• bir düşünce akımı.
    ama bu entry de mgtow değil sebepleri anlatılacak. uzun bir yazı oldu epey uğraştırdı ama aşk acısı çeken erkekler ve bu konularda henüz yolun başındaki erkekler için üniversitelerde ders niyetine okutulacak bir enrty oldu. sonuna kadar okumayı başarırsanız kadın erkek ilişkilerine bakışınız değişecek. tanımı ve uyarıyı yaptık şimdi enrty 'e geçelim)

    önedit: mesaj göndererek desteğini belirten yüzlerce ekşi sözlük yazarına, entry'i favlayarak sözlük tarihinin en çok fav alan entry'leri arasına girmesini sağlayan binlerce (+3000 e yakın favori) ekşi sözlük yazarına ve kaynakça göstererek onedio'da paylaşıp 100 binden fazla kişi tarafından da okunmasını sağlayan kimliği belirsiz arkadaşlara başlamadan önce teşekkürlerimi sunarım.

    başlangıç:

    kadın ve erkeğin eş seçiminin evrimsel süreçlerde nasıl değiştiğini bilimsel yoldan açıklıyoruz. uzun olduğuna bakmayın okuyun burada okuyacaklarınız adeta kadınların kullanma klavuzudur, kadınların teknik özellikleridir. hazırsanız başlayalım...

    pareto principle diye bir olay var ki önce onu bi anlayalım. pareto principle yani pareto analizi bir nevi doğanın 80/20 kuralıdır. örnek vermek gerekirse; elde edilen başarın %80’i, yapılan işlerin %20’sinden elde edilir, dolabımızdaki kıyafetlerin %20'sini %80 sıklıkla giyeriz, sorunların % 80'i, nedenlerin % 20'sinden olur gibi. doğada buna benzer çok sayıda örnek bulabiliriz. pareto principle kadınların da eş seçiminde farkında olmadan dikkat ettikleri bir durumdur. yani kadınların %80 i erkeklerin %20 si için mücadele eder. bir örnekle somutlaştıralım; hiçbir dinin, kültürün, kuralın olmadığı ıssız bir adaya 100 er tane bekar kadın ve erkek bırakın. böyle bir şey yok ama sadece hayal edin işte. birkaç yıl sonra adaya gittiğinizde herkes birbirleriyle evlenmiş olarak mı bulursunuz? hayır! 100 erkekten 20 tanesi tüm kadınlarla sevişmekte olup, kalan tüm erkekler ise boşta kalmış bir halde bulursunuz. bu 20 kişi pareto principle nin (doğanın 80/20 oranının) bir sonucudur. bu 20 kişi erkekler arasında kadınlara göre grubun en iyileridir. üstelik bu deneyi sadece insanların değil hayvanlarin üzerinde de yapsanız aynı sonuçlara ulaşırsınız. dişilerin tamamı güce tapmakta buldukları ortamdaki en güçlü erkeğe kendilerini bir ödül gibi sunmaktadır. okumaya devam edin.

    bir kadın evet aşık olduğu için bir adamla sevgili olmak isteyebilir. fakat bir kadın durduk yere bir adama aşık olmaz. daima kendinden güçlü, yüksek statülü birisini bulup kendisini ona armağan etme eğilimindedir. buna bilimde hipergami denilir. erkekler ise kadınlarda yüksek statü aramazlar. hipergami evrimin doğal bir sonucudur. binlerce yıl önceki atalarımız (yani annelerimiz) güçsüzdü. hayatta kalmak için, yavrularını güvenli şekilde büyütmek için, hamilelik sürecinde yiyecek bulabilmek için kendilerine bir koruyucu bulmak zorundaydılar. ve bu koruyucu erkekler (babalarımız) ise pareto principle de ilk yüzde 20 ye giren erkeklerdi. işte kalan yüzde 80 lik grup çiftleşmeye fırsat bile bulamadı. genlerini gelecek nesillere aktaramadan hayattan ölüp gittiler. peki kimdi bu %80 lik dilimde yer alan kadınların tercih etmediği erkek türü? sakın bunlar çekingenler, ağzı iyi laf yapamayanlar, güçsüz olanlar, ezilenler, kısa boylular, pasif kalanlar vs... diye düşünmeyin yanlış olur. piç olamayan her erkek kadınların gözünde beta erkektir. illa pasif yada güçsüz olmasına gerek yok. (bunlara kısaca beta erkek diyoruz)

    hipergami nin pareto principle ile doğrudan bağlantılı olduğu bilimsel olarak da ispatlandı. abd'deki yale üniversitesi yüzlerce fosil üzerinden bir araştırma yaptı. araştırmada farklı ırklara ait genetik seçilimler de incelendi. üstelik sadece bazı hayvan türleri üzerinde değil homo sapiens(günümüz insanı) üzerinde de çalışmalar yapıldı. sonuçlar bilgisayar sistemleri ile analiz edilip raporlaştırıldı. sonuçlar hipergami nin tüm canlı türlerinin dişisinde bulunduğunu gösterdi. günümüzden 250,000 yıl önce yaşamış panthera leo (aslan) dişilerinin yaklaşık %90 ı erkeklerinin ise %20 si kadarının çiftleşebildiğini, günümüzde yaşayan tüm aslanların %20 lik erkek aslanların torunu olduğunu ve bu aslanların genetiği devam ettirdiğini anlaşıldı. üstelik aradan geçen 250,000 yılda hala çok bir şey değişmedi erkek aslanların hala %20 si çocuk yapabiliyor. aynı araştırmada insanların (homo sapiens) ise eski dönemlerde tıpkı aslanlarda olduğu gibi olduğu olduğu, dişilerin nerdeyse hepsinin çiftleştiği, erkeklerin ise bu kadar şanslı olmadığı görüldü. buna survival value denir. benzer bir durum fil foklarında da vardır. nasıl bir hayvan olduğunu bilmiyorsanız google'dan görsellerine bakıp sonra geri gelip okumaya devam edin. en son yapılan araştırmalara göre yeni doğan fil foklarının %90'nın babası fil foku hayvanların içerisindeki üreme yaşında bulunan %4'ünün çocuğu olduğu ortaya çıktı. daha düzgün anlatmak gerekirse dişi fil foklarının %90'ı erkeklerinin %4'ü ile çiftleşiyor.
    bakınız çok enterasan çok benzeri bir strateji kuşlarda var. yüksek dallarda tüneyip kendini daha büyük yırtıcı kuşlara potansiyel av olarak açıkta bırakan erkek kuşlar dişiler tarafından öncelikli olarak tercih ediliyor. bu kuşlar üreme başarısı açısından diğer erkek kuşlara kıyasla avantajlı oluyor. kaynakça hipergaminin bir diğer kanıtı ise bundan 8000 yıl önce yaşamış erkeklerin üremede kadınlara göre 17 kat daha başarısız olduğunu gösteren çalışmadır. 8000 yıl önce alfa bir erkeğe çiftleşebilmek için 17 tane kadın düşerken, 16 erkek ise kadınlar tarafından tercih edilmedi. kaynakça

    bu durum insanın geçirdiği evrimle birlikte giderek değişti. insanların şehirler kurup toplu yaşama geçmesi, tarımın yapılmasıyla yemeğe ulaşmada erkeklerin kas gücünün giderek önemsizleşmesi, toplumsal kuralların ve kültürün oluşumuyla erkeklerin başkasına ait kadınlara artık dokunmamaya başlaması, kadınların yavrularını büyütmek için yabani hayvanlardan koruma ihtiyacının giderek azalması, erkeklerde nadiren de olsa görülen aşk duygusunun onları terk eşliliğe yöneltmesi gibi sebepler zaman içinde çocuk yapabilen %20 lik erkek sayısını giderek arttırdı. artık erkeklerin yarısı çocuk yapabilir hale geldi. tabiki bunlar son 10,000 yılda gerçekleşen hadiseler. önceki erkekler bu kadar şanslı değildi. son 3,000 yıla gelindiğinde ise (yani mö 2000 li yıllar) ilk tek tanrılı dinler oluşmaya başladı. semavi dinlerde ise genellikle halkın ezilen erkeklerinden oluşan peygamberler tüm erkeklere sex yapabileceği şartları sağladı. başta islam olmak üzere çoğu din zaman içinde kadınları tek bir erkeğe ait kılıp, erkeklere ise gücüne göre birden fazla kadınla evlenme ve çok sayıda kadınla birlikte olma şansı tanıyan nikah sistemini icat etti. hipergami artık erkekler lehine tersine dönmüştü yani.

