• olmayınca olmuyor kardeş, dert etme demek istediğim insan gurubu.

    matematikte oldum olası berbattım. bir gün "ben okumayı öğrendim" diye ortaya çıktığımdan beri ailem bana "süper akıllı bir çocuğumuz var" gözüyle bakıyordu. destekler başka icraatlarım da yok değildi. ama bu matematik işte hepsini çürüttü. harika çocuktan çim adama net bir geçiş yaptım bu sayılar sayesinde (7'yi tenzih ederim.) herkesin gözünde. ben münazara birincisi, hızlı okuma yarışması birincisi, resim yarışmalarının gözbebeği, kompozisyonları ödül almış minik bebe olarak 4. sınıfta 2'şer 2'şer sayamıyordum. ilkokul 1'de karneme 2 (yazıyla iki) getirmeyi başarmış tek çocuktum matematikte. ilkokulda müsamerede otobüs skecinde tekerlek rolü dışında bir role sahip olmayan hafif kafadan kontak sıra arkadaşımın bile en düşük notu 4'tü. sınıfın en "tembel"i oydu, sözde. (bence akıllıydı kimse anlayamıyordu gerçi.) 1x2=? şeklinde soruların olduğu ilk dönemde yaptım bunu. yazıyla iki, ayıp olmasın diye verilmişti o da.

    1+2=? sorusuna 3 tane elma çizerek cevap verdim. aradan yıllar geçti. en sevdiğim ders geometri ve coğrafya oldu. matematiği büyüleyici bulsam da (şu altın oranlar fibonacci serisi gibi matematiğin en vitrin kısmıyla ilgileniyordum açıkçası) en basit toplama işlemini bile elimle hayali sayılar çizmeden yapamıyorum hala. öss'de türkçe ve edebiyat sosyal'den 30'da 30 yapıp matematik-2'de 2 küsür net yaptım. tm'ci olmama rağmen fenim bile iyiydi, matematik 1'im 27 netti, ama ikinci bölümde 30 soruda 2 net yapmak? (yazıyla iki) değişen hiç bir şey yok ilkokuldan beri.

    hala çarpım tablosunu bilmem. (5'ler de iyiyim bi tek. bi de 10'lar.) toplama yaparken hayali sayılar kullanırım elime havada çizerim. bir şey hesplarken yanındakini dürtüp duran ve "26'yla 17'yi topla kaç ediyo? kaç ediyo?" diye soran o kişi benim. bir yerde çalışırken gördüm ki garsonların verdiğim hesap üstlerini ikinci kere kontrol etmek gibi bir alışkanlıkları yokken başlarda, daha sonra böyle bir alışkanlık elde etmişler. "potidik 23 lira yerine 73 lira para üstü vermişsin müşteri geri yolladı" "potidik adam 100 lira vermiş 15 lira yollamışsın adam bir latte içmiş sadece." "potidik kasaya gelen müşteriye ben hesap makinası mıyım demişsin ne ayıp" gibi cümleler havada uçuşurken anladım bir daha, beynimin bir kısmı çalışmıyor.

    problemler konusunda çok iyiyimdir o ayrı. ama işte bu matematik, kendimi bildim bileli beni idiotmuşum gibi hissettirmekle beraber artık onun yokluğuyla yaşamayı öğrendim. ama o altın oranlı dikdörtgenler filan ne biçim şeyler yahu insanın beyni uçar, yani yine de sevilesi bir şeysin matematik, kedi gibi bişeysin. gıpta ediyorum sizlere analitik beyinli insanlar.
  • 3'e ayrılırlar;

    1- çok az basanlar
    2- hiç basmayanlar
  • ilkokul öğretmenimin benim hakkımdaki bir yanılgısıydı. sınıf çoğunluğundan daha yavaş yapıp, geç teslim ediyordum sınav kağıtlarımı. o da haklı olarak zorlandığımı düşünmüştü. aileme de takviye alsa iyi olur gibi bişi diyince, bir akşam babamla matematik çalışmak için masaya oturmuştuk. kesirleri anlattı bana. sonra da şaşırdı hemen anladım diye. öğretmenin yanlış anlamış o zaman dedi. neyi? dedim. matematiği sevmediğini, anlamadığını hissetmiş biraz dedi. yok matematiği seviyorum ama sıfırı bir türlü anlamıyorum dedim. daha çocuk ifadelerle tabi. yani demiştim, "yok" nasıl oluyor. "yok" olmaz ki. tahtaya boş küme çiziyor öğretmen, bakın sıfır elemanlı diyor. ama öyle değil ki. tahtanın küme içinde kalan yeri onun elemanı işte...

