• melek özlem sezer'in 2010 oğuz tansel halkbilimi ödülü'nü almış kitabı.
    evrensel basın yayın'dan, dumanı üstünde, kapağını çizgi filmlerden fırlamış gibi duran bir horoz süsleyen kitap.
    başarılı, çünkü kendini akademik üslubun takır tukurluğundan kurtarmış.
    pamuk prenses'teki ölü sevicilik, hansel ve gratel'deki yamyamlık gibi masalların arkalarında gizledikleri ideolojiyi gözönüne getirmeyi planlıyor.
    (henüz bitiremediğim için yorumlarımı sonraya saklıyorum.)
  • çok iyi ve sıradışı bir çalışma ve gerçekten akademik dilin yabancılaştırıcılığına nanik yapıyor sezer bununla. harmanladığı örneklerdeki zenginlik ve temel meseleleri gündeliğin içine kaynaştırarak yarattığı katmanlılık enfes. daha başında masalı ''bir hayal disiplini'' olarak tanımlamasıyla başlayan serüven boyunca cinsiyet, cinsellik, kimlik, kişilik kategorileri, masallardaki mitlerin üzerinden okunarak iktidar ilişkileri açısından değerlendiriliyor.
    son söz niyetine'den bir alıntı da yapayım üşenmeden:

    ''.....masal, düş gücünün zaferidir. sınırlara, koşulla tanımlanmaya karşı bir meydan okumadır....insanın kendini en çıplak haliyle anlatabilmek için koşullara, bildik dünya gerçeklerinin sınırlarına karşı koymasıdır. anlatım özgürleştikçe, insanın en yasaklı, gizli kapaklı arzuları, ayıplı halleri bile özgürleşir. açığa çıkardığı benliğiyle bütünleşmek ve onun sınırlarını genişletmek isteyenler için eşsiz bir hazinedir, sandığı mucize tozlarıyla doludur. ama kimilerinden sakınmak, onu iyice bir tartmak ve ipliğini pazara çıkarmak gerekir. masalın da bir iç savaşı vardır çünkü nihayetinde...’’
  • melek özlem sezer'le kitabı hakkında yapılmış bir röportaj: http://www.evrensel.net/ekhaber.php?haber_id=82745

    "...küçük kara balık mesela çok ilgi çekici bir masal. aslında ticari olarak da çok kâr getirebilecek bir masal! çünkü herkes çok seviyor. temel güdüler üzerinden çocuğun ergenliğe geçiş sürecinde, bağımsız hareket etme, kendini kanıtlama, macera ihtiyaçlarına karşılık geliyor. çok güzel pazarlanıp, para kazandırabilir ama engelleniyor. çünkü egemen sisteme karşı bir masal! küçücük bir yavru, güçsüz olmasına rağmen akıntıya karşı yüzüyor, balıkları yiyenlere karşı örgütlü mücadele organize etmeye çalışıyor, direniyor. egemen sınıfların işine gelecek bir masal değil yani..."

