• yeni fotoğrafları ortaya çıkmış; http://www.nydailynews.com/…llery-article-1.1869679
  • kendisinin ıq'sunun bazı kaynaklarda 168 bazı kaynaklarda da 165 olarak verildiğini gördüm.
    einstein'in ıq'su için de 160 verilmiş internet sitelerinde. biri bu durumu açıklasın.
    monroe kesinlikle aptal değil, böyle bir şey de var fakat dahi olduğunu iddia etmek için aptal olmak lazım.
    tamamen genetik faktörlerle, tek yönlü bir zeka analitik açıdan böyle bir gelişme göstermez.

    kendisinin deha olmasıyla ilgili bir sorunum yok, yani kadınlar dahi olamaz falan demiyorum, hemen feminizm fırsatı bulup saldırmayın. einstein'in ıq'su için böyle bir bilgi var.

    dünyaya yön veren bir fizikçiden daha zekiymiş kendisi, fakat önemli soruya geldik. "zeka ne için kullanılır?"

    yorumu size bırakıyorum.
  • roxette'in the look'u eşliğinde en güzel fotoğraflarından oluşan bir tribute klibi; https://www.youtube.com/watch?v=1dg0cvud0pi
  • kendisi toprakta değil los angeles california'da bulunan westwood memorial park'taki bir mezarlıkta ünlüler için bildiğin dolap şeklinde dizayn edilen ve "corridor of memories" denilen bir duvarın içindeki 24 numaralı "rafta" yatmaktadır. üstündeki kutucukta, yüzü marilyn monroe'ya dönük şekilde "defnedilmiş" olan peter poncher adında bir adam yer almaktadır, burayı marilyn monroe'nun eski kocası olan joe dimaggio'dan satın almıştı. (adamın eşinin yıllar sonra mortgage borcunu ödeyebilmek için bu bölmeyi satışa çıkardığını ve 4.6 milyon dolar verecek bir talip bulunduğunu, fakat paranın ödenememesi üzerine satışın tamamlanamadığını da belirtmek gerek.)

    marilyn'in hemen sağındaki bölmeyi ise sarışınlara olan düşkünlüğü yüzünden playboy'un kart zamparası hugh heffner satın almıştır.

    bense marilyn'in bir dolabın bölmesinde yatmaktansa tek başına daha iyi bir mezarlığı hak ettiğini düşünmüşümdür her zaman.

    bugün marilyn'in ölüm yıldönümü. dün gece seven year itch filminin meşhur uçuşan etek sahnesinin çekildiği lexington & 52'inci caddenin köşesindeki metro mazgallarının üzerindeydim, eteklerimi uçuşturmadım ama trenin her geçişinde bacaklarımdan yukarı doğru gelen sıcak havayı hissetmek çok güzeldi. bir başka ölüm yıldönümünde de los angeles'taki o mezarı ziyaret etmek dileğiyle.

    rest in peace bebeğim.
  • hikayesini çok hüzünlü bulduğum , kadınların piri
  • chicago'daki devasa heykelini gördüğüm, hatta bacağına sarıldığım efsane kadın.
  • çok ama çok derin bir kadın.

    yazdıklarını okudum geçen ay,bazı meseleler hakkında ufak tefek hatıratlarını..bitirdiğim vakit, "niye hayatım boyunca böyle derin bir kadına rastlayamadım" diye hayıflandım.

    "seks ikonu","kennedy ile ilişkisi","the seven year'ın meşhur mazgal sahnesi","happy birthday mr. president" cümlesi","arthur mıller ile evliliği" vb.tag'larla mılyonların aklında yaftalanan o kadın,halbuki hepsinden daha derinlerde,ruhu şair bir kadın..aklı da,vicdanı da en az yüzü kadar güzel bir kadın..

    bir gün.. bu tepemizde ki gökkubbe yıkılacak,ayağımızda ki yeryüzü altımızdan kayacak..ama artık bunlar eskisi kadar korkutmuyor beni.ben mutluluığun bir an olduğunu düşünürüm,mutlulukta ölmek gibi bir ana ait birşey..mutlu zamanlar yoktur,mutlu anlar vardır..gelip geçen baki kalmayan anlar..daimi mutsuzluk bizim esas rotamız..

    "o gördüğüm en hüzünlü insandı.."diyor elia kazan onun hakkında..ben ondan çok sonra doğdum..hem de çok.yalnız bazı mesafeler tuhaf bir hesaplama kudretine sahiptir.ne dediğimi anladınız değil mi?..bahsettiğim ay ile güneş arasında ki mesafe değil, yahut iki şehir arasındaki mesafe..bu mesafe ne bir adım, bir insan arası ile ne de bir arşın, ölçülebilecek pazarda bir kumaş satımında..

    yıllar arasında birbirinden habersiz ve yıllar ki; farklı meridyen dilimlerinde, farklı suretlerle akan yıllar..bu yıllar arasında ki boşluk, iki insanı nasıl birleştirirse öyle bir mesafe eşiği işte.

    neyse,dur.. konumuz bu değildi.

    aslında kafam biraz kıyak. yazıyı toparlayamayacağım.. velhasıl demek istediğim;

    bir çocuk tekerlemesi gibi otobüs durağında karaladığım şeyi tekrarlıyorum hala sabahtan beri,

    62'de öleli, 52 yıl olmuş elli iki,
    62'de ölünmez, bir tek tavşan yapılır halbuki..
  • gizli ve suçlu tutkum.

    frank sinatra'dan something's got to give şarkısını ne zaman dinlesem hüzünlenirim. sanki veda şarkısıdır marilyn'e ve bugün kafamda hep o şarkı vardı.
  • (bkz: balon)
hesabın var mı? giriş yap