• hakkında soyleyecek ne kadar da çok şeye sahipken, adının altına hiç entry girmemiş oldugumu fark ettim bugun. insan hicbir seyden kacmamayi, bi şeyleri ertelememeyi ogrenmek icin vazgecilmezlerini geride birakip uzaklaşirken, aslında kendisi icin çok çok onemli ama bir o kadar da zor olandan bugune kadar hep kacmis oldugunu farkedince bocalıyor birden, yerimde sayıyorum hissine kapılıyor. şimdi cümlelerin arasında boğuşup durucam yine, çünkü yine en güzelini yazayım istiycem, her seyi yazayım istiycem, kimse beğenmesin ama o beğensin, ‘ne o lan düdük, yazmışsın gene içli içli, paran mı bitti, para mı isticen’ dese de ben de begendiğini anlasam diye bekliycem. sonra o kısacık bi mesaj göndericek bana toplasan beş kelimeyi geçmeyecek, tek kelimelik olucak belki, ben okuycam, ve her nerde olursam olayım deli gibi bi huzun kaplıycak içimi, buruk bi sevinç ardından, ve kaçınılmaz son, ağlıycam.

    hep böyle oldu çünkü, o konuştu ben ağladım, o başardı ben ağladım, o sarıldı ben ağladım, susar bazen bakar sadece gene ağlarım, ama o ağlarsa... o benim neyim olur bilmem, bilemem; ama ben onun hep en sevdiği olmak isterim. hani dünya bi yana o bi yana derler ya, işte beni bi tek o dinlesin, o anlasın, o onaylasın, onaylasın ki doğru yolda olduğumdan emin olayım isterim. işte onun için de annem mi olmalıymış, babam mı, kardeşim mi, öğretmenim mi, arkadaşım ya da sevgilim mi bilemiyorum. onunla ilgili bildigim, emin olduğum tek bir şey var: değil deniz aşırı, cehenneme gitsem bulur beni, elimi tutar, beni sarar, asla yalnızlığımı hissettirmez; sırtında taşır, kucağında taşır, şimartir bazen tepesine çıkartır ama bilirim ki o sendeleyecek, düşecek gibi olsa da gene de beni düşürmez. sırtımı ona sıkı sıkıya dayamışım, gerçekten inanıyorum ki bi daha da benim sırtım asla yere gelmez...... diye düşünürken ben, günlerden bi gün oldu, güneş rotasını şaşırdı bi dönem hayatımda, benim de feleğim sasmisti o zamanlarda tabi. batıda takıldı kaldı güneş durmuş saat misali, bunu degistirmeye kimsenin gucu yetemezdi dedim, o kararlı tavrıyla mceyhan dokunup ittirdi onu doguya, haddini bildirdi ona, benim gunlerim normale dondu, yuzum gunese dondu birden, ben karanlık bi hayat fikrini yavaş yavaş kabullenmeye bile başlamışken.. tanrım dedim içimden şaşkınlık ve sevinci bünyemde harmanlamaya çalışırken , ama kime dedim, kim icin dedim ben de bilemiyorum..

    ortak şarkılarımız var bizim, onun bile bilmediği hatta, beraber dinlediğimiz, beraber çalıp beraber söylediğimiz, dans ettiğimiz, keşfettiğimiz, gülüp alay ettiğimiz, yalnız gitiğimiz konserlerde telefonda da olsa ‘dinle bak, hatırladın mı’ diyebilmek için birbirimize dinlettigimiz.. hayatımızın en büyük anlamı olmuş müzik, söyleyemediklerimizi çalmışız, dinletmişiz, bi şarkının tek bir mısrasına uzun yılları yüklemişiz..bu entry’ye ilham oluyor şimdi o şarkılar, onlar çalarken ben yazıyorum, her bir şarkı yeni bir anıyı fısıldıyor kulağıma, az once ben harper-alone’da bogazima dugumlendi bir seyler, şimdi supergirl çalıyor reamonn’dan, kendimi daha güçlü hissediyorum. her telden, her turden, eskilerden, yenilerden ne cok sarkimiz varmis bizim, simdi daha bir farkina variyorum, daha da zevkle dinliyorum eger hala bi ‘daha’ kavramı varsa o şarkılar için..

