• çok da önemli olmayan hadisedir. esas acıklı olan "maymuna gitmek"tir. gidenleri gördüm ordan biliyorum, dönen yok seferinden.
  • bir de maymundan bir turlu gelememek vardir ki, iste o fecidir digerleri icin..
  • insanlarin gecmislerine ne kadar cok ve gereksiz takildiklarini dusundurten varsayimdir .

    ayrica "camurdan seni yaptik , icine de birseyler ufledik." deyince alinmayan insanoglu nedense
    pek sevimli buldugu bu "hayvan" - ki "hayvan" ismini de kendisi koymustur - dan geldigini varsayinca kendini asagilanmis saymaktadir.
    sahsen icime birsey ufletecegime , maymundan gelmeyi tercih ederim .
  • karbon hidrojen oksijen ve azot atomlarından gelmek kadar mucizevi değildir. adam tek hücreliden maymuna kadar olan süreci kabul edecek biraz kassan, ama bir tık sonrası imkansız. ah şu insanoğlunun kibiri!
  • maymundan gelmediğimiz aşikar sanırım tarihte hiç bir bilim adamı böyle bir teori öne sürmedi zira. "aooo olur mu darwin demiş" diyenlere kitabını okumalarını öneriyorum.

    aslında bu gün maymun diye bildiğimiz çeşitli türleri olan primat familyası ile ortak atalara sahip olan bir türüz. ama her ne kadar gelişmiş bir tür olarak saysak da kendimizi şahsi sosyal bilim laboratuvarımda (bkz: dünya) vardığım son bulgulara göre hiç değiliz. hiç mi hiç farklı değiliz hem de.

    duyguları ve bunları ifade ediş biçimleriyle insan maymunlara son derece benzer yaratıklardır. maymun dünyasından tek farkları "kültür" denilen şeydir yani tüm hayvanların sahip olduğu içgüdülerin en cilalanmış, en ayrıntılı, karmaşık, süslü ve zarif şekilde ifadesidir. bu da görüldüğü gibi pek bir ayrım değildir. duygular ise hayatta kalma ve ona bağlı olan türünü sürdürme-üreme içgüdüsünün zirve yapmış halidir. sevmek türünü sürdürmeye programlanmak için inanılmaz bir araçtır. seçilim "duygu"yu ortaya çıkarıyor. duygu da yaşama bağlıyor ve yaşamı yaşama bağlıyor. bence inanılmaz. korku da mesela bu durumun negatif ifadesidir. yaşamın devam etmesi için zararlı olabilecekler tek tek kodlanır. kodlardan biri sistemin civarında ise o zaman adrenalinin sisteme basılması için otomatik emir verilir. öğrenmeden biliyor hatta bilmekle de kalmıyor ne yapacağının komutu da basite indirgeniyor: kaç veya savaş. işte özgür irade diye umutsuzca evrenden bağımsız olduğunu düşünen insanın seçeneği bu kadar... "sen ya da ben" "o veya bu" "iyi veya kötü" "doğru veya yanlış"

    inceleyeceğimiz ilk örnek hindistan-parkistan sınırında her gün batımında düzenlenen bayrak töreni. 1954 yılından beri düzenleniyor. askerler birbirlerine ne kadar sert, sinirli ve her an savaşmaya hazır olduğunu gösteriyor. (bunu çarpıcı bir örnek olduğu için koydum. bunun gibi bir kadın ve bir adamın yemeğe çıkması olgusunda da baştan sonra aynı içgüdüleri görürüz. espiri altında laf sokmalarda da görürüz. bir annenin çocuğuna karşı sevgisinde de, konuşmaların-düşüncelerin hep bir ya kültürel ya sosyal ya sembolik kapitali vurgulamasında da, güzel, insanları kendi estetik kriterlerini nihai sonuçlar olarak sunmalarında, diğerlerinin hayatını didik didik edip hep aşağılayacak bir şeyler bulmakta da... )
    http://www.youtube.com/watch?v=4icnsbn-9vo
    http://www.youtube.com/watch?v=pg4xy7vx2ew
    kedi kavgası, mahalle delikanlılarının küfürleşmesine benziyor.
    http://www.youtube.com/watch?v=g1syqmcqrti

    sevgi ve iletişim üzerine:
    http://www.youtube.com/watch?v=snuz4oe6vck
    http://www.youtube.com/watch?v=z3pgxe4sjui
    insanlarınkini koymama gerek yok sanırım...

    maymundan gelmiyor olsak da maymunla aşırı derecede benzeriz hatta sadece maymunla değil tüm diğer yaratıklarla.
    ha bir de kendi kanından, milletinden, türünden olmadığı halde yaratıkları seven, limbik sistem kaç veya savaş derken bir boğazını temizleyip olayın kökenine inip çözmeye çalışanlar da vardır. kendinin bildiğimiz anlamda bir çıkarı olmadığı halde insanlık için bir şeyler yapma arzusu taşıyan da. bu kişiler insanlığı taşır. homo sapiens canlısı insanlık kavramını taşıyan davranışlarda da bulunabilir ama bu gün çoğunlukla diğer türlüsü alışmış olduğu şekil olduğu için milyar yıllardır onu yapar. yapar, yaptıkça çeşitlenir, çokmuş gibi görünür. halbuki üç çeşitte toplayacağımız içgüdüde takılı kalmak nedeniyle aynı noktada gidip gelmekten mütevellit desenlerdir bunlar. ne yazık ki "insanlık" kavramını bedeninde taşıyanlar çok sık görülmüyorlar. homo sapiens olmak bir ayrım değil.

    şimdi sol frame'i böyle okuyun bir de.
  • maymundan gelmek tabiri hatalıdır, insan biyolojik olarak, anatomik olarak, homo sapiens diye adlandırılır, zaten ve halihazırda bir maymundur, ape'dir. (daha doğru ifadesi için "ape"in türkçesi olması lazım ((bkz: #46193572)).

    insan maymunlardan görece daha sosyal, (sözdizimi ve kelime düzeyinde morfoloji içeren) karmaşık dillerle iletişim kurabilen ve yaşam tekniklerini ve tecrübelerini, çağdaşlarına ve gelecek nesillere dil ve dille alakalı tekniklerle yayabilen-aktarabilen bir varlıktır. bu sayede var olan, ve bunu başaran toplumlar içinde yaşar. (bence en önemli fark bu ikincisi, yani dilsel bilgi ile var olan iletişen toplumlar).

    beyninin kabiliyetleri ise, özellikle bu gibi (iletişim, sosyalleşme, niyet okuma) konularda ve (dilin mümkün kıldığı sanılan) soyut düşünce, planlama konularında daha yüksektir. yoksa bazı hafıza deneylerinde bir çok insansı maymun insanlardan yüksek performans göstermektedir, katlamaktadır. yani donanım olarak da diğer maymunlara kıyasla ancak belli bir oranda daha güçlü beyne sahiptir. şu anda aklıma gelen ve özetleyebildiğim tüm farklar budur. özellikle grup halinde yaşadıklarında insanların, diğer hayvan türlerine, üstünlük kurabilmelerinin, tabir hatalı ama bir nevi ortamlarının apex predator'ı olabilmesinin, "doğaya hükmedebilmelerinin" arkasında yatan farkları izah etmek için bunlar yeterlidir diye düşünüyorum.

    "insan" kavramı, insan hayvan ayrımı, insanların kendi yarattığı kültürlerin içinde farklı bir varlık olarak insanı işaret eder, orda biyolojik bir varlıktan değil, kültürel sembolik hatta ahlaki bir varlıktan bahsediyoruz. o yüzden en seküler bakış açısıyla bile "insan bir yandan hayvanlardan bir hayvandır, doğanın bir parçasıdır" derken, bir yandan da "en azından gelişmiş sinir sistemi olan canlıları yemeyelim, öldürmeyelim acı çektirmeyelim" deyip, vejateryenliği savunabiliyoruz. yani insanın maymun olmasını algılayıp, başka bir bakış açısıyla kendini eşrefi mahlukat görecek formülasyonlara ulaşmak da imkansız hatta mantıksız değil.
  • ınsanların ıçinde sahip oldukları hücre sayısından on kat daha fazla mikroorganizma var. ınsan genleri aslında toplam dna mızın yalnızca yüzde ikisini oluşturur. bu da insan olduğunuzdan dört kat fazla virüs olduğumuz anlamına geliyor. şöyle de diyebiliriz insanlar maymunlardan değil virüslerden geliyor.
hesabın var mı? giriş yap