok kral da bi festivali vardır, 20 tane sahnede aynı anda gayet güzel müzik yapılır (bazılarında almanlar polka yapabilir, aman diyim.. ama bir çoğu rock falan çalar)

    türk çoğunluğundan olsa gerek şöyle de bir sahne de yaşatmıştır:

    beşiktaş-bursa maçını izlemek için mekan aranmaktadır. tramvayda gözümüze kestirdiğimiz bir gence survival almancamızla girişilir:

    - enşuldiğun..können sie englisch sprechen?
    - tut mir leid, nein..
    - (aha sıçtık, hmm saol bakışı)
    - türk müsün?
    - (oha) evet yaa.. maç izlemek istiyorum da, nerde izleyebilirim?
    - tamam, benle in, yolumun üstünde bir yer var, orda izlersin..
    - sağol birader; sen nerelerdensin? (türk bulunca türkçe muhabbete girişen genç mode on)
    - yok ben türk değilim.
    - (oha oha) e türkçe konuşuyorsun?!!
    - ben yugoslavım, arkadaşlardan öğrendim.

    yanisi; los angeles'ta ispanyolca ne kadar geçerli bir dilse, mannheim'da da türkçe öyle bir dildir. türkçe'ye hakim almanlar bile pek çokcadır. sadece türkçe konuşarak rahat rahat yaşayabilirsiniz.

    ayrıca hiç bahsedilmemiş, kızları pek güzeldir bu şehrin. gerçekten de bizdeki "izmir" hadisesinin bir benzeri dile getirilir alman hans'lar tarafından, "ah so, mannheim'ın kızları, gevşer gönül yayları" şeklinde.
  • kokorec satiliyor burada, otesi var mi? meraklisina adres: bol kepce corbaci g2 17, 68159 mannheim. (bkz: açken girilen entry'ler)
  • almanya'dayken türkiye özlemi çektiğinizde ziyaret ederek özlem giderebileceğiniz, hatta özlemi nefrete dönüştürerek bir sonraki maksimal özlem noktasını epeyce yükseltebileceğiniz şehir. buradaki türk mahallelerinde, almanya'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi trafikte, sokakta veya alış verişte medeniyet değil; türkiye'de olduğu gibi hanzoluk ön plandadır.
  • türkiye’nin 82. şehri. ben hayatımda böyle bir şehir görmedim arkadaş. her yer “karşim seri köz getir” kekolarıyla dolu. reklam panoları bile türkçe. yolda geçerken almanca duymanız türkçe duymanızdan daha zor. alman yolunu şaşırıp bir dükkana yol sorsa, garson içeri girer ustasına “usta bir turist geldi yol soruyor” der.

    almanya’da böyle çirkin bir şehir göreceğimi düşünmezdim.
  • savaşta dümdüz edilmiş, sonradan düzeltilmiş şehir içi karelerden oluşur. cadde isimleri yoktur, a1, l8 gibi numaralarla adlandılır. üniversitesinin işletme bölümü, kulvarında en önde koşturan işletme bölümlerinden birisidir.
    her alman şehrinin karakteristik özelliklerinden olan* türkiye maçları kazanıldığında türklerin toplandığı yer, wasserturm*'dur, bir giden olur da maça denk gelirse bilsin.

    rhein ve neckar nehirlerinin birleştiği* yerdedir, almanya'nın kanımca en güzel şehri heidelberg ile arasında 20 kilometre vardır*.
    alman milli takımını 1954 yılında dünya şampiyonu yapan sepp herberger, ümit davala ve atilla taş'ın babası mannheimlı'dır.

    türk mahallesi neckarstadt ve jungbusch'tur, türkler tarafından cümbüş olarak telaffuz edilir. üniversitedeki türk öğrenciler ise matöd adında bir dernek ile kendilerini temsil etmektedirler.
  • heidelberge yaklasik 15 dakika uzakliktaki alman sehri.en onemli ozelligi buradaki turk nufusunun oldukca yogun olmasidir.sokaklarda gezerken sagdan soldan kulagiza gelen arabesk sarkilar ve yerlerin kirliligi de evet bizimkiler burada dusuncesini uyandirir insanda.oldukca guzel bir sehirdir ama hakkini yemiyelim.
  • üç aydır yaşadığım ve dokuz ay daha yaşayacağım şehir.

