• netaş'ın 1992'de yaptığı eylem.
    http://www.kaldiracetkisi.com/?p=443
    edit: link uçmuş ama aşağıda yazmış biri işin aslını.
    edit: webarchive linki https://web.archive.org/….kaldiracetkisi.com/?p=443
  • veripark'ın 2012 yılında hala yazılımcının deneyimini yazdığı kod satırı sayısıyla ölçmesinden daha mantıksız bir eylem değildir.
  • mevzuat hazretleri yüzünden gerçekleşmiştir
  • bu ülkeden bi yarrak olmayacağını bir kez daha gösteren ibretlik macera. gene iyi durumdayız aslında. bu kadar çok denyonun yönettiği bir ülkenin şimdiye kadar batması lazımdı ama mantar gibi bir şekilde suyun üstünde duruyoruz işte.

    edit: başlığın ilk entry'si gitmiş bu nedenle konunun ne olduğu anlaşılmaz hale gelmiş. olayı anlatan bir yazıyı buldum, buraya koyayım.

    "1989-2004 yılları arasında netaş'ın ar-ge direktörlüğü'nü yürüten ali akurgal'ın ilginç bir anısını, bugün gelinen noktaya ışık tutması açısından önemli. siz, yazılımın birimi nedir bilir misiniz? metre! neden metredir bilir misiniz?

    1992 yılında, yâni topu topu 20 yıl önce, netaş'ta ilk yazılım ihracatını gerçekleştirdik. hazırlanan bir yazılım paketini; tuşa bastık, o zaman internet falan yok, çatıdaki çanak marifeti ile, vallahi de billahi de müthiş bir hız olan 128kb/s ile, ingiltere'ye uydu üzerinden yolladık. faturayı da pullu posta ile yolladık. 2m$ bankaya geldi, kasaya koyduk.

    aradan 3-4 ay geçti, vergi memurları geldiler. dediler ki, "siz bir fatura yollamışsınız, 2m$". "evet" dedik. "bu para ödenmiş" dediler. "evet" dedik. "ama mal çıkışı yok, bu hayali ihracat" dediler! bunun üzerine vergi memurlarını arge'ye aldık, bir bilgisayarın başına oturttuk. "şu 'enter' tuşuna basar mısınız" dedik. biri bastı; sonra "ne oldu" diye sordu. "300k$'lık ihracat yaptınız, bunun da faturasını yollayacağız, o da ödenecek" dedik. adam suça ortak olmuş olduğu için çok kötü oldu. sonra yazılım nasıl yazılır, uydu bağlantısı nedir, bu ne kadar para eder bunları gezdirip gösterip anlattık. adamlar "çok iyi anladık ama mal çıkışı olması lâzım, mevzuat böyle" dediler. bunun üzerine dedik ki: "biz bu yazılımı banda kaydedelim ( o zaman cd yok, hatta kaset bile yok, ½" makaralı bant kullanılıyor) onu yollayalım". adamlar bir çözüm bulmuş olmanın sevinci ile "tamam dediler, kaydedin yollayın".

    ihraç ettiğimiz yazılımın kaydı iki makara etti. bunlar paketlendi ve gümrük komisyoncusuna verildi. komisyoncu, bunları gümrüğe götürdü ve ihracat işlemine başladı. gümrük memuru, işlemi yapmış ve bir noktada sormuş: "tır'lar nerede?". komisyoncu da "tır mır yok hepsi bu iki zarf" demiş, masanın üzerindeki teyp bantlarını göstermiş. gümrük memuru "bu iki zarf 2m$ edemez, ben bu işlemi yapamam" demiş, bırakmış. mahkemeye gidildi, bilirkişi heyeti kuruldu, bizim o iki makaradaki yazılımın 2m$ edip etmeyeceğini (nasıl baktılarsa?) inceledi. neyse ki, 2m$ eder dediler de hayali ihracattan kurtulduk.

    bu sefer, aynı komisyoncu, aynı gümrük memuruna aynı iki makarayı "2m$ eder mahkeme kararı" ile götürüp işlemi yeniden başlattı. ancak, gene işlem sırasında, ihraç malının birim fiyatı, miktarı ve toplam fiyatının girilmesi gerekiyor. mevzuat öyle. ne yapsınlar, iş daha uzamasın diye bakmışlar zarfta teyp bandı var, bir makarada kaç metre bant vardır diye kestirmişler, makarası 1.000 metreden 2.000 metre yazılım ihraç etmiş olmuşuz. yani, yazılımın birimi metre olmuş. "
  • john carmack 1995 yılında 1080p erkanlı bir pc kullanıyordu işte... aklıma geldi de 2015 yılında türkiyede kaç kişide 1080p ekran kullanılıyor ? onu da geçtim kaç kişi zaten 1080p nin ne olduğunu biliyor...

