• xenophon'un socrates ile ilgili anılarını anlattığı eseri.
  • soft cell ve marc almond'ın 1992 yılında çıkan best of niteliğindeki albüm ve video toplamının adı.videosu tainted love'ın ve say hello wave goodbye'ın 1992 versiyonlarını içerir.
  • daha da terbiyesizce, souvenir.
  • latince "hatirlamaya deger seyler" anlamina gelir. ingilizcedeki tam karsiligi memorable olsa da, bu dilde "anilari cagristirdigi icin toplanan/ saklanan objeler" anlaminda kullanilir. bu anlamiyla cumle icindeki kullanimi, genelde toplamak anlamina gelen collect eylemiyle birliktedir (collecting memorabilia). bir diger kullanimi da "hatirlatan seyler" anlamindadir. mesela gunluk tutmak ya da ustune notlar yapistirdiginiz duvar panosu memorabilia islevi gorur. bu anlamiyla cumlede kullanimiysa, work eylemiyle ya da "have a function" kalibiyladir (x works as memorabilia/ x has memorabilia function).

    edit: memorabilia latincede ismin cogul haliymis. relic'e tesekkurler.
    edit2: sozluk nasil calisir ogrenmek* http://en.wikipedia.org/wiki/memorabilia
  • beşiktaş'tan üsküdar'a geçiyorum; evvelce gün boyu bir ahbapla oturmuşuz saatlerce kaave içmişiz taksimde. sonra ben kafamda bin tane şeyi defalarca birbiriyle çarpıp bölerek beşiktaş'a yürümüşüm. diyeceksiniz ki "kafanda ne vardı?" çok şey vardı. burada saymaya kalksam, sözlük kapanır, database kilitlenir. hepsi benim memorabilia'm. taksim memorabilium'ları, beşiktaş'a doğru inerken memorabilium'ları, geleceğe dönük memorabilium'lar (evet evet insanın bazen geleceğe dönük "anılası" şeyleri de olur), akşam memorabilium'ları, sabah memorabilium'ları. stadın orada karşıdan karşıya geçerken ortalık aydınlıktı, ne zaman atatürk fotoğraflarını geçtim de alkım'a vardım ortalık kararmış, millet üst geçidin orada taksim otobüsü bekliyor. neyse alkım'dan 1 ytlik taraf logolu defter-ajandayı (o anlamsız gazetenin işe yarar tek şeyi) alıp üsküdar botuna bindim. zihnimde keskin memorabilium'lar, botta dışarı oturduğum için yüzüme çarpmasına izin verdiğim boğaz rüzgarıyla birleşince sanki laboratuarda birbirine karıştırılmış tehlikeli maddelerin birbirini iteklemesi gibi zihnimi allak bullak ederek bütün anılarımı infilaka zorladı. saat de olmuş 22 suları. artık memorabilia'nın kendisine dönüştüm. kocaman bir memorabilia çuvalı oldum. göz gözü görmüyor; sadece memorabilia. taksim, beşiktaş, üsküdar'a doğru... derken beri yandan tez sıkıntım, seneca, cicero, stoa, fizik, etik derken... şimşek çaktı, kendi memorabilia'mdan xenophon'un memorabilia'sına geçtim. çünkü etik-fizik mevzuunda sokrates'in görüşlerine dair en esaslı kaynak bu eser. boğaz rüzgarını ardıma aldım, yaz üşümesi resmen içimi ısıttı. o rüzgar yok mu o rüzgar... seneca'nın naturales quaestiones'ine bakmayan ondaki derin manayı keşfedemez. insanın memorabilia'sı ondan taşar, rüzgarla buluşup şaraba meylettirir. bu kaçınılmaz son o akşamın da muammasını çözdü.

    xenophon'un memorabilia'sı üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir incelikte kaleme alınmıştır. platon'un apologia'sının bir benzeri gibi durur; ancak bu sefer konuşan sokrates değil, xenophon'dur. avukat xenophon, üstadı sokrates'e için için beslediği derin hürmeti yazıya dökmüş. insanın derin hürmet beslediği şeyleri anımsaması ne manalı! xenophon manalı bir iş çıkarmış. yeşil bayırları, çimenleri anımsatan loeb'den çıkan yunanca-ingilizce çevirisi öylesine keyifle okunur ki, çevirmenle aynı masada buluşup çeviriyi tartışasınız gelir. platon'un sokrates'in savunması'nın bir çevirisinin (çev. niyazi berkes, cumhuriyet kitaplığı, 1998) başındaki / önsözündeki sabahattin eyuboğlu - m. ali cimcoz heyecanını anımsarsınız: "ölmek onun düşüncesinin kaçınılmaz sonucuydu. bir bakıma da en büyük eseri ölümüdür." (nietzsche bu güzel ortamı bozarak beni bana hatırlatır: "sokrates ölmek istiyordu. atina değil, zehir bardağını kendi seçti, o zorladı atina'yı zehir bardağını vermeye.. sokrates hekim değil, dedi yavaşça kendi kendine: 'burada yalnızca ölüm hekimdir.. sokrates sadece uzun süreden beri hastaydı.'" nietzsche'nin sokrates sorunu) xenophon işte bu eseri bir nevi yaşatmamaya çalışır. sokrates'in neden öldürülmemesi gerektiğini sorgular. sokrates tanrılara inanıyor, neden tanrıtanımaz olsun, neden onlara hakaret etsin; sokrates herkesin içinde, meydanda yaşıyor ve düşüncelerini paylaşıyordu; bir tane ademoğlu var mı onun tanrıları incitecek bir söz söylediğini işiten ya da onları kırıcı bir eylemde bulunduğunu gören? (1.1.10-11: http://farm4.static.flickr.com/…27_86c533bb55_o.jpg ; http://farm4.static.flickr.com/…66_b63d2cc67d_o.jpg)

    j. p. potter, sokrates'in genel itibariyle tanrıtanımaz maddeci doğa felsefesine karşı olduğunu; bu yüzden de doğa araştırmalarından tümüyle yüz çevirdiğini ve tümüyle ahlâk konusuna döndüğünü söylüyor (j. p. potter, characteristics of the greek philosophers: socrates and plato, p.28, j.w. parker, london 1845). xenophon'un memorabilia'sından çıkan sonuç da üç aşağı beş yukarı aynı. sokrates'te bilgi önemli ama bir renaissance zihni gibi bakmıyor olaya; evi ya da kenti korumaya yeltenen kişi tanrısal kudrete sığınmadan edemez (1.1.7); hâl böyle olunca "doğaya mı gidiyorsun, gitme; lüzumu yok" demeye getiren sokrates'e dair bu anımsama girişimi anlam kazanıyor. cemil meriç bir yerde "zekâ rüzgarda unutulan mum, bencillik fanus" diyordu (nerede acaba?) benim de zekâm tam rüzgarda memorabilia'ya kavuştu, beşiktaş'tan üsküdar'a doğru giderken. sonra, yukarıda anlattığım gibi şaraba meylettirdi. xenophon'un memorabilia'sı, benim memorabilia'm hep birleşti; o sokrates'e dair hatırlamaları ben ise iç gıdıklayıcı unutmalarım için zekâmı rüzgara yatırdım. cemil meriç'in sözünü o yüzden anımsadım.

    bibliobazaar'dan çıkan xenophon çevirisinin (çeviren h. g. dakyns) kapağına bakın: (ön) http://books.google.com/…8evqovihh6pzncq1js8a&w=800 (arka) http://books.google.com/…dnokoukzmydwxcruggxg&w=800

    gökyüzü fazla karamsar kapakta; ama bazıları karamsarlığı sever. socrates fizik konusunda çok "karamsar" sayılabilir mi acaba? doğru kelime karamsar mı? xenophon'un memorabilia'da aktardığına göre insana dair konular bitti de mi, doğayı anlamaya çalışacağız, demeye getiriyor sokrates. dahası şaşırıyor; yok evrenin doğası nasılmış, kosmosu yöneten yasalar nasıl işlermiş vs. bu tarz sorunların çözüldüğünü kim görmüş? insanın zihnini bu tarz sorularla doldurmasını aptallık olarak görüyor. kendi çağına değin onca teori ortaya atıldı da (bkz: presokratikler) bir çözüme kavuşulduğu oldu mu? (1.1.12-13) olmadı. sokrates'i "karamsar" kılan bu memorabilia'da. insanın anıları, onu o ediyor. xenophon'u da xenophon eden bütünlük içinde sokrates'in bu karamsarlığına da yer var demek ki; onu iştahla savunmasının başka nedeni olamaz. "yahu siz adamı 'tanrıları incitici tavırlar içine girdin' diyerek ölüme mahkum ediyorsunuz, adam doğa araştırmasına bile karşı; onun tek derdi insanla, felsefeyi insana indirgemekle!" demeye getiriyor. (bkz: socrates philosophiam devocavit e caelo)

    ben de öyle; memorabilia'mı kendime indirdiğim zamanlarda kendime hiç katlanamıyorum. taksim'den beşiktaş'a in; bir de stadın orada yol kenarına demir korumalık yapmışlar, üzerinden atlamak vs. zor işler bunlar. karşıdan karşıya geçmenin de bir adabı var. sonra rüzgarı yiyip kendimize geleceğiz. ne güzel. zor işler bunlar zor.
  • soft cell'in bir sarkisi ve best ofunun adi.
  • non stop erotic cabaret albümünün kesinlikle en sevdiğim şarkılarından biri. non stop ecstatic dancing'de de uçmuş bir remixi bulunur.

    everywhere i go
    i take a little piece of you

    i collect, i reject
    photographs i took of you
    towns that i passed through
    i've got to have a memory
    or i have never been there
    i have never had you, had you, had you
    i can't remember
    give me a reminder
    i collect, i reject
    memorabilia
    memorabilia

    i like little bits of glassware
    ashtrays with inscriptions
    plastic things on pencils
    bits of mass production
    postcards, pretty pictures
    little bits of plastic
    covering up the bedroom
    to show you i've been there
    to show you i've been there
    keychains and snowstorms
    keychains and snowstorms
    give me a reminder
    give me a reminder
    memorabilia, memorabilia
    keychains and snowstorms
    memorabilia, memorabilia
    i can't remember
    give me a reminder

    i collect, i reject
    photographs i took of you
    towns that i passed through
    i've got to have a memory
    or i have never been there
    i have never had you, had you, had you
    i can't remember
    give me a reminder
    i collect, i reject
    memorabilia
    memorabilia

    castanets, mantillas
    torremolinos
    castanets and plastic men
    memorabilia
    memorabilia
hesabın var mı? giriş yap