    küçük bir şehir olmasına rağmen üzerine söyleyebileceğim çok şey var. aklıma geldikçe bunları sıralayacağım ama öncelikle already flew kafasını takip etmek istiyorum ben de. bazı yazarlar bu şehrin pis ve iğrenç olduğundan dem vurmuşlar ki, kesinlikle katılmıyorum. baden bölgesindeki hemen hemen tüm şehirleri dolaştım (baden-baden, heidelberg, ulm, stuttgart, ausburg, freiburg) ve caddelerin pis olduğu konusunda mannheim ile yarışacak cinstendi tümü.ayrıca frankfurt ve münih gibi şehirler de tertemiz değillerdi. mannheim’a bu şekilde 'kusan' yazarlar neye dayanarak bu değerlendirmeleri yapmışlar çok merak ediyorum. kaldı ki mannheim gelişmişlik ve yaşam rahatlığı açısından türkiye’deki tüm şehirlerden çok daha iyi konumdadır. bu rahatlık şehirde yaşayan insanların yüzlerinden okunmaktadır. evet, bir göçmen şehri olduğunu kimse yadsıyamaz ama bu şehrin sakinleri için bizim gibi birbirlerine düşmanca tavır sergilemek yerine saygı ve hoşgörü parantezinde dostça yaşamaktadırlar.farklı kültürlerden hiç kimse nefret tohumları-hatta ırkçı yaklaşımlar taşımamaktadır. kendi halinde ve aklı selim insanlar olup çocukça tavırlara sahip değillerdir.

    mannheim’ı eleştiren yazarların hayattan pek zevk aldıklarını düşünmüyorum. bu şehirde şunlar yapılabilir mesela:

    ekim ayında güneşli bir pazar günü su kulesinin altında kitap okumak harikadır. haftasonları ren nehrinin kıyısındaki parkta çimlere uzanıp yürüyenleri, koşanları, çocukları, cins cins köpekleri, sevgilileri seyretmek çok zevklidir. nekar nehrinin kıyısındaki nefis bir park olan luisenpark’ta koşmanın tadı başkadır. canınız sıkılınca tramvaya atlayıp saatlerce yolculuk etmek pek bir keyiflidir. markplatz’daki cafe journal’de lezzetli bir sandviç eşliğinde bira yudumlamak mutlu eder insanı (kadın garsonları gerçekten çok güzeldir, muhabbetçidir). şehrin en iyi büfesinden (galeria kaufhof’un hemen bitişiğinde) sosis ve patates alarak paradeplatz’ın keyfi çıkarılabilir. canınız kahve içmek isterse cafe prag en iyi seçimdir. su kulesine giden heidelberg caddesindeki şirin pastanelere uğrayıp tatlı bişeyler yemek iyi gelir şehrin güzelliğini göremeyen bünyelere. ayrıca yine aynı caddede haftasonları önünde kuyruk olan rostolarıyla ünlü bir dükkan vardır. her hafta pazartesi günü konservatuar öğrencilerinden oluşan caz orkestrasının beleş konseri vardır; oraya bir uğranabilir. yılbaşı yaklaşırken şehrin iki yerinde bir ay boyunca kurulan pazarı gezip sıcak şarap içmenin tadı pek az şeyde vardır. gece hayatı da hiç fena değildir. das zimmer, the suite, soho, club rittz, club loft sağlam mekanlardır. özellikle das zimmer ve club loft’ta bokunu çıkartırcasına partiye dahil olup sabaha kadar sarhoş olabilirsiniz.o partilerde ne ırkçılık vardır ne de nefret. gülümseme ve ayaküstü sohbetlerden başka bir şey yoktur. hem heidelberg’e hem de bölgenin diğer şehirlerine yakın olması da ayrı bir güzelliktir.

    not: bu entry almandan çok 'almancı' olmayı bile beceremeyen yazarlara ithaf edilmiştir.saygılar.
  • kebap kokan bir sehir. baklavasiyla meshurdur.
  • almanya'da türk dükkanları görmek doğal birşeydir aslında. örneğin friseur hasan tabelasını her yerde görebilirsiniz. ama mannheim'daysanız, bu tabela "berber hasan"dır. markplatz'ın etrafını istanbul döner, oyakbank ve et dünyası isimli bir kasap dükkanı çevreler.

    mannheim'da aç kalmazsınız. sayısız dönerci zaten vardır da, vapiano da vardır, burger king de, mc donalds da, starbucks da. ilginçtir sosis yemek isterseniz yoktur pek sosisçi.

    gide gele, gide gele 3 yılda memleket gibi olmuştur.
  • bu sehrin frankfurt ile tren baglantisi almanya'nin en yogun birkac tren hattindan biridir. en yogun hat ise günde yaklasik 300 yük ve yolcu treniyle münih-augsburg baglantisidir.
hesabın var mı? giriş yap