    türkiye gibi tam gelişmemiş ama modern dünyadan çok da geri kalmamış orta düzey toplumlarda ise hipergami farklı bir şekilde varlığını sürdüyor. kızlar genç yaşlarında yarı özgür şekilde yetişiyorlar. bu dönemde baskın gelen hipergami ile %20 lik erkeklerin peşinde koşuyor, bazen de onların cinsel ihtiyaçlarının karşılanmasında rol üstleniyorlar. fakat tam gelişemediğimiz için toplumun yarattığı evde kalmış kız baskısı, evlilik içinde çocuk yapma zorunluluğu gibi sebeplerle eskiden beğenmedikleri %80 grubundaki erkekler ile evleniyorlar. seks ise kadın için çok kolay elde edilebilir bir şey ama külfeti de bir o kadar ağır. (bunu ileride ayrıntılı şekilde anlatacağım) her partnerde kadının değeri biraz daha düşüyor. iyi bir anne olmaktan uzaklaşıyor çünkü sadık olma potansiyelini yitiriyor. bu da toplum nezdinde kadının kötü bir imaja sahip olmasına sebep oluyor.([ (bkz: #69657679) kaynakça]) okumaya devam edin.

    kadınların eş seçiminde pareto principle ile bağlantısını ortaya koyan başka bir araştırma ise oxford üniversitesinde yapıldı. 100 tane kadın ve erkeğe farklı güzellik ve yakışıklılık seviyelerine sahip 20 tane karşı cins insanın çeşitli resimleri gösterildi. yani erkeklere 20 kadın, kadınlara ise 20 erkek resmi gösterildi. deneklere resimlerdeki kişilerin güzellik ve yakışıklılık seviyelerine 1-10 arası puan verilmesi istendi. ancak bir şart vardı. eğer bu kişiyle ben sevgili olabilirim evlenebilirim diyorsanız 5-10 arasında, ben bununla şartlar ne olursa olsun asla sevgili olmam diyorsanız 1-5 arasında puan verin denildi.

    erkekler resimlerini gördüğü kadınların %65 ine 5-10 arası yani evlenilebilir seviyesinde bir puan verdiler. kadınlar ise resimlerini gördüğü erkeklerin %20 sine 5-10 arası bir puan verdiler. yani erkekler resmini gördüğü kadınların %65 i ile evlenirim derken, kadınlar gördüğü erkeklerin sadece %20 si ile evlenebilirim dedi. ayrıca bu araştırmanın bir başka sonucu da %80 lik dilimdeki çirkin erkeklere kadınların yaklaşımını ortaya koydu. erkekler evlenilmez seviyesinde not verdiği (1-5 arası) kadınlar için bile puan verirken düşünüp ona göre puan vermiştir. erkeklerin 1-5 arası puan verdiği kadınlar arasında yapılan standart sapma yüksektir. kadınların ise evlenilmez bulduğu (yani 1-5 arası puan verdiği) erkekler arasında hesaplanan standart sapma erkeklerinkine kıyasla çok düşük kalmıştır. bu durumda erkekler evlenilmez bulduğu kadınlara bile ciddiyetle not vermiştir. kadınlar evlenilmez bulduğu erkeklere düşük bir not verirken onlara vereceği notu bile düşünmemiş hepsine standart bir not verip geçmiştir. yani bir erkek kadının gözünde %80 lik dilimde yer alıyorsa, bu dilimdeki diğer erkeklerin arasında kaçıncı olduğunun bir önemi yok. yani siz %20 de değilseniz eğer, ha %75 te olmuşsunuz ha %5 te olmuşsunuz hiç fark etmez. kadınlar %20 ye girip giremediğinize bakar. giremiyorsaniz eğer geri kalanın çok bir önemi yok. kadınlar güçsüz kimseleri sevmezler, güçsüzlere asla merhamet göstermezler, hele ki güçsüz olan bir erkekse onu bırakın sevgili olarak kabul etmeyi ona içten içe acırlar. konuyla ilgili siz de araştırırsanız internette çok fazla yapılmış araştırma olduğunu görebilirsiniz. 3 tanesini ben şöyle bırakıyorum : araştırma 1 araştırma 2 araştırma 3
    tüm bu araştırmalar gösteriyor ki, insanlık kadın doğasının güçlüden yana oluşunu dizginleyebilmek ve en güçlü erkeğin çok fazla kadına sahip olmasını engelleyebilmek için kurmuş bu düzeni. çünkü her erkeğe birden fazla kadının düştüğü bir toplum sürdürülebilir bir toplum değil. bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. ancak bu düzen de artık yıkıldı. hipergami artık serbest. kadınlar yalnızca en iyi erkekle beraber olmak istiyorlar. kuzey avrupa ülkelerine gidenler bu gözlemimi onaylayacaktır. isveç'te hollanda'da bir tane gece kulübüne gidin de görün oranın erkekleri ne halde. hepsi uzak doğulu göçmen kadınlarla takılıyorlar. çünkü kendi kadınları bunların yüzüne bakmıyor. durum vahim yani. kadınların erkeklerden beklentileri gerçeklikten çok uzaklaştı. erkek rasyonel bir canlı ve kendi doğasına hakim olabilir, duygularıyla değil de mantığıyla karar vererek kendisine sağdık kalacak, namuslu ve çocuğuna annelik yapacak kadını kendisine eş olarak seçebilir. bu tutum yüzünden en seksi ve en güzel kadınla değil de çirkin ama iyi annelik yapacak ve eşine sadık kalacak kadını kendisine eş kabul eder. ancak kadınların çoğu erkeğin bu fedakarlığını anlayabilecek donanıma sahip bir canlı değil. çünkü kadın mantığının değil kendi doğasının ve duygularının esiri. kadın kendisini seven, asla aldatmayacak, kendisine şiddet uygulamayacak, kendisini sex makinesi olarak görmeyecek, elini tutarken bile iki kere düşünecek erkeği değil duygularının ve içgüdülerinin esiri olarak piç, züppe, kendisini yatağa atmayı planlayan, sex yaptıktan sonra ilk fırsatta ayrılacak erkeği (alfa) kendine eş seçmek istiyor. kendisini ona beğendirmek istiyor. (ileride daha detaylı değineceğim, şimdilik okumaya deva edin) kadın bir erkeği kendisine %100 bağladığını hissettiğinde ise yani erkeği betaize ettiğinde ona saygı duyamıyor. (kaynakça) kadınlar, hep tecrübeli bir erkeğin son kadını olmak istiyor. erkekler ise tam tersi hiç dokunulmamış kadın istiyor. kadınların çoğunun tecrübeli erkek istemesinin sebebi tecrübenin kaliteyi getirdiğine inanmasıdır. bir erkek ne kadar kadınla sevgili olmuşsa, ne kadar kadını yatağa atmışsa, ne kadar çok kadınla sevişmişse o kadar tecrübelidir. erkeğin geçmişinde ne kadar kadın onu tercih etmişse demek ki erkek o kadar kalitelidir yoksa niye o kadar kadın onu tercih etsin ki diye düşünür kadınlar. tüm bu durumun sebebi ise başta söylediğim gibi hipergamidir. hipergami kadınlar için ciddi bir testtir. kadının hayat kadını olması ile eşiniz olması arasındaki farkı belirler. kadın, doğası gereği en çok kaynağa sahip, fiziksel ve mental açıdan en güçlü erkekle çiftleşip en iyi genlerle neslini devam ettirmek ister. bu süreçte, zayıf, fakir ve güçsüz erkekler tercih edilmediği gibi bu tip erkekler, kadınlar tarafından itici bulunur ve saygı görmezler.

