• her dinlediğimde mi tüylerim diken diken olur arkadaş. düşünün ki bu eser "türkler" için yapılıyor, nasıl bi' betimlemedir, nasıl bi' duygu durum paralelliğidir, ah ulan. elbette eser bi' anlamda da o dönemde lully'nin, fransuva-kanuni dostluğundan mirasla türk-fransız ilişkileri içinde türklere bi' güzellemesidir, armağanıdır. müzikteki coşku ise imparatorluğun o dönemdeki gücünün nişanesi kıvamındadır.

    hasılı; şu ana kadar nasıl yazılmamış hayret, bu parçayı (türklerin seremonisi için marş) lully amcamız türklere yazmıştır. 17'nci yüzyılda her ne kadar "ottoman" kavramından ötürü türk kavramı parçanın isminde ismiyle müstesna kullanıma göre tezat gibi gözükse de, imparatorluğun ötesinde, bi' ırkın tanımlanma algısının tespiti için de önemli bi' örnektir.

    en iyi icralarından birisi için link verelim de tam olsun.
    edit: lan iki dakika bırakın bu ülkedeki milliyetçilik algısını da, bu şaheser senin ırkına yazılmış işte, eserin mükemmelliğinin verdiği hazla birlikte bu gururu yaşa işte, zaten 1.52'den itibaren tüyleri diken diken olmayan bizden değildir ^^
  • molière'in kibarlik budalasi (le bourgeois gentilhomme) adli komedi-balesinden bir parcadir. jean baptiste lully tarafindan bestelenmistir. gaz vericidir, costurucudur.
  • muhteşem bir müzik bu. işte sentez budur. gümbür gümbür bir saray müziği.
  • fransa imparatorluğu ve osmanlı imparatorluğu arasında ruslara karşı yapılacak bir antlaşmanın imzalanması için saraya giden osmanlı heyetini karşılama seremonisi için yazılmış harikulade eserdir. daha önceki entrylerde de denildiği gibi fena halde gaza getirici etkisi vardır.
  • moliere tarafından 1670 yılında yazılan le bourgeois gentilhomme, ali yunus gencer’e göre, türk kültürünün fransız sanatı üzerindeki etkilerinin ilk örneklerinden biridir. tiyatro eserinin müziklerini jean-baptiste lully bestelemiştir. marche pour la ceremonie des turcs de bu kapsamda yazılan bestelerden biridir.

    hikaye şöyle: orta sınıftan gelen m. jourdain sınıf atlamak ateşiyle yanıp tutuşmaktadır, bu nedenle versailles çevrelerinde kendini burjuva gibi göstermeye çalışır. kızı lucille, kendi sınıfından olan cleonte ile evlenmek ister. bunun üzerine cleonte’u osmanlı sultanının oğlu olarak tanıtmaya karar verirler. marche pour la ceremonie des turcs de tam olarak cleonte’un kendini padişah soyu olarak tanıttığı yerde çalmaktadır. yoksa ne bu beste ne de bu eser "türklerin görgüsüzük hikayesi" değildir, aksine sınıf atlamaya çalışan bir kısım fransızların ve ona çanak tutan yozlaşmış burjuvanın "görgüsüzlük hikayesi"dir.

    peki eserin meşhur süleyman ağa ile ilgisi nedir? süleyman ağa osmanlının elçisi olarak paris’te yaşarken osmanlı temalı çılgın partiler vermekte, fransız burjuvazisini egzotik kültürüyle etkisi altına almaktadır. bunun eserle doğrudan bir ilgisi yoktur.

    dolaylı olarak ise; kimsenin tanımadığı cleonte’un kendini burjuvaziye kabul ettirebilmesinin tek bir yolu vardır, o da kendini osmanlı soyundan geliyormuş gibi tanıtmak. zira o dönem turquerie prim yapmaktadır.

    sonuç olarak belki şaşalı partilerimizin yozlaşmışlığı ve fransız burjuvazisinin buna çanak tutması eleştirilmiş olabilir. ancak eser türkleri yüceltmek veya alçaltmak amacıyla yazılmamıştır.

    o halde bayrakları asabilirsiniz.

    (bkz: as bayrakları)
  • kendisinin bu eserde esinlendiği mehteran müziğinden ritmik motifler, mozart başta olmak üzere bazı batılı bestecilerde karşımıza çıkar. sanatta türk kültürel/geleneksel öğelerinden esinlenme yoluyla yaratılan eserlere fransızlar turquerie derler. müziğe has bir akım değildir elbette.

    (bkz: turquerie)
  • coşkulu bir enerjiye sahip jean baptiste lully bestesidir. jordi savall başta olmak üzere birbirinden güzel icra eden elbette var ama 1984 yılında federico maria sardelli tarafından italya'da kurulan modo antiquo'nun performansını hem dinlemekten hem de izlemekten kendinizi alamazsınız.
    modo antiquo - marche pour la cérémonie des turcs

    tüm ruhu ve bedeniyle müziğin ritmine kendini kaptıran çılgın orkestra şefi sardelli'nin takım elbisesinin altına giydiği kırmızı çoraplarına ayrıca bayıldım ama salondaki içi geçmiş seyircilerin de nasıl bu kadar sakin kalabildiğini hiç anlamadım. 20 dakikalık yolu 5 dakikada yürüdüm, bıraksalar boğazı da yüzerek geçerim.
hesabın var mı? giriş yap