• (bkz: içimizdeki michael moore'lar)

    güzel bir araştırma. yazarı tebrik ediyorum.
  • turkiye'de islerine hayli yaramis sahtekarliktir. baksaniza kac kisi hic haberim yoktu yazmis. bu bilincsizlik ve denetimsizlik sayesinde tuketiciyle dalga geciyorlar. 1 kglik paket goruntusunde 700 gr diye sacma sapan bir agirlik peydah oldu, karinca pipisi kadar gercek adini yazip ki onu bile evire cevire yaziyorlar (palm yagina bitkisel/hurma yagi diye ad uydurup dogal susu vermek gibi). ben bu olaydan cok uzun suredir haberdarim o peynirlerden de almiyorum haliyle. tost yemezseniz olmezsiniz ama bu kuflu kokmus peynirleri yerseniz ne olur tanri bilir.
  • bunları ben kortekste çakma kaşar olarak rafladığım için denk gelmemeye çalıştığım durum. olay, tostun arasında eriyip sünmüş peynir beklentimizin imaj hilesiyle çöp olarak yedirilip sömürülmesi resmen. yine arzular, yine zaafiyetler ve hayal kırıklıkları.
    yoldan geçen marketingçinin birini çevirip; marketing bulaşık suyunu içilecek su gibi gösterme sanatı mıdır? diye sorsan, tam olarak öyle değil tabii ki ne alakası var der. ama bu sahtekarlık tam bir pazarlama işi. asıl mevzu, insan ihtiyaçları ve beklentileri üzerinden dönen tüketim işinin, henüz tam olarak etik ve insan yararının gözetildiği bir değerlendirme sisteminden geçmeden tüm dünyada üretilip pazarlanabiliyor olması ve başka bir çağın ilkel dönemlerinde yaşamamız.
    durumu ince gören yazarın sahte kaşar çalışması da elle tutulur tespit olmuş.
  • arkadaşa haddi bildirilmiş ama olayı biraz daha dramatize etmek bakımından eklemek gerekir ki 9 liraya yediğimiz boktan domatesler de cabasıdır.
  • ekşi'de uzun süre sonra ilk defa aydınlatıcı kutsal bir bilgi. başlığı açan arkadaşa saygılar sevgiler.
    hiç dikkat etmediğim bir konuydu yarından tezi yok herkese bu bilgiyi aktarıcam.
    üstünde kaşar peyniri diye bir şey yok adamların öyle bir iddiası da yok diyen olmuş fakat yazıldığı gibi alanların yüzde sekseni doksanı bence de onu kaşar peyniri diye alıyor. sen çakma bir ürün yapmışsın araya da raflara sıkıştırmışsın düpedüz aldatmaca bu yaptıkları.

    ben zaten yerel tanıdığım bir marketten peynirimi tereyağımı alıyorum fakat toplumun çoğu -zaten biliniyordu da- bir kez daha görüldü ki aldatılıp kâr uğruna zehirleniyor.
  • benim bile fark edemediğim sahtekarlık. benim bile çünkü kaşar diye almışlığım var o kahvaltılık peynirden inanılmaz hazır gıda karşıtı uyuz bir insan olsam da.

    özellikle çocuklarınıza yedirmeyin bu kahvaltıyı güya sevdiren peynir görünümlü kimyasalları.

    aldığınız yer köylü pazarı da olsa aynı yöntem ile eritiliyor. içinde ne var sorusuna "ne sen sor ne de ben söyleyeyim" cevabını almıştık samimi bir satıcıdan.

    üstüne devlet eliyle de bu tarz gıdanın üretimine destek verilmekte. benzer durum yoğurtta geçerli. gıda kodeksi komisyonunun aldığı karar 16 şubat 2009’da resmi gazete’de yayımlandı. yoğurttaki yüzde 12 katı madde şartı kaldırıldı ve süt proteini miktarı yüzde 4’den yüzde 3’e indirildi. bana şu durumun kar elde etmek dışında sağlığa yararlı olumlu bir yanını gösterin?

    kaşar peynir içinse kars peyniri demek istiyorum ama yüzde 90 müslüman olan bir ülke düşünün muhafazakar yönetim ile gurur duyan en çok sahtekarlık bu ülkede yapılsın, gel de güven ve al o adı kars kaşarı olan peyniri. en iyisi tulum ya da olgunlaşmış beyaz peynir yemek.
  • talep: yeri gelmişken kaşar peynirlerin erime süreleri baz alındığında hangisinin iyi olduğunu bilen biri var ise aydınlatsın lütfen. çabuk eriyen mi zor eriyen mi?

    başlığı açan arkadaş bilinen yaygın markalardan sütaş ve sek'i finale bırakmış ancak sütaş'ın eski kalitesinden uzak olduğunu söyleyebilirim.

    sık marka değiştiren ve hepsine şans veren biri olarak ben sekin yanına bahçıvanı yakıştırıyorum ikinci olarak. aynı tost makinesinde sütaş ve sek kaşar peynirleriyle iki ayrı tost yapın farkı göreceksiniz. sek daha yeni yumuşamaya başlamışken sütaş çoktan akıp makineye yapışmış olacaktır. azıcık ıslandığında bile eriyor sütaş'ınki. ben bunu kalitesizliğe yordum zira lezzet olarak bakıldığında da sek daha iyi gibi.

    belki bu erime mevzusu içindeki katkılarla alakalıdır. örneğin sondaj yaparken kullanılan ve çamurda kıvam arttırma ve su kaybını önlemek için kullanılan cmc'yi (carboxy methyl cellulose) yoğurtta da kullandıklarını duymuştum. belki öyle bir şeydir ya da içindeki su veya süt oranıyla alakalıdır bilemiyorm bilen var ise aydınlatıversin hepimizi.

    edit: bahçıvan'ın yerini teksüt aldı.
  • bu bahsedilen sahtekarlığı aslında sadece kaşar peynirde değil, uzun zamandır salam, sucuk, sosis, jambon gibi ürünlerde de görüyoruz. hepsi de ısıl işlem görmüş, tavuk artıkları veya hindi artıkları ile doldurulmuş ürünler, her ne kadar ürün demeye dilim varmasa da. çok uzun zamandır ailemi ve tanıdıklarımı uyarıyordum bu ürünleri almayın diye, dikkat etmeden alıyorlardı, çünkü raflarda hep en önde bulunuyor, hem de fiyatları oldukça makul.
    artık alınmayacaklar listeme ısıl işlem görmüş salam, sucuk, sosis, jambon üzerine bu kaşarımsı peynirler de eklendi.
  • üzerinde kaşar yazmaması akladı mı şimdi her şeyi? ben bu peynirlerden hiç almadım ama her gördüğümde normal "kaşar"peynirinin tost için yumuşatılmışı olduğunu düşündüm. kaşar olmadığı hiç aklıma gelmedi, gayet de kaşar gibi duruyor.
  • sahtekarlığı göremediğimdir. adam ambalaja kaşar mi yazmış? hayır. hakiki kaşar kaç para haberiniz var mı? zaten parası olan kaşarın, rokforun iyisini arayıp buluyor merak etmeyin. yok bana eritme peynir parasına neden kaşar satmıyorlar diyorsanız, herhalde son 10-15 yıldır bu ülkede yaşamıyordunuz. bence en kısa sürede geldiğiniz ülkeye dönün bir şekilde.

    yok şekli kaşar gibiymiş. arkadaş peynire ne şekil verilebilir allasen? ya dikdörtgen prizma ya silindirik yapmışlar işte. eşkenar dörtgen mi yapsınlar eritme peyniri siz anlayın diye? koskoca insansınız, ambalajı okuyun bi zahmet.
hesabın var mı? giriş yap