• zımba gibi bir film. tüfek gibi. ama şimdi ben beynimde şunu anlayamadım, günün gecen birbirine karışsın, pastaları çörekleri götür, şampanyaları fondiple. üç de çocuk yap üzerine. kondisyon bisikleti falan da yok o zamanlar tabii. peki nasıl oluyor da hala ilik gibisin marie antoinette? lokum gibisin? üç çocuktan sonra sibel can gibi olman gerekmez mi? biz ne skime brüksel lahanası yiyoz, zift gibi çaya tek şeker atıyoz her gün o zaman?
  • mozart'la arasında iki-üç ay vardır maria antonia'nın (böyledir fransa'ya gelin gitmeden önceki adı), ne acıdır ki, -cheja'nın da değindiği gibi- zamanında çelik çomak arkadaşı bile olmuş sevdiğimiz insan wolfgang'a değil; şişman, sevimsiz, başarısız 16. louis'ye yar olmuştur (nasıl bir yar olmaksa bu.. ilk gecelerinde louis'nin güzel marie'ye dokunmadığını anlatırlar). acı çekmiştir çok marie, sıla hasreti, ilk yıllarında nasip olmayan çocuklar, halktaki huzursuzluk..
    bir erdem ve olgunluk timsali, yüksek zeka saçan bir kadın olmasa da yansıtıldığı kadar acımasız, şımarık, hoppa, boş bir kadın, dendiği gibi bir "austrian whore", bir "madame deficit" midir? ekmek bulamazlarsa pasta yesinler lafının ona ait olmadığını, bir de annesine yazdığı his yüklü mektupları gözönüne alıyor ve diyorum ki, sanmıyorum, pek de değildir.
    topluca bir ruhunu çağırıp tanışalım, nasıl bir insanmış öğrenelim diyorum ben şahsen. tarih bence en güvenilir bu yolla öğrenilir.
  • fransız ihtilali kadar meşhur fransız kraliçesi.. idama mahkum edildi. acele ile giyotine çıkarken celladın ayağına bastı. bu sakarlığından mahçup olan kralice, celladından özür diledi:
    - affedersiniz mösyö, bilerek yapmadım.
    (bkz: olmeden once soylenen meshur sozler)
  • "çamur at izi kalsın" lafının ciddiye alınması gerektiğinin ispatıdır kendisi efenim. çılgın yaşantısına ilişkin olarak iddia edilenlerin önemli bir çoğu, fransız tipi politik iftira yöntemlerinden birinin sonucudur.

    şöyle ki,

    gutenberg devrimi gerçekleşmiş, matbaa yaygınlaşmış ve gündelik yaşama dahil olmuştur. daha matbaanın ilk emeklemeye başladığı günlerde hayata "merhaba" diyen pornografik yayınlar ise, artık devletlerin yasaklamaya çalışmaktan büyük ölçüde vazgeçtikleri, daha doğrusu yasaklamakla bir yere varamayacaklarını anlayarak bezdikleri, gündelik yaşamın birer unsuru haline gelmiştir.

    o unsurlar ki, avrupa'nın hıristiyan tabularını yıkmaya yardımcı olmuştur... neyse bu başka bir mevzu, biz konumuza dönelim.

    efenim neredeyse tüm kıta avrupa'sında, soyluların cinsel yaşamlarına ilişkin ama hayali ama gerçek broşürler basılıp satılması, bir furya halindedir o dönemde. ancak tüm avrupa'da (ve avrupalı kolonilerin yaşadığı yeni dünya'da) bu broşürler cinsel amaçlı iken, fransa'da iş bambaşka bir boyuttadır. fransa'da libelle adı verilen bu broşürler esasında politik amaçlıdır ve saray çevresinin nasıl kokuşmuş bir hayat yaşadığını insanlara göstermek adına, saraylıların "kokuşmuş" cinsel yaşamlarını tüm detaylarıyla anlattığını iddia eder. gerçekle alakası olanları vardır elbet ama çoğunluğu abartıdan veya iftiradan ibarettir.