    hipergami bizde daha çok 18-25 yaş arasında etkili. bu yaştan sonra kadınlar artık seks ihtiyacını toplumun kabul ettiği şekilde karşılamak, toplumda dışlanmamak, evde kalmış muamelesi görmemek adına evlenmek zorundalar. işte burada %80 erkeklerini koruyan tek eşlilik kanunu devreye giriyor. kadınlar %20 lik erkeklerle evlenemiyorsa bile artık 25 yaşından sonra %80 lik erkeklere mecbur kalıyorlar. lakin gelişmiş ülkelerde bizdeki gibi toplum baskısı olmadığından oradaki %80 lik grupta yer alan erkekler daima yalnızlığa mahkum. şuradaki haberi incelediğinizde gelişmiş ülkelerde ve türkiye'de evlilik dışı doğum oranlarını görebilirsiniz. gelişmiş ülkelerde evlenmeden hamile kalan kadınların çocuklarının babası da tahmin ettiğiniz gibi %20 lik dilimdeki erkeklerdir. %80 erkekleri kadınlar tarafından öylesine tercih edilmez ki kadınlar %80 ile evlenip güzel güzel evli mutlu bir yuva kurup, çocuğunu babası ile birlikte büyütmek varken bunu yapmıyorlar, gidip evli olsa bile çoğunu %20 den yapıyorlar. bu durum tüik istatistiklerinde de kendisini gösteriyor. ben bu yazıyı 2017 yılında yazıyorum a siz hangi yıl okursunuz bilmiyorum ama bulunduğunuz yılın tüik istatistiklerine girin ve tüik her yıl hiç evlenmemiş erkek ve kadın oranını açıklıyor. sizin bu yazıyı hangi yılda okuyacağınızı ya da hangi yıla bakacağınızı bilmiyorum ama hangi yıla bakarsanız bakın her yıl hiç evlenmemiş erkek sayısı hiç evlenmemiş kadın sayısından %30 ile 40 arasında daha fazla olduğunu göreceksiniz. türkiye'de her yıl doğan erkek çocuk sayısının kadın sayısından %1 fazla olduğunu da unutmayın. eğer istatistik bilimi ile uğraşan birisiyseniz buradan hemen şu yorumu kolaylıkla yaparsınız. hiç evlenmeyen erkek sayısının hiç evlenmeyen kadın sayısından %30 fazla olması demek ilk evliliğinden sonraki evliliğini yapan kadınların da sonraki evliliklerinde azınlık bir erkek grubunu tercih ettikleri gerçeğini fark edersiniz. burada bile hipergami durumu istatistiksel olarak resmi rakamlara da yansıyor. prof. dr. david buss evrimsel psikoloji kitabında kadınların partner seçiminde dikkate aldığı kriterleri açıklamıştır. kitabını alıp okuyabilirsiniz lakin tavsiye etmem. çevrenizdeki piç diye tabir ettiğimiz erkeklere bakın, işte onlar gibi olun diyor kısaca. piç erkeklerin bir de özelliklerini anlamak için kitap alıp okumaya gerek yok hani. zaten biliyoruz.

    ama değişen doğanın şartları ile birlikte pareto principle (80/20 kuralı) de değişti. 1000 yıl öncesinde tek kriter kaslar, güçlü olmak, dominant olmak vs vs gibiydi. ama artık tüm bunları tek seferde sağlayan bir icat var elimizde: para para para. işte para da böyle bir şey. şunu kesinlikle ve kesinlikle unutmayın. kadınlar erkeklere değil erkeklerin statüsüne aşık olurlar. (ileride daha detaylı değineceğim) erkeklerle birlikte eşantiyon olarak gelen güç, para, sahiplenme hissi, korunuyormuş hissine aşık olurlar. bunu veremeyen erkeğe asla aşık olmazlar. yani kısacası hipergamiyi tatmin eden erkeklere aşık olurlar.

    kadınların eş seçimindeki bir diğer sebep ise doğurganlık sayısıdır. erkekler bir boşalmada 100,000,000 (yüz milyon) sağlıklı sperm bırakıyorlar. basit bir hesapla bir erkek sadece 35 günde dünyadaki bütün kadınları hamile bırakacak kadar sperm üretebilir. özetle erkekler için çocuk sınırı diye bir şey yok. fakat kadınlar 9 ay hamilelik, bir o kadar emzirme süresi, çocuğun vahşi doğada yaşamına kendi devam edebilmesi için bakılması gereken 10-15 yıllık bir süre vardır. yani uzun bir maraton. sadece hamilelik süresini bile dikkate alsan tahmini 18-50 yaş arasındaki kadınlar maksimum 25-30 tane çocuk sahibi olabilirler. yani bir kadın ömrü boyunca hepi topu 30 çocuk yapabiliyor. hal böyle olunca az sayıdaki yavrusunun babasının mümkün olduğunca güçlü bir erkek olması için elinden geleni yapıyor. cambridge üniversitesinin yaptığı bir araştırmaya göre bunun hamilelik maliyeti ile doğrudan alakası var aslında. yani bir erkeğin bir kadını hamile bırakması yarım saatini alır, sonrasında isterse hızla oradan uzaklaşabilir. kadınlar da ise durum başka. bir hamileliğin kadına maliyeti ise çok daha uzundur. bu süre belki 10 yıl. bu yüzden erkekler kadınların kendilerine olan ilgisini abartarak algılarlar. maliyet riski çok düşüktür çünkü. kadın ise karşındaki erkeğin ilgisi bariz bile olsa hatalı bir hamileliğin maliyeti sebebiyle (babalık yatırımı yapmayacak erkekten hamile hamile kalarak riske girmek) ekstra dikkatli davranmak zorundadır. buna cinsel hata yönetme stratejisi denir. kadınlar vücutlarına değer verirler. erkeğin yöntemi çok sayıda kadına ilgisini belli etmektir. kadının metodu ise çok sayıda erkeği deneyip içlerinden en uygun olanına yatırım yapmaktır. kaynakça

    dedim ya kadınlar eğer sizle bir ilişkiye başlıyorsa, sizi gözünde güçlü olarak görmesi gerekir. siz kadına göre %20 nin içinde bulunmalısınız ki kadın size aşık olsun. eğer %20 de değilseniz zaten kadına bir şey veremezsiniz. kadınlar sonunda kazançlı çıkmayacağı bir ilişkiye asla başlamaz. robert briffault tarafından yıllar önce iddia edilen bu sav halen geçerli. buna briffault kanunu denir. kadınlar halktır, erkekler ise politikacıdır. kadınlar kendisine o en çok vaatte bulunan politikacıyı (erkeği) seçerler. siz ne vaadederseniz odur. bu vaatler zenginlik, güç, karizma, üstünlük, koruyuculuk, saygı duyulma gibi şeylerdir. özetle kadınlara verecek bir şeyiniz yoksa sakın aşık olmayın. bakın sonra aşk acısı çeken siz olursunuz. (yeri gelmişken ingilizceniz varsa yazının sonunda 14. linkteki videoyu izleyin)

