• semavi din öncesi ve sonrası gelenekte kurban, kutsalın varlığını simgeleyen dikilmiş taşların önünde kesilir, kan taşa dökülür ve taşın dibine yayılmış çukura akıtılırmış.
    bu dikili taşlara "massebah" denilirmiş. bu taş, yapılmış bir ahde tanıklık, mezar veya kutsalla doğrudan bağlantı kurmak* için kullanılırmış
  • ıslak yerler.. uzun uzun mazgallar... soğuk.. çizme giymiş, yüzü silik adamlar.. koku, o koku, tanımlanamayan kokudur.

    babamın işi dolayısıyla birçok kez gittiğim ve tüm soğukkanlılığımla bir kenarda öylece durduğumu hatırladığım ürperten imalathane.
    kemikçiydi benim babam, anlatması uzun hikaye oldugundan "serbest meslek" derdim hep.
    hayvanları çok sevmeme rağmen, ekmek paramızın bu yerden kazanıldığını bilir "ayyy canım ya, kıyamam" diyemezdim kesilen hayvanları gördükçe.
    çok akıllıydım ben küçükken.
  • paul mccartney'in bu mekanlar içün oldukça güzel bir lafı vardır: "eğer mezbahaların duvarları camdan olsaydı, herkes vejetaryen olurdu"
  • işin etik kısmını falan yazmayacağım. işimle ilgili olan kısmını yazacağım.

    her mezbaha minimum 2 veteriner hekim çalıştırmak zorunda. veteriner hekimler kamuya değil doğrudan mezbaha sahibine bağlı çalışırlar. yani maaşlarını mezbaha sahibi öder. işe girerken ne olur? mezbaha sahibi der, '2 bin liranı alacaksın buraya gelmene gerek yok, eğer postmortem muayene bölümüne girceksen et damgalarını, yazı işlerine girceksen mührünü bırak haftada bir de imzalar için uğra yeter.' bu durumda et muayenelerini siz değil kasaplar yapmış oluyor. sizin et ile ilgili raporunuzda ise 'bu etler %100 sağlıklı ve güvenlidir' değil, yaptığım 'makroskobik muayenede bir bulguya rastlamadım' yazar. yani bir sorun çıktığında mikroskobik muayene mezbaha ortamında mümkün olmadığı için suç doğrudan tarım bakanlığının veteriner hekimlerine yükleniyor. tarım bakanlığı veteriner hekimlerini yediriyor mu peki? tabii ki hayır. yani imhası şart olan hastalıklı bir etin tüketime sunulması tamamen kasapların insiyatifinde. ve hastalıklı etler tabii ki de imha edilmiyor ve halkın tüketimine sunuluyor. suçlu ise ne kendine maaşlı köle arayan patron, ne devlet ne de veteriner hekim oluyor.

    ben hayvanları yemiyorum. buraya ise bu konuda biraz olsun bilginiz olsun diye not düşmek istedim.
  • cafe de paris soslu bonfilenin geldiği yerdir.

    o sostan önce korku ve endişe hissetti kuzunun/dananın bonfile bölgesi ama üzülmeyin; o yüzden kesildikleri yerden değil menülerden seçiyoruz yiyeceklerimizi. gönül rahatlığı ile tüketin.
  • "mezbahaların camdan duvarları olsaydı herkes vejetaryen olurdu. ” paul mccartney
  • henüz izlemediyseniz ve türkiye'de işkencesiz veya helal kesim var sanıyorsanız 250.000 kişinin seyrettiği şu tuzla 2012 videosuna bir göz atın derim:

    http://www.youtube.com/watch?v=vjj8mflfojm
hesabın var mı? giriş yap