*

74 entry daha
  • mehmet'i buralarda veya herhangi bir yerde savunmak bana düşmez ama sanki bir iki kelam etmek lazım o içinde boğulduğunuz yanılgılardan sizi silkelemek için.
    mehmet arkadaşımdı, iyi arkadaşımdı. mehmet öyle sandığınız gibi yüzeysel partilerin, sahte dostlukların adamı değildi. kaldı ki bir insanla partilerde beraber çılgınca içip eğleniyorsan bu demek değil ki o insanla aynı zamanda derin bir dostluğun da olamaz. mehmet yeri geldi mi eğleneceğin, yeri geldi mi dertleşeceğin adamdı. dertlerini anlatır, senin derdini dinler, sonra şaka yapar, gülerdi. herkes gibi. ne hep bunalım, ne hep parti...
    mehmet iyi arkadaşımdı. çok ıncık cıncık görüşmesek de azıcık sağduyu aradığımda bana ihtiyacım olanı veren, doğru soruları soran, beni düşündüren, uyandıran az sayıdaki iyi arkadaşımdan biriydi. ve evet, ben de onun için değerli bir dosttum. canı sıkıldığında konuşurduk. dertlerini, sıkıntılarını, içindekilerini bilirdim. neşesi, şakacılığı ve pozitifliğinin arkasındaki hüznünü de bilirdim. intiharı kendisiyle bağdaştıramasam da neden yaptığını anlayabilecek kadar tanırdım mehmeti.
    ama siz sanıyorsunuz ki bunlar yeterli... intiharı kafasına koymuş bir adamı vazgeçirmek için bunlar yeterli. değilse dost da değilsiniz, arkadaş da. eh o zaman, umarım hayatınızda hiç yakın arkadaşınız intihar etmez diyeyim, ne diyeyim. zira o zaman çok hazin bir şekilde anlarsınız neyin ne olduğunu, hayatın da o kadar zannettiğiniz kadar 2 kere 2 eşittir 4 bir şey olmadığını. gerçekten umarım asla intihar hayatınıza girmez. hani bu empati yoksunluğuyla mutlu bir cehalet içinde yaşamaya devam edersiniz siz hiçbir şey bilmeden her şeyi bildiğini sananlar.
    ama işte... sizler mehmetin 14 dakikalık videosuyla adamı çözmüşken biz arkadaşları adamı anlayamamış sığırlar sürüsü değildik. yok, çünkü, siz mehmeti ancak mehmetin o 14 dakikada anlattığı kadar anlayabildiniz. onun o videoda istediği, hedeflediği kadar anlayabildiniz. ötesini, anlatmadıklarını yine göremediniz. ve varsayımlarınızda boğuldunuz, boğulurken de yargılayıcı yüzünüzü yine çıkardınız ortaya. kimbilir belki de mehmetin o videoyla hedeflediği tam da buydu, giderken ince bir ironi yaptı böylece.
    bizler zannettiğiniz gibi adam dertten derde savrulurken "mehmet abi yaaa boşver, hadi partilemece moruk" diye dolanan 80'ler türk filmi çılgın gençliği değildik. ne mehmet ne bizler "ay hayatta her zevki tattık, sıkıldık ölelim bari" diye gezinen karikatür beyaz türkler de değildik. gerçek dertlere, hatta pek çoğunuzun yakınından bile geçmediği dertlere de aşinalığımız vardı.
    herkes gibi ama herkes gibi insanlardık işte hepimiz. dertleri olan, kimsenin bilmediği sıkıntılar, mutsuzluklar yaşayan, bazen çok eğlenen, bazen çok ağlayan, bazen çok gülen, seven, sevilen, dostları olan, çocukluk travmalarından ve başka travmalardan geçmiş, aşk acılarıyla, büyüme sancılarıyla yoğrulmuş insanlar.
    ben, sen, mehmet... hepimiz.
    ateistmiş değilmiş, bunu geç. herkes gibi ya, herkes gibi bir insan.
    neden ölmeyi seçtiği konusunda hesap vermesi, sebeplerini bir bir sıralaması gerekmeyen bir insan. ne yaşadığı, onu buraya neyin getirdiği konusunda kimseyi ikna etmesi gerekmeyen bir insan. kendi deyimiyle "dandik" bir videoda gösterdiğinin ardında çok başka, çok derin, çok öte bir sürü derdi, düşüncesi, sıkıntısı olan bir adam.
    herkes gibi.
    mehmet için, çok sevdiği kızkardeşinin öncülüğünde mehmetin istediği gibi bir veda yapılması için toplanmış bir kalabalığa "çılgın parti" ithamlarıyla yaklaşırken "beni balıklara verin" diye bi son söz bırakan, yaşamın zevklerini, güzel şarabı, güzel müziği, güzel muhabbeti seven bir adam için en güzel vedanın bir camideki musalla taşı üzerinde değil; boğazda bir tekne üzerinde olabileceğini anlamazsınız elbet. adamın hiç görmediğiniz kız kardeşine sarılıp hüngür hüngür ağlarken, o kız kardeş "mehmetin dostları benim dostlarım, beni yalnız bırakmayın" derken, kankası minik bir bebeğe bakıp "ne güzel" diye gözyaşları dökerken, sembolik de olsa mehmetin vasiyeti yerine getirilmeye çalışırken, ona onun istediği gibi bir "cenaze" verilmeye çalışırken bu ortama; mehmeti sevenlerin belki veda için, belki de kendi içlerinde bir nokta koyabilmek için yaptıkları şu anmaya abuk subuk yakıştırmalarla yaklaşmak gerçekten kötü insanlar olduğunuzu düşündürüyor.
    bizler o adamı tanıyorduk ve sizler tanımıyordunuz. şimdi kalkmış, adamın böyle dostları vardıysa intihar eder tabi diyebiliyorsunuz. kimsiniz ya siz? hakikaten kimsiniz? mehmeti çok çok seven insanlar vardı orada ve orası bir parti ortamı değildi. bir anmaydı, hatırasına bir kadeh kaldırmaktı,gözyaşı ve gülümsemeler vardı, çılgın danslar ve kahkahalar değil, "mehmet seni seviyoruz" demekti, tam da onun istediği gibi, görüyorsa zevk alacağı türden bir anmaydı. şarap mı içildi? içildi anasını satayım. hayattayken mehmetle az şarap içmedik, gittiğinde de anısına elbet içeceğiz o şarabı. size mi soracaktık?
    saygısızlık vs. derken esas saygısızlık nerede bir düşünsek keşke.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap