• yapılabilecek en başarılı ek paket olmuş. daha önceki "bilmemkim istilası" gibi ek paketlerle sunulan aynı oyunun farklı bir tarihte geçen versiyonlarından farklı olarak kendine has sistemler barındıran 4 ayrı campaign yaratılmış ki bence herbiri ayrı bir ek paket olarak oyunculara kakalanabilirdi. bunun bedeli olarak da 2 dvdlik devasa boyutuyla şu ana kadar çıkmış ek paket hacmi rekorunu eline almış bulunmakta. bu arada kendine has sistemler diyerek şunu kastediyorum:

    crusader's campaign'de müslüman ülkeler imamlar vasıtasıyla cihat ilan edebilirken hristiyanlarda durum farklı. gerçek tarihi geldiğinde haritaya giriyorlar. sonra jean de joinville'in dimyattan nil nehri kıyılarına kadarki hikayesini ve bozgununu yaşayabiliyorsunuz. zaman holy war devri olduğu için ghazi, muttawi, crusader sergent veya knight gibi özel üniteleri cihat ya da haçlı seferi olmadığı dönemlerde de recruit edebiliyorsunuz. tabii fiyatları biraz daha yüksek.

    töton şövalyelerinin kuzey avrupa'da putperestlere karşı yaptıkları ve sonradan katoliklere de saldırmaya başladıkları "unholy" haçlı seferi kampeyninde ise öküz gibi kuvvetli ve de boynuzlu askerlerinizi (sittiri pohtan spearmen bile plate armor ile çıkıyor) recruit edebilmek için o şehir ya da kalede sadece binaları geliştirmek yetmiyor. üniteye göre bölgenin %70-80 bazen daha fazla oranla katolik olmaları gerekiyor. ayrıca teutonic order aslında kutsal roma cermen imparatorluğuna bağlı bir tarikat gibin pışt gibin bişey olduğundan prenses alıp verme ya da kızınıza talp olan komutanı aileden biri olarak almak gibi diplomatik unsurlar yok.

    britanya campaign de gayet güzel hazırlanmış. sırf veletkene izlediğimiz william wallece'ı yönetebilmek için ilk olarak iskoçya ile oyuna başladım. oysaki ingiltere krallığı gerek norveç istilası olsuın, gerek isyan eden irlanda ve galler bölgeleri olsun, gerekse kralın haçlı seferine çıkmasından istifade edip bağımsızlığını ilan eden baronlar olsun çok daha doyurucu bir deneyim sunuyordu. bu kampeyndeki sistem farklılığı da ele geçirdiğiniz kentlerin public orderının din veya başka unsura değil kültürel özelliklere göre düzenlenmesi. yani kentin özelliklerini belirten income, population, religion yüzdesi gibi ibarelere cultural yüzdesi de eklenmiş. diyelim ki winchester'ı gallerden yeni aldınız. kültürel duruma bakıyoruz. %89 wales, %2 scotland, %9 england yazıyor. şehri elde tutabilmek için yeni binalar yapıp kültürü yaymaya çalışmak ve beklemek gerekiyor. ingilizler başlarda epey zorlanıp toprak kaybetseler de uzun bacaklının kallavi haçlı ordusu geri döndüğünde bariz üstünlük sağlayıp diplomasi çarklarının da ters dönmeye başlamasına yardımcı oluyor.

    americas kampeynde ispanyollar için ellerinde bulundurdukları bölgeler hariç haritanın tamamı karanlık görünüyor ve oyuncudan keşfetmesi bekleniyor. açıkçası ben başlanılan bölgenin meksika ortaları olduğunu biraz zor farkedebildim (evet komşum azteclerdi ve ben yerimi tahmin edemeyecek kadar yeni dünya tarihi hakkında karacahilim). herneyse oyundaki ünite dengeleri mükemmel ayarlanmış. atlantik okyanusunu geçip yeni dünyaya gelmeleri vakit aldığı için ispanyolların plate armour giyen toplu tüfekli askerlerinin sayısı 45 ila 60 arasında değişirken medieval total war'a göre defansif özellikleri oldukça düşürülmüş, hızlandırılmış ve çeşitli farklı özellikler katılmış kısacası daha bir kızılderiliye benzemiş olan üniteleri ise çoğunlukla 120 kişi olarak peydahlanıyor. bu nedenle paralı askerlik yapan yerlilere epey altın akıtmak zorunda kalınıyor. ancak misketçilerin menzilinin uzatılması ve culverin gibi hem duvarlara hem de ünitelere ağır zarar veren topların çok daha isabetli atışlar kaydedebilmesi uygulanan savaş taktilerinini daha modern hale getiriyor.