    bu arada kadınlar seçicidir dedik ama aynı zamanda kadınlar birer vitrindir. nasıl yani? vücutlarını toplumun kabul ettiği ölçüde açarak, seksi ve güzel giyinmeye çalışarak, makyaj yaparak kendilerini en tepedeki %20 lik erkek grubuna beğendirmek için bir vitrine dönüştürürler. erkekler niye güzel arabalar alıyor, güzel saatler takıyor, güzel evlerde oturuyor, kariyer, statü, sosyal değer vs için kasıyor, ama atıyorum cilt bakım ürünlerine ilgi göstermiyorsa, kadınlar da tam olarak aynı sebepten dolayı doğanın kendilerine verdiği avantajları( vücutlarını) sergiliyorlar. erkeklerin kendini gerçekleştirme ölçütü zenginlik saygınlık ve çok fazla kadınla sex yapabilmektir. kadınların ölçütü ise (alfa grubunda o yer alan) mümkün olan en çekici erkeğe kendilerini beğendirmektir. makyaj yapıp seksi giyiniyorlar çünkü erkeklerin kadın vücudundan tahrik olduğunu içgüdüsel olarak doğuştan biliyorlar. bu yüzden vücutlarını ve yüzlerini mümkün olduğunca seksi gösterecek şekilde giyiniyorlar yada makyaj yapıyorlar. mesela gidin avrupa'ya yada türkiyedeki özgür yaşantının olduğu antalya, izmir gibi yerlere bakın kızlar bir karış uzunlukta şortlarla, mini eteklerle, göğüslerinin mümkün olduğunca açarak ne kadar da cüretkar giyiniyorlar. çünkü şehrin toplumsal yapısı buna izin veriyor. ama misal gidin ankara'ya orada vücutlarını açarak seksi giyinemiyorlar ama aşırı makyajla bunu dengelemeye çalışıyorlar. kapalı kızların bile ayak topuğunu açarak giyinmesinin sebebi budur. kendini beğendirmek. erkekler biçimli ve kadınsı bir vücuttan tahrik oluyorlar. bunun içindir ki `erkekler gözleriyle kadınlar kulaklarıyla tahrik olurlar` diyoruz. 10 tane erkeğin olduğu bir ortama çırılçıplak bir kadın gelse tüm erkeklerde anında testesteron salgılanır. yani tüm erkekler tahrik olur. fakat kadınların olduğu bir ortama çırılçıplak bir erkek gelse kadınlardan hiç bir tahrik olmazlar. bir kadınla sex yaparken kadının güzel ve seksi görünmesi erkeği tahrik eder. ancak bir erkeğin bir kadını orgazm edebilmesi için seksi olmasına gerek yok. ön sevişme sırasında kadını tahrik edici sözler söylemesi yeterlidir. kadınların uygun şartlar sağlandığında mümkün olduğunca açık giyinmesinin sebebi de budur.

    konuyu daha iyi anlamak için şimdi tüm bu olayların ilk başladığı yere gidelim. 2.5 milyon yıl geriye gidiyoruz. iki ayağımızın üstünde yürümeyi yeni yeni öğrendiğimiz dönemler. konuşabildiğimiz kelime sayısı 100 civarında. bu kelimelerin hepsi tek heceli ve "gel, git, koş, yakala, ver" gibi eylem soylu sözcüklerden oluşuyor. avcı ve toplayıcıyız. yaşam yerimiz mağaralar. vücutlarımız çoğunlukla kıllı. ortalama ömrümüz 30 yıl. kadınların vücudu da erkekler kadar güçlü, kaslı, uzun boylu ve kıllı. kadınlar erkekler kadar hızlı koşabiliyor. kadın ve erkek arasındaki tek fark şişkin göğüsler ve cinsel organlar. bunun haricinde tamamen aynıyız. ancak bir şey var ki zamanla kadınları fiziksel olarak erkeklerden güçsüz duruma düşürecek. hamilelik! o dönemlerde gebelik 8 ay sürüyor. (iki ayak üstünde yürümeye başlayınca pelvis kasları daraldı, doğum zorlaştı. kadınların dış müdahale olmadan kendi kendine doğumu zorlaştı. sonuç olarak gebelik süresi 9 aya uzadı) kadınlarla erkekler arasında fiziken fark olmamasına rağmen hamile kadın hızlı koşamıyor, av yapamıyor, iyi beslenemiyor. erkeklerin avlarında yemediği yerleri yiyerek karnını doyuruyor. erkekler avlanmak için hızlı koşmak zorunda. koşarken az zamanda çok enerji harcamalı. bunun için de çok terlemesi gerekiyor. erkek vücudu giderek daha kıllı hale gelirken kadınlar gittikçe kılsızlaşıyor. kaslarını kullanan erkekler gittikçe güçleniyor, kadınlarsa gittikçe güçsüzleşiyor. erkek vücudu gittikçe sertleşiyor, kadın vücudu yumuşuyor. erkeklerin boyları uzuyor, kadınlar kısalıyor. 2.5 milyon yıl sürecek olan bu süreç en son bugünkü şeklini alacak şekilde devam ediyor. ancak zeki bir erkek harika bir keşif yapacak. 8 ay önce vücuduna sprem bıraktığı kadının doğurduğu bebek kendisine inanılmaz derecede benziyor. tarihte bir erkek ilk kez babalık duygusunu yaşıyor. önceki erkeklerin hiçbirisi seks ile bebek arasındaki bağı kuracak kadar zeki değildi. o güne kadar herkes seksi zevk için yapıyordu. erkegimiz kendisine çok benzeyen bu bebeği çok seviyor. bebegi görünce vücudunda aşırı derecede vazopressin (bağlanma hormonu) salgılanıyor. ancak bebeğin yaşaması annenin ona süt vermesine bağlı. bu yüzden erkegimiz bebeğin yaşamı için önce annesini yaşatmalı. erkek avlandıktan sonra bir parça eti getirip bebeğin annesine veriyor. erkek anneyi başka erkeklere karşı koruyor. anneye her gün yemek getiriyor. erkekler ne kadar çocuğum olursa o kadar çok ölümsüzlüğü yakalarım diye düşünüyor. kadınların ise bu dönemden sonra en büyük yatırımı güçlü erkekten çocuk yapmak oluyor. eş seçerken güçlü erkeği kendine seçiyor. çünkü güçlü erkek korur, yemek verir, sahip çıkar. işte 1 erkeğe 5 kadının düştüğü bu korkunç dönemde (%80 e %20 kuralı) erkeklerin %80 i hiç çocuk yapamadı. kadınlar en güçlü erkeklerin kadını olmayı tercih etti. alfa bir erkek 5 tane kadından sayısız çocuk yaptı. kadınlar güçlü erkeğin kuma olarak karısı olmayı bile kabul ettiler. (bugün bile hala gelişmemiş toplumlarda kadınlar alfa erkeğe kuma gitmeyi kabul edebiliyor.) işte hepimizin babası en güçlü %20 lik erkeklerdir. bu dönem, 10 000 yıl önce ilk dinlerin ortaya çıkışı ile birlikte sona erdi. ancak erkekler ve kadınlar hala içgüdüsel olarak bunu içlerinde yaşamaya devam ediyorlar.
    işte her şey böyle başladı. (kaynakça: david shade - select women wisely)

