• amerikan rüyasının alameti farikası bir şahsiyet. tüm klişelerin gerçeğe dönüştüğü bir hayat.

    15 ekim 1920 de dünyaya geldiğinde, babasının ilk, annesinin beşinci çocuğuydu. italyadan hasbelkader amerikaya göç etmiş ailesi, fakir ama onurlu bir hayat yaşamayı şiar edinmişlerdi. italyan olmaları dahi bu gerçeği değiştirmemişti. kendisinden sonra iki kardeşi daha olacak, annesi sonraları babasını akıl hastanesine yatırıp, sekiz çocukla bir başına kalacaktı.
    küçük mario * orta karar bir öğrenciydi. en sevdiği ders, şeksiz ve şüphesiz edebiyattı. kendini sık sık parklara vurup, eline geçen macera romanlarını bir günde hatmediyordu. çalışmaktan hayatı boyunca nefret etmişti, bu durum çocukluğunda da aynıydı. para kazanması gerekiyordu ancak çalışmadan para kazanmanın tek yolu vardı. adı; kumar.
    ilk gençlik dönemlerinde çok iyi bir kart oyuncusuydu. kumar, onun hayatını tümden değiştirecek bir dünyanın kapılarını, ona açacaktı ki, otoriter annesi buna engel oldu ve gangsterlik hayalleri kursağında kaldı. canına tak ettiğinde orduya yazıldı. gözleri bozuk olduğu için göz muayenesinden geçememişti ama annesiyle bir gün daha geçiremezdi. askerlik kılıfını kendine uydurup avrupaya kaçtı. savaş bittiğinde ise almanyaya gönderildi. ericayla almanyada tanıştı, aşık oldu, evlendi. ilk çocuğu almanyada doğdu. ancak almanyaya yerleşmeyi düşünmediği için ericayla gizlice amerikaya döndü.
    arka arkaya çocukları olmaya başlayınca geçim sıkıntısı iyiden iyiye kendini hissettirdi. mario iki işte birden çalıştığı halde yetiştiremiyor ve kara kara parayı nasıl bulacağını düşünüyordu. sonunda işinden ayrılıp newyork times için kitap eleştirileri yazmaya başladı. en iyi yaptığı şeyin yazmak olduğunu düşündüğünden roman çalışıyordu. şanslı göçmen-the fortunate pilgrim -marionun en sevdiği romanı- annesinin hikayesiydi. kitap, edebiyat çevrelerince “umut vaad eden” olarak görüldü. amma ve lakin para hala uzaklardan el sallıyordu. ikinci romanı dark arenaydı ki, şöhreti, ikinci ve son kez ıskalayışıydı.
    bu iki başarılı ama meteliksiz kitaptan sonra artık bildiği bir dünyanın kapısını okuyuculara açmaya karar vermişti. mafya dünyası.
    paranın depara kalkması için, marionun ilk önce edebi kaygılarından arınması akabinde de amerikan halkının ve hükümetinin bir ilkle karşılaşması gerekiyordu. amerika tarihinde ilk kez bir tetikçi, newyork mafyasının ve büyük suç ailelerinin yapısını faş ediyordu. fırsatı ganimet bilen puzo, hiç tereddüt etmeden bu büyük itirafın belgelerini hükümetten istedi ve bunlar bir kültün, the godfatherin omurgasını oluşturdu. artık meşhur corleone ailesi marioyu fakirlikten kurtaracak, ona özlediği hayatı sunacaklardı..
    yine annesinden esinlenerek şekillendirdiği don vito corleone li romanına 1965de başlamış, düzeltmeyi ertelediği bölümleriyle birlikte ilk taslağı 1968 de ortaya çıkarmıştı. romanın adı “şehrin altındaki ateş” olacaktı lakin son anda gelen değişiklikle efsanevi “baba” ismi ortaya çıktı. kitap 69da yayımlandığında tam 69 hafta çok satanlar listesinde kaldı, dünya çapında 21 milyon sattı. parayı bulan puzo, vakit kaybetmeden sabık aşkına geri döndü. kumara.
    kitabın kazandığı onca başarıdan sonra filme uyarlanmaması söz konusu olamazdı. puzo ve f.f.coppola başbaşa vererek senaryo çalıştılar ve oyuncu seçtiler. film şirketi vito corleone için farklı bir oyuncuda ısrar ederken, mario inatla marlon brando diyordu. ve marlon brando baba oldu. 72de filmin galası yapıldı ve film 33 yıllık rüzgar gibi geçtinin rekorunu kırarak 244 milyon dolar hasılat yaptı. en iyi film, en iyi oyuncu, en iyi senaryo oscarlarını aldığındaysa, puzo salonda değildi. zira ödülü alacaklarına inanmıyordu.
    bu büyük başarıdan sonra hemen filmin devam versiyonu çekildi. 74de gösterime giren the godfather 2 oskar kazanan ilk devam filmi olarak tarihe geçti.
    marioya arka arkaya senaryo teklifleri geliyordu. hatta supermenin senaryosundan tam 1 milyon dolar almıştı.
    hayatında o çok özlediği şan, şöhret, para , pul… hepsine sahipti ama 1984de kaybettiği karısı ericanın ardından uzunca süre toparlanamadı. tekrar yazmaya başlaması ve the sicilianı yayımlaması 6 yılını aldı.
    the godfather serisinin başarısının ardından 1990 da 3. film çekildi ki bu film eleştirmenlerden ne yazık ki geçer puan alamadı. üstelik puzo da eleştirmenlerle aynı fikirdeydi. babanın kızını oynayan oyuncuyu hiç sevmemişti, anafikir konusunda da şüpheleri vardı.
    1992de las vegasda mutad olduğu üzre kumar oynarken kalp krizi geçirdi ve ardından kumara veda etti. artık hayattan ümidini kesen ve depresyona giren yazar, son bir çaba ile babayı bir mafya üçlemesinin ilk kitabı yapmaya karar verdi. ikinci kitap the last don 1996da yayımlandı. üçüncü kitap omertaysa ölümünden birkaç gün önce ancak tamamlanabilmişti. omerta italyancada “sessizlik yemini” anlamına geliyordu ve daha önceki kitaplarını tekrar etmek, yeni bir hikaye anlatmamak ve hatta komik olmakla suçlanıyordu.
    1999da öldükten bir yıl sonra the family yayınlanacak, 15 yaşındaki kitap okuyucuyla ancak buluşacaktı.
    marionun dediğine göre; o hiçbir zaman iyi bir edebiyat adamı olamamıştı ama iyi bir hikaye anlatıcısıydı.