    ispanyollar yeni binalar yapabilmek, yeni üniteler recruit edebilmek için kralın ispanya'dan yolladığı emirleri yerine getirmesi gerekiyor. böylelikle gemilerle ispanyadan inşaat malzemelerinin ve bir miktar paranın gönderildiğini belirten mesaj kutusu çıkıyor. oysaki yapımcılar arasında ben olsam parayı yollayan tarafı değiştirir, yeni dünyadaki kentlerin yağmalanmalarından çıkan para miktarını artırıp finans durumunu dengelemeye çalışırdım. çünkü daha oyunun başları olmasına rağmen yağmalardan olsun, ispanyadan gönderilen olsun ya da tüccarların değeri oldukça yüksek ticari malları satması olsun 100.000 altını bulan hazineye ulaşmak mümkün.

    zaman ilerleyip yayılmaya devam edince ispanya'dan yeni ünitelerle beraber yeni dünyadaki zenginliğin haberini almış olan fransızlar da kıtaya ayak basıyor ki bence henüz kendileriyle karşılaşmamış olsam da kıtadaki diplomasiyi çok farklı boyutlara getireceği belli.

    ayrıca savaş sahnelerinde demin de belirttiğim topların daha isabetli olması gibi birçok farklı detayda değişiklik yapılmış. aztec'lerin en zengin şehirlerine doğru yarı ispanyol yarı yerlilerden oluşan ordumla ilerlerken tarascan'lı müttefiklerimin biri 1600 diğeri 800 bir diğeri de 300 kişilik aztec ordularının hemen yanında yaklaşık 1000 kişi ile durduğunu gördüm. 1100 adamlık ordumun müttefiklerimin sağ arka taraftan haritaya girecekleri şekilde saldırmalarını ayarladım ve savaş ekranına geçtik. misketçiler ve bir altın çentikli culverin en önde, hemen ardlarında it sürüsü gibi kalabalık yerliler ve yerlilerin eriyeceği noktalara yedek olarak piyade conquistadorları dizdim. 12 ila 25 arasında kalmış 3 ünite atlıları da ordunun sağ ve sol arka köşelerine komutan ile beraber dizdim.

