• bir yerli şefin el yazmalarında farklı bir tutumla ele alınmış kavram : "beyaz adam çok garip alışkanlıklara sahip. biz tarakla saçımızı tarayıp işimiz bittiğinde çadırın bir köşesine bırakırız. ama beyaz adamın tarağı koymak için küçük bir kutuya ihtiyacı var. o küçük kutuyu koymak içinse biraz daha büyük bir kutuya. o kutuyu da bir sandığa koyuyor. biz haftada iki bizon avlayıp yaşayabiliyoruz. ama beyaz adam tüm bizon sürüsünü avlıyor, yiyebildiği kadarını yiyor, bizon derilerinin hepsini alıp başkalarına satıyor. ihtiyacından fazlasını almak istiyor her zaman. sanırım beyaz adam ihtiyaç nedir bilmiyor."

    ® faydasız bu konuyla ilgilenenlerin şu kitapla da ilgilenebileceklerini söyledi : how can one sell the air *
  • marx ın capital de ortaya attığı bir kavramdır. excange valuenun use valueden büyük olduğu durumda ortaya çıkar. yani arabayı bir yerden bir yere gitmek icin satın alırız bu onun use value sudur ama volvo yu exchange value su icin alırız, volvo alırken sadece araba değil, statü alırız. volvo nun gücü onu üretenin gücünün üstünde bir temsil sağlar. insanlar metaları fetiş haline getirirler. bu kavram frankfurt school a geçerken kültüre de taşınmıştır. ve real needs ve false needs olarak bölmüşlerdir. sistem kulağımıza false needs leri fısıldar, gerçek ihtiyaçlarımızı yani konuşma, düşünme, farklı olma, özgür olma, yaratma gibi ihtiyaçlarımızı unutturur. culture industry commodity fetishismi pompalar. tabii bu çok daha uzun bir konu.
  • imf direktörünün kafasına atılan ayakabının markasına bakmaktır.
  • konuyla ilgili bir de "metaya yabancılaşma" vardır bunun tam tersi. bir tarafta ter akıtarak özene bözene ürettiği bir nesneye yabancılaşan bir işçi, diğer tarafta onu vitrinde görüp yücelten bir tüketici. biri kendi elleriyle yarattığı bir metaya uzak, diğeri uzağında yaratılan bir metanın tek sahibi.

    bu arada bu fetişizme en çok maruz kalan metalar genelde teknolojik *** ürünlerdir.
  • marks'ın insanlar arasında şeyler vasıtasıyla bir ilişki biçimi oluşturma biçimi olarak tarif ettiği kavramdır. onun değer teorisinde kendini bulan bir metanın değerinin ancak başka bir meta vasıtasıyla vücut bulabileceği önselinden hareketle açıklar meta fetişizmini. meta fetişizminin iki türlü yansıması olduğunu (zizek), bunlardan ilkinin insanlar arasındaki ilişkilerin fetişist bir hale büründüğü kapitalizm öncesi toplumlar (efendi-tebaa ilişkisi) ; diğerinin ise modern toplumlarda görülen şeylerin fetişleşmesi kapsamında değerlendirilebileceğini (paranın fetişist işlevi) söylemek mümkündür. ilk durumda kişisel emeğin etkin olması ilişkiyi efendi-köle haline sokarken ikincisinde sadece değerlerin dolaşımı ilişkiyi "şey"leştirir.
  • marx bu olguyu açıklarken arabaya veren kızlar argümanını kullanmıştır.
  • özetin özetinin özeti*: "neye sahipsen, 'o'sun"*
  • marx'in kapitalizmin ama daha dogrusu ozel mulkiyetin ozune ve onun, insani kendi yarattigi metalara bagimli ve tapar hale getirmesini elestirmek ve bu bagimliligin altini cizmek icin ortaya attigi olgu.

    (bkz: insan dogasi/@alimdayi)
  • ba$ka bir insanın ürettiği nesneye tapınma modeli.

    kimi arabasına,kimi kağıt helvasına,kimi kadın bacağına tapınır der ve kafa karı$tırma mevzuatında kısırdöngüsel atılımlar yaparım.ruhunuz duymaz.
  • öznenin , nesne haline gelmesi, yani yarattığımız benliklerin ,kişiliğimizin, nesneler tarafından yönetilmesi. sosyal ilişkilerde nesnenin büyük rol oynamasına bağlı olarak, kapitalizmin metanın hızlı tüketimi içinde kendini gerçekleştirmesi.
    (bkz: commodity fetishism)
hesabın var mı? giriş yap