• bu adam bir şeyler yapmış eyvallah ama rüşvet almamıştır ki zarrab denen yolsuz adam da bunu belirtmiş... benim gözümde bir suçlu değil atilla... ambargo delinmiş delinmemiş umrumda olmaz, devletin çıkarı varsa her ambargo delinir...

    birileri ambargo oyununu oynayıp, arka bahçede her türlü pisliği yapıyor sonuçta...

    benim kanıma dokunan, her şeyi apaçık ortada olan, kendi çıkarları için milyonlarca lira rüşvet alan orospu çocuklarının birileri tarafından korunup, bu ülkede elini kolunu sallaya sallaya gezmesidir...
  • burada kendisi hakkında vatansever vs diye can siper duran akp'li arkadaşları uyarayım. aynısını reza için de diyordunuz, iki gün sonra bu adam da itiraflara başlayınca göt olmayın sonra. çünkü yeni davalar da açılacak ve süreç uzayacak.

    kaldı ki bu adama devlet sahip falan da çıkmadı, rezaya verdiği notayı vermedi, rezaya taktığı madalyayı takmadı.

    ben uyarayım da sonra vay öyle demedik, kandırıldık falan demeyin.

    ya da deyin amk bana ne
  • veletlerin elinde oyuncak oldu ülke. 30 yaşında götoşlar aç bakanları, genel müdürleri donunda sallıyor.

    bu şerefsiz reza da sattı gitti memleketi; olan hakan atillaya oldu. bankacı, bürokrat adam; o ya da bu, öyle ya da böyle, kendini feda etti, satmadı memleketini. sanki her şeyi tezgahlamış gibi 100 sene ceza verecekler şimdi. reza denen orospu çocuğu da sanki kendi bir şey yapmamış gibi havuz kenarında kokteylini yudumlayacak. eğer bunun böyle olmasına izin verilirse yazıklar olsun; bana bundan sonra osmanlı, türk, bilmem ne teranesi anlatmasın hiç kimse.

    bu arada eğer 10 milyar dolar ceza ödeyeceksek hakanımızı da geri versin orospu çocukları.
  • delinen ambargo devlet çıkarı için delinmeyip birkaç kişinin çıkarı için delindi. reza için verilen notalar, yapılan söylemler ne sınır ötesinde eziyet çeken, yakılan, başına çuval geçirilen türk askeri için yapıldı ne de atilla için yapıldı. mevzu bahis insanların kendi çıkarı ise herşeyi ve herkesi satabileceğinin somut örneğidir.
  • abd yasalarını çiğnemekten jüri tarafından suçlu bulunmuş halkbank bürokratı. yalnız adam tam bir bürokrat, verilen görevin doğru ve yanlışlığını sorgulamadan işini en iyi şekilde yapmaya çalışmış. bana (bkz: adolf eichmann) ı hatırlattı. zamanın yahudileri toplama kamplarına götürülmesinden sorumlu nazi subayı, bürokratı. tutuklanıp kudüste yargılanmıştır fakat yargılanmaktan dolayı şaşkındır çünkü o sadece görevini yerine getirmiştir. makinadaki bir çarktır sadece, görevin doğruluğunu sorgulamak onun görev tanımının dışındadır. hakan atilla da maalesef bu kara para aklama işinde bir çarktan fazlası da değildir, ne planlayıcısı ne de kazananıdır. o sadece kendi çarkının düzgün çalışmasına gayret etmiş fakat bu onu sorumluluktan kurtarmaya yetmemiştir.

    asıl merak ettiğim başka hangi çarklar veya operatörler çıkacak ilerleyen süreçte. şov daha yeni başladı.
  • yalnız o sadece verilen görevi yaptı onu sorgulamadı diyenlere hatırlatalım, 15 temmuz gecesinde de sadece verilen emri yaptığı için şu an hapiste yatan askerler var, yani o işten o şekilde yırtamazsın, bak ne diyor 657 sayılı yasanın ilgili hükmü;

