• sizin duruma/olaya nasıl baktığınızla ilgidir. bahsedilen kitapta sultan veled ve şems arasında geçen muhabbete kulak verelim;

    ...

    - iyi ama sonra senin hakkında ileri geri bir sürü laf ediyorlar. hatta iki erkek bu kadar yakın dost olamaz: olursa ortada ağza alınmayacak bir düşkünlük vardır diyenler bile çıkıyor. öyle kızıyorum ki böyle art niyetli, bu kadar fesat dolu olmalarına...

    şems bunu duyunca sessiz bir ah etti ve sonra bana bir hikâye anlattı.

    ' iki seyyah bir şehirden diğerine gidiyormuş. derken yollarının üstüne taşkın bir dere çıkmış. tam suyu geçecekler, az ötede korkudan tir tir titreyen yapayalnız ve gencecik bir kadın görmüşler. adamlardan biri hemen kadının yardımına koşmuş. onu sırtına almış, suyu öylece aşmış. sonra kadını derenin öte yakasında yere bırakıp iyi günler dilemiş. böylece yollarına devam etmişler. ancak yolun kalan kısmında öteki seyyahın ağzını bıçak açmamış. suratından düşen bin parça. somurttukça somurtuyor. birkaç saat böyle surat astıktan sonra suskunluğunu bozup şöyle demiş:

    - ne demeye o kadına yardım ettin? bir de üstelik ona dokundun. seni ayartabilirdi, baştan çıkarabilirdi! erkekle kadın böyle temas etsin, olacak iş mi! ayıp yahu! olmaz, bize yakışmaz!"

    kadını sırtında taşıyan seyyah sabırla gülümsemiş:
    - iyi de dostum, ben o genç kadını derenin karşısına geçirip orada bıraktım; sen ne demeye hâlâ taşırsın?'

    "kimi insan böyledir" dedi şems. "kendi korkularını, önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. işte asıl yük budur. zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler. babanla aramızdaki bağın derinliğini anlayamayanlara söyle, önce kendi zihinlerindeki kiri pası temizlesinler!"
  • adamın mektupları, şiirleri ortada hala daha her sakallıya hoca muamelesi yapıyorlar. ilginç. çocuk yapamayıp hocaya üflenmeye giden köylülere benziyor durumlar. hepsini üflese hocanın nefesi çok kuvvetli derler.

    ayette "boyunlarını vurun" der bunlar "sembolik olarak vurun diyor" derler. adam mektuplarında "seni düşündükçe ölüyorum şems" diyor sevenleri "ilahi aşkı kastediyor" diyor. siz eğitilmezsiniz.
  • şems'e yazdığı ikinci mektubun kapanışı:

    "konya artık aşk kokmuyor şems.
    senin mevlânan"

    bir zamanlar konya aşk kokuyormuş.
  • hz. mevlana'nın yaşayıp bize aktardığı aşka bak birde yapılan şu yorumlara.yazılı kaynakları okurken kullanılan dilin ve çevirilerin günümüze ait olmadığı basit gerceğinden bile uzaktayız.örnek vermek gerekirse;
    -onlar çok sevişirlerdi cümlesinde anladığın sevişme aslında muhabbetlerinin yoğun olduğunu anlatırken adamın aklına şems'e bacak omza yaptığı geliyor.sorun eşcinsel yada hetero olması değil senin bu hastalıklı zihnin.adamların ulaşmaya çalıştığı,ulaştığı,deneyimlediği aşkın senin şu an dolapsu ile yaşadığınla alakası yok.o yazılı metinleri sadece anahtar kelimeler ile arama motorundan bulup yorum yapma ey mübarek,bi aç oku bakalım ne anlatıyor.hoş o ne anlatsa senin anlayabileceğin kadarından öteye geçemeyecektir ya,neyse.
  • uzucu olan kisim bunun bir "a$agilama" olarak gorulmesi.