    ondan öğrenecek ne çok şey varmış meğer.. ilk olarak müzikle tanıştırdı beni, gitarla, sınırlı çizgiler arasında (porte demek istemedi canım) bile eğlenebilen dans eden notalarla, arkadaşlarıyla, birayla, bilgisayarla, paylaşımla, dost sohbetleriyle, kendi işini kendin yapmanın dayanılmaz hafifliği ve gerekliliğiyle, sorumluluk denen o iki ucu kirli değnekle... hepsini bir sekilde ogrenirdim belki bir yerlerden, birilerinden de guvenin ne oldugu hep bi merak olarak kalırdı eğer hayatımda o olmasaydı. destek kelimesi hep anne babanın desteğiyle sınırlı kalırdı belki içimde bi yerlerde. sayesinde sürtülmekten aşınmış bir burnum, ama desteği ve beraberinde de guveniyle, sayesinde bükülmemiş bi boynum var. (fotograflarda oyle çıkıyo o, gerdan kiriyorum bennn:))

    beni hep eleştirir, sırf domuzluğundan.. kafamda soru işaretlerim hiç eksik olmasın, hayatı sorgulamaktan bi an olsun vazgeçmeyeyim diye. kendi bi konuda ikircikleniyo ya, ben de o konu üzerinde günlerce kafa patlatayım, boş durmayayım diye. zaten ben kafasını hiç bişeyle meşgul etmeyip, yeni doğan bi bebeğinki kadar bomboş tutacak kadar rahat bi insanım ya hani.. ondan işte, dedim ya, sırf domuzluğundan. ama benim eleştirilerim de onun kafasını ağır bir taş misali yarar bilirim, kelimelere takılır, hoşuma gider o hali, dolaylı olarak beni düşünüyo olması haz verir bana, domuzluk sırası bendedir artık.. bu kadar beyin jimnastiğinden sonra, bilirim kolay kolay yaşlanmaz bizim beyinlerimiz.

    benzer yönlerimiz var bi de, nerden bu ortak yönler anlam veremesem de.. her zaman yeni, değişik, farklı olana heves vardır içimizde, dost sohbetlerinde bizim için ‘çabuk gaza geliyo bunlar’ dense de. cosku icimizde öyle bir pinar ki, bittigi an icimizdeki pınarı da kurutan.. onun coskusu yeter de artarken bana, o bitmeyen bi enerjiyle hep coşkusunu enjekte eder bana, şırınga misali, can yakar bazen, ama bilirim ki hep ben iyi olayim diye, hep ben coskun kalayım diye..

    bunca yazılanın ardında, aynı zamanda bana hayatımın en buyuk kazığını atan adamın aynı kişi olması da ne buyuk bir çelişki ama.. beni onca çamurun arasından cekip duzluge cıkarmışken, hayat boyu peşimi bırakmıcak bi derdin beni kolları arasına alıp sarmasına izin vermiş, gıkını bile çıkarmamıştır. cunku en özel hayalim gerçekleşmiş, ve bunun aracısı da, sorumlusu da, sebebi de, suçlusu da, minnet edilesi kişisi de yine mceyhan olmuştur. kendisi cren hastaliginin pençesinden kurtulmayı becerememiş ve teslimiyeti kabul etmişken ve sokkan hastalığı benzer şekilde benim içimi yakıp kavururken, mceyhan sadece gülüp geçmiş, beni engelleme çabalarına bile girişmemiştir.