    babam tabi önce bi kahkahayı bastı. sonra ne dese bilemedi. bi sarıldı bana, gözleri böyle bi ışıl ışıl olmuştu. o gün çok anlamasam da şimdi geriye dönük baktığımda anlıyorum ki, kavramlarla uğraşmaya başladığımı görüp delicesine sevinmiş. aynı olmasa da komşu alanlarda çalışacağımızı, bir sürü sohbet edeceğimizi düşünmüş. 18 yaşımda onu kaybedene kadar, aynen de böyle oldu.

    neyse efenim, sonra bir gün odtü felsefe'deyim. derse mi gitcem, danışmanıma mı ne öyle bişi. arada muhabbet ettiğim, ecnebi bölüm hocalarından birini gördüm. naber nasılsın ne yapıyorsun filan iki çift laf ederken medeniyete giriş dersi verdiğini söyledi. dedim nerden başlattınız medeniyeti? tabii ki antik yunan dedi. sinir oldum tabi. oraya varana kadar neler olmuş dünyada... ben de dedim ki, ama mesela sıfırı hintliler buluyor. öncelikle bir kavram olarak. dedim adamlar bu kavrama ihtiyaç duymuş. ordan mezopotamya'ya gelmiş filan. adam aynen, "this is not a math course" dedi. ciddi ciddi.

    şindi hangimizin kafa neye basmıyor söyleyin nütfen.
  • şanslı insanlardır. zira bu memlekette matematiğe kafan basıyorsa sana sayısal bölümler dışında tercih yapmak reva görülmez. sanki matematiğinin iyi olması dünyanın en büyük marifetiymiş de hazır böyle bir yeteneğin varken heba etmemek gerekirmiş. sevmiyorum arkadaşım, yunan harflerinin başına envai türden operatörü getirip hesap kitap yapmak dışarıdan cool görünebilir ama "ben üşümem" diyip içten içe soğuktan donan herif nasıl coolsa bu da öyle cooldur. keşke benim de matematiğe kafam basmasaymış da hayatımın kalan kısmını mühendis olarak geçirmek zorunda kalmasaymışım, bana atılan en büyük kazık budur.
  • ekseriyetle yazım ve dil bilgisi kurallarına da kafalarının ziyadesiyle basmadığı görülür. çok acayip bir paralellik.
  • ales'e eşit ağırlık kategorisinde giren ve sınavda 1 sözel, 2 sayısal bölümden puan kazanmak zorunda olan sosyoloji mezunlarını da içeren gruptur. bu sınavda, yıllarca matematik görmemiş (ve belki de başarılı sosyal tespitleri bulunan) bünyelerin herşeyi kenara bırakıp bu sınava çalışmaları gerekmektedir.
  • birçoğunun matematik dehası olduğundan emin olduğum gruptur. öğrenilmiş çaresizlik mağdurudurlar. sosyolojide, felsefede, psikolojide kısaca, tüm hayatın çözümlenmesi aşamasında fersah fersah yükseklerde olmalarına rağmen rakam fobisi yüzünden matematiğe uzak olduğunu sanırlar.tümevarımı sosyolojik anlamda ne güzel anlatırlar ama matematikteki tümevarım hakkında ağızlarını açmazlar. halbuki insanları çıkar, tam sayı ya da rasyonel sayı koy al sana tümevarım. sen o örgüyü zaten kavramışsın, matematik olmadan mantık olmaz, güvenin kendinize mantıklı insanlarsınız ne de olsa.
  • başlıkta hakaret edenlerin aksine olmayan kafa basmadır. matematik, tıpkı diğer disiplinler gibi emekle öğrenilir. temel kavramlar, aritmetikten başlayın, sonra gerisi gelir. matematik öğrenilmeyecek bir şey değildir emin olun.
  • gün geçmiyor ki şu sözlükte herkesin zeki olduğunu görmeyelim.

    matematiği kötü olan biri bile bunu kabul edip hemen akabinde; 'ama şunu şu şekil yapıyorum, ama şunu şu kadarda öğreniyorum, ama şunu şu kadar zamanda okuyorum, ama yazılımcı oldum' deme ihtiyacı hissediyor.

    ne bitmez borcunuz varmış arkadaş, evrene sürekli kendinizi ispat etmekten alıkoyamıyorsunuz...

    tanım: herşeye rağmen zeki olduğumuzu gösteren başlık
  • benimdir efenim. üniversiteye geçene kadar işkenceler çektim matematik derslerimde. matematiği anlayabilen, kullanabilen kişilere çok büyük saygım vardır ayriyeten.
hesabın var mı? giriş yap