• ceza hukukunda , ceza sorumluluğunu kaldıran sebeplerden biri ve en önemlisidir. bu kavram nefsi müdafaa, yasal savunma ve meşru savunma gibi terimlerle de ifade edilmektedir. nitekim yeni ceza yasamız meşru savunma kavramını tercih etmiştir.

    eski tck.nun 49/2 maddesinde "gerek kendisinin gerek başkasının nefsine veya ırzına vukubulan haksız bir taarruzu filhal defi zarureti..." ile işlenen fiillerden dolayı sanığa ceza verilmez şeklinde iken, 5327 sayılı türk ceza kanununun 25/1 maddesi meşru müdafaa sınırını daha geniş tutmuştur. sadece ırz ve cana yönelik haksız saldırılar değil,mala da yönelik olan hallerde uygulama imkanı getirmiştir.

    yasa metni şu şekildedir :

    "madde 25- (1) gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."

    maddenin dili sade ve anlaşılabilir olduğu için ayrıntıya girmiyorum.ancak "saldırı ile orantılı biçimde defetmek"
    konusunda basit bir örnek vereyim. diyelim sizi öldürmek amacı ile elinde bıçakla saldıran kişiye bıçakla veya yumrukla karşılık verdiniz .bu durumda orantı vardır. size ceza verilmez. ama tabanca ile karşılık verirseniz oran bozulmuştur.bu durumda ceza alırsınız.ancak indirim yapılır. yasa 27.maddesi ile bu "sınırın aşılması " meselesini düzenlemiştir.

    yasanın 27/2 maddesi aynen "(2) meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan , korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez." şeklindedir.uygulama sonucunda heyecan,korku ve telaş sınırı belirlenebilecektir.madde gerekçesinde de doyurucu bir açıklama bulunmamaktadır.
  • ethem sarısülük katilinin serbest bırakılmasından sonra çok tartışılır hale gelen kavram.

    saldırı ile savunma arasında oranın bulunmadığı konu, araç ve aracın kullanımı bakımından araştırılır. oranın varlığı somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir.

    a) konu bakımından: saldırının konusu ile savunmanın yönelik olduğu konunun aynı olması gerekmez. örneğin, ırzına geçilmeye çalışılan kadının saldırganı öldürmesi diğer koşullarda varsa orantılı kabul edilebilir. ancak, saldırganı öldürmeden saldırıdan kurtulmak mümkün ise o zaman saldırı ile savunma arasında orantı yok demektir. kendisini sopa ile döven bir kişiyi tabancasını ateşleyerek öldüren failin davranışı ile saldırı arasında dengenin bulunduğu söylenemez. bu denge saldırı ila savunmada kullanılan araçlar bakımından aranmalı ise de, bunu araçların özdeşliği biçiminde de anlamamak gerekir. bu nedenle, saldırganın kullandığından daha etkili bir aracı, saldırıyı önleyecek biçimde kullanmış olan failin, denge koşuluna aykırı davrandığı söylenemez. hemen ekleyelim ki, “silahlı saldırıya maruz kalan sanıktan, soğukkanlılıkla tabancasını maktulün hayati önemi olmayan bir bölgesine yöneltmesi beklenemez. örneğin, zayıf bünyeli sanığın, ırzına geçmek isteyen şahısları, eline geçen tabanca ile öldürmesi olayında orantı bulunduğunu, yargıtay kabul etmiştir.

    b) araç bakımından: tabancayla açılan ateşe tabancayla karşılık verilmesi halinde oran vardır. ancak her durumda böyle olması zorunlu değildir. örneğin, elinde palayla saldıran iri-yarı saldırgana silahla karşılık verilebilir. gerçekten araçlar bakımından mutlak bir eşitlik aranmaz. saldırı ile savunma arasında orantı bulunması, saldırıya karşı mutlaka, saldırıda kullanılan araçla karşılık verileceği anlamına gelmemektedir. bu nedenle saldırıyı defetmek için yararlanabileceği tek araç, söz gelimi tabanca olan bir kişinin, bunu kullanmış olması durumunda da savunmanın “orantılı” olduğu söylenebilecektir.

    son olarak c) aracın kullanımı bakımından: araç mümkün olduğunca saldırıyı defetmeye yarayacak ve yetecek oranda kullanılmalıdır. örneğin, yukarıda verilen örnekte ateşli silah saldırganın mümkün olduğunca hayati olmayan bölgelerine yönelik olarak kullanılmalıdır.

    savunmanın, kuşkusuz, saldırıda bulunan kişiye yönelmesi gerekir. aksi taktirde, haklı savunmadan sözedilemez. hata (yanılma) hallerinde ise tck m.30 hükmü göz önünde bulundurulur.

    yukarıda yer alan bilgileri kül halinde kısaca değerlendirmek gerekirse;
    evet belki çok zor durumda sopayla saldıran birine silahla karşılık vermek meşru müdafaa kapsamında sayılabilir fakat bu ahmet şahbaz için uygulanamayacaktır, çünkü kendisini onca eylemcinin içine kendisi atıyor, kimse kendi kusurundan faydalanamaz. ayrıca sopayla taşla saldıran kimseye silahla saldırmanın meşru müdafaa sayılması için kafasına değil ayağına vs nişan alman gerekir, en iyi ihtimalle.

