• insanı köleleştiren, çalışanları duygularlardan arınmış bir makine olarak gören, geniş halk kitlelerini sömüren kapitalizm karşısında insani çalışma koşulları taşıyan tek meslektir. 3 kişilik işi tek başına yapan, cumartesileri çalışan, pazar izinlerini de toplantıyla geçiren, yıllık 7 gün bile yıllık izin kullanamayan özel sektör köleleri kendi durumlarına çare arayacaklarına bu meslek grubunu eleştiriyorlar. doğru olan devlet memurluğudur, yanlış olan özel sektör anlayışıdır. devlette kimseye ağır iş yükü verilmez, hemen hemen her çalışanın işini yapacak yedek elemanlar vardır. genellikle kimse 15 dakikalık çay-sigara istirahati için amirinden izin almaya gerek duymaz. cenazeniz varsa izin alır gidersiniz. düğününüze gidersiniz. misafiriniz gelmişse işi bırakıp onunla ilgilenebilirsiniz. ailevi sorununuz varsa izin alırsınız. 30 günlük yılık izninizi değil amiriniz, şehrin valisi, bakan bile engelleyemez. hastalık izniniz vardır, gider 20 gün rapor alırsınız, evde yatarsınız, 20 günün bitiminde gelip işbaşı yaparsınız. çalışıyorken hastalandığınızda sevk alıp hastaneye gitmenizde sorun çıkaramazlar. zırt pırt mesaiye kalmazsınız, akşam 5 olunca çeker gidersiniz. en önemlisi hiçkimse sizi işten çıkaramaz. özel sektör öyle mi? adamın babası ölüyor da 3. gün işe gel diyorlar. sabah 9'da işe başlayan adamı gece 11'de bırakırlar. iş güvencesinin g'si yoktur. 4 kişilik iş yükünü tek kişiye verirler. rapor alan çalına "git ama rapor bittikten sonra gelme" derler. maaşları geciktirirler. özel sektör çalışanı duygusuzdur, anneannesinin ölümü patronlar için önemli değildir. çalışanın ailevi sorunları olamaz, o gün morali bozuk olamaz. hasta olamaz.

    tüm bunlar demek değildir ki devlet memurluğu yan gelip yatma yeridir. tüm memurların ancak % 5'i yan gelip yatma poziyonundadır. akşama kadar gişede çalışan ptt görevlisi de memurdur, hastanede sabahlara kadar hasta takibi yapan hemşire de, nüfus müdürlüğünde akşama kadar insanlarla uğraşan nüfus müdürlüğü çalışanları da. özellikle türkiye'de özel sektör zor zanaat. memurların yan gelip yatma efsanesi besleyip büyüten de özel sektör acımasızlığıdır. aslında memurlar çalışan hakları olarak olması gereken durumdalar, yanlışlık özel sektör anlayışında.
  • bir başka güzelliği öğle tatilinde 1 saat uyumak olandır.

    edit: yanlış anlama olmasın gençler, yasal haktır bu, 1 saat ister uyur ister amuda kalkarsınız.

    edit 2: 1,5 saat yazmışız, yanlış olmuş.
  • sunduğu konfor yaş ilerledikçe anlaşılan statüdür.. insan olmanın, hayatın anlamını kavratır.. herşey para kazanmak değildir nasılsa.. kahrolsun özel sektörün emek hırsızlığı ve para hırsı..
  • günlerin anlamı daha belirginleşir. cumanın tadı veya pazartesinin sancısı günden önce gelir.
    normalleştirir. her açıdan hem de. kılık kıyafet, hayaller, eylemler, yaşam stili. potansiyeller içinizde kalır. gemileri yakıp gitmeniz zordur.
    sürprizleri azdır hatta hiç yoktur.
    kimi çok çalışır kimi hiç çalışmaz. kimse dert etmesin. iş illa ki yürür.
    yüzde 80 den fazlası kahvaltısını evde değil işyerinde masasında yapar.
    sabahları mesaiye yetişme tasası önce hayattan sonra insanlardan en son kendinizden soğutur.
    sahada değil de içerde çalışan biri iseniz mesai arkadaşlarınızın bebeklerinin bok renginden görümcenin saç rengine kadar her tür detayı öğrenirsiniz.
    sizin unuttuğunuz bazı bilgiler oda arkadaşlarınız tarafından net hatırlanır.mesela 3 yıl önceki sevgilinizle telefon konuşma arşivine ulaşabilirsiniz.
  • bakandan torpilli milletvekilinden torpilli genel müdürden torpilli müdürden torpilli çocuğu olduğu için işe gelmeyen emekliliği geçtiği için iş yaptırılamayan insanların arasında kaldığın için 3 kişilik işi tek başına yapmaktır. bir evrağı kıvırırlar, arkasına "gereği rica" yazarlar, artık senin sorumluluğundadır. bunu günde 30 kere yaparlar isterlerse sen de koşuşturur durursun. kimseye "birimde 6 kişi daha var neden bütün yazıları ben yazıyorum" diyemezsin.

    bazen de böyledir memurluk ama bunun olma ihtimali çok çok çok düşüktür. biraz böyle olsa da bunu yapan da bir yerden sonra uyanır duruma, "uyanıklık sebebiyle torpilli" konuma geçer, başkası yapar işleri.

    bu dediğim büro çalışanı için. yoksa öğretmen polis doktor hemşire assubay nufüs memuru veznedar bankacı vb epey de çalışır. zaten normal memur alımı devede kulak artık. azalarak bitiyor devlet memurluğu.

    edit: devlet memurlarını bağlayan mevzuatta "amuda kalkılmaz" yazmıyor. işini aksatmadıktan sonra tüm mesai boyunca amuda kalkılabilir.
  • hiçbir iş yapılmayan bir meslek dalı gibi görünse de insanlar tarafından, köpek gibi çalışmaktan pestilleri çıkanları da mevcuttur. öyle ki telefon açarsınız, adam akıllı konuşamazsınız bile anne/babanızla.