    $urdaki yazilarin ucte biri "oyleyse bile bu soylenmemeli, hakaret!!" diyor. dellendiniz mi kuzum. insan sevgisi, tanri sevgisi, cinsiyetlerustuluk, payla$im, a$k filan bahsettigimiz. kimse mevlana kalkip gay-bar'dan adam topluyordu hehehe demiyor zaten.

    o hayran oldugunuz ozellikler tam olarak bu insanin biseksuelligiyle alakali. onu bir idrak ediniz.
  • ihtimali tartışanlara en güzel cevabı kendisi vermiştir (bkz: ne olursan ol yine gel).
  • cahil bir heteroseksüel fikir adamındansa, eşcinsel bir gerçek ulema yeğdir.
  • marmara üniversitesinde bir prof hocam bunu dile getirdiği için bölümde hep dışlanıyordu. olur muymuş öyle şey. halbuki çok olası bir durum. elinde mesneviden örnekleri vardı. o yüzyıla ait başka şiirlerden aldığı örnekler de toplumda erkeklere methiyeler yazılabileceğini doğruluyordu. ayrıca orta asya’dan henüz gelmiş türk-islam kültüründe de bu gelenek vardı.
    tarihte delil gösterilip çıkarım yapılır. bu çıkarımlara maalesef gözlerimiz eşlik etmediği için hep bir hata payı ve işimize gelmeyeni reddetme yetkisi olur.
    eşcinsel olması mevlana’nın değerinden bir şey kaybettirmez. kaybettirceğini düşünen yobazın ısrarla reddedişi yüzünden bu tartışmalar uzayıp gidiyor. yüzyıllar sonra adamın arkasından konuşacağımız mevzu bu olmamalı.

    edit: orta asya meselesine mesaj atanlar oluyor. arap alfabesi ile yazılmış eski özbekçe ve tatarca okuyabilecekseniz vesika göndereyim.
    bunun dışında aklıma ilk gelen iki kaynak var (bkz: babürname) ve (bkz: maverunnehre seyahat). boş beleş yazmak için lütfen mesaj atmayınız.
  • yüksek ihtimal. sinan tuzcuoğlu'nun mevlana'yı oynadığı türk filmini izleme bahtsızlığında bulundum ve bir kez daha bacak arası türk mantalitesine hayran oldum. adam dünyanın en büyük filozoflarından biri. islam'ı yaşadığı dönemde merhametiyle ve kucaklayıcılığıyla sevdiren, kendinden sonra gelen mutasavvıflara yol gösterici bir meşale olan koskoca mevlana'nın felsefesini bir kenara bırakıp, tüm filmi şems ile manalı bakışmalarına ayıran filmdi. bu entryi açan arkadaşı tenzih ederim, aklına gelmiş ve geyik yapmış ona bir cevap da değil bu. ama türkiye'de biz mevlana'yı anlamaya çalışmak yerine mevlana'nın eşcinselliğini tartışırız. başka türlü bir tartışma duydunuz mu hiç? duyamazsınız. çünkü biz bacak arasını ve ardını severiz.
  • şeb-i arus

    1207 yılında horasan’ın belh yöresinde doğan farslı şair mevlana, 21 yaşındayken babası ile birlikte konya’ya gelir.
    mevlana’nın en ünlü yapıtı, farsça yazdığı altı ciltlik şiir kitabı mesnevi’dir.
    farsça bilmeyen türkler, mevlana’nın yazdıklarını okuyamamışlar, öğrenmemişlerdir.
    türklerin mevlana hakkında bildikleri, kulaktan dolma uydurma bilgilerdir.

    mevlana, 66 yaşındayken 1273 yılında konya’da ölür.
    mevlana, ölüm gecesine, farsça “şeb-i arus” adını vermiştir.
    bu deyim türkçe “düğün gecesi” anlamına gelmektedir.

    mevlana’nın 742. ölüm yıldönümü, 19 aralık 2015 cumartesi günü şeb-i arus adı verilen törenlerle konya’da ve istanbul’da anıldı.
    hemen hemen tüm televizyon kanallarından canlı olarak yayınlanan istanbul’daki şeb-i arus töreninde cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan açılış konuşmasını yaptı.
    recep tayyip erdoğan, mevlana’nın ünlü şiir kitabı mesnevi’nin sıradan bir yapıt olmadığını vurguladıktan sonra, gerçeklerle bağdaşmayan şu bilgiyi verdi:

    “bir kez daha hatırlatmak isterim ki, mesnevi, hz. mevlana’nın deyimiyle, ruhlara cila olarak yazılmış bir ayet ve hadis tefsir kitabıdır”

    şimdi sizlere, cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın bu sözlerinin doğru olmadığını açıklayacağım.