    "devlet memuru amirinden aldığı emri, anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir."
  • toplumdaki akp seçmeninin büyük çoğunluğunun düşük eğitim seviyesine sahip, dar gelirli sınıfın mensubu olduğunu ve ağırlıkla erdoğan'ın kişisel karizmasının çekiminde olduklarını biliyoruz. diğer taraftan kişisel deneyimlerimden edindiğim izlenim, eli kalem tutan sınıftaki, beyaz yakalı akp destekçilerinin büyük kısmının, sadece çıkar birliği değil bir ülkü birliği bilincini de paylaştıkları yönünde. bu ülkü birliği ak parti'nin bir şekilde, bir ölçüde, tüm hata ve noksanlarıyla birlikte daha büyük bir islam davasının parçası olduğuna dair bir inanç. dolayısıyla bu kesimde dar-ül harp görüşleri, tam olarak bu isim altında ve tam olarak fıkhi kapsamında olmasa bile değişen ölçülerde kabul görüyor. dolayısıyla kültürel alandaki temel polemik akp ikidara geldiği günden beri tabiri caizse neyin faul olup olmadığı konusunda, biri oyun kurallarına göre oynandığı sürece islam'ın kazanmasını isteyen, diğeri de oyun kurallarına göre oynandığı sürece islam'ın kazanmasını istemeyen iki kutup arasında gerçekleşiyor. oyunun kurallarının ne olması gerektiği de normatif mücadele alanı olarak ortaya çıkıyor. her kutuptan her görüş kendi meşrebince ve kendi namusu ölçüsünde bu tartışmada mevzi alıyor.

    on yılı aşkın bir akp iktidarının ardından devlet kurumlarının üst düzey yönetiminde yukarıda tarif etmeye çalıştığım spektrumun sağ tarafında olmayan ya da aslında orada olmadığı halde oradaymış rolü yapmayan insanların kaldığını düşünmek saflık olur, varlarsa da ben görmedim. sonuç olarak kuralları esnetmek, kişisel sebeplerle esnetemediğin yerde görmezden gelmek günlük mutat mesainin bir parçası haline gelmiş durumda. halkbank'ta da bu tezgah kurulurken, tezgahta şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde yer alan kişilerin bu spektrumdaki konumlarına göre dağıldıklarını tahmin ediyorum. dolayısıyla bence yasaları ve bağlayıcı uluslararası düzenlemeleri çiğnemek istemeyen, kuralları o noktaya kadar esnetemeyen, esnetmek istemeyen kişilere kalan tek seçenek, kafalarını çevirip başka tarafa bakmak oluyor. burada, bizde karşılığı olmadığını sandığım ama abd'de kabul gören bir hukuk doktrini ekseninde ortaya çıkan bir fark var. bilinçli görmezden gelme olarak çevrilebileceğini düşündüğüm conscious avoidance isimli bu doktrine göre, bir kişi gerçekleşen bir olayı görmezden gelmek için başka tarafa da baksa, adeta o olayın gerçekleştiğini bilirmişçesine bundan sorumlu tutuluyor. dolayısıyla hakan atilla görevi itibariyle, bulunduğu makam itibariyle, rüşvet almamış da olsa, yaşananlardan haberi olmaması mümkün olmayan, ancak kafasını öte tarafa çevirmiş olabilecek birisi. bu da amerikan hukukuna göre onu suçlu yapmaya yetiyor. bu aslında bizim için de önemli bir soru. yarın bir gün iktidar değiştiğinde, bu iktidarı ve ortaklarını işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü yargılamaya kalktığımızda, kafasını öteye çeviren ve olan bitene kayıtsız kalanlar nasıl değerlendirilecek?