    peki aşk nedir? insan vücudunda başta adrenalin olmak üzere 20 den fazla hormonun uygun miktarlara ulaşması sunucunda oluşan karşı cinsi beğenme halidir. bu 20 hormon vücutta sürekli olarak farklı miktarlarda üretilir. ancak aşık olmanız için her bir hormonun az yada çok değil tam olması gerektiği kadar üretilmiş olması gerekir. bu dengenin en düzgün haliyle sağlanması sperm yumurta birleşmesine olduğu gibi, veya hücre bölünmesi sırasındaki dna eşlenmesinde olduğu gibi tam bir mucize eseridir. ancak her insanda olur bu. bu hormonlar vücutta uygun seviyeye ulaştığında tebrikler artık aşık oldunuz demektir. peki kime? hiç fark etmez bir kaç gün içinde karşınıza çıkacak olan herhangi birine aşık olacaksınız. buna engel olamazsınız bu vücudunuzun size bir oyunu. işte bu noktada cinsiyet farkları ortaya çıkıyor. erkeklerde bu hormonlarının üretimi çok yavaş ve erkekler ömrü boyunca 1 yada 2 kez aşık olabiliyor. bu durum ırklara göre değişkenlik gösteriyor. avrupalı bir erkek olsaydınız 5-6 kez aşık olacaksınız, türkseniz 1-2 kez aşık olacaksınız. çünkü aşk kadınlarda doğuştan gelen bir özelliktir. erkeklerde ise doğuştan gelmez sonradan erkeğin bir kadını sahiplenme ve kadını koruma çabasının bir sonucu olarak toplum tarafından erkeğe öğretilen bir durumdur. gelişmiş ülkelerde erkekler sayıca daha çok kadına aşık olurlar. bbc’nin araştırmasına afrikalı erkeklerin yarıdan fazlası hiç aşık olamadan ölüp gidiyor. fakat kadınlar biz gibi değiller onlarda bu lanet hormonlar neredeyse doğumdan ölüme kadar üretiliyor. bu hormonların etkisiyle de ilk aşık oldukları kişi ise daha kucakta bebek iken babaları, anneleri yada oyuncak bebeği veya masada sabit duran herhangi bir nesneye aşık oluyor. onu ordan aldığınızda direk ağlamaya başlıyorlar. kadınlar hayatı boyunca 11-15 farklı kişiye aşık olurlar. bizde yaş 40 ı geçince artık yeni birine aşık olmak imkansızdır, kadınlar 80 yaşında bile aşık olabilirler. bu durum tamamen hormoneldir. sık sık ve farklı kişilere aşık olan kadınların aşk acısını erkeklere oranla daha hafif olmasını da buna bağlıyoruz. erkeklerde aşk duygusu nadiren olur ve unutulması çok uzun zaman alır. aşkından kendini içkiye vuran hiç kadın olmaması, fakat erkeklerde bu durumun çok olmasının da bir sebebidir aslında. sonuç olarak kadınlar erkekler gibi aşık olamazlar, erkeklerdeki aşk duygusunu hiç anlayamazlar. erkeklerde aşk duygusu öyle kuvvetlidir ki aşık oldukları kadınla ilişkiye girmek için bile onlara zaman gerekir. aşık erkek uzun bir süre kadının elini bile tutamaz, tabi kendinden başkasına da tutturmaz. sözlükte "o kadar çok sevmek ki seks yapamamak" gibi başlıklara yüzlerce entry girilmesinin bir sebebi var yani. (kaynakça)aşk evrimsel olarak erkeklerde ve kadınlarda iki farklı faydası vardır.
    erkekler için faydası; dişi ve erkek çiftleşti. erkek farklı dişilere giderse hamile dişi vahşi doğada yaşamına devam edemeyebilir. ve birde annesi doğacak çocuğu daha çok küçükken tek başına büyütemeyebilir. bunun için erkeği dişinin yanında 4 yıl kadar ona aşık vaziyette tutarak onu koruyup doğacak çocuğun güvenliğini sağlamaktır.
    kadınlar için faydası; düşük kalitedeki genlere sahip bir çocuk doğurmaktan alıkoymaktır. kadınlar daima güçlü, koruyucu, baskın erkeklere aşık olacak şekilde evrimleştiği için düşük profille sahip erkekleri değil alfa erkekleri arzularlar. gen havuzunun tabanını oluşturan %80 grubu erkeklerin soyları doğal seçilime uğrayarak giderek tükenir. ancak bu sayede dişi güçlü genlere sahip bir çocuk doğurabilir. bu durum neyi sağladı? eski atalarımızın örneğin boyları ve ömürleri çok kısaydı. (boy: min, max 1,37-1,67) kadınlar daima uzun erkekleri tercih ettiği için doğan çocuklar hep daha uzun doğdu ve bugünkü şeklini aldı. bir başka örnek 5300 yıl önce ölen buz adam ötzi'nin boyu 1,65, kilosu 50 ölüm yaşı ise 40 tır. bu adamın boyu, kilosu ve ölüm yaşı günümüzle kıyaslayınca çok düşük kalıyor olabilir. fakat bugün daha uzunsak, daha kiloluysak ve daha uzun yaşıyorsak bunu evrimsel olarak kadınların yüzyıllardır yaptığı eş seçimine borçluyuz. peki kadınlar genel olarak neye aşık aşık olur? kadınlar kendi hayallerine aşık olurlar ve bu hayallerde başrol oynatabilecekleri insanlara aşıkmış gibi davranırlar. aşka düştüklerinde aptallaşmalarının, dönem dönem ikileme düşmelerinin, kafalarında sürekli soru işareti taşımalarının sebebi de tam olarak bu sorundur. bunu çok basit bir örnekle daha açıklayabilirim. bundan 500 yıl domatesler şimdiki domateslere hiç benzemiyordu, muzlar şimdiki muzlara hiç benzemiyordu internetten eski resimlerine bakarsanız şimdikinden ne kadar farklı olduğunu görebilirsiniz. bundan yıllar yıl önce örneğin muz üzerinden gidersek muzların %50'si kabuk %50'si yenilebilir kısımlarından oluşuyordu. fakat bütün buzlar da bu şekilde değil elbette. çiftçiler daha iyi ürün üretebilmek için muzların görece kabuğu daha ince olanlarını her yıl yeniden toprağa ektiler. böylece burada oluşan muzlar bir öncekilerden daha az ince kabuğa sahipti. bir sonraki nesilde buradan da oluşan muzlar arasında en ince kabuklularını yine toprağa ekerek bir sonraki nesilde daha da ince şekilde kabuklu muzlar elde edildi. muzların arasında kötü genetiğe sahip olanları toprağa ekmeyerek onların genetiğini sonraki nesile aktarması engellendi böylece bozuk genetikliler evrimsel üremede kendisine yer edinemeyerek en iyi genlere sahip olanlar sonraki nesillere genlerini aktardı. ve bu durum 10 yıllar yüzyıllar boyunca devam edince şu anda meyvelerin en güzel hallerini yiyebiliyorsak sebebi budur. kadınların eş seçimi ve hipergami de aslında biz de tam olarak buna yol açtı. kadınlar her seferinde en iyi erkekleri tercih edip onlardan gelen kaliteli spermlerle üremeyi tercih ettikleri için her yeni jenerasyon bir öncekinden daha iyi genlere sahipti. sonuç olarak eski atalarımız gibi kıllı değiliz gözlerimiz daha iyi görüyor ömrümüz daha uzun hastalıklara karşı daha dirençliyiz vücudumuz daha estetik daha iyi dik durabiliyoruz ve en önemlisi beynimiz çok daha iyi çalışıyor tüm bunları kadınların binlerce yıldır yaptığı doğru erkek seçimlerine borçluyuz.

    eğer bu yazıyı ilk kez okuyan bir erkekseniz muhtemelen kırmızı hap (the red pill ) düşüncesinin yada mgtow 'un ne olduğunu tam bilmiyorsunuz. zaten bu yazı da size bunları öğretmek için değil konuya giriş için yazıldı. konuya giriş için şunu da bilin; (tecavüz hariç) çocuk yapacakları erkeği seçme konusunda tüm sorumluluk kadının üzerindedir ve bu onun seçimidir. erkeğin de sorumluluğu olsa da sonuçta seks, partner tercihi ve çocuk işleri kadının seçimidir. (bir nevi yuvayı dişi kuş yapar) çiftleşme çizelgesi diye bir şey var. erkeğin gelecek kuşaklara genlerini aktarabilmek için mümkün olduğunca çok kadın üzerine sperm bırakmaya kurulu bir içgüdüsü vardır. bir kadın ise çocuğunun hayatta kalma şansını arttırabilmek için erkeğin bu içgüdüsündem ödün vermesini ister. erkeğin birden çok kadını hamile bırakıp terk etmek yerine sadece bir kadına ve o kadından olacak çocuğuna yatırım yapması kendi genetik geleceği açısından risklidir. bu nedenle erkek kendi üreme stratejisinden ödün verirken hem seçtiği kadının üremek için uygunluğundan, hem de beraber yaptıkları çocuğun kendi çocuğu olduğundan emin olmalıdır. bu yüzden erkekler kendi içgüdüsünden taviz verip tüm kaynaklarını bir kadın ve ondan doğacak çocuğu için harcayacaksa, farklı erkeklerinin penisini görmüş kadınları değil bakire kadınları kendine eş seçer. sosyal ortamlarda takılan, çok erkek arkadaşı olan kadınları değil, az arkadaşı olan, erkeklerle fazla takılmayan kadınları tercih eder. (yapılan araştırmalar daha az erkekle yatan kadınların daha az aldattığını gösteriyor) kaynak