    "çok kalabalıklardı, o yüzden ateş ettim ama meşru müdafaaydı" diyebilmek için, ethem'in senin yaşam bütünlüğüne birebir saldırısı olması lazım, kalabalığa sığınıp ethem'in kafasına ateş edip meşru müdafaaydı diyemezsin.
  • bize bunu yıllarca saldırı ile savunma arasında oran, silahların arasında eşitlik bulunmalı, yumrukla saldıran adama karşı silah kullanırsan meşru müdafaa olmaz, saldırıyı başka türlü savuşturma imkanı bulunmamalı diye anlatan hocalar ; allah sizin de belanızı versin.
  • orantılılık konusunun kapsamının genişletilmesi gerekir.somut olayda meşru savunmada bulunan kişi ile karşı tarafın fiziksel özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır.meşru savunmada bulunacak kişi silah (bu kesici delici alet veya ateşli silah da olabilir) kullanmadan, saldırıda bulunan kişiyi veya kuvvetli ihtimalle saldırıda bulunacak kişiyi,fiziksel kuvvetini kullanarak etkisiz hale getirecek kudreti yoksa meşru savunma yapan kişinin silah kullanması hukuka uygun sayılmalıdır.tabi yine savunma esnasında kişinin amacı iyi tahlil edilmelidir.meşru savunmada bulunacak kişi çoğu zaman bu gücünü saldırıda bulunan kişiyi yaralayarak kullanmalıdır aksi takdirde sınırın aşılması olarak değerlendirilmelidir.somut bir örnek vermek gerekirse 2 metre 100 kg olan kişinin saldırısını önlemek isteyen 160 cm 60 kg birinin(dövüş tekniği vb gibi şeyleri de bilmiyorsa) sadece fiziksel kuvvet uygulayarak önlemesi mümkün olamayacağından silah kullanması hukuka uygun sayılmalıdır.tabi amaç sadece etkisiz hale getirmek olmalıdır.anayasal ilke olan eşitlik ilkesi bireylerin sadece niteliklerini göz ardı ederek herkesi eşit saymak olmayıp güçsüzü güçlüye karşı korumak olduğundan bu düzenleme gereklidir.
  • bir adam sana arkadan bıçak ve yumrukla giriştiğinde ruhsatlı silahınla onu etkisiz hale getirsen bile bu kanundan yararlanamıyormuşsun.

    böyle bir ortantılılık tabirinin bulunması oldukça can sıkıcı bir olay. sen saldırganla aynı fiziksel özelliklere, aynı derecede örneğin bıçak kullanma becerisine sahip misin ki, böyle bir orantılılık şartı var ?

    saldırıya maruz kalan bunu düşünmemeli. "bana yumrukla saldırıyor", "bana bıçakla saldırıyor hemen eş değerini bulayım" mı ikilimemini yaşamamalı. ruhsatlı silahı varsa vurmalı, eğer haksız bir fiili saldırıya maruz kaldığı,ölüm tehlikesi altında olduğu ispatlanırsa da salıverilinmeli.
  • uluslararası hukukta kuvvet kullanma yasağının en önemli istisnası meşru müdafaa hakkıdır. meşru müdafaa bm antlaşması’nın 51. maddesinde doğal bir hak olarak tanımlanmıştır. meşru müdafaa hakkını kullanabilmek için söz konusu devletin “silahlı saldırı”ya maruz kalması gerekmektedir.

    silahlı saldırı teriminin tanımlandığı 1974 saldırının tanımı kararı’nın 3. maddesine göre; bir devletin düzenli birlikleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerin yanı sıra, başka bir devlet ülkesine gönderdiği düzen dışı kuvvetlerin ve silahlı grupların eylemleri de silahlı saldırı kapsamında değerlendirilmektedir. meşru müdafaa hakkı çerçevesinde kullanılacak gücün saldırı ile orantılı olması ve güç kullanımının gerekli hale gelmesi gerekmektedir. kısaca, meşru müdafaa hakkına başvuran devletin sınırlı ve saldırı ile orantılı bir yönteme başvurması ve saldırıyı durdurma konusunda güç kullanımından başka çare kalmaması gerekmektedir.
  • yargı tarafından korunuyorsan, masum insanların kafasına sıkmanın türk hukukundaki yeni tanımı budur.
  • yalnizca kendinize degil herkese karsi olan saldirilar icin de gecerli olan hukuki durum. yani sokakta bir adamin yer misin yemez misin seklinde bir kadini dovdugunu gordugunuzde, adamin agzini burnunu kirarsaniz mesru mudafaadan yararlanirsiniz. vur deyince oldurmemek(orantili olmak) kaydi ile.
  • bugün anlaşıldığı üzere bunla alakalı kanundaki orantı kavramı hakimin insiyatifine kalıyormuş.
  • bütün gayrımeşru müdafaaların girdikleri ilk kılık.
hesabın var mı? giriş yap