• arabadan çıktığında (09.01'de) elinde palto yokken (09.07'de) asansör'den çıktığında elinde palto olan liam neeson içeren film.
  • vasat filmler yapan senarist-yönetmen peter landesman'ın yönettiği politik film. pek umut vaat etmeyen landesman gene ortalama bir film yapmış. gerçi ilk filmi parkland vasatın altındaydı, conclussion da öyle. bu kez bunlardan bir nebze daha iyisini yapmış. mark felt'in başrolünü liam neeson üstlendi. film 2005 yılında deep throat/gammaz/muhbir olduğunu açıklayan mark felt'in başkanı koltuğundan eden gammazlığına odaklanıyor. watergate skandalı'nı herkes bilir. abd başkanı nixon rakiplerini dinlemek için böcek yerleştirtmişti, bu ortaya çıkınca da seçimi kazandıktan üç ay sonra istifa etmişti. film bu istifanın öncesini ve sonrasını mark felt açısından aktarıyor. beyaz saray'ın fbi'yı yönetmek istemesi, fbi'nin bağımsızlığını koruma çabaları, bu yüzden oluşan saray-fbi çatışmaları, felt'in washington post'a her şeyi açıklaması vs anlatılıyor. ton olarak en iyi politik filmlerden kabul edilen all the president's men'in izinden gidiyor. landesman'ın bu filmi tekrar izlediği ve onun izinden gittiği belli oluyor. liam neeson iyi oynamış. neeson'ı önüne geleni dövmediği bir filmde izlemek genelde keyifli oluyor. velhasıl yavaş tempolu politik bir film olduğunu bilerek izlenirse belki sıkmaz. gerilim filmi değil.
  • abd yakın tarihine ilgi duyuyorsanız ve watergate skandalının öncesini merak ediyorsanız izleyebilirsiniz. ben beğenmedim.
  • "başkanlar gelip geçicidir...fbi kalır...cia kalır...bizler değişmeziz..."

    watergate skandalını fbı'nın gözünden anlatıyor film.

    başkan nixon'ın fbı'ya müdahaleleri, kurumun başına kurum dışından birini ataması, patlak veren watergate skandalıyla ilgili fbı soruşturmasını kapatmaya çalışması,buna karşılık fbı'dan mark felt'in reste restle karşılık vermesini konu alıyor.

    liam neeson başarılı oyunculuğuyla filmi sırtlamış adeta.politik film severler kaçırmamalı.
  • kendini izlettirdiği için kötü diyemeyeceğim, ancak iyi de denilebilecek bir senaryoya sahip olmayan yapım. yani vasatın bir tık üstü belki. tabii vasatın bir tık üstüne gözümde çıkabilmesinin esas sebebi ilginç bir konuyu ele alıyor olması. yoksa mark felt'in fbi'daki ilginç hikayesi çok daha iyi anlatabilirdi. (bkz: watergate skandalı)

    mark felt the man who brought down the white house'daki makyajlar ve filme kasvetli bir hava verebilmek için çekildiği gri ile mavi tonları ise yapımın sınıfta kalan yönleri. diğer yandan bunları telafi eden bir liam neeson oyunculuğu var. zaten buradaki rolü biraz schindler's list'teki oskar schindler'i başarılı şekilde canlandırışını andırıyor.
hesabın var mı? giriş yap