    yeri gelmişken erkeklerdeki bakirelik takıntısına da değinelim. bugün hissettiklerimiz ve içgüdülerimiz tamamen binlerce yıldır atalarımızdan ve evrimsel süreçten bize bırakılan miraslardan oluşur. şimdi bir deney yapın google'a gidip "hiç sevgilisi olmamış erkekle evlenir miydiniz" tarzı bir arama yapın ve kadınların yazdığı cevapları okuyun. ya da örneğin "bakir bir erkekle evlenir miydiniz" gibi yani özetle tecrübesiz bir erkeğin eşi olmayı tercih eder miydiniz sorusuna kadınların verdiği cevaplara bakın. misal basit bir örnek olarak kadınlar kulübündeki şu sayfadaki kadınların yorumuna bakın. ya da kendiniz bir arama yaptırıp istediğiniz herhangi bir siteden girip bakın. kadınların çok büyük çoğunluğu belli bir yaşa gelip de sevgilisi olmamış, cinsellik yaşamamış ya da kadınlar tarafından hiç tercih edilmemiş erkeklerden tiksinirler. tıpkı erkeklerin bakire kadın araması gibi kadınların da tecrübeli erkek araması tamamen evrimin bize bıraktığı bir mirastır. düşünün binlerce yıl önce yaşamış bir erkeksiniz bir kadınla ilişkiniz oldu o kadın doğum yaptı ve siz de tüm emeğinizi ve gücünüzü neslinizin devamı için o kadından doğacak çocuğu yaşatmaya harcayacaksınız ama bir sorun var dna testi gibi bir şey yapamadığımız için kadınla ilişkiniz olsa bile ya o çocuk sizin çocuğunuz değil de yanlış bir çocuk için yatırım yapıyorsanız? sizden birkaç gün önce aynı kadınla başka bir erkek de ilişkide bulunmuşsa ve kadının doğurduğu çocuk sizin çocuğunuz değil de siz başka birisinin çocuğuna yatırım yapıp kendi neslinizin geleceğini tehlike altına atıyorsanız? çok riskli değil mi? bundan binlerce yıl önce yaşamış bir erkeğin bu konuda kafasının rahat olması için en garanti yol o kadının bakire olması ve ilişkiye girdiği ilk erkeğin de o erkek olması gerekiyor. eğer bu koşul sağlanıyorsa ve kadın hamile kalıp doğum yaptıysa o sizin çocuğunuz artık ona güvenle yatırım yapabilirsiniz. ancak sizden önce başka bir erkekle ilişkisi olan kadından olacak çocuğa yatırım yapmanız sizin için çok riskli olduğu için erkekler kendilerini garanti almak için içgüdüsel olarak daima bakire kadınları anaç, iyi bir anne, evlenilecek kız olarak görür. bir erkek için soyunu garantiye almak amacıyla yapılabilecek en mantıklı yöntem çocuğu bakire bir kadından yapmaktır. bakirelik takıntısının sadece türkiye'de olduğunu düşünmeyin dünyadaki bütün erkekler içgüdüsel olarak bakire kadınları isterler türkiye'de öyle ya da böyle bugün bakire kadın bulabildiğimiz için ortalama bir türk erkeği evlilik için bakire kadını tercih eder. ama siz amerika'da yaşayan bir erkek olsaydınız bakire kadın bulma olasılığınız %4'tü. evet bakire kadın bulma olasılığı düşük bile olsa amerika'daki erkekler de her ne kadar net bakire bulamıyorsa bile en azından sayısal olarak daha az ilişkiye giren kadınları evliliğe daha uygun görüyorlar. bu dünyadaki bütün erkeklerde içgüdüsel bir hareket ve sebebi binlerce yıl önceki atalarımızdan bize kalan bir miras. artık bu bilgiyi de öğrendiniz sohbet esnasında erkekler neden bakireliğe takıyor muhabbeti geçerse vereceğiniz bilimsel cevap bu olsun.

    türkiye için konuşursam belki 50 yıl önce (ülkenin tamamında değilse bile belli yerlerde) eskiden kadınların tek başına pazara alışverişe gitse ayıplanacağı bir dönem vardı. ama artık o dönem geçti. kadınların dizi görünen etek giydiğinde, kısa kollu giydiğinde ayıplanacağı bir dönem vardı. 40-50 yıl önce istanbul ve antalya hariç hiçbir şehrin sokaklarında şort giyen kadın olmazdı. o dönem de geçti. bakın çok değil 20 sene önce ankara'da mini etek ya da şort giyen kadın göremezdiniz. artık konya'da bile varlar. şimdi ankara'dan antalya'ya doğru yola çıkın geçtiğiniz her ilçede durun artık her yerde varlar. köyden bozma ilçelere bile üniversiteler açılıp libidosu en yüksek 18-22 yaş arası gençler buralarda hayat sürmeye zorlandı. ailesinin yanında istediğini giyemeyen istediğini yapamayan gençler yüksek okul veya üniversite olan ilçelerde veya diğer küçük illerde yerel halkın giyimine ve hareketlerine ters olarak istediklerini yapabiliyorlar. artık kadınlar özgür ve daha da özgürleşecekler. sen benim giydiğime karışamazsın istediğimi giyerim ile başlayan süreç, sen benim bekaretime karışamazsın istediğimle yatarım ile devam edecek daha da artarak devam edecek. kadınlar özgürleştikçe hipergami (kadınların %80'inin erkeklerin %20'sini istemesini tanımlayan kelime) daha da artacak. ve incel kelimesi önce batıda başlayıp ülkemize kadar yayıldı. çünkü kadınlar önce batıda özgürleşti, özgürleşen, feminizm ve 70'li yıllarda alevlenen cinsel devrim ile artık kolayca, hiç yargılanmadan istedikleri erkekler ile cinsellik yaşayabildiler. kadınların erkeksiz yaşayamadığı ataerkil düzen ve her kadını bir erkeğe bağlı kılan nikah sistemi çok uzun bir süre kadınların hipergamik tercih yapmalarını önleyerek en azından bir erkeğe bir kadın düşecek bir aile sistemini kursa da batıda başlayan ve bugün artık bize de gelen feminizm, kadın özgürlüğü hareketi ve cinsel devrim gibi akımlar sonucunda artık kadınlar dilediği erkeği evlenmeden tercih edip onunla ilişkiye girme hakkına sahip oldu. bizden ileri gelişmiş batı toplumlarında kadınlar ilk başta tanımladığım, hipergaminin etkisiyle flört sevgililik ve cinsellik için sadece erkeklerin %20'sini tercih etti. ve elbette bu durum erkekler içerisindeki en iyi %20'nin kadınların %80'ine sahip olmasını sağladı devamında da erkeklerin çoğunun bu çetin cinsel seçilim ortamında tercih edilmeyip boşta kalmasına sebep oldu. erkeklerin çoğunluğu kadınlar tarafından öylesine tercih edilmedi ki kadınlar bu erkeklerle evlenip normal olarak çocuk yapmak yerine gidip en iyi erkeklerin spermlerini sperm bankalarından alıp onların çocuklarını doğurup tek başına büyütmeyi tercih ettiler. boşta kalan bu erkekleri tanımlayan bir kelime icat edilmesi gerekiyordu bu da incel. incel kelimesi kadınlar tarafından tercih edilmeyen erkekleri tanımlar. 2000'li yıllardan sonra sosyal medyanın dünyayı ele geçirmesi ile birlikte her gün onlarca beğeni alan onlarca erkekten ilgi gören, tanışma mesajı alan kadınlar kolayca tıpkı katalogdan erkek seçer gibi kendisine gelen erkeklerden istediğini seçme hakkını elde etti, ve tabii ki tahmin edebileceğiniz üzere de kadınlar bu katalogdaki erkekler arasından en iyi %20'lik dilimdekileri tercih etti ve sonuç olarak da orta seviye ve daha aşağıdaki erkekler için şartlar daha da zorlaştı. türkiye'de incel sayısı giderek artıyor. hatta etrafınıza bakarsanız hiç sevgilisi olmamış erkek sayısının hiç sevgili olmamış kadın sayısından kat kat fazla olduğunu da görebilirsiz.
    bu durumunun sadece türkiye'de böyle olduğunu düşünmeyin. cinsel kısıtlamanın olmadığı amerika'da bile yapılan araştırmalar 30 yaş altı erkeklerin %60'ının cinselliğe erişemediğini ortaya koyuyor. amerikan pastası filmlerini izleyip amerika'nın veya benzeri gelişmiş ülkelerde erkeklerin filmlerde görüldüğü gibi cinsellikte herkesin istediğini alabildiği bir yaşamı olduğunu düşünmeyin. yine başka bir araştırmaya göre japonya'daki 30 yaş ve üzerindeki erkeklerin %25'i hiç cinsel deneyim yaşamamış bekarlardan oluşuyor. kadınlara hukuken ve sosyolojik olarak istediği erkekle yatma özgürlüğü verildiği anda kadınlar bu tercihi hipergamik olarak kullanacaktır. yukarıda 20/80 olarak bahsettiğim bir hipergami sebebiyle kadınlar daima daha atılgan, baskın, güçlü, kavgacı, şiddete meyilli tipleri tercih edecektir. mesela:
    ankara’da, ‘aleyna çakır’ olarak bilinen sema esen’i ölümünden önce döven ve bu anları sosyal medyadan canlı yayınladığı suçlamasıyla yargılanan ve hapis cezasına çarptırılan xxx xxx’a kadınların attığı mesajlar görsel , 2, 3, 4 (not: yasal sebeplerle kişinin ismi xxx olarak gizlendi)
    karısını ve iki çocuğunu boğarak öldüren chris watts'e kadınlardan gelen mektuplar
    pedofiliden hüküm giyen adamla flört etmek isteyen kadınlar.
    abd'de 30'dan fazla kadına tecavüz eden veya öldüren ted bunndy'e çıplak vücutlarının fotoğrafını gönderip evlenme teklifi eden kadınlar.

