• vedat turkali'nin bir gun tek basina'dan sonra çıkardığı ikinci romanıdır.konu olarak 12 eylül 1980 öncesi türkiye'nin içinde bulunduğu kaotik dönemler, bodruma sığınmış aydın çevresi ve bu aydınların halkla içiçe yaşadığı olaylar anlatılır.bir gun tek başına kadar olmasa da vedat turkalinin bu romanı da akıcı uslubuyla keyif verir.
  • ayrica her sayfasinda mutlaka bir küfür olmasiyla dikkat çeken bir romandır. yazlık ortamlarının sevilen eğlencelerinden "rastgele açarak küfür olmayan sayfayı bulmaca" oyununun icadına olanak sağlamıştır.
  • baş karakterler ölümle tehdit edilen bir asistan, sevgilisi olan bir doktora öğrencisi bayan, bu bayanın eski sevgilisi ve babası gibi görünse de aslında bir sürü aydının(!), para babasının, sanatçının, ayyaşın... 80lerin karmaşasından kaçıp büyükşehirlerden bodrum'a gelişi ve bütün zamanlarını laklakla, içkiyle, seksle kısacası aylaklıkla geçirmesini anlatan bir kitap. e yazarı da vedat türkali olunca siyaset hoş bir dille fonda verilirken kadınlar erkekler ve libidoları sahneyi kaplıyor, güzel bodrum betimlemeleriyle nefes alırken deniz kültürünüz aç buçuk gelişiyor ve seksenlerdeki cinayetler, işkenceler, siyasi belirsizlik ve korkuları biraz daha yakından gözlemliyorsunuz.
    ayrıca roman saglikli erkegin bir gunde seksi dusunme sayisi araştırmalarına kaynak olabilme potansiyelini kadın karakterlerin sekse yaklaşımı, özgürleşen-yozlaşan-belirsizleşen kadın erkek ilişkileri ve ege sahillerinin para babalarının ellerine geçiş süreci ile ilgili verdiği faideli bilgilerle pekiştiriyor, kendini okutuyor.
  • karakterleri bir gun tek basina'dan daha ayrintili incelenmis bir roman. gunluk hayatta icinden surekli bolumler hatirladigim kitap.
  • vedat turkali bu romanında haricten gazel okuyan aydın sınıfı anlatmistir. bodrumun mavi sularında tekne turları ve gun dogana kadar suren rakı sofralarında teorik tartısmalara giren, ayakları yere basmayan, hazır para ile kucuk burjuva hayatını aydın kimligi altında yasamaya calısan bu kitap kahramanları beni inanılmaz rahatsız etmistir ki turkalinin de hedefinin bu oldugunu dusunuyorum. issiz gucsuz yaz gunleri icin muthis bir rehavet kitabıdır.
    uc gun boyunca, musluktan su icerek, karpuz kırıp peynirle atıstırarak beslenmeme, surekli uyuyakalıp, siseden sarap icmeme, tek basıma sarhos olmama, kapı cam acik yatıp sansa hırsız girmeden uyanmama, omrumun en miskin lakin en leziz ve doyasıya yaz gunlerini yasamama sebep olmus bir eserdir. kitap bittikten ancak uc gun sonra silkinip kendime gelebilmistim. yuzumu yıkadım cıktım bi yarım ekmek doner yedim, leman filan alıp okudun da zor kendime geldim. oyle boyle bir rehavet degildi, agır bir is hayatı olan okumasın derim ya da yıllık iznine denk getirsin ve bir kitaba feda etsin o yazı, miskinlige adasın.
  • bu kitabı okuduktan sonra bu adamın yazdığı herşeyi okumalıyım;
    su gibi duru yazıyor hissine kapılırsınız. basit kurgulu ama derin bir kitap
  • üslubuna hayran kaldığım bunun dışında beni pek etkilemeyen kitap…
    özellikle kitabın başı o kadar karışık ve kalabalık ki,sonlara doğru karakterlere daha çok odaklanması sonucu sürükleyici olabiliyor…
  • insanda 80 öncesine dönme isteği uyandıran roman.
  • (bkz: blues)*
hesabın var mı? giriş yap