    "klasik masalları alt üst eden, ana ögeleri alıp yerlerini değiştiren masallara ben karşı masal diyorum. bize bir başka açıdan bakma olanağı veriyor. genellikle bunlar mizaha yaslanan masallar oluyor. örneğin prenses kurbağayı öpmeyince, kurbağa prensesi öper ve ikisi birden kurbağa olursa bu bir karşı masaldır. ya da shrek i özellikle bir karşı masal metnidir ve çok başarılıdır. her bir sahnesinde özel bir ayrıntı vardır. masalın tarihçesini çok iyi bilir senaristler, hep göndermeler vardır, mitleri yıkar. kahramanlık mitini bile yıkar! kahramanın artık kiralanabilen bir varlık olduğunu gösterir. çünkü lord farquaad, prensesi kendisi kurtarmaya gitmez, onun yerine şövalyeler yarışması açar “en iyisi olan kızı kurtarsın.” der. ve aslında kahramanlığın çıkarcı bir şey olduğunu da gösterir böylece. erkeğe yüklenen misyon zaten çok yıkıcı değil mi? güçlü olacak, kahraman olacak, korkusuz olacak… çocukluğundan itibaren bunları veriyorsunuz, bunları karşılayamadığında eziliyor. "
  • ''yeni çıkanlar'' arasında, kapağındaki çizgi filmlerden fırlamış horozuyla dikkatimi çekti evvela. arka kapak yazısında pamuk prenses'teki ölü seviciliğe, hansel ve gratel'deki haneye tecavüz ve yamyamlığa dikkat çekilmesi etkileyiciydi doğrusu. yine de temkinli bir okur ve bilinçli bir tüketici gibi, arka kapağın bir tür reklam olduğunu ve ona aldanmamak gerektiğini düşündüm; hem akademik bir tez okumak sıkıcı olabilirdi. ancak yazarın ''önsöz niyetine'' başlığındaki yaklaşımı, kaygılarıma cevap niteliğindeydi; ''klasik akademik şablonlar''dan uzak, ''kolay okunması ve masalın zevklerine yaslanması amaçlanarak'' yazılmış ve ''masalın temel yapı malzemesi olan arzu'yu merkeze alan'' bir kitap vaadediyordu özlem sezer.
    kitabı okuyanlar, yazarın bu vaadi hakkıyla gerçekleştirdiğini görecekler.
    akademik eserler çoğunlukla, ne kadar zorlu bir araştırmanın eseri olduklarını, okura da zorlu bir okuma süreci yaşatarak anlatmak ister gibidirler. konuyla ne kadar ilgili olursanız olun, bu süreç sizi yıldırabilir. masallar ve toplumsal cinsiyet böyle bir kitap değil. uzun uzadı tanımlar, sözlük karıştırtacak terimler, havada uçuşan teoriler yok bu kitapta. melek özlem sezer en soyut konuyu bile somuta çekmeyi başarıyor. sanıyorum çalıştığı konudan heyecan duyan bir yazar ve bildiklerini kesinlikle paylaşmak istiyor. bol örnek veriyor -bunların çoğu da aşina olduğumuz masallardan, dolayısıyla kolayca bağlantı kuruyoruz onlarla- ve gerektiğinde hikaye etmekten çekinmiyor -ki 83. sayfadaki gece bara gitmek için aileyi ikna çalışmaları yapan ve sonunda başaran kız bunun çok güzel bir örneği.
    bilimsel bir çalışmanın illâ ki zor okunur bir metin doğurması gerekmediğini; kapsamlı ve zor bir konuyu kolay anlaşılır biçimde aktarmanın asıl maharet olduğunu anlatır gibi. toplumsal cinsiyet alanıyla daha önce hiç ilgilenmemiş bir okuru bile dışarıda bırakmıyor.

    edebiyatın en harc-ı alem türüdür masal. hem herkesin, hem de hiç kimsenindir. belki bu yüzden edebiyat eleştirisinin de üvey çocuğu gibidir, pek kimse ilgilenmez masalla. masal da bu ilgisizliği sinsice kullanır: kimselere fark ettirmeden yüzyıllarca yaşar ve kulaktan kulağa öğretisini yayar.
    melek özlem sezer, bu öğretiye kulak kabartmayı, onu deşmeyi, altında yatanı aramayı ve onunla çarpışmayı öğütlüyor. ancak muktedirlerin ideolojisini paylaşan, sürdürülmesini sağlayan masalların uzun yaşayabildiğini söylüyor en başta. masalların ''bilinçaltı simgelerini ve genetik kodları'' kullanarak çocuğun önüne bir kültürel kodlar haritası çizdiğini söylüyor. ataerkilliğin, rekabetçiliğin, evliliğin, bekaretin ve erkeğin gölgesinde bir kadınlığın yüceltildiği bir harita...
    bu kitap, uyuyan güzel'den sabiha gökçen'e, jeanne d'arc'tan barbie'ye, çirkin ördek yavrusu'ndan lara croft'a uzanan bu haritanın yapı taşlarını çözümlemek; çocuklara ''güzel'' masallar anlatmak ve çocukken dinledikleri masalların bugünlerini nasıl etkilediğini bilmek isteyenlere...
  • 2010 yılında oğuz tansel halkbilimi ödülü'nü de almış, yazarın yüksek lisans tezinden oluşturulmuş, kendi deyimiyle melez, keyfle okunası bir eser.