    böyle böyle yıllar geçmişken ve ben ısrarla ‘o beni bırakıp gitmez hiç’ diye düşünürken, bi gun ben gitme kararı aldım uzaklara.. ben gittim, sevdiklerimin hepsi geride.. ama o en gerilerde.. en çok özlenenler listesinin zirvelerinde.. geceleri ağlatarak uyandıran kabusların ortasında bi yerlerde.. ama yine de her zaman en yakınımda, elimi uzattığımda beni kavrayıp, yakınına çekecek kadar yakınlarda bi yerde üstelik. bazen gül yüzünü görüyorum teknoloji harikası kamerada, o böyle bilerek o içli bakan gözlerini dikiyor kameranın taaa içine, içimde hissediyorum gözlerini.. demek istedikleri o an kulağımda çınlıyor bir bir..

    noktalama vakti, bunca karmaşık duyguyu anlatmaya çalışma çabasını.. gereksiz bi çaba çünkü.. imkansız en başta, çünkü onunla ilgili her gun yeni bir karmaşık duygu ekleniyor dünyama.. ulu insan mceyhan, nerede olduğunu bilmesen de, ve her taraf sisler içinde kalsa da, ateşin olmasa fakat ihtimaller denizinde yandığın, ve kimi zaman boguldugun hissine kapılsan da sakın.. sakın inanma.. onların hepsi aldatmaca.. boğulabileceğin tek yer, gözlerimin içi olabilir (megolomanca:) ve yanmana neden olacak tek şey ellerini kavramış ya da yüzünü iki yanağından tutup sıkıca bastıran ellerim. bunlar dışında da hiçbir şey boğamaz seni, yakamaz, üzemez, gözlerini buğulandıramaz, üzmesin nolur. bana kalacak tek mirassın sen, ve her sey gitmis sen kalmissin gibi muhtacim sana..

    dur bana yakısan bi sonla bitsin bu entry. hani bi destan grubu vardı, bildiniz mi eskilerde, böyle yamula yamula söylerlerdi şarkılarını. yamularak bitsin benim entryim de onların şarkı sözleriyle..
    ‘sen bende ben ölürsem ölürsün
    sen ölürsen ben zaten ölürüm’

    kutlu olsun, mutlu ol, mutlu olmak istiyorum çünkü ben..
  • yaşamak için yemek mottosuyla bize zamanında burun kıvırmış bir yazar.. şimdi ise göbeklerimiz çarpışıyor, doğru dürüst sarılamıyoruz üstadım. ben bi yemek yiyip geliyim, saygılar.
  • eyvahlar olsun ki bir yaş daha yaşlanmış kişiliktir kendileri.. koca göbekli, kel ve bıyıklı olmasına az mı kaldı kiii?? hasretle öperim yanaklarından..
  • sevgilisinden yiyecegi laflarin yogunluguna gore gunun ve de gecenin hicbir saatinde bir daha kolay kolay ne sozluk zirvelerine ne de beri blues bara kanalize olamayacak olan sevgilicik
    (bkz: bosbogaz)
    (bkz: sevgiliyi uzmek)
    (bkz: sevgiliyi dovmek)
  • artık ses mühendisi olmaya azmettirdiğim elektronik mühendisi ve bas gitarcı suser; icq gecelerinin hoşsohbet insanı, sinema sever şahsiyet. ceksın bıradırz grubunun gelecekteki kurucularından biri.
  • evlenmiş(nikahlanmış), barklanmış, arabasını da almış.
    maşallah diyelim yeni çifte
  • ne düğününe ne yeni evine gidebildiğim (bkz: çok işim var), sevgiyi, saygıyı, dayağı hakeden tatlı adam.
  • mcse/@mceyhan entry'lerini artık gülümseyerek okuduğum microsoftcu
  • delikanliyi bozan sarkilari* bagira cagira soyleyebilen muzige asik insan.
  • gün itibarı ile 30lar klübü üyeliğine 1 yıl kalmış yazar. nice yaşlara diyorus efem doğum günü çocuuna....
hesabın var mı? giriş yap