    tamma john carmack uç bir örnek olabilir lakin aradan 20 senelik bir süreçten bahsediyorum.
  • akla zamanında gazmanda konu edilen (bkz: kiloyla donanım satmak) olayını getirmiştir.
    belki de dizinin absürt olduğunu sanırken aslında gerçekleri anlatıyordur kim bilir. zaytung gibi ülkeyiz zaten.
  • bu hikayeyi okuduğumda benim ilk aklıma gelen, kapalıçarşı'ya gidip ruloya altın işleme v.s. yaptırmak oldu.

    yani ben olsaö öyle yapardım herhalde, "el yapımı, özel üretim, 24 ayar altın işlemeli yazılım" falan derdim herhalde. reza kuş kadar vergi ödeyerek yapıyor bu işi, herhalde mahkemeyle v.s. uğraşmaktan daha kolay olurdu.

    gerçi belki de o zaman tarihi eser kaçakçılığı soruşturması v.s. açılırdı? bilirkişi gelip yazılımın antik roma imparatorluğu döneminde yapılmadığını v.s. tespit etmesi gerekirdi.
  • arsivlenmis versiyonu surada bulunabilecek hikaye:
    https://web.archive.org/….kaldiracetkisi.com/?p=443

    (bkz: arsiv unutmaz)
  • gece gece aklıma gelen bir gazete parçasında yazılmış haberini bularak paylaşmak istediğim hadisedir. nerelerden geçmişiz diyor insan kendi kendine. bu arada benden önce paylaşılmış. unutma, haber
  • tabii ki kasaba kurnazı zihniyetiyle, dyp ile yönetildiğimiz bir başka zamanın günlerinde yaşanmıştı.
    sıfır üretim, sıfır teknoloji, bol bol beton ve yandaşlara akan ihalelerle yaşadığımız başka günlerde. tanıdık geliyor mu?
    bugün akp'nin fikir önderlerinin yarısı bu dönemdendir.

    zaten ben de hiç unutmam o günleri...
    bugün tepede olanların demokrasi kahramanı özal cumhurbaşkanıydı. büyük ortak dyp, küçük ortak shp olacak şekilde kurulan bir koalisyon vardı. iktidarı ve gücü diğer liboş partiler anap ve refah'la paylaşmak istemeyen ama zaten politik görüşleri nedeniyle bu partilerin çoğu zaman desteğini de alabilen demirel, sıralamada üçüncü olan shp'yi, endüstriyel yatırım isteklerini ve demokratik taleplerini gerçekleştireceği taahhütüyle koalisyon ortağı yapmıştı. yıllardan beri kurduğu sistemin yıkılmasından korkan özal'ı da etki altına almıştı.

    ne shp'nin ve erdal inönü'nün talepleri karşılık bulabildi ne de özal'ın doymaz liberal iştahı bitti. shp'nin özellikle güneydoğu'ya yönelik sanayileşme projelerine ve milli eğitimi yaygınlaştırma isteklerine, dyp ideolojik kaygılarla karşı koyuyordu. üstelik koalisyon ortağı shp iken, demirel her fırsatta bu önerileri meclis'e sunup meclis'i kilitliyor, refah ve anap'la bir olup kendi koalisyon ortağını engelliyordu.
    93'e kadar güç bela çalışan ama bir arpa boyu yol alamayan meclis, chp kurulup shp vekilleri chp'ye geçmeye başlayınca seçime gitmişti.

    bi yerlerden aklımda kalmış, kaynak var şurada hem de sağ tarafın hafızasıyla.*

    bi de (bkz: hangi eski türkiye'den şikayetçisiniz)

    bu ülkenin okumuşlarına eziyetlerle geçen her günün acı hatırası hafızamızdadır. o günlerde de siz ihale, beton peşindeydiniz, o günlerde de biz katma değerli üretim peşindeydik.
    bilim düşmanlığınızı, mevzuat manyaklığınızı, ihale sizden olmayınca inanmayışlarınızı hatırlamamız için gecenin bir yarısı gazete kupürü görmemize ihtiyaç yok.
    bu memleket 1950'den beri sayenizde gün yüzü görmedi. arada ecevit çıktı da kıbrıs'ı kurtardı neyse ki.

    biz sizin ciğerinizi biliriz, parazitler.
    götüm.
    bi de unutmayalımmış eski günleri.

    memleket elden gidiyor, bunlar hâlâ yalan yanlış bilgileriyle eski türkiye imajı kastırmaya çalışıyor. eski türkiye dedikleri her bokun altında bunların bir önceki jenerasyonu var ama okumadıkları için bilmiyorlar. a haber ne diyorsa ona inanıyorlar.
    kafa bu kadar çünkü. neyse sakinim...
hesabın var mı? giriş yap