    marie antoinette ile ilgili en tanınmış ve belki de kraliçe kızımızın ipini çeken libelle'nin yazarı ise aslenbir fahişe olan kontes de la motte idi. sağlam cinsinden bir düzenbaz olan bu hanım kızımız, marie antoinette'nin adını kullanarak yaptığı büyük dolandırıcılık ortaya çıkınca saraydan kovulmakla kalmamış, bir de hapis cezasına çarptırılmıştır.

    ancak o bir yolunu bulup londra'ya kaçmayı başarır. burası, fransa'da basımı yasak olan libellelerin yazarlarının tercih ettiği yerdir aynı zamanda zira ingiltere pornografik matbu eserleri büyük ölçüde serbest bırakmıştır.

    neyse efenim, bu kontes hanım marie antoinette'den intikam almak için oturur ve kraliçeyle yaşadığı lezbiyen aşkın detaylarını anlatan bir libelle yazar. (oysa, kendisi kraliçeye hiçbir zaman yaklaşamamıştır, nerede kaldı sevgili olmak!)

    sonra kraliçe hakkındaki libelle'ler alır başını gider. marie bazen fahişe, bazen babasıyla bile sevişmek isteyen azgın bir nimfomanyak, bazen olmadık cinsel fantezilerini zorla uygulayan bir sapkın... olur yazılanlarda. giyotine gitmesi için vesile olan ise, oğlunu yatağına aldığı ve ilişkiye girdiğine ilişkin son libelle olmuştur. marie antoinette mahkemede kendisine yöneltilen ensest suçlamalarıyla ilgili konuşmayı reddetmiş "hiçbir annenin oğluna böyle bir şeyi yapamayacağını herkesin kabul edeceğini beklediğini" bildirmiştir. sonuç olarak, ertesi gün idam edilmiştir.

    sonuç olarak, ben bütün bunları neden anlatıyorum? bak sene olmuş bilmemkaç, aradan neredeyse 300 sene geçmiş, biz hala marie'nin gerçekten zevkusefa düşkünü bir kendini bilmez mi, yoksa sadece çalkantılı bir dönemin talihsiz bir dedikodu kurbanı mı olduğunu bilemiyoruz. demek ki yalanla gerçeğin arasındaki sınır o kadar da belirgin değil, demek ki her hareketimizin tarihe bir çizik attığını bilerek davranmamız gerekiyor.

    ya, işte böyle sözlük...
  • iki eleman gazete okumaktadır.
    a: - abi fransa kraliçesi * "ekmek bulamıyolarsa yarraamı yesinler" demiş!
    b: - çeviri hatası olmasın?!..

    (bkz: selçuk erdem)
  • stefan zweig'in marie antoinette vasat bir kadının portresi adlı biyografik romanından;

    --- spoiler ---

    15 yaşında ike 16. loui ile evlendirilir. 7 yıl boyunca eşinin çabalamalarına rağmen fimozis nedeni ile cinsel ilişki gerçekleşemez ve evliliğinin ilk 7 yılını bakire olarak geçirir. bu 7 yılda eşinin pasif kişiliği ve yatak odasında kuramadığı hakimiyet nedeni ile marie antoinette çılgın bir yaşam sürmeye başlar*. yılda 300'ün üzerinde elbise diktirir, limiti aşan mücevher harcamaları yapar, kendisine saray alıp, dekore ettiri ve içerisine çiftlik hayatı kurar, hergün iki defa saçı yapılır, hala ziyareti, balolar ve kumar partileri ile gecesi 3-4 sularında biter. gece balo yoksa opera veya tiyatroya gidilir. hayatı iki üç saray arasında geçer. maliyeciler her zaman harcamaların çok olduğundan, hazinenin açık verdiğinden bahsetmektedirler. ancak marie antoinette'yi ilgilendiren bir şey değildir bu. hiç kraliçesi olduğu ülkeyi gezmeye, halkı görmeye çıkmamış, politika ile uğraşmamıştır. kitap okumayı sevmediği için dilbilgisi zayıftır. eşinin 7 yıl sonraki yatak başarısı marie antoinette'yi gerçek bir anne yapar. önce bir kızı olur, sonra da oğulları. ancak hayat bu kadar eğlenceli ve kolay iken dışarıdaki kazan kaynamaya başlamıştır. 1789 fransız ihtilali ile paris'e zorla taşındırılırlar. marie antoinette nerede hata yaptığını, ne yapmaları gerektiğini fark etmiş ama geç kalmıştır. bundan sonraki 5 yıl durumunun ne olacağı belli olmadan, beceriksiz kaçış planları, saldırılar, isyanlar, eşinin yanlış kararları ile geçer. hatta meclise sığındıklarında 16. loui önce o gergin ortamda yemek yemiş ardından da uyumuştur. bu derece rahat ve vurdum duymaz birinin doğru karar vermesi ve mevcut ayaklanmalara karşı savaşması tabii ki beklenemez ve sonuç kralın giyotin ile idam edilmesidir. kraliçe olduğunu ve kendisindeki kraliçe ruhunu bu zor zamanlarda hatırlayan marie antoinette, birebir görüşmelerinde karşısındakileri dize getirmeyi başarır ancak iş işten geçmiş, devrim yeterli coşkuyu kazanmış ama henüz istediği kurbanı elde edememiştir. hala dimdik ayakta bir kraliçe gibi duran marie antoinette'i ruhsal olarak hırpalamak için oğlu elinde alınır ve çocuğa annesi ve halasının onu taciz ettiği, birlikte olmaya zorladığı yalanı söylettirilir. çocuk yeni bir veliaht olmasın diye cahil ama devrime inanmış bir adama verilir. marie antoinette çocuğunun da elinden alınmasından sonra hayata küser ve aslında tek nedeni devrimin bunu istemesi nedeni ile giyotin ile idam edilir.