    savaşı başlattım ve zart diye sol üstten bir kutucuk düştü. müttefik kuvvetler ortalıkta görünmüyor diyordu. yalnız başına savaşmaya hazır ol. daha önce benzer bir hıyarlığı (2500 kişilik düşmana 800 adamla saldırmak gibin) mayalara karşı yapıp önemli bir komutanımı ve bir şehrimi kaybettiğim için ister istemez yutkundum. neyse dedim sonra. çünkü yapay zeka ordularını -saldıran taraf ben olsam bile- teker teker üstüme yollar genelde. bir tanesini yok ettikten sonra çekilirim dedim. sonra bir baktım ki 3 ordu da bir tepenin eteklerinde ağaçlarla kaplı yerde yarısı saklanmış olarak bekliyor. yaklaşıp topçu atışını başlattım. oldukça uzun mesafeden gayet iyi hasar verdik. top mermileri bitince haritadan çıkmasını emrettim ve sıra misketçilere geldi. menzile girecek kadar yaklaştığımız anda düşman okçuları da üzerimize koşmaya başladı. bir süre karşılıklı atışma devam etti ve sonra 2500 kişilik düşman ordusu yaldır yaldır askerlerimin üzerine koşmaya başladı. misketçileri arka köşelere doğru çekip yüksekte bulunmanın avantajı ile yerlilere saldırı emri verdim. bu esnada da atlılarım kenarlara doğru koşuyordu.
    misketçilerimi hemen yanlardan ateş ettirirken onların etrafından dolandırdığım atlılar la da arkadan saldırmak niyetindeydim. sol cenahta başarılı da oldum. ancak sağda bir ünite kızılderili, misketçilerimi kovalarken bir diğer ünite de -ki mızraklı idiler- atlılarımı hedef almış. tam "savaş bizim lehimize efendim, düşmanın yarısı yok edildi" diye bir mesaj almışken bir türlü yardım gönderemediğim sağ kanat çöktü. sonrası yavaş yavaş sola doğru yayılmaya başladı. sağdaki atlılar artık serbest kalmışlarsa da sel gibi akan kızıl derililere saldırmalarının hiçbir getirisi olmayacağından tüm sağ kalanlara geri çekilme emri verdim. herkes dağınık halde koşturuyor kimisi geri çekiliyor, kimisi kaçıyordu. tam umutların söndüğü anda ise tarascan'lı müttefiklerim haritada göründü. ammaaaan allaaaam. bir tek filmlerde olurdu bu. "yettim cortes paşam" dedi cengaver kızılım. haritanın çeşitli yerlerine dağılmış olan askerlerimi o bölgeye doğru koşturmaya başladım. kimi on dakikadır savaşıyor olmanın verdiği yorgunlukla yavaş ilerlerken arkadan yetişen azteclere yem oldu kimi ise savaşmayı tamamen bırakıp harita dışına doğru yol aldı. sonunda 3 misketçi ünite, 14 kişilik bir atlı ünite, komutan, yarı yarıya azalmış 2 kızılderili ünite ile müttefiklerimin yanına ulaşabildim. ortada binlerce kızıderili birbirlerinin üstüne bağır çağır koşarken ben şerefsizce bekleyip uzaktan misketçilerimi ateş ettirdim ve sadece onların üzerine gelen ünite olursa sıcak savaşa girip ordumu dinlendirdim. birkaç dakika içinde müttefiğimin komutanı öldürülünceyse e yok artık diyip elim geri çekilme butonunun üzerinde sonucu izlemeye koyuldum. düşman ordularından birinin komutanı öldürüldü. sonra biri daha. ortalıkta hem müttefiğimden hem düşmandan kaçan yüzlerce kızılderili koştururken hernan cortes amcamı üçüncü ordunun komutanı üzerine saldırttım ve bu kızılderilinin de ölmesini sağladım. sonrası ise esir avcılığına döndü ve savaşı kazandık. total war serisini shogun'dan beri takip ederim ve bu, şu ana kadar yaptığım en tatmin edici savaş oldu. nedeni ise hem mükemmel dengelenmiş factionlar hem de müttefiklerin savaşa gecikmeli dahil olabilmesi gibi ince ve önemli detaylar.

    ayrıca oyunda savaşa katılan ikinci orduları yönetmek de ilk defa bu paket ile mümkün. gerçi yönetmek deyince sağa sola koşturma, sen şu üniteye, sen bu üniteye saldır gibi emirler verilmiyor. agresif, defansif ya da sadece menzilli silahlarla katıl diye üç farklı opsiyon var. bence böyle olması savaşları çok daha gerçekçi hale getirmiş. böylelikle makinası kaldırabilen kişilere 10.000 adamı yönetme imkanı verilmiş.

    150'den fazla yeni ve çok iyi dengelenmiş ünite, 4 ayrı oldukça detaylı harita, geliştirilmiş yapay zeka (artık okçu atışları karşında mal mal dikilen düşmanlar yok) bir sürü yeni detay ve hepsinden önemlisi bildiğimiz total war. hayal kırıklığı demeden önce hakkını vererek oynanması gerektiği fikrindeyim. tabii total war'da nefret edilen çoğu unsurun (koca atlı ünitenin 2 tane herifi esir alabilmek adına saçma sapan yerlere koşması gibi) hala yerli yerinde durmasını belirtmemezlik edemeyiz.