    erkekler kadınlara aşık olur. kadınlar erkeklere aşık olmazlar. kadınlar, erkeklerle birlikte eşantiyon olarak gelen güç, para, mevkii, korunuyormuş hissi, aitlik hissine aşık olurlar. yani erkek değişebilir farklı birisi gelebilir. fakat aşık olunan değer değişmez. odak nokta kadının karşısındaki erkek değil, o erkeğin o anlık durumudur. o gider başkası gelir kadın ona da aşık olur. fakat kadının aradığı nitelikler aşık olduğu erkeğin elinden giderse aşk da orada biter. erkekler hayatı boyunca bir kadını sahiplenmek zorunda olan canlılar değildirler. erkekler kendilerini birinin korumasına ihtiyaç duymazlar.

    bu noktada %80 erkeklerine spor yap, kas yap, kitap oku falan diye tavsiye vermeyeceğim çünkü bi ise yaramaz. spor yapacaksanız veya okuyup, araştırıp, kendine ait fikirleri olan bir birey olacaksanız, varoluş amacını vajinasını sunmaya değer gördüğü erkekleri etrafında kümelendirme ekseninde belirlemiş olan iki hatunla sevişmek için değil kendiniz için bunu yapın.

    "durmadan konuşup yersiz şakalar yapan, kendisine güvenip başkalarını hor gören, saygısız, boş, hırçın, atak, gelenek ve görenek tanımayan, hiçbir görüşe sahip olmadan fazla özgürlük taslıyan bir erkek, eğer yakışıklı ve biçimli ise, çoğu kadınların ona tutulmaması için neden yoktur.” (la bruyere – karakterler)

    erkekler kadınlarda gençlik ve güzellik ararlar fakat bunlar aşık olmaları için şart değildir bunlar olmasa da aşık olurlar. kadınlar ise erkeklerde güç ve statü ararlar. kadın erkek arasındaki dinamiğin en basit özeti bu. ancak kadınlar her zaman doğalarına karşı bir savaş halindeler, işte buna feminizm diyorlar. güç ve statü sahibi bir erkeğe aşık olmayı, yetersiz olduğunun kabulu, eziklik gibi görüyorlar ama bir yandan da bu kişilere karşı itiraf etmek istemedikleri şiddetli bir çekim duyuyorlar. (sözlük yazarı smit in şu entry sinden alıntıdır)

    kadınlar üstün nitelikli bir eşe sahip olacak şekilde hipergamiktir. ondan daha zengin ya da onunla aynı zenginlikte olmalısın. ondan daha eğitimli yada onunla aynı eğitim düzeyine sahip olmalısın. ondan daha iyi görünmelisin yada onunla aynı görünüşte olmalısın. ondan daha popüler olmalısın yada onunla aynı popülerlikte olmalısın. bir alanı diğeriyle dengeleyebilirsin. ( para, statü, görünüş) ama eğer iki alanda da ondan aşağıdaysan unut gitsin. kadınlar ilişkide paraya değer vermez tarzı şeyler söylemeyin kalbinizi kırarım. en gelişmiş ülkelerde * bile fakir erkeklerin cinselliğe ulaşamaması toplumsal bir sorun olarak görülüyor ve bununla ilgili sayısız tezler yazılıp, çözüm önerisi sunuluyor. paranızla hemen her kadını satın alabilirsiniz. bir fahişenin vücudunu alenen satın alabilir, namuslu bir kadını ise önce paranızla kendinize aşık edip sonra vücudunu satın alabilirsiniz. para aşkı satın alamayan ama pazarlık sırasında elinizi kuvvetlendiren bir unsurdur. bu dediğim durum kadınların çoğu için geçerlidir. hayatının belli döneminde varlıklı belli döneminde fakir olmuş her iki tarafı da görmüş erkekler bunu çok iyi bilirler. kadınların paraya önem vermediği bi dönem vardı ama o zamanlarda daha lidya uygarlığı kurulmamıştı. paranızla kadınları etkileyemezsiniz lakin paranizla kadınları kendinize aşık edebilirsiniz. "hiçbir kadın bir adamla parası için evlenmez. kadınlar bir milyonerle evlenmeden önce ona aşık olacak kadar akıllıdır." (cesare pavese) ve unutmadan kadınlar: ''ya bu adam milyoner hemen bu adama aşık olmalıyım'' demiyor, para onlara cazip geldiği için zengin adamın hipergamik değeri kadınların gözünde birden arttığı için o adama aşık olup evleniyor.

    eğer bir kadın senden daha iyi olduğunu düşünüyorsa sana saygı duyamaz. eğer sana saygı duyamazsa seni sevemez. kadınlar erkekleri, erkeklerin kadınları sevdiğinden daha farklı severler. kadınların sevgisi hayranlık temellidir. hayranlık duyma saygının yoğunlaşmış halidir. saygı, güçten türemiştir. sevilmek istiyorsan güçlü ol. kadınlar kara kaşına kara gözüne değil senin ona verebileceklerine aşık olurlar. -eğer zayıf olursan kadınlarca hor görülürsün. kadınlar para ve aşk söz konusu olduğunda erkeklerden daha bencillerdir. erkeğin sevgisinden fedakarlık beklenir. kadınınkinden değil.
    eğer kadınlar gerçekten aşık olabiliyor olsaydı kadınlar niye gidip kağıt toplayan kişilere, simit satan adamlara vs aşık olmuyor? kadın kendince aşık olacağı adama neden ilk olarak ne iş yapıyorsun, ne kadar kazancın/gelirin var sorusunu soruyor? erkekler saf ve temiz olarak kadınlara aşık olurlar, kadınlarsa erkeklere değil o erkeklerle birlikte gelen durumlara koşullara şartlara aşık olurlar. kadınlar erkeğin hayatta yaşadığı zorlukları umursamazlar.

    bitiş çizgisinde beklerler ve kazananla birlikte olurlar.