    "ekmek yoksa pasta yesinler" sözünün ona ait olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.

    --- spoiler ---
  • avusturya’dan fransa’ya gelin geldiğinde tutturmuştur ‘düğünüm concorde meydanında olsun!’ diye.. oysa törenin louvre sarayında yapılması icap etmektedir teamül gereği... lakin ısrarları galip gelir ve bir yanı champs elysee’ye bir yanı da louvre’un bahçesine bakan concorde meydanı’nda yaptırır bir şekilde düğününü... yıllar sonra başını gövdesinden ayıran giyotin de aynı meydana kurulacaktır...

    bu arada ‘ekmek bulamazlarsa pasta yesinler!’ lafı görümcesine aittir... bu tarihi realiteyi de hapisteyken yazdığı mektuplarından victoria holt’un kitaplaştırdığı ‘ben, marie antoinette’ biyografik-romandan öğreniriz. gaye, kraliçeyi fransız halkının nefretiyle karşı karşıya bırakmaktır... avusturyalı oluşu hayatına leke olmuş, hemen her günü çarpıtılarak mübalağa edilmiş, fransa’da soluk aldığı her an kıskanılmış, nefret edilmiş, ziyan olmuştur...
  • tarihteki ilk tikidir kendisi.
  • marie antoniette giyotine giderken düşündükleri ile giyotinin düşüşü ve kesilen başın sepete düştüğü anda ki düşüncesi aynı mıydı? derler ki insanlar büyük korku, heyecan, sevgi gibi duygu yoğunluklarında salgılanan adrenalin yüzünden bilinç kaybı yaşarlarmış, hani kessen bir tarafını kan akmaz deyimi gibi, marie antoinette giyotine doğru ilerlerken fransız devriminin yeni taraftarları ve galip halkı büyük bir çoşku içinde onun idam edilmesini bekliyordu. concorde (devrim) meydanı hınca hınç doluydu. marie, concorde meydanına gelmeden önce conciergerie hapishanesinde saçları kesilmiş ve elleri arkadan bağlanmıştı. hapishaneden çıkışı ve devrim meydanına gelişi 1 saatlik paris turu sonucunda gerçekleşmiştir. hapisaneden çıkışında pont neuf(yeni köprü) üzerinden seine(sen) nehrini geçip concorde meydanına doğru yol alan sıradan bir römork ile yapmıştır. adı yeni olan fakat 776 km uzunluğunda ki seine nehrinin üzerinde ayakta duran en eski köprü olan pont neuf bu olaya tanıklık yapmıştır. suç ve ticaretin birleştirici merkezi yine ona yüklenen ağır bir görevi yerine getirmişti. seine nehri hızlı sanayileşme sonucunda köyden kente göçlerle birlikte oluşan çarpık kentleşme sonucunda kirliliği artmış ve isyanı koku olarak etrafa yayılmıştı. keskin koku marie'nin genzini yakmıştı ama sona giderken aklından geçen bu keskin koku değildi.