    edit: laf sokmam gereken bir saçmalığı daha yeni hatırladım. yıllardır "become protectorate" ibaresi durur şu diplomasi ekranında. sanki sırf yapay zekanın yönettiği ülkeler kullanabilsin diye konmuştur. yani bir düşünün. 3 tane full orduyla düşmanın son kalan birkaç ünitesinin koruduğu son kenti kuşatmışsınız. kentin dışarıdaki diplomata gidip benim vassal'ım ol diyorsunuz, kabul et bak saldırıcam yoksa diyorsunuz. suratımıza tükürüp, kıçımıza tekme atıyor adam. lan ne onurlu adamlarmışsınız demeye dilim varmıyor. campaign ai hala dünya devletleri arasındaki yerini ölçüp biçemiyor. oysaki tarihte öyle çok devlet var ki tek kılıç savurmadan vergi ödemeyi, bağımsızlığından vazgeçmeyi akıllıca bulmuş. tabii çeşitli diplomacy ai modları ile bunun üstesinden gelinebiliyormuş. denenmemiştir. ne kadar başarılı olduğu bilinmemektedir. ama hiçbir sebep yokken bir müttefiğin 300 adamla 1000 adamlık ordumun yanından geçip, yani gerçekten bir işgal girişiminde bulunma ihtimali olmadan 120 askerle savunduğum kenti kuşatmasını, hadi savaşı geçtim ticari anlaşmaların fesh edilmesini engelleyebilecekse bile direk dl edilmeyi hakediyordur. yahu yapımcıların hiç mi umurunda değil bu saçmalıklar? üç beş tane veledin düzenlediği dosyalara mahkum kalıyoruz.
  • şok olarak bir özelliğini daha farkettiğim züpper serinin sonuncusu. multiplayer campaign'in temelleri atılmış. hotseat yani tek makinada iki ya da daha fazla oyuncunun aynı anda değişik ülkelerle oynayabilmesi multiplayer bölümünde mümkün kılınmış. isterseniz tüm savaşların otomatik sonuçlanması seçeneğini de işaretleyerek toplam 4 dvd ile 2.5 saatte yüklenen risk oyununa dönüşebiliyor. ayriyetten "bir sonraki total war'da ne görmek istersiniz?" diye anket sorusu var ofişıl sitede. oraya multiplayer campaign yazmayan nah bööle olsun.. bööle bak.
  • öncelikle belirteyim bu oyunu dört campaing için de ayrı ayrı incelemek gerekir zira her bir campaing yalnız başına bir ek görev pakedi olabilirmiş ve birbirinden çok farklı konsept olarak.

    bütün campaingleri oynadım. klasik medieval 2 artık error veriyor, yani koskocaman bir haritada oynayamadım kingdoms'ı. her campaingi en az bir kere oynadım fakat oyunun komplikasyonundan dolayı henüz ileri derecede bir kingdoms oyuncusu olduğumu düşünmüyorum. bu entryi yazıyorken eşzamanlı olarak öğrendim ki oynayabilmek için yeni mod indirmek gerekmiş. ayrıntılı bilgi için http://files.filefront.com/…;8434429;/fileinfo.html

    ilk izlenimim britannia campaing'in en zevkli campaing olduğu. zira tam bir game theory söz konusu. atacağınız en küçük yanlış adım ülkenizin ırzına geçilmesine neden oluyor. teutonic campaing ise en zevkli savaşların yaşandığı campaing. hard ve very hard opsiyonlarını kesinlikle çok geliştirmişler. arazi avantajıma, neredeyse oyunu durdura durdura, düşüne düşüne verdiğim komutlara rağmen bilgisiyar tarafından eşit bir savaşta altedildiğim çok oldu.

    ilaveten klasik medieval 2'den birçok konuda ayrılıyor. mesela müslümanlar'ı adam etmişler. artık campaingler çok zevkli. cihat aktif kontrol altında, müslüman ülkelerarası birlik uğraşıldığında hıristiyan haçlı zihniyetini aratmıyor.

    mesela britannia'da status quoculuk yapılıp sadece sinsi hareketlerle ilerlemek sonuç verirken, amerika'da her factionla zorunlu bir expansion politikası söz konusu. zira en hızlı yayılan faction oyunu götürüyor. teutonlar'da ise sürekli sürekli sürekli savaşa hazır olmak gerekli.

    diyebilirim ki hayatımda oynadığım en sofistike oyun. her bir ülke, tarihsel olaylar, şahıslar neredeyse tamamen doğru işlenmiş. william wallace'la iskoçya'yı coşturup, balain lord of iblyn ile müslümanları tuttum, saladin'le centilmenlik dersi verdim. haçlı seferlerinde olduğu gibi yağmalandı istanbul. her faction ve campaign ayrı ayrı incelenmeyi hakediyor. şimdilik yazacağım bu kadar.

