• 09:00-17:00 arası bilfiil çalışan işine aşık sözlük yazarlarını pek korkutan fikir.
    hiç facebooka, sözlüğe girmiyorlar o arada tabi evet inandım inandım taam.
    hiç düşünmüyorsunuz di mi, "böylece çocuğumun müsameresine, basket maçına gidebilicem, sabah uyuyakalınca üç buçuk üç buçuk diye işe gelmek zorunda kalmıycam, sabahları yağlı poaça ile değil omletle, peynirle, domatesle kahvaltı yapabilicem, gazete okuyabilicem, facebooka, sözlüğe patrona yakalanma korkusu olmadan girebilicem, gün batımını izleyebilicem, iş çıkışı dans kulübüne katılabilicem, spor yapabilicem" diye. mutlu bir insan, sağlıklı bir sosyal hayat demek bu. insanın kişisel ihtiyaçları için zaman ayırabilmesi demek.
  • "adamlar ekonomiye 5 gün yetmiyor diyor" da bana mı diyor? biz niye açız lan!! adamlar yat parası , 7. araba parası, barbodosta tatil parası için diyor canım -masum kapitalist kölem- benim. ulen ürettiğimizin %60 ı patron cebine gidiyorda ondan diyor.

    yetmiyormuş. yettirenleri var paşa. sen vergi düzenlemeni doğru yap. mühendisini, işçini eğit. yüksek verim almayı öğren. olaylara kayserili bakkal gibi değil; profesyonel yaklaş, bak bakalım nasıl yetiyor

    velhasıl-kelam ; kapitalist düzende nah olur dediğim uygulamasal ütopya.
  • olması gerekendir. sabahın bir saatinde evden çıkıp akşamın bir saatinde dönüyoruz. yazın uzun günleri dışında gün ışığını bile görmüyoruz. bazen mevsimlerin değiştiğinin bile farkında olmuyoruz. peki ya yaşamamız gereken hayat? bu sırada elimizden kayıp gidiyor. gelecek günlerin yaşanıp yaşanmayacağını bilmeden heba ediyoruz ömrümüzü. çılgın bir tüketim toplumunun parçası olmuş durumdayız. ihtiyacımız olmayan şeyleri bize mutlak gereklilik olarak inandırdıkları için bütün bu lüzumsuzluk için daha çok çalışıp daha çok tüketiyoruz. en çok da hayatımızı tüketiyoruz..
  • herhalde bazılarımız iş yerinde pamuklara sarılıp sarmalanıyor ve mesai boyunca başını kaldırmaya fırsat bulamadan çalışıyor ki bu değişikliğe karşı çıkıyor. garip kafalar gerçekten.

    sıkıla sıkıla çalışan adamın verimsiz 5 saati, zevkle ve bıkmadan çalışılan 3 saatle eşdeğerdir. ne meraklıymışsınız tüm vaktinizi bir ofise kapanarak geçirip çalışmak için yaşamaya.

    gerçekten eğlenceli ve seveceğiniz, denemeniz gereken sayılamayacak kadar çok şey var. insan kendine de vakit ayırmayı öğrenmeli. saçma sapan bir düzene kraldan çok kralcı olacak kadar esir düşmemeli. yazık.
  • olması gerekendir.

    buna karşı çıkanların iş yerlerinde hala 1980'lerden kalma iş teknikleri uygulanıyor olmalı ki işler 11 saatlik mesai içinde yetişmiyor.

    ofis işleri artık eskisi kadar vakit almıyor. bilgisayar denen bir şey var. şirket binalarının lobilerindeki görevlilerin önünde bile bilgisayar var. artık defterlere uzun uzun yazma işi falan yok. işi excel'e, word'e yazıp outlook'tan gönderiyoruz. diğer iş programlarının zaten şirket içinden serbest erişimi var, yapılan her şey ortada oluyor.

    fabrika işleri içinde 12 saatlik iki değil, 8 saatlik üç vardiya olması gerekiyor. merak etmeyin, fabrikalara daha fazla işçi alımı fabrikaları batırmaz. bu yolla dikkat kaybından kaynaklanan iş kazaları önlenir ve uzun vardiyanın uzun süreli devamından kaynaklanan yorgunluk ve verim kaybı azalır. olması gereken 6 saatlik dört vardiya ama 8 saatlik üç vardiya ekonomik olarak işverenlere daha az korkutucu gelecektir. saatlik ücret konusunda da işçinin de vakti değerlidir, daha az saate yine aynı aylık ücreti vererek o harcanan vaktin karşılığını vermeye başlayabilirsiniz.