    (bkz: memur çocuğu olmak)
  • uzun ve devrik cümleler kurabilme sanatıdır. bi sürü şeyi bir tek cümlenin içinde anlatınca çok güzel olur. resmi olur. devlet ciddiyeti olur. iyi bi şey olur. ne kadar uzman olursan ol, ne kadar çok bilirsen bil, ne kadar tecrübeli olursan ol; fayda etmez. yazamıyorsan bir hiçsin. sümüksün. balgamsın. yazabiliyorsan olmuşsundur. memursundur artık. çünkü devletimizde önemli olan şekildir. yani şekilsel olan yeterlidir. mesela bir soruya şekilsel olarak cevap veriyorsan, bu demektir ki cevap veriyorsun. içeriğin bir cevap niteliği taşıması gerekmez. sorsalar cevap verdin mi diye. dersin ki "verdim". o da sana "bok verdin" diyemez. diyebilemez. diyebilse bile yazı ile diyebilir. herkes yazar mınakoyim.

    misal bir talebin iletildiği ve mümkün ise karşılanması hususundaki bir yazıya cevaben
    "talep halinde değerlendirilecektir" denebilir.
    böylece cevap verilmiş olur. lan zaten o talebi ileten bir yazı var elinde lan dürzü. ne demek lan "talep halinde değerlendirilecektir" böyle cevap olur mu. anlat demekle olmaz sana bi fıkra anlatayım mı lan. hem o talebi talepden saymıyo, hem de talep olursa değerlendiririz diyo.(ben işten kaçmıyorum, çok optimistim, senin talebin kötü) lan talep işte la hemen başla işte değerlendirmeye. zaten anca değerlendirirsin.

    bu durumun gerçek hayatta da yaşandığını düşünsene:

    - selcaaaaaaan! annem ütünün fişini çeksin diyooo!
    - talebi halinde değerlendirilecektir.

    olur mu böyle bişey? allahına kitabına kurban olur mu?

    - beyefendi rahatsız olmazsanız camı biraz açabilir miyim?
    - sözkonusu hususta görüşümüz yoktur.

    adamın götünden kan alırlar lan!

    bide şu var ki resmi yazılarda doğrudan "gerizekalı" demek mümkün değil. prosedüre aykırı. normal hayatta dersin tabi. normal tepki budur ama, devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. salağa salak demeyecen. göte göt demeyecen. "arkadaki husus" felan diyebilirsin en fazla. öyle deyince de göt önemli bişeymiş gibi algılanır.

    ama şu olur bak. satır başları yukarıdan aşşağıya "gerizekalı" yazacak şekilde bi yazı yazılabilir. o olur işte. çok da iyi olur. çok da güzel...

    zamanla herkes alışır. cevap vermiş olmak için cevap verir. gülmüş olmak için güler. yaşamış olmak için yaşar gider...

    (bkz: yapmış olmak için yapmak)
  • en güzel kısmı bu saatte iş mail'leriyle bilmem neyle uğraşılmaması sanırım. mesai bitince hayatına geçebiliyosun falan
  • torpili, arkası olanların yattığı namuslu ve onurluların da eşekler gibi onların yerine de çalıştığıdır. yani hayatın adaletsiliği burada da mevcuttur.
  • ilk gününüzde "biz adam olmayız lan" dedirten hadisedir. zira size ortamı tanıtmayı kendine görev edinmiş şahsiyet tarafından yapılan açıklamalar dudak uçuklatacak cinstendir. izleyelim:

    -mesai 9'da başlar fakat 9.30'dan önce burada kimseyi bulamazsın
    -tamam
    -öğle arası 12.30'da başlar ama 12.00'da herkes çıkmış olur
    -süfer
    -öğle arası 14.00'da biter, 14.30 gibi herkes yavaş yavaş gelmeye başlar
    -lan!
    -mesai 17.00'da biter ama servisler 16.30 gibi geldiği için 16.00 gibi herkes işi bırakır.
    -oha!
    -telefonun şu tuşuna basarsan çay gelir, başka bir işlev bilmiyorum
    -ananın...
    -senede yaklaşık 20 gün biraz işimiz olur, onun haricinde bu günkü gibi boştur buralar, ramazanda çalışılmaz, yaz tatilinde 2,5 ay çalışılmaz -malum, öğretmenler de devlet memuru, bizim başımız kel mi?
    -eööö...
    -herşey anlaşıldıysa ben bi fal bakcam.
    -ee tamam
    -ha bu arada internet var ama download yok, emesen mesıncır yassak
    -ulan! ulan! dur lan! kaçma şimdi sktim tahtanızı
    -alışırsın
    -alışırsın
    -alışırsın

    şimdi dostlar, küçük bir hesaplama yapmak gerekirse; öğleden önce 2,5 saat, öğleden sonra 1,5 saat, yekünen 4 saat, çay, ihtiyaç, sigara molalarına da az zaman ayırırsak günde 3,5 saat çalışıyoruz, alınan maaş gün itibarıyle yaklaşık 1800 yeğtele ise (senede 20 gün çalışırız kısmını, senelik izni vs.. hesaba katmıyorum bile) ayda 20 iş günü olduğuna göre 20*3,5= 70 saat (inanın çok iyimser bir rakam) 1800/70=25 yeğtele. rakamlar diyor ki; 1 saat fal bak-oyun oyna-sadece otur, sana 25 yeğtele. durum böyleyken böyle. gerçekten çalışanlar "eşit işe eşit maaş ulan" diye haykıradursun.
hesabın var mı? giriş yap