    edit: oyunun sadece modu bile 1gb yer istiyor. 2 dvdlik oyunun, 2 dvdlik ek görev pakedinin modundan ne bekliyordum ki?
  • americas campaign'de ispanyollarla oynayanlar için birkaç tavsiye;

    oyunun başında;
    - hemen sol tarafınızdaki (tlascalandı sanırsam) ittifak yapmanızı tavsiye ederim. onlar sürekli azteklerle uğraşıyorlar. yanlız bırakırsanız aztekler bu arkadaşları yiyor bu nedenle dengeli olarak aztekleri dövün derim. iki tarafta fazla palazlanmasın ki sizde batı cephenizi kafaya fazla takmayın.
    - ülkeler yerine rebellere saldırın ve şehirlerini alın. ayaklanmıyorlar ve iyi para getiriyorlar.
    - üretebildiğiniz kadar trader üretin, etrafta bir sürü maden var ve medieval'ın diğer kampanyalarındaki gibi rakipler gelip arkadaşları yerlerinden etmiyorlar.
    - havanadan sürekli atlı adam getirin ve yerli ordularını açık alanda yakalayarak sadece charge ederek bozguna uğratın. açık alan savaşlarında hiçbir piyadeniz olmasa da olur, atlılara karşı koyabilecek fazla yerli birimi yok.
    - şehir kuşatmaları için kesinlikle culverin olsun. burda da piyadeye fazla ihtiyacınız yok aslında. ama şehri aldıktan sonra savunma için gerekir. swordsman militia'ya abanın. nasıl olsa şehirler belli adete kadar ücretsiz bakabiliyorlar bu arkadaşlara.
    - paralı asker alımını fazla tutmayın. zor kalmadıkça hiç yapmayın, hem pahalılar hem gereksizler. ileride ihtiyacınız olmayacak zaten.
    - kraldan gelen görevleri aksatmayın, çok güzel destek oluyor size.
    - ele geçirilen şehirdekileri kesmeyin, nüfusa ihtiyacınız var. oyunun ilerleyen bölümlerinde kesebilirsiniz, kolaylıkla ayaklanıyorlar.

    oyunun ortalarında;
    - yayılmayı önce mayalar ve rebeller üzerine yapın. doğuda güvenliği sağlamanız gerekiyor. gerçi sonradan ingilizler buradan çıkıyor ama doğru oynarsanız, ingilizler geldiğinde sağlam 1-2 ordunuzla onlar herhangi bir şehir almadan yenebilirsiniz.
    - aztek ve trascalan güçleri dengeye tutmaya devam edin.
    - ispanyadan gelen yedek güçleri (üst tarafta bile çıksa) güneye indirin ve ordularınıza takviye yapın (fransızlarla savaşmanıza da gerek kalmaz böylece)
    - fazla gemi bulundurmayın, çok maliyetliler. 2 tane kalsa yeterli, onlarda havanadan adam taşımak için.

    oyunun sonlarında;
    - eğer herşey yolundaysa doğuda toprak birliğini sağlamışsınızdır. sadece en doğuda 1-2 ordu bırakın, arada bir çıkartma yapan ingilizleri temizlesinler.
    - 3-4 tane culverinli sağlam ordu oluşturun. batıda size en yakın olan 3-4 şehiri (bunlar birbirlerine yakınlar bide) tek bir turnde alın. eğer yerlilerin sahada adamları varsa onlar şehrinize saldırmadan yada kendi şehirlerine kaçmadan atlı çoğunluğuna sahip ordularda avlayın.
    - adım adım ilerleyerek kuzeye doğru yükselin. zaten bu ilerleme başlarında kısa süreli campaign bitmiş olur. oyuna devam etmenizi tavsiye ederim. (fransızları dövmenin keyfine varmak için)

    yorum olarak da çok çok beğendiğimi söyleyebilirim. hala buglar ve yapay zeka hataları mevcut ancak oldukça keyif veriyor. yeni bir total war oyunu çıkana kadar oynamaya devam. bundan sonraki deniz savaşı ağırlıklı olacakmış ancak total war yapımcılarına nacizane tavsiyem fantastik bir dünya için oyun hazırlamaları. warhammer'ı ve bfme'yi tahtından indireceğini düşündüğüm bu olası oyunu dört gözle beklerim o zaman.
  • haftalardır benliğimi adeta esir alan oyun.

    tarihsel gerçeklik bakımından crusade ve britain campaigne'ler çok iyi hazırlanmış. sürekli tarihten gerçek haberler geliyor, herolar çıkıyor.