    bir kadın başkasıyla ilişkiye girip, başını senin omzuna koyuyorsa ortada senin açından büyük bir terslik var demektir. bir kadın gençliğinde piç erkeklerin sevgilisi olmuş veya onlarla yatmış ama yıllar geçince aklı başına gelip efendi erkekle evlenmek için senin yanına geliyorsa da senin için yine bir sorun var demektir. %20 lik alfa erkeklerin üzdüğü kadını teselli etme yada onunla evlenip ona koca olma görevi sana düşüyorsa oturup biraz düşünmelisin. unutma! kadınlar pragmatik olarak severler ve çocukları dışında sevgililerini koşulsuz sevme kapasiteleri yoktur. erkek, kadını koşulsuz sever. aşkın hiyerarşisi vardır. *

    bir kadın, egosunu tatmin için seninle evlendiğinde bunu bir başarı olarak göremezsin. burada kaynakları sömürülmüş derken illa alfa erkekle yatmış anlamı çıkmasın. burada kastedilen kadın: alfa erkeğe aşık olmuş, bunun için aşk acısı çekmiş, alfa erkeği arzulamış, onun için süslenmiş, onu hayal etmiş, hatta onu düşünerek mastürbasyon yapmış ancak tüm bunlara rağmen alfa erkeğe sahip olamayıp betaya kalmış kızdan bahsediyorum. alfa erkeğin altına yatmış kız hakkında zaten söylenebilecek bir şey yok.

    kadın, değer kaybeden bir varlıktır. onların temel varlığı ve eşsiz satış noktası cinsel çekicilikleri ve doğurganlıklarıdır. 30 lu yaşlardan sonra değerleri çok hızlı şeklide düşerler. kadınların çoğu en iyi gençlik yıllarını instagramda tinder da sosyal ortamlarda yüzlerce erkekten tanışma mesajı alarak ilgi görerek geçiriyor. bazıları hatta günümüzde çoğunluğu da diyebilirim bu yıllarında beğendiği erkeklerle yatarak cinsel anlamda gününü gün ediyorlar. bir çok kadın da bu yıllarını sorumsuzca eğlenerek, hiçbir kabiliyetleri olmadan kolay modda geçirirler çünkü sadece güzeldirler ve seksidirler.

    gelelim son aşamaya; şimdi kadınlar dediğim gibi genç yaşlarında güçlü %20lik erkeklerin peşinden gidip onların seks kölesi oluyorlar. fakat bir yerden sonra onların sadece seks arkadaşı olabileceklerini onların ömür boyunca karısı olamayacaklarını anlıyorlar. yine bu sırada içgüdüsel olarak çocuk yapma istekleri de tavan yapıyor. işte bu aşamada tam da bu yazıyı okuyan sen ve senin gibi erkeklerin peşine takılıyolar. fakat sana gelinceye kadar vermediği alfa erkek kalmamış. senin de doğal olarak bu kadınları bakire olmayan haliyle kabul etmeyeceğini anladıkları için yeni yeni terim uyduruyorlar. mesela benim bedenim, benim kararım, bakirelik beyindedir yada namus bacak arasında aranmaz gibi şeyler işte. bu hatunlar kendilerinin değerli olduğunu kanıtlamak için bekaretin oldukça önemsiz bir olgu olduğunu can hıraş şekilde savunurlar. bekareti savunan erkeğe hemen düşman olurlar çünkü kendileri de değersiz olduklarının farkındadırlar. kompleksi tavırlar sergileyip agresif takılırlar. benim bedenim, benim kararım lafını ağzına pelesenk yapmış kişileriı dikkate almayın gençler. onlar kaliteli erkeklerin görüş alanından uzaklaşmanın, onlar tarafından tercih edilmeyecek olmanın verdiği ezikliği yaşamaktadırlar ve hiçbir zaman iyi bir eş olamayacaklardır.
    fakat bekaretin en güzel tanımı şu: "bugüne kadar istediğimle yattım ama artık yanımda yöremde kimse kalmadı. bu saatten sonra evlenip çocuk yapacak bir enayi bulamıyorum." (buradaki enayi siz olmayın) bir de bilimsel araştırmalara göre bir kadının doğurduğu çocuğun babası siz olsanız bile çocuğunuz karınızın geçmişte seviştiği adamlardan kalma bazı genleri taşıyacak. vajina içine boşalan bir erkekten 150 milyon sperm akıtılır. ancak bunların yalnızca bir tanesi yumurtayı dölleyecek kadar yol kat edebilir. yumurtaya ulaşamayan milyonlarca sperm yol üzerinde regl dönemine kadar yaşamına devam eder. regl kanıyla birlikte dışarı atılır ancak regl öncesi vajina içine bir kez daha boşalınırsa içerideki pasif durumda bulunan tüm spermler (bu kez sayı 300 milyon olacaktır) yumurtaya doğru tekrardan yol alacaktır. üstelik yol boyunca ölü spermlerin taşıdığı genler de canlı spermlerle geçecektir. yani içeri sperminizi boşaltsanız da, sizin boşalttığınız spermlerden sonra hareketlenen eski spermler vajinayı dölleyebilir. çocuk sizden olmayabilir. (bu en kötüsü) diğer ihtimal ise yolda ölü bulunan spermlerle ilgili. canlı spermler regl kanıyla dışarı atılır fakat ölen spermin taşıdığı genetik bilgi orada hep kalır. dışarı atılan kısım sperm başı değil kuyruğudur. zaten spermin ölen kısmı da burasıdır. bu yüzden ölünce artık hareket edemezler orada kalırlar. genetik bilgiyi taşıyan baş kısım yıllarca uygun yaşam koşulları nedeniyle vajina içinde yaşayabilir. kuyruğu kopan spermin taşıdığı bilgi kendisinin yakınından geçen canlı spermlere aktarılır. böylece sizin sperminize başka birine ait genetik bilgi yüklenir. çocuk %100 sizin evladınız olmaz. bunun için eşinizin sizden önce seviştiği adamın illa içeri boşalmasına gerek yok. içeriye prezervatifsiz girdiyse bile bu olur. çünkü git gel yapan peniste esas boşalmadan önce 5 milyon kadar sperm zevk suyuyla penisten çıkar. ancak git gel esnasında penis başı (özellikle de sünnetli ise) bu spermlerin çoğunu geriye doğru çeker. yumurtaya yakın konumda bulunan az sayıda spermin ise yumurtayı dölleme ihtimali oldukça düşüktür. bunların %99,99 u hedefe varamaz. lakin sonrasındaki boşalmayla gelen spermlere genetigini aktarabilirler. yani bakire olmayan kadınla evlenirseniz size baba diyecek olan çocuğunuz aslında %100 sizin çocuğunuz olmayacak, içinde karınızın geçmiş eşlerinden genler taşıyacaktır. bunun evrimsel temeli ise bebeğin genetik açıdan en güçlü şekilde dünyaya gelmesi için genetik havuzdan olabildiğince faydalanması gereğine dayanıyor. bunu kabul edecek erkek ise konya ovası kadar geniş olmalı. bu entry nin diğer kısımlarında kadınların neden pasif beta erkeklerle değil de güçlü erkeklerle çiftleşmeyi alfa erkeklerden çocuk yapmayı istediğini açıkladım. çünkü bilim ve evrime göre güçlü erkeklerle çiftleşen kadın daha kaliteli genlere sahip çocuk üretebilir dolayısıyla neslinin devamı için doğaya daha iyi uyum sağlayabilecek bir çocuğu geride bırakarak neslinin devamını sağlayabilir. dişilerin zayıf erkeklerle değil de güçlü erkeklerle çiftleşmesinin sebebi temelde budur bilimsel açıklaması ve evrimdeki karşılığı da budur. dişilerin çiftleşmek için eş seçimi stratejisini anladık peki erkekler? erkeklerin çok eşliliğe sahip olduğunu biliyoruz. çocuk yapma amacı taşımasa bile elinde olsa binlerce kadınla ilişkiye girip vajinanın içerisinde sperm bırakma amaçlı bir içgüdüye sahip. iyi ama bilimde ve evrimde her şeyin bir açıklaması olmalı. çocuk yapma amacı taşımayan seks neden yapılır ki? işte bunun sebebi de yukarıda anlattığım doğrudan doğacak çocuğun babası olmasa bile vajina içerisinde bırakılacