• türk toplumunda sıkça görülen hikaye çeşitlerinden biridir.

    küçükken köye gittiğimde anneannemlerde geceleri köy halkı toplandığında bazen hikaye anlatırlardı.
    bu hikayelerden bazıları da bu şekilde memoratlar olurdu.

    genellikle anneannem'in kendinden önce gerçekleştiğini anlattığı bu olaylarda: kaybolan eşyalar, görünen garip yaratıklar gibi unsurlar olurdu. tabi doğal olarak oldukça korkutucu gelirdi bunlar.
    köy halkınında çok büyük bir kısmı bu tür hikayeleri kabullenmiştir.

    halk arasındaki diğer batıl inançlardan ayrılması gerekir tabi.

    memoratlar hakkında benim gözlemlediğim bir kaç faktör şu şekildedir:

    1. olayı yaşayan kişi yada kişiler olayın net olarak çok az kısmını hatırlamaktadır.
    mesela esrarengiz bir yaşlı adamın köye gelişi. daha sonra bu hikaye başkalarına anlatıldıkça veya beraber yorumlandıkça hikaye esrarengiz adamın köye gelişinden başlayıp tamamıyla yeni bir hikayenin oluşmasıyla son bulur.

    2. meydana gelen olay, halk efsanelerinde bulunan bir karaktere bağlandırılır. cin, peri, ruh vs.
    yada modern olanlarında ufo veya gizli tarikatta bulunabiliyor.

    3. somut bir bağlantı olmadan olaylar birbirine bağlanabilir .mesela kişi kalp krizi geçirir fakat bunu daha önce yaptığı bir olayla ilişkilendirirler.

    4. esrarengiz (!) olay başına gelen kişiyle hikayenin doğruluğu üzerine tartışırsanız, psikolojik savunma mekanizması devreye girer ve olayı iyice karmaşıklaştırıp yeni şeyler eklerler.
    asıl nokta bu yeni ekledikleri şeye gerçekmiş gibi inanmalarıdır.

    memorat'tan bahsederken biraz konu sapmış olabilir ama benim gözlemlediklerim böyle.
  • özkul çobanoğlu'nun hakkında yazmış olduğu "türk halk kültüründe memoratlar ve halk inançları" isimli kitapta detaylıca bahsettiği, insanların başlarından geçtiğini veya yaşayan birinden dinlediğini söylediği şahsa bağlı anlatıdır. ayşe duvarcı'nın da konu üzerine önemli araştırmaları vardır ki "türklerde tabiat üstü varlıklar, bunlarla ilgili kabuller, inançlar, uygulamalar" isimli araştırması kaynak niteliğindedir.
  • mental durumları, başlarından geçen ve açıklayamadıkları olayları; uzaylı, cin, hayalet...vb gibi doğa üstü mitlere bağlamaya müsait insanların mini efsaneleri.
    (bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/memorat)
  • kısaca ‘sıra dışı kişisel deneyim anlatıları’ diyebileceğimiz memoratlar, efsane ve fabuladan farklı bir tür olarak henüz 20. yy’ın başlarında literatüre girmiş; tanım anlamında bile (ne olduğu veya ne olmadığı) hakkındaki tartışmalar bitmemiş.

    carl wilhelm von sydow’un ‘ kişisel deneyimlerin yeniden üretilmesiyle birlikte oluşan, olağanüstü tecrübelerin konu edindiği hikâyeler’ tanımı hemen hemen bütün dünyada kabul görse de memorattaki yerel ve coğrafi unsurların baskın olması (kişi, zaman, mekan algılamalarındaki farklılıklar) nedeniyle hala çok yeni ve tartışmalara açık bir tür.

    (bunu biraz daha açalım, mesela bazı bölgelerde bütün olaylar bir tek yerde geçiyor. dere kenarı, mağara, değirmen gibi… bütün anlatılar yöre halkının ‘tekinsiz yer’ dediği tek bir noktada toplanmış dolayısıyla bu da bölge halkının memorat tanımını sınırlandırıyor)

    memoratın en önemli özelliği kişisel bir deneyim olması dedik ama illaki anlatıcının kendi başından geçmiş olması da gerekmiyor. ‘ben çocukken babaannem anlatırdı’ ya da ‘bizim köyün yaşlıları anlatır’ gibi ifadelerle de söze başlanabiliyor...

    [(rize’de) ben ufak çocuktum. annemlan beraber değirmene gittuk. bizim ordan oturmuş olduğumuz mahallede iki tane değirmen vardı. bi tanesi yol üzerineydi, bi tanesi ormanın içindeydi. ormanın içinde olan değirmen issuz olduğu içun ona kimse gitmezdi. annem, yukarki değirmende sira olmadığı için aşağıki değirmene gitme mecburiyetinde kaliydi. onlan beraber değirmene unu salduk. değirmen güzel dönüydi. birden durdi. değirmen penceresinde kapak vardi. kapak açilip kapandi. rüzgâr esmiyo. annem bişeyler okuyo. ben bilmiyom ne olduğunu. değirmen dönüyordu. ondan sonra yine duruyordu. değirmenun başına bakıyordu ki suyu da kesilmemiş. velakin annem korktu. dayanamadı, yarısı oğulmuş, yarısı oğulmamış kattuk, eve gelduk. ne olduğunu anlayamaduk. anneme sordum. annem dedi ki “cinler”]
    (örnek, mustafa aça - türk halk inanışlarında tekinsiz mekân algısı ve doğu karadeniz bölgesi memoratlarına yansımaları makalesinden alınmıştır)
  • on parmağında on hikaye olan insanlar için de kullanılsa ya: "hanım kızımız da pek memoratmış"
  • yaşanılmış ve bir takım sebeplerle açıklaması yapılamayan doğaüstü an yada öykü manasını taşır. yaşanmış olağanüstü deneyimlerin hikayesi olarak da tanımlanabilir.
  • kişinin başından geçen açıklanamayan doğaüstü olaylardır. mesela, gölcük depreminde enkaz altından kurtulan bazı depremzedelerin kendisine su veren yaşlı bir adam gördüklerini iddia etmesi bu sınıfa girer.

    seslendirilerek hazırlanmış, iyi ve korkutucu bir başka örneğine aşağıdaki adresten ulaşılabilir.

    https://m.youtube.com/watch?v=of9nojpbtau
hesabın var mı? giriş yap