    önsöz niyetine yazılan kısımdan bir alıntıyla kitabın başkalığına bir dikkat çekeyim, masalları ve çözümlemelerini seviyorsanız okuyun, atlamayın.

    " 'göz önünde bulunanın görünmezliği' edebiyatta 'masal' kadar hiçbir türde azabını bunca yaşamamıştır. kaldı ki her şeyden önce 'edebi tür' olduğu atlanarak -klasik masalların içerdiği şiddete ve pornografik simgelerin çokluğuna rağmen- tatlı, boş bir kanma anı, bir çeşit zihinsel rehavet, duygusal kışkırtıcılık olarak görülür. kuşkusuz devrimci, yenilikçi masalın edebi hazlarının yanı sıra kendi türüne özel, isyan, politik tavır ve özellikle öteki olma arzusu bazında ruhsal ihtiyaçların, sosyal handikapların anlatımında ayrıcalıklı olanakları vardır. klasik masalsa bilinçaltı simgelerini ve genetik hafızayı kullanarak, görünür hikâyenin altına bambaşka bir hikâye, iktidara hizmet eden ideolojik bir ileti düzeni kurar. iktidara ihtiyacı sorgulayan masallar yerine, yayılması teşvik edilenler de bu tür masallardır. ama nedense masal güçlü etkisi bilinmesine rağmen o kadar küçük görülür ki, entellektüeller için bile eleştirel dikkatten yoksun kalır. ne bir ölü olan pamuk prenses' in iradesi dışında öpülmesi irkilmeyle karşılanır, ne de hansel ve gretel gibi çocuğu ölümcül koşullara terk etme, yamyamlık, hırsızlık, cinayetle ilerleyen bir masal romantizm maskesinden kurtulur. biçimlendirdiği kimlikler, geleneksel olanın talep ettiğidir ve onunla ama az, ama çok uyumludur da. masalın bağımlı kadından, çağdaş yaşamın derhal ve kusursuz olarak talep ettiği bağımsız kadın tipine geçişte de kendini yeniden yaratır, özellikle sinemada. bağımsızlık korkusu arttıkça da, kadın için kurtuluş ya da sığınma talebi masalın işlediği hayaller üzerinden ilerler. sanki o kurtarıcı erkekler doğal hakmış da, kadın başka türlü bir yaşamın beceriksizliğinde haddi olmayarak dolanırmış gibi..."
  • tükendiği için baskısı bulunamayan kitap. paylaşmayı sevenlere bir mesaj yılı uzaktayım.
  • ilk altı baskısı evrensel’den basılan kitabın yeni ve genişletilmiş basımı ile kor kitap’ta... kitapçınızdan ısrarla isteyiniz...
  • melek özlem sezer’in yazdığı, masallardaki üstü kapalı cinsiyet rollerini irdeleyen kitaptır.

    ilk basımlar “evrensel basım yayın” tarafından yapılmış ve 2017’den itibaren kor kitap’tan basılmaya başlamış. ben de bu yayınevinin dördüncü basımını okudum.

    öncelikle yazar ile tanışalım. kendisi radyoda masal programları hazırlayıp sunan, seslendirme yapan ve animasyon senaryoları yazan, çocuk edebiyatı, masal, öykü gibi alanlarda çalışan biri.

    kitabın arka kapağını okuduğunuzda “bir ölü olan pamuk prenses’in öpülmesi bizi neden dehşete düşürmez? cam tabut, camdan pabuçlar ne anlama gelir?” gibi cümleler yer alıyor. ben başta masallar üzerinden içerik analizi yapıyor sanmıştım ancak konu başlıklarıyla ilerliyor. maddeler halinde yazayım ana başlıkları.