    mesnevi’nin, islam dininin kutsal kitabı kuran’daki ayetleri açıklayan bir kitap olduğu kabul edilemez!

    kuran’da en’am suresi 38. ayeti’ni okuyalım:
    “biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”

    kuran’ın hükmü çok açık ve nettir: kuran’da her şey açıklanmıştır, kuran’ın hiçbir eksiği yoktur ve kuran’ın anlaşılması için başka kaynaklara ve başka kişilerin açıklamalarına yer ve gerek yoktur!

    kuran’dan bir ayet daha okuyalım:
    nahl suresi, 89. ayet:
    “biz bu kitabı da her şeyi açıklayan ve müslümanlar bir kılavuz, bir rahmet ve müjde olarak indirdik.”

    hiç tartışılacak yanı yok: kuran’da her şey açıklanmıştır. bir “açıklayıcı” kişiye veya kitaba gerek yoktur!
    kuran, hz. muhammed’e 610 yılında inmeye başlamıştır.
    kuran’ın inişinden yaklaşık olarak 600 yıl sonra doğmuş olan mevlana nasıl olur da kuran’ın ayetlerini açıklayıcı bir şiir kitabı yazabilir?

    din ağırlıklı öğrenim görmüş cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın kuran’ı çoğu kişiden daha iyi biliyor olması gerekmez mi?

    değerli dostlar,

    bir an için varsayalım ki, mesnevi kuran’ın ayetlerini açıklayan bir kitaptır.
    şimdi sizlere, mesnevi’nin 2. cilt’inden dört beyit sunuyorum.
    beyitlerin tek bir harfine bile dokunmadan aynen aktarıyorum:

    “bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. bu adam bana kasteder, diye çocuğun yüzü sarardı.
    adam dedi ki: güzelim, emin ol…sen benim üstüme bineceksin.
    ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben ibneyim.
    deveye biner gibi bin üstüme, sür.”

    şimdi, cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’a soruyorum:
    mesnevi’deki bu beyitler, kuran’ın hangi ayetlerine açıklama getirmektedir?
    almış olduğu öğrenim nedeniyle kuran’ı çoğu kişiden daha iyi bilmesi gereken recep tayyip erdoğan’ın bu soruya cevap vermesi gerekmektedir.

    hemen söylemeliyim, yukarıdaki beyitler, mesnevi’deki bu türden beyitlerden sadece bir kaçıdır! “gelin yüzleşelim” adlı kitabımda, mesnevi’den, günümüzde “porno” olarak kabul edilen onlarca hikâyeye, yüzlerce beyit yer almaktadır.
    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, “gelin yüzleşelim” adlı kitabıma aldığım porno içerikli tüm beyitleri okumalı ve bu beyitlerin kuran’da hangi ayetlere açıklık getirdiğini tek tek açıklamalıdır!

    ek bir sorumuz daha var: mesnevi’deki, bir örneğini yukarıda verdiğim, porno içerikli beyitler nasıl olur da müslümanların ruhuna “cila” olur?

    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, mevlana’nın ünlü şiir kitabı mesnevi’nin hadislere de açıklık getirdiğini söylemektedir.
    recep tayyip erdoğan’ın bu söylemi de gerçek dışıdır!
    çünkü hz. muhammed’in sözleri olduğu iddia edilen hadislerin belgesi yoktur!
    belge yoksa tarih yoktur!
    tarih yoksa rivayet vardır, efsane vardır, dedikodu vardır, hikâye vardır, masal vardır…
    hadisler, hz. muhammed’in adı kullanılarak uydurulmuş yalanlardır!
    mevlana, uydurma hadislere açıklamalar getirerek hz. muhammed’in adı kullanılarak üretilmiş yalanların yayılmasına hizmet etmiştir.

    din ağırlıklı öğrenim görmüş olan cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan’ın bu gerçekleri bilmesi gerekmez mi?

    değerli dostlar,

    cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, mevlana konusunda sürekli olarak gerçek dışı söylemlerde bulunmakta, uydurduğu yalanlarla halkımızı, özellikle de gençlerimizi aldatıp uyutmak istemektedir.

    gençlerimiz, kim anlatırsa anlatsın, mevlana yalanlarına inanmayacak, kanmayacaktır!

    yılmaz dikbaş
    1 ocak 2016, cuma
hesabın var mı? giriş yap