• yarına var mısın söyle?
    doğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna,
    rüzgarın savurduğu tohuma,
    kavağın pamuğuna var mısın,
    bir ağacın kavına,
    deri değiştirmesine yılanın,
    kozadan çıkan kelebeğe,
    hatmiye, atkestanesine?
    hadi gel öyleyse ölümden konuşalım.
    belki de tümüyle aykırıdır gerçeğe,
    ama ne olursa olsun biz yine
    ölümden konuşalım seninle

    diyen ölümsüz şair.
  • yakıldığı unutulmuş şair. (bkz: sivas katliamı)

    seni yakanların suçlarının sonsuza kadar unutulmasına karar verilmesinin üzerinden sadece saatler geçti. oysa bugün senin doğum günün, ölümünün başkalarınca yok sayıldığının ertesi günü.
    biz çok sık konuşuyoruz seni ve arkadaşlarını. peki başka ne mi yaptık? hiç. ama sizden sonra çok çalışanlar vardı, göğüslerine gere gere “kendi ilerilerine” koşanlar. cürüm nedir bilmeyenler, vicdanlarını aldıranlar vardı, onlar çok çalıştı. biz hiçbir şey yapmadık.
    ben eli kolu bağlanmış, sevdiğini kaybetmiş taze dul gibi oluyorum seni düşündükçe. bir arkadaşınla tanıştım, senden konuştuk, şiirlerini okuduk, ben ağladım. halbuki seninle hiç tanışmamıştık ama eski hayatlarımızda baba kızdık ya da sevgiliydik, belki de kardeş...
    dünyada felaketler bitmedi tabii, savaşlar oldu, depremler, soykırımlar... ama ben hiç senin o merdivende oturuşunu gördüğüm gibi ağlamadım.
    “amansız bir yurt yangınından bu düştü bizim de payımıza, iki hasret yumağıyız şimdi sen oradasın ben burada”
    iyiki doğdun metin abim...
  • "yangınlardan geliyorum dedi adam
    ve yangınlara gitti yanık"
    doğum günün kutlu olsun güzel insan! sana bir yaşam alanı bırakmadılar, hep yaşamak istedin, bi yerlerde olmak istedin.. yaktılar seni.

    "benim bu dünyada bir yerim olmadı,"
    kuytu gövdemi saymazsak eğer.
    gövdem ki varla yok arası,
    hem varlığa, hem yokluğa değer.
    ama yüreğim hiç solmadı."

    senin koca yüreğine katlanamadılar..
  • hiç tanışmadığım halde özlediğim adam
  • yekta kopan, fil uçuşu'ndaki "o esnada başka bir yerde" adlı yazı dizisinde bir fotoğrafla yer vermiştir kendisine. nedense çok, çok sevdim ben:

    http://filucusu.blogspot.com/…-baska-bir-yerde.html
  • ıssızlığın ortasında 19 yıl önce katledilen şair.

    heybesinde yılan
    işaretleri,
    baldıran zehiri
    yüzüğünün içinde
    ve yanında
    kav taşıyan ben;
    tekinsizim size göre
    ibret için yakılması gereken
  • her ölümü erken bularak çok erken öldüğünü düşünüyorum... daha çok söz vardı söylecek...

    metin altıok, kimi zaman "çağ dışı bir uyumsuzluk delisi" kimi zaman "metruk bir deniz feneri", kimi zaman da sadece bir "kedi sever"di. bilmekteydi kendince yaşamı,

    "bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka
    bir şey yok paylaşacak acıdan başka"

    diyecek kadar acıyı kanıksamış, yalnızlığa alışmıştı, belki de bundan dolayı kendisini bir acıya kiracı olarak tanımlamıştı. belki de sırf bu yüzden, yalnızlığını sıyırmak için üzerinden, yazmıştı acının sebebiyet verdiği şiirlerini...

    "koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
    adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya"
  • inanılmaz şiirlerinden bir tanesi;

    kor düşseydi keşke yüreğime,
    bu yine anlaşılır olurdu.
    içimde suyu kesilmiş bir fıskiye,
    birdenbire buruşup soldu.

    hoşçakal diyebildim güçlükle,
    sesimi iğneden geçirerek.
    dönüp arkama yürüdüm,
    adım adım gittikçe küçülerek.

    sen bana bir gurbet sundun,
    buğulu çocuk gözlerinle.
    öpüp başıma koydum,
    sevginin solgun güzelliğiyle.
  • tema'nın "türkiye çöl olmasın" adlı yardım konserinde kendisiyle ilgili en anlamlı sözlerden biri söylenmiştir.

    "bu şarkının şairi, çok tuhaf bir tesadüf eseri ormanlarla aynı kaderi paylaştı. metin altıok, ormanlarımızla aynı kaderi paylaştı."

    sezen aksu
  • madımak oteli’nin içindeki aydınlar, madımak oteli’nin içindeki canlar, madımak oteli’nin içindeki insanlar, artık umutsuzluğa kapılmak üzereyken ikindi ezanı okunur. ali balkız anlatıyor:
    ''ikindi ezanı okununca, korkunç kalabalığın hepsi sustu. az önceki taş ve slogan seslerine karışan büyük uğultu dindi. bekledik, hatta belki giderler diye düşündük. ezan onları namaza çağırıyordu çünkü. bizlere taş atmalarını bir ibadet olarak algılıyorlardı. oysa karşılarında daha güçlü bir ibadet, namaz vardı. erdal ayrancı umutsuzlukla döndü, gitmeyecekler, bunlar kazayı kılacaklar ağabey dedi.''

    10 yılı aşkın bir süredir metin altıok’un “bir acıya kiracı” adlı kitabı başımın üzerindeki kütüphanenin rafında duruyor. her denememde 2-3 sayfadan fazlasını okumaya el vermedi kalp sıkışıklığım.

    ah be ustam, bizi o acıya ev sahibi yaptılar!
hesabın var mı? giriş yap