    1.ilk öpüşme ve erginlenme törenleri
    2. yuvadan ayrılmanın anlamı
    3. kahramanlık miti ve kadınlar
    4. itaat
    5. çocuğun ev halleri
    6. kültürel bir dayatma: bağımlılık
    7. femme fatale anne, saf kız
    8. kadın korkusu
    9. güzelliğin masaldaki yazgısı ve çağın koşullarıyla karşılaştırılması
    10. evlilik

    başlarda kitabın dili çok kopuk geldi, okurken başka diyarlara gitti dikkatim ancak ilerledikçe daha akıcı gelmeye başladı. “ben hiç bu açıdan düşünmemiştim” dememi sağladı birçok noktada.

    --- alıntı ---

    “kızlara öfkenin dişil olmadığı, öfkeli erkeği sakinleştirmeninse olgun kadın kimliğini gösterdiği öğretilir. böylece erkek, öfkeyi flört etmek için kullanır. bu, kıza gelip onu sakinleştirmesi ve bu sürecin çifti birbirine yakınlaştırması için yapılan çağrıdır. masallarda kızgın olmak ve bu yüzden vicdansız olanla iştigal etmek, yalnızca erk sahibi veya doğaüstü, genellikle de kötü kalpli kadınların ayrıcalığıdır. kızlar yasaklanan kızgınlığı ‘kırılma’ ya da küsme ile ikame eder.”

    --- alıntı ---
  • "sanki aşk masalları duvağına yıldızları pul diye asarken, şarkısını 've sonsuza kadar mutlu yaşadılar' diye bitirir de; var olan bir evlilikle başlayan masallar, bu duvağı açarken saflığımıza gülüverir. ya da diyelim ki tolstoy'un anna karenina'da dediği 'bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.' sözüne inanıp, mutlu evliliklerde üç beş cümleden fazla anlatılacak bir şey bulamamışlardır.
    ama aslında eskimiş bir evliliğin ana eksen olduğu masallardaki mutsuzluk, tolstoy'un cazibeli kıldığı gibi pek öyle özgün gerçekler yüklenmez. kadın açgözlü ve dırdırcı, bazen de sadakatsiz çıkar; erkek ise ya cinsel, ya ekonomik yetersizlikle bunaltır. evliliği mutsuz kılan, tarafların kusurlarıdır. "

    " birini totem haline getirme ve özdeşleşmeyi ilahlaştırmanın içine gizleme, idolün tekinsiz yerini hazırlar. örneğin model alınan (hayalin cisimleşmiş hali olan) bir kadının sevgililerinin aldığı eleştiriler, çarpıcı yansımaları açığa çıkarır. bir başka kadına hayran olan kadın, o hoşuna gitmeyen biriyle birlikte olduğunda, onları ayırmak için elinden geleni yapar. geride bir yerde ihanete uğradığı duygusu saklıdır ve bu tarz bir gerçeklik içinde de öyledir. çünkü kendini onun hayatının içinde kurgulanmış ve böylece istemediği biriyle birlikte olmak, demek ki istediği kişiyle birlikte olma şansını kaybetme durumunda kalmıştır. hayranlık, sahip olma ve müdahale etme hakkı tanır ona. üstelik taklit etmek, anlık rahatlamalar sunsa da, her zaman acı vericidir. john lenon düşmanı değil, hayranı tarafından öldürülmüştü. aşk idolü haline gelen popüler şarkıcıların özel yaşamlarını gizli tutmak istemesi ve yeni kahraman tasarımlarının kavuşamayan aşklar içinde tasvir edilmesi de yukarıda açıklanan etkilerle bağlantı içindedir. "
hesabın var mı? giriş yap