    bu klasik türk kafası beni bunaltıyor. hala çok çalışma ile verimli çalışma birbirine karıştırılıyor. çok çalışma sizi fazla ileriye götürmez. verimli çalışmanın yarattığı etki daha büyüktür. verimli çalışma, hayatın geri kalanına daha fazla vakit ayrılabilmesini sağlar ve hayat kalitesini artırır. unutmayın, yaşamak için çalışmalıyız; çalışmak için yaşamamalıyız.
  • üç kuruşa sikilip kendilerine/sevdiklerine vakit ayıramayan ve bundan zevk alan beyinsizlerin "oluğ mu öleğ şeğ amuğağ ğoyiğ" diye salyalar saçarcasına karşı çıktığı, mümkünatı olmamasına rağmen deli sikmiş şekilde karşı çıktığı uygulama.
  • la ne alakası var çalışkan karıncalar sizi...bak araplara çalışıyor mu 8 saat...öğlen uykuları yeter amk...paran varsa ne çalışacan mal mısın? yok memur zihniyeti yok tembel zihniyeti geç bunları yavrım...çalışma işi züğürt tesellisidir kimse kandırmasın kendini...sen de memur ol özelde çalışma o zaman at bacağı...parası varken kimse çalışmaz kardeş dünyaya on kere gelmiyoz amk...
  • bertrand russellın da üzerinde durduğu, olması gereken ama olmayan şeylerden birisi. ideal çalışma saatinin 4 saat olduğunu vurgulamıştır russell. elbette her şey gelir dengesinde bitiyor. okulum uzadığı için yaklaşık 1 yıldır tezgahtarlık, garsonluk gibi işleri araştıran birisi olarak bu tip işlerde asgari ücretin nasıl kanıksandığını anlayamıyorum mesela. birkaç uluslararası firma hariç hemen herkes asgari ücret karşılığında personel çalıştırıyor. bir kural haline gelmiş neredeyse bu ve hepimizin elleri kolları bağlı bu durum karşısında. gelir adaleti olmadan bir hayal olarak kalmaya devam edecek bu talebimiz de. saat başı 300 lira kazanan da var, saat başı 30 lira kazanan da. kafelerde durum daha da kötü, saat başı 2-3 liraya çalışan var. insani bir düzenlemeyle işsizliği de ortadan kaldırır bu uygulama. biraz da gerçekler: bunun için sanırım bi 200-300 yıl geçmesini bekleyeceğiz. şartların olgunlaşması klişesi. amına koyduğumun şartları 1 asırda bir gıdım olgunlaşır zaten bu dünyada. neyse, ağlamayı bırakıp kafa patlatmaya ve kendimizi geliştirmeye devam edelim arkadaşlar. haydi kolay gelsin.

    bir de şunu belirteyim düzeltme olarak: kardeşim henüz mustafa balbay cezaevine girmeden önce onunla bir röportaj yapmıştı. o zamanlar 11 yaşındaydı. bir problem ifade edildikten sonra çözüm süreci başlar demişti röportajın bir yerinde. bu nedenle bu konunun konuşuluyor olması bile bir adımdır. ütopya gibi görünse de, böyle insani şeyleri ifade etmekten çekinmeyelim. evet. hadi bakalım.
  • zaten calisan insandan verim alinabilen sure ve saatler asagi yukari bu araliga denk geldigi icin gayet insani olacak uygulama. gunun kendinize kalan kisminda da spordur, kitap okumaktir, sosyallesmektir artik caniniz ne istiyorsa ona vakit ayirabilirsiniz boylece.

    evden calisabilen, belirli mesai saatleri olmayan ve sene sonundaki toplam uretimiyle degerlendirilen biri olarak soyleyebilirim ki benim verimli saat araligim da asagi yukari bu saatler. kimseden az urettigimi de sanmiyorum.

    9-10 hatta 12 saat isyerinde oturup gercekten kafanizi kaldirmadan calisiyor musunuz? yoksa saat 15-16'dan sonra surekli gozunuz saatte vakit mi olduruyorsunuz? o vakitte arkadaslarinizla kahve iciyor olabilirdiniz halbuki. once size ekonominin batacagini soyleyenlerin gunde kac saat calistigina bakin, sonra karsi cikin bence...
  • hayata patronlarin ceplerini doldurmak icin gelmediginin farkinda olan kisinin hakli istegi. 10 saat insan mi calistirilir lan.
hesabın var mı? giriş yap