    14 yaşında avusturya arşidüşes'i iken fransa veliahdı xvı. louis ile nişanlandırılmıştı.1770 yılında ise kıtlıkla mücadele eden fransa'da gösterişli bir düğünle evlendirilmişti. 1774 yılı mayıs ayında xv. louis'in çiçek hastalığından ölmesi sonucunda kraliçe olmuştu. fransız kraliçesi olmasına olmuştu ama xvı. louis ona hala dokunmamıştı bile. bu yıllarda kendisini kumara ve saray tarafından seçilmiş arkadaşlarına kaptırmış, gereksiz harcamaları ile ün salmıştı. adı bir kere çıkmıştı dokuza ve ölümünden sonra bile inmeyecekti sekize. bir sabah ansızın kutsal roma imparatoru olan ağabeyi ıı. joseph kendisini ziyarete gelmiş ve yaşadığı hayatın gereksizliği ile yıllar geçmesine rağmen bir çocuk veremeyişi üzerine konuştuğu söylenmektedir. ne ilginçtir ki bu konuşmadan 1 yıl sonra marie anne olmuştur ve ilk çocuğu erkektir. yıllar içerisinde bir kaç çocuğu daha olmuştur. ilk acı kaybını ise adını dokuza sabitleyecek olan elmas gerdanlık olayı sonrası girdiği sıkıntıdan sonra erken doğum yaparak doğurduğu kızını bir iki hafta geçmeden kaybetmesidir.
    marie antoinette, kraliyet kuyumcusu tarafından kendisi için yapılan muhteşem bir elmas gerdanlığı satın almak istemedi. gerekçesi de çok pahalı olması ve kraliyet deniz kuvvetlerinin paraya ihtiyacı olmasıydı. ısrar eden kraliyet kuyumcusunu da şu sözlerle azarladı: " ben size mücevher ısmarlamadım, daha da ötesi, elmas koleksiyonuma bir karat daha eklemek istemediğimi defalarca söyledim. ben satın almak istemeyince kral satın almak istedi ama hediye olarak da kabul etmeyeceğimi belirttim. lütfen tekrar sormayınız." motte kontesi, rohan kardinali louis'yi, marie antoinette'in çok samimi bir arkadaşı olduğuna inandırdı. marie antoinette'in aslında bu elmas gerdanlığı gizliden gizliye çok istediğini söyledi. kardinal, gerdanlığı kraliçeye götüreceğini düşünerek kontese bir miktar para verdi. ödemeyi taksitle yapacaktı. kraliyet kuyumcusu da parasının sonradan ödeneceğini düşünerek 1.6 milyon livrelik gerdanlığı teslim etti (500 kg. altın veya 24 ekim 2006 kuruna göre 93 milyon dolara denk). motte kontesinin kocası elmas kolyeyi alarak kayıplara karıştı. ancak ödeme günü gelince gerçek ortaya çıktı. olayla ilgili olarak birçok kişi tutuklandı. kardinal aklandı. kontes kırbaçlandı, vesikalandı ve fahişeler hapishanesine atıldı. kontesin kocası, gıyabında kürek cezasına mahkûm edildi. marie antoinette, her ne kadar skandalla alakası olmadığını söylediyse de halkın gözündeki imajının biraz daha zedelenmesine engel olamadı. bu olay, fransız devrimi'ne giden yolda, halkın gözündeki monarşinin kokuşmuşluğu inancını pekiştirdi. olayın yaşattığı stres nedeniyle kraliçe erken sancılandı ve ikinci kızı sophie hélène béatrix'i birkaç hafta erken doğurdu. http://tr.wikipedia.org/wiki/marie_antoinette
    bu olayların arkasına ise ilk çocuğu tüberküloz'dan kaybetti öldüğü ana kadar kucağından ayırmadığı oğlunu bir sabah vakti cansız bedeni ile versay sarayında ki odasında bıraktı. artık bütün acılar peşi sıra gelmeye başlıyordu. birkaç gün sonra 1789 yılının 14 temmuz'unda halk bastil hapisanesi'ni ele geçirmişti ve ayaklanma bir halk hareketine dönmüştü. fransız ihtilalinden sonra marie sarayı terk ettirmemiş ve bu kararı ile ailesinin sonu getirmiştir.