    birinin hukuken suçlu ya da suçsuz olmasıyla, bizim adalet anlayışımıza göre ya da daha genelleştirilerek söylendiği haliyle toplum vicdanına göre suçlu ya da suçsuz olması aynı şey değil, onu burada ayrıca tartışıyoruz. ama bu konudaki fikir farklılıklarımız, kararın hukuki olarak doğruluğundan farklı bir tartışma konusu. kararın hukuki olarak doğruluğu konusunda benim tek itirazım, hakimin atilla'nın suçlu bulunduğu beş suçtan birinin jüri tarafından değerlendirilmesi için izin vermiş olması, o da ambargonun delinmesi için kumpas kurmak. bence hakimin savcıların bu suçlamayı yapmasına izin vermemesi gerekirdi, çünkü amerikan yaptırımları extraterritorial olarak bağlayıcı ve geçerli değil, yani yurtdışını bağlamıyor. savcılar ve hazine bakanlığı bunu bildikleri için ambargoyu anarken özellikle yurtdışı-extraterritorial terimini kullanmaktan kaçınarak, bunlardan ikincil yaptırımlar olarak bahsettiler. yurtdışı yaptırımlar ve ikincil yaptırımlarla ilgili hukuki bir ayrım yapıyorlar ama bu ayrım hem fazla teknik ve icat edilmiş bir ayrım, hem de şimdiye kadar bu yaptırımları delmekten ceza yiyen bnp paribas gibi diğer bankaların hiç bir çalışanı bu zeminde cezai suçlamayla karşılaşmadı. zaten atilla'nın avukatları da gerekli itirazlarını yaptılar ve bu temyiz başvurusunun temel gerekçelerinden birini oluşturacak. yine de bu suçlamalardan sadece biri. aklandığı kara para aklama suçunu da çıkartırsak, geri kalan dört suçlama ve jürinin kararıyla ilgili benim gördüğüm kadarıyla haksız, hukuksuz bir durum yok.

    allah kendisine kolaylık versin. siyasal islamın ayazda bıraktığı ne ilk ne de son ortak kendisi. kuralları esnetmenin kötü tarafı, bir kere esnetmeye başladıktan sonra o kuralların sana gelince de esnemeleri. amerika'da 2007 krizinin ardından hiçbir banker ceza almadı, bununla ilgili bir deyim de var, hapsetmek için çok büyük -too big to jail- diye, hatta atilla kararının ardından savcılar bu deyime atıfta bulunarak, bakın bankerler de hapsetmek için çok büyük değiller diye açıklamada bulundular. yani amerikan yargısı da öyle ultra bağımsız, tüm dış etkilerden mülha bir kurum değil. türkiye'nin de istese uygulayabileceği çok büyük baskılar vardı, atilla'yı hapsetmek için çok büyük hale getirmeye çalışabilirdi, ama uygulamamayı seçtik, vize krizi bile çözülüverdi. filler tepişir, çimenler ezilir, ofac ceza keser, türkiye öder, hakan atilla da yattığıyla kalır.
  • yaptıklarinin sonuçlarını en iyi bilecek kişilerden biridir. uzmanligiyla zerraba yol gostermis, yakalanmamasi icin gerekli bilgilendirmeleri yapmistir. ben bankaciyken irana 100usd bile gonderemiyordu gariban bir iranli bile turkiye'den. niye swift kullandin falan degil mesele. swift kullanmasan da sen bu adamin, abd tarafindan belirtilen sinirlamalari, ambargoyu asmasina yardimci oldun. suclama budur.
    swift killinmidim, kicik ihricit yipiyimiş gibi yiptim, piriliri idiyimiş gibi yiptim... falan dese kurtaracak sanki...teallaaammm...
  • ulan sırf rüşvet almadı diye bu adamı savunanlar var lan. ülkenin hali tam komedi.

    neyse bir 100 yıl daha kitap okunursa belki bazı şeyler öğrenilir, mesela kanunsuz emir uygulanmaz.

    illa üzülecekseniz halkbank’a ve içindeki çalışanlara üzülün.
  • suçlu bulunmuş kişi. ha rüşvet almamış olsa bile malum çarkın içerisinde rolünü oynamıştır, bu suçlu bulunması için kafi. tam umut sarıkaya karikatürü gibi oldu. herkes kendini kurtarır olan sana olur yavrucum misali.

    bu arada hala ambargo delmenin devletin çıkarı gereği olduğunu ifade edip beylik laflar edenler görüyorum. akıl diyorum fikir diyorum, yazık.
hesabın var mı? giriş yap