    norveç kralı ingiltere'ye büyük bir orduyla dönüp istilalara başlıyor, william wallace çıkıyor, edward haçlı seferleri için adadan ayrılıyor ve sonra bir kahraman olarak geri dönüyor, baron's alliance türüyor ve ada nüfusunu yarı yarıya azaltan veba çıkıyor...

    haçlı seferlerindeyse komutanlara özel yetenekler verilmiş bizans imparatoru, selahattin, türk faction lideri nurettin, haçlı krallığının ve antakya prensliğinin liderlerinde bu yenekler mevcut savaş sırasında kullandığınızda savaşın gidişatına çok ciddi etki edebiliyorlar.

    bunun dışında haçlılara yardım için richard geliyor ve türklerde oyunun ortalarına doğru osman bey çıkıyor.

    ünite olarak en ayrıntılı hazırlanmışı ve strateji bakımından en dikkat edilmesi gerekeni ise teutenic campaigne. normal oyunda birkaç şehir konularak bırakılmış alana 60 dan fazla yerleşim bölgesi eklenmiş ve devletlerin bu iç içe geçtiği alanda inanılmaz bir rekabet dönüyor. tötonların hayvani güçlerde üniteleri var, bunun yanısıra danimarka'da ise eğer tüm iskandinavya'yı fethedebilirseniz kalmar union kuruluyor.

    america campaigne de yine oldukça iyi hazırlanmış. genel olarak çok üst düzey üniteler yok ancak diğer hiç birinde olmayan şekilde devasa ordular var. oyunun ortalarına geldiğinizde her bir yerli şehrini ele geçirebilmek için düşmanın 2-3 full ordusunu yok etmek zorunda kalıyorsunuz. apache tribes'da oldukça güzel hazırlanmış özellikle ateşli silahları üretebildikten sonra oyun çok zevkli bir hal alıyor.

    genel olarak oyunda yapay zeka ve diplomasi geliştirilmiş. özellikle very hard'da zaman zaman bir strateji dehası olmanız gerekebiliyor.

    total war hayranlarının mutlaka ama mutlaka keşfetmesi gereken bir oyun.
  • crusades olanına türklerle damardan girdiğim oyun. aylardır süre gelen total war 2 sevişmemize (bunlar da kuruluydu ama oynamak nasip olmadı nedense, belki biraz tecrübe istedi deli gönül) istinaden tabiri caizse sikip attım (very hard/very hard zorlukta). hemen başlayalım önerilere;

    -crusades campaign'ine bir çoğunuzun bildiği üzere bizans, türkler, antakya krallığı, kudüs krallığı ve mısır olarak başlıyoruz. çoğunun da amacı şu şehirleri şu kadar turn elinde tut ve şu ırkı yok et şeklinde. açıkcası şu şehri şu kadar elinde tut dediğini görünce biraz tırsmıştım oyuna başlarken...

    -oyunu yaklaşık 100 turnde bitirdim. yaptıklarımı da kısaca anlatayım.

    -oyuna başlar başlamaz etraftaki rebel şehirlerine dadandım. teee haritanın en sağ alt köşesindeki yerleri bile üşenmedim çöllerden geçe geçe gittim aldım ve şehirlerde iyi maden olduğunu keşfettim baya ekmeğini yedim. sol taraftan ise aleppo ve homs kalelerini rebellerden alarak antakya ve kudüs krallığına komşu oldum. bu kaleleri elimden geldiğince güçlü tuttum çünkü onlar düşerse benim de düşeceğimi biliyordum.

    -derken bizans dayanamadı tabii. başladı 3-5 koldan saldırmaya. hemen elimden geldiğince hızlı bir şekilde elimdeki birimleri oraya kaydırdım. ve gerçekten götüm çıka çıka bir çok savaş geçirdim. her kuruşu o bölgeye yatırdım ve bir süre sonra bizans dayanamadı ve become a vassal dedi ancak gücü halen muazzamdı ve ben bana geri döneceğini adım gibi biliyordum. gene de kabul etmiştim çünkü şehirlerimi kuşatmadan kurtaracak 1 turn bile yaralarımı sarmaya yeterdi ve yetti de. namussuz bizans 2 turn sonra yeniden saldırdı ancak bu sefer geri püskürttüm ve bursa kalesine dayandım. ben buraya dayanınca ibneler yığdılar orduları ben de kaçmak zorunda kaldım ve yeniden savunmaya geçtim. bu sırada elimdeki assassin'lerin hepsi ile ne kadar prenses, rahip, diplomat, general varsa biçtim ve bir kaç başarılı savunmadan daha sonra become a vassal teklifini yeniden kabul ettim. gücü biten bizans oyun sonuna kadar şaşırtıcı olarak benle dost olarak kalmaya devam etti.