    17 ocak 1793 yılında halk ile beraber kocasının idam edilişine kendi gözleri ile tanık oldu ve artık sona geldiğinin farkındaydı. 16 ekim 1793 yılında saatlerin 12:15'i göstermesini beklemeye başladı.

    marie antoniette giyotine doğru giderken, celladının ayağına basmış ve ondan bu hareketi bilerek yapmadığına dair özür dilediği söylenmektedir. bu özürü ise celladıyla dalga geçildiğine kanaat getirilerek giyotine geçirilmeden önce çırılçıplak soyuldu ve infazın öyle gerçekleştirildiği yazmaktadır.
    biz gelelim son ana, giyotin'in düşüş anı ve bir kaç saniye öncesi ile sonrası sırasında ki düşüncelere.

    marie artık acılarından kurtuluyorsun, büyük bir coşku ile geldiğin gibi büyük bir coşku ile gidiyorsun da bu nefreti kazanacak ne yaptım ben? o sırada marie antoinette diye bir ses yükselir ardından işlediği suçlar birer birer halka okunur:

    bir kısım kişiler tarafından cumhuriyetin harici düşmanlarıyla ve yabancı güçlerle iletişim kurup ve ortak hareket ederek cumhuriyte zarar vermek. bu iletişim ve ortaklık, onlara para yardımı yapılmasını, fransız topraklarına girme izni verilmesini ve ordularının ilerleyişine imkân sağlanması sonucunda binlerce masum insanın öldürülmesi büyük fransa'yı acı ve kederle dolu büyük sıkıntılara sokmak.

    en acısı ise onun beyninde yankılanan suçlamaydı. kendi öz oğluna cinsel taciz'de bulunmak suçlaması,bile yapılmıştı mahkeme sırasında. o ise suçlamayı sessizce karşılamıştı. sessiz kalan marie antoinette, yanıtlaması için bu sefer de baskı yapıldığında, "eğer yanıt vermediysem bu, bir anneye yapılan böyle bir suçlamayı, doğanın kendisinin bile yanıtlamayacağındandır" demişti.

    madam antoniette'nin başı artık madam giyotin'in bacak arasındaydı.çıplak bedeni harket etmesini engeleyecek şekilde tasarlanmış giyotin sehpasına uzatılmış ve deri kemerlerle sıkıca bağlanmıştı. kemerlerin soğuk metal tokaları vücudunda ürpermeye yol açmıştı. ölümün soğukluğu vucüduna yavaş yavaş işliyordu.

    giyotin ilk icat edildiğinde acısız ve daha insani bir ölüm aracı olarak tasarlanmıştı. adını mucidi joseph-ıgnace guillotin'den alır. bir doktor olan guillotin daha sonra böyle bir icat ile anılan soyadını değiştirmiştir. giyotin aletinin bir diğer ismi ise ulasal jilet veya madam giyotin'dir.

    saray'da lakabı, madam antoniet olan marie şimdi madam giyotin'in bacakları arasında son nefesini veriyordu. madam giyotin, jiletini celladın ipi kesmesiyle madam antoniet'in cılız boynuna düşürdü. marie' göğe yükseldiğini gördü ardından boynundan kesik kesik fışkıran kanı ve onu yuhlayan halkı gördüğünde ise her yer kararmıştı.[http://dusunmekvepaylasmak.blogspot.com/…-idam.html http://dusunmekvepaylasmak.blogspot.com/…-idam.html]
  • esasen avusturya prensesiyken louis'yle evlenince fransa kraliçesi olmuştur.
    daha avusturya prensesiyken, kraliyet sarayına konser vermeye gelen 5 yaşındaki mozart'ı düşmesin diye kucağına almış, mozart da buna evlenme teklif etmiştir. (kabul etseymiş keşke kafası kesilmezdi diye düşünmedim değil)
    avusturyalılar'ın hala pek sevdiklerini nok düşeyim.
hesabın var mı? giriş yap