• sevecen ve sevimli bir insan. istanbul barosu'nda hukuk ingilizcesi derslerini verir. baya da güzel verir. derse girişmeden önce 10 dk kadar ingilizce haber dağıtır okur ısınma olarak, bir yandan okurken bir yandan tercüme eder. ardından o gün işlenecek ders ile ilgili terminolojiyi aktarır, ardından o gün ders malzemesi olarak yanında ne getirdiyse, sözleşme, mahkeme ilamı vs. ingilizce metni okurken bir yandan tercüme eder. kendisi yaparken yaptığı iş kolay görünüyor, ben bir iki kere denedim evde, o iş öyle kolay değilmiş.

    gezmeyi, insan tanımayı sever, her insana güzel bazılarına daha güzel davranır. çapkın bir havası var, ama kendisini çapkınlık yaparken hiç görmemiş olmam kendisinin çok ustalıklı bir çapkın olduğuna kanaat getirmemi sağladı.

    bakışları çok güzel bu adamın, çok mutlu, çok duygulu ama derinden acılı bakıyor. parıl parıl bir bakışı var.

    hem çok iddialı hem de çok mütevazı bir havası var. özetle güzel adam vesselam.
  • kendisini kime benzettiğimi düşünüyordum ki buldum :

    ->

    ikisinin de herkesin sevdiği, usta insanlar olması başka bir ortak noktaları sanırım.
  • görüşüp tanışma fırsatı bulduğum, bilgisi, kültürü ve insan ilişkilerindeki başarısıyla göz dolduran avukat..
  • barodaki hukuk ingilizcesi dersleri vesilesiyle tanışıklığımız bulunan üstad. kendisi gerçekten şahsına münhasır bir kişiliktir, hümanisttir, hayattan keyif almasını bilen ve yaşamayı seven bir insandır. derslerde güzel anılarını da anlatır, gençlere hayat dersi de verir. en son başına gelenleri duyunca çok üzüldüm gerçekten ama neyse ki özgürlüğüne kavuşmuş. büyük geçmiş olsun diyorum.

    bu olay hukuk devletinin niçin gerekli olduğunu gözler önüne seriyor işte:

    http://www.hukukmedeniyeti.org/…kleri-ndeki-78-gunl
  • 3 hafta önce başlayan ve pazartesi-perşembeleri gittiğim hukuk ingilizcesi dersini veren müthiş isim. her yeri gezip gördüğü ve çok kültürlü olduğu belli olan, çok sayıda dil bilen, en ufak şeyden bile mutlu olmasını bilen, derslerinde sadece hukuk ingilizcesi değil, hayat tecrübelerinden de kesitler hikayeler anlatarak dersi daha zevkli hale getiren, dünyanın gerçekten 3 günlük olduğunu bilerek yaşayan, çok sevdiğim hoca.
  • ilginç ve talihsiz bir şekilde bir aydan uzun zamandır abu dhabi'de tutuklu bulunan, istanbul barosu dış ilişkiler komisyonu başkanı ve baro nezdinde verilen hukuk ingilizcesi derslerinin gönüllü olarak hocalığını yürüten avukat.

    herşey bora a. isimli bir kişinin b.a.e.'de kendisine dedesinden yüklü bir miras kaldığını, bunu almak istediğini belirtmek üzere avukat vahit ergil'e gelmesi ile başlıyor. işlemlerin yapılması için bora a, avukat vahit ergil'e vekalet ve birtakım belgeler veriyor.

    vahit ergil olayın uluslararası boyutu nedeniyle metin beye ulaşıyor ve metin bey daha çok işin tercüme kısmını yürütmek üzere avukat vahit ergil ile birlikte abu dhabi'ye gidiyor.

    abu dhabi'de bankalar nezdinde işlemler yapılırken vahit ergil'e müvekkili bora a. tarafından bir verilen evraklarda sahtelik olduğu ortaya çıkıyor. iki avukat apar topar tutuklanıyorlar. tutuklandıkları uzun süre farkedilmiyor. ancak tutukluların kaldıkları cezaevinden çıkacak olan bir kişi vasıtası ile metin uracin'in istanbul'dan bir avukata olayla ilgili haber göndermesi üzerine durumun farkına varılıyor. geçtiğimiz günlerde konuya ilişkin açılan ceza davasının ilk duruşması yapıldı. duruşma sürecine gereği gibi iştirak edilemedi, baro yeni yeni devreye giriyor.

    metin uracin istanbul'daki tüm avukatlar tarafından olumlu olarak anılan bir kişidir. yaşanan talihsizliğin aylarca farkedilmemesi bile büyük trajedi. bu aşamadan sonra artık baroya büyük görev düşüyor, gereğini yapması gerek.
  • ilk izlenimlerim ışığında diyebilirim ki: dili algilayis ve ogretis yontemleri son derece farkli olan muhammi. kanimca etimolojik bir yontem belirlemesi sayesinde, nedensellik bagiyla dusunecek sekilde formasyon almis kisiler olan hukukculara bu egitimi en uygun sekilde veriyor.
  • sol frame'de ismini gördüğümde istemsizce aklıma çoşkun sabah'tan anılar parçasını getiren, konuşmayı, anlatmayı seven geniş kültür yelpazesine sahip avukat. saatlerce konuşsun sıkılmadan dinleyeceğin adamlardan. "gavat" kelimesinin kökenine ilişkin ilginç teorileri vardır.
  • edit: baroda "o entry'i giren siz miydiniz?" diye soran arkadaşlar oldu, bazılarına cevap vermemiştim. evet, avatar'daki o ağaç benim.

    ah metin bey...

    2014-2015 yılı, son sınıf hukuk öğrencileri aklı başına yeni gelen biz üç arkadaş, bu yıl artık hukuk camiasına katılmamızın gerektiğini hissetmiştik. bir arkadaşımız, ders notları paylaşmak için açmış olduğumuz whatsapp grubumuzdan istanbul barosu staj eğitim merkezi'nde ücretsiz hukuk ingilizcesi dersleri verildiğine dair bir broşür paylaşıyor. sınav, önümüzdeki hafta staj eğitim merkezinde yapılacak. belli bir seviyeyi geçen öğrenciler hukuk ingilizcesi sınıfına kabul edilecek, geçemeyenler ise upper-intermediate, intermediate ve beginner olarak alt kur derslerine girmeye hak kazanacak. sınava girdik ve hiçbirimiz hukuk ingilizcesi sınıfına girecek derecede iyi not alamadık tabi. yine de, hukuk ingilizcesi derslerine devam etmeye çok istekliydik. ders günü geldiğinde kaçak olarak sınıfa girdik ve en arkaya oturduk. sınıf inanılmaz kalabalık ve gürültülüydü. diğer arkadaşlarım bu sırada son derece rahat; fakat ben renkten renge giriyorum. usülsüz bir işlem yapıyoruz sonuçta. birkaç defa kaçmaya teşebbüs ediyorum, arkadaşım beni yakalayıp yerime oturtuyor. yine deniyorum, yine olmuyor. yine tam kaçmaya yelteniyorum ki sınıfa orta yaşlı, 1.80 dolaylarında, dağınık saçlı, sinekkaydı traşlı, jilet gibi takım elbisesiyle son derece enteresan bir adam giriyor. o an sınıftaki gürültü tamamen kesiliyor. adam, şöyle bir bakıyor sınıfa, başlıyor ingilizce konuşmaya.

    evet, o adam metin uracin'di. bizim hikayemiz de tam olarak bu noktada başlıyor işte. kaçak olarak girilen dersten kendisinin sağ kolu olmaya, oradan da stajyerliğine kadar süren bir yıllık beraberliğimiz.-ders çıkışında sınıfa kaçak olarak girdiğimizi açıklayıp, alt derslere de devam etmek koşuluyla derslere katılabileceğimiz onayını aldık tabi.-

    dönem tam olarak baro seçimleri dönemi. metin bey gelmek isteyen arkadaşları memnuniyetle karşılayacağını söylüyor. gidiyorum. iki tam gün hem de. sonraki hafta ilk ders çıkışında bir boş anı yakalayıp yanına gidiyorum ve devam etmek istediğimi söylüyorum. sigarasından derin bir nefes çekip: "yarın alman bir heyet gelecek, karşılamaya gel" diyor. ertesi gün gidiyorum. sonraki gün rus bir heyet geliyor, onları da karşılamaya gidiyorum. böylece her karşılamada yanında bulunmaya, ortamı ve kendisini daha iyi tanımaya başlıyorum. zaman içerisinde çok güzel çalışmalara imza atıyoruz. stajı yakıp ülkeyi terkedene kadar da kendisinin stajyeri olarak kalıyorum.

    öncelikle belirteyim, inanılmaz bilgili birisi. ama bu bilgi öyle böyle değil. gitmediği ülke ve okumadığı kitap yok denecek kadar az. ingilizce ve flemenkçe yeminli tercüman, almanca, italyanca ve fransızcası çok iyi, latince okuyabiliyor ve yanılmazsam biraz da arapçası var. kendisi istanbul barosu dış ilişkiler merkez başkanı olup,halen staj eğitim merkezinde hukuk ingilizcesi dersleri vermekte.

    kişisel olarak bahsetmek gerekirse metin bey tam bir istanbul beyefendisi. çok samimi, çok yardımsever, çok iyiniyetli ve de çok ama çok duygulu bir insan. taksim'de yürürken mutlaka tanıyan birileri çıkıp yolda selamlaşırdı. taksimde çay/kahve içmeye otururduk genellikle. bazen uzun uzun hayata dair şeyler anlatırdı, bazen hiç konuşmaz ve yalnızca bizleri dinlerdi. bazen de uzaklara bakar, gözleri dolardı. ofiste çalışırken "metin bey kahve içer misiniz?" diye sorduğumda her daim gülümseyerek "içerim" derdi. günlerce uyumadan çalıştığı olurdu. gece 12 gibi ofisten çıkıp evime giderdim, sabah erken vakit ofise geldiğimde metin bey hala masasında çalışıyor olurdu. kola ve sigara ayrılmaz ikilisiydi.

    tecrübesizdim ve çok keskindim, bundan dolayı hatalarım olurdu. kriz anında hiçbir şey demez, son derece soğukkanlı bir şekilde olayı bertaraf ederdi. yalnız kaldığımızda da beni yanına çeker, tatlı tatlı nasihat ederdi: "bak abicim çok gençsin", "aman" derdi "aman"...

    ne sizleri, ne yaşadıklarımızı, ne aynı tabaktan yediğimiz yemekleri, ne de nasihatlerinizi unuttum metin bey.
    abu-dhabi olayı da başka bir entry'nin konusu olsun.

    istanbul barosu size ve hasan kılıç'a emanet metin bey...
hesabın var mı? giriş yap