    -daha sonra yaraları sarmaya başladım. fethi geciken antalya, alanya, adana, kuzey kıbrıs, kayseri, çorum gibi illeri topraklarıma kattım. venice beklenmedik bir şekilde geldi istanbulu bizanslardan aldı. ben de durur muyum gittim o pezolardan aldım güzel istanbulu. geliştirdim güzelleştirdim, 6k gelir elde ettim. ekonomi şehirlerinde ekonomi, askeri şehirlerden askeri binalara abandım. tam böyle ohhh diyip rahat bir nefes alacaktım ki unuttuğum bir gerçeği oyun bana hatırlattı. evet o gerçek moğollardı. artık atalarımı daha iyi anlıyordum. topladım bütün orduları bağdat, musul civarlarına. kısa sürede 4 tane full ordu topladım. ama tabi kudüs ve antakya sınırlarımı devamlı güçlü tutuyor ve aklıma geldikçe 2k, 3k bu ibnelere hediye ediyordum, çünkü bunlardan gelecek herhangi bir saldırı bitişim demekti. çünkü onların o güçlü ordularına karşı benim teknolojim henüz gerilerdeydi. ekonominin ve başka devletle savaşta olmamanın verdiği rahatlık ile moğollara karşı çok zorlanmadım ancak ordum yarı yarıya azaldı. buna rağmen hepsi tecrübelendi.

    -tam moğolları da haritadan sildim ki ibne antakya sonunda dayanamadı ve saldırdı. orduları gerçekten muazzam kuvvetteydi. onların 1 ordusuna en az 2, kafam rahat etsin diye 3 orduyla giriyordum. doğudaki ordular hızlı gelsin diye hemen antakyaya cihad ilan ettim ve böylece mısırın da desteğini sağladım. 3-4 koldan ölümüne savaştım. aleppo kalesini kaybettim ama aşağıdan da 2-3 kalelerini de almayı başardım. bu sırada osman bey çıktı piyasaya. sen misin çıkan gel bakim antakyaya dedim ve onu da adana bölgesinden savaşların göbeğine yerleştirdim. teknolojimin de yeterli seviyeye ulaşması ve kapıkulu, janissary, iqta'dar askerlerinin de gelmesi ile antakya krallığını bitirdim.

    -zaten ondan sonra antakya için bastığım muazzam sayıdaki ordularım ile kudüsü fethetmem zor olmadı ve oyunu bitirdim.

    şimdi ise diğer paketlerini oynamayı düşünüyorum onların da devamı yarın...

    -oyundaki sultan nur kim diye merak edenler için.

    (bkz: nureddin zengi)

    -ayrıca kılıç arslan ile de anadoluda bizanslara karşı savaşmak da ayrı bir keyifti anasını satayım.
  • inanılmaz derecede geniş özellikler katan ek paket.
    tek oyun olarak satılsa da aslen 4 farklı oyunu içerir.
    haritalar ana oyunun bir bölgesinde geçer ancak boyut olarak daha büyüktür. bu sayede oynanan alan yine büyük olarak kalır.
  • crusades campaign'in ana menü müziği* kan dondurur. ayrıca hüma kuşu türkümüzden parçalar içerir.

    bu mevzubahis müzik
    bu da türkünün orijinali
  • crusades campaign'de turkler olarak zorluk cekenler; oyun basinda principality of antioch'a rush atip, 5 turnde yiktiktan sonra rahat bir nefes alip oyunu kazanma ihtimallerini artirabilirler.
  • özel komutanlara savaşta değişik özellikler eklenmiş.

    crusade campign'de bizans imparatorunun savaştaki ''bizans politikası'' adlı özel yeteneği ile karşı taraftan bir veya daha fazla adam uzun bir süre savaşmayı bırakıyor.tam hatirlamamakla birlikte saladin ve bir kaç komutanda daha özellikler vardi.
hesabın var mı? giriş yap