    (bkz: father of the godfather)
  • cok eskilerde, yazdigi ''baba'' romani ile ilgili olarak ''roman hakkinda bekledigimden daha iyi elestiriler yazildi. keske daha iyi yazsaydim diye epey dertlendim. kitabi seviyorum. hareketli, enerji dolu bir kitap; mitolojik bir kisi olarak kabul edilen bir bas karakter yaratabilmem buyuk sansti. ama o kitap yazarlik yetenegimin altinda bir urun'' yorumunu yapmis kisi. sozu soyledigi ortamda kisilerin ''ne yaptin sen baba ya'' cevabini vermis olmasi da olasiliklar dahilinde tabi.
  • öldüğü günün sabahı babam odama geldi.
    kapıyı aralayıp uyanık olup olmadığıma baktıktan sonra yarı şaka yarı ciddi "başın sağolsun" dedi.
    inanır mısınız bilmem ama hemen anlamıştım puzo'nun öldüğünü.
    hemen televizyonu açıp haberlerin başlamasını bekledim.
    30 saniyelik bir haberin ardından benim için bir devir kapanmıştı.
    lise yıllarımda sürekli okuduğum, hayatımda külliyatını hatmettiğin tek yazar ölmüştü.

    the godfather ile tanıdığım, okudukça sevdiğim bir yazardı.
  • baba - the godfather'dan başka, son baba - the last don, ve dördüncü k gibi süper kitaplari vardir... en son altin yayinlarindan omerta kitabi piyasaya çikmiştir...
  • şanslı yolcu ve sicilyalı kitapları da en az diğerleri kadar güzeldir. hatta bir söylentiye göre sicilyalı en güzel kitabıdır.
  • fyodor dostoyevski'den oldukça etkilenmiş yazar. hatta baba filminin karakterleri karamazov kardeşler'in izlerini taşır. bunu da itiraf edecek kadar delikanlıdır kendisi. bize baba filmini hediye etmiştir. daha ne olsundur.
  • son romanı the family'i tamamlayamamış yazar. kitap, eşi carol gino tarafından tamamlanmıştır. puzo'nun sağlığında ikisi arasında şöyle bir diyalog geçmiş:

    "1995'te bir gün aşkın doğası, ilişkiler ve ihanet hakkında saatlerce sohbet ettikten sonra 'borgia kitabını bitirmene yardım edeyim' diye teklifte bulundum.

    'ölene kadar başka biriyle çalışamam' diyerek güldü.

    olduğumdan daha sakin bir tonda konuşarak 'peki' dedim, 'sen öldüğünde tamamlanmamış bir kitapla ben ne yapayım?' diye sordum.

    güldü, 'tamamla' dedi.

    onsuz bir hayatı tahayyül bile edemeyerek 'yapamam, bana ne öğrettiğini hatırlamıyorum' dedim.

    omzuma vurdu ve 'yapabilirsin, hikayeyi biliyorsun. çoğunu yazdım, hem zaten yıllardır bu hikaye hakkında konuşuyoruz. kayıp parçaları tamamlayabilirsin' ardından yanağıma dokundu ve 'sana tüm bildiklerimi öğrettim' dedi."
  • zamanında tükiye'de 100 liraya satılığa çıkarılan, 80'li yıllardan kalma the godfather kitabının arkasında bulunan, ancak sexapel bir dişinin verebileceği tarzdaki, kanepeye yarı uzanmış, bir ayağı -şımarık, zengin kız çocukları gibi- havada olan, bir elini de yüzüne yarı mayışık bir surata dayamış bir poz verebilen birey. topdur künektir.

    "ulan böyle karizma kitabı sen yazmış olmazsın" düşüncelerininin ardından o, kitabın arkasındaki hafif meşrep pozu gösteren arkadaşa* dalınması olasıdır. çünkü zihninizde canlandırdığınız tüm tabuları yıkıp yerine ibne gibim puşt gibim bir imge oluşmasını sağlamıştır. bu yüzden affedilemez.

    işin kötü yani, görülen bu davetkar "gel beni onar" tarzındaki mario puzo pozundan sonra, the godfather fenomenine duğdugunuz saygı azalmıştır. bir nevi tü kaka pozisyonuna düşmüştür. hatta ofsayttır.
  • baba kitabini yazmakla kalmamis francis ile birlikte filmin senaryosunu da yazmistir
hesabın var mı? giriş yap