• bu beni belki en çok üzen şeydi. bir amca vardı ankara kızılayda yaşı tahminim 80'in üzerindedir. önünde mendiller, yerde bir baston, oturmuş ağlıyor. yaşlı bir insanın ağlamasını canlı olarak görmek tv'dekinden , internettekinden çok daha etkili ve çok daha üzücü bir şey. kahroldum, gittim yanına "ne oldu amca" dedim. cevap vermedi ağlamaya devam etti. para koydum önüne kendimden utanarak, sanki oydu bütün derdi ama elimden başka bir şey gelmedi. koyarken istediğin bir şey var mı amca dedim. yapabileceğim? yok evladım dedi , gözleri kan çanağı. unutamam o günü. bu insanlar neler yaşamış , neler görmüş, 80 yaşında kimin hakkı olabilirdi ki onu ağlatmaya? sokakta , ankara soğuğunda mendil sattırmaya?
  • birisiyle de çok yeni karşılaştığım yaşlılar. yıldız holding in camlıca merkezin onundeki ışıklı kavşağın tam onunde ısıkta denk geldi, soğukta belli ki bir seylerin mucadelesi belki yaş 75-80. 2 tane alıp 3 lira para uzattım fazla para verdin deyip para ustu vermeye çalıştı yok amcacım olsun deyince de helallik istedi. sonrasında ki yarım saat araba kullanırken ağlamamaya çalışarak geçti.

    sonrasında da dedim ki o ayakkabı kutuları, para sayma makinaları gotunuze girsin orospu cocukları. bu dunya bu yaşlı amca gibilere bizim gibilere cehennem ama obur dunya varsa da karşılaşırsak orayı size cehenneme cevirmeyeni zebaniler siksin. bu dunyadan da hesap vermeyip surunmeden giderseniz boyle dunyanın da adaletini sikeyim.
  • dilenci değil satıcılardır. bazıları aslında kendini acındırıyordur, belki sahtekardır, satın almadığınızda küfürü basar. bazılarını gördüğünüzde ise paraya ihtiyacı olduğunu ve elinden sadece bu iş geldiğini anlarsınız. mecidiyeköy'de kör bir amca var, her sabah genç birisi onu mendil satacağı köşeye bırakıp, akşam alıyor diye duydum. dilinde sadece tek bir cümle kendi kendine söylediği "mendil alır mısınız?". son derece kibar ve ısrarsız bir tavırla. geçenlerde ilk defa mendil aldığımda o kadar nazik, içten olduğunu gördüm ki dünyanın böyle naif ruhlara daha çok ihtiyacı olduğunu ama malesef bazen bunu anlamamız için çok acı yollara başvurduğunu anladım.
  • kadıköy - beşiktaş vapurunu kullananlar bilirler; beşiktaş'a vardığınızda çıkışta sizi mendil ve yarabandı satan bir teyze karşılar. şu başörtülü, ufak tefek, hafif deli teyzeden bahsediyorum.

    bayılıyorum bu kadına ben. ağzını tutamıyor kesinlikle. monoton bir sesle "mendil alır mısınız, mendil, mendil, bayanlar baylar mendil alır mısınız" diyor. robot gibi, ama çok düzgün bir istanbul aksanıyla. ama arada ağzından saçma şeyler de kaçıyor.

    misal (robotik bir tonda, cansız okuyun bunları):
    - mendil alır mısınız, mendil, mendil, kadınlar daha çok alıyor aslında, mendil. (yanından kadınlar geçerken)
    - mendil alır mısınız, mendil, gençler mençler falan filan oh mendil. (üniversite öğrencileri geçerken)
    - mendil alır mısınız, mendil, haydi gençler mendile gel vay mendil. (öylesine)
    - mendil alır mısınız, mendil, mendil, bayanlar baylar, merdivenden kayanlar, mendil alır mısınız mendil. (bugün yaşandı)

    ve tabii benim en sevdiğim:
    - mendil alır mısınız, mendil, mendil, ne anasının gözüsün sen, mendil, mendil. (ben yanından geçerken)

    bayılıyorum sana tourette sendromlu deli robot teyze.
  • bunların bir kısmı mendil satma görünümü altında dilenirler. bir kere eşimle arabada giderken ihtiyaç oldu, mendil aradık bulamadık, tam o sırada ışığa geldik ve mendilci amcayı gördük. şansa bak! cebimde üç lira vardı onu verdim, elindeki mendili vermesini bekliyorum. amca "allah razı olsun" dedi ve elindeki mendille beraber uzaklaştı. biz dumur. sonrasında ise bayağı güldük. güzel fikirmiş valla, bravo.
  • en azından muhtaçlığının gerçek olduğundan emin olabildiğimiz insanlar. kimse yaşlılık taklidi yapamaz sonuçta. her gördüğümde bir şey alıyorum ben de onlardan. bir gün ben yaşlanınca ahvalim ne olacak diye düşünmekten de alamıyorum kendimi. kim bilir neler yaşadı, neler gördü bu insanlar. belki gençken çok güzel bir hayat yaşadılar, belki ömürleri boyunca hep sıkıntı çektiler. acınacak bir şey yok, alın teriyle kazanıyorlar ekmeklerini. acıdığım onları bu hale düşürenler, acıdığım biziz.
  • her gördüğümde kendimden bile utanıyorum nedense sanki böyle olmasında benim de payım varmış gibi saçma gelecek belki ama öyle. tabi bu söylediklerim yaşlı, çalışamayacak durumda olup kimsesi olmayanlar için. bugün iş yerine yaşı elli civarında mendil satan bir abla geldi bozukluk verdim üstüne üstlük peçeteyi de almadım. neyse o çok önemli değilde ''üstündeki hırkayı bana versene çok beğendim'' dedi.ihtiyacım var değil beğendim dedi. yuh ya az daha kalsaydı beni de götürecekti herhalde.
  • her rastlayışımda mutlaka mendil, yarabandı vb. aldığım yaşlılardır. varsın evdeki çekmeceler paket paket yarabantlarıyla dolsun, onların yüzündeki sevinç ifadesi yeter.

    (bkz: duygusallaşıyorum muntazaman)
  • her gordugumde acgozlu sahtekar ve hirsiz politikacilara, devlet memurlarina agiz dolusu kufurler ettigim insanlardir. neden mi?

    eger bu insanlara altinda ezildigimiz vergilere ragmen bakilamiyorsa sosyal hizmetler ve cocuk esirgeme kurumu'nun kabahati vardir. en hafif tabirle bir cig sut emmis bir kifayetsiz muhteris isini yapmiyordur, veya allahsiz kitapsiz bir hirsiz vardir.

    benzer bir konudaki dusuncelerim icin:

    (bkz: mecidiyekoy isiklarda araba cami silen pustlar/@ealtin)
  • bir tanesi altunizade'den boğaz köprüsü'ne giriş yolunda yıllardır görülmektedir.
    yüzünde her daim gülümseme olan bir teyzedir. kar yağarken bile orada ayakta, arabaların egzos dumanlarının arasındadır.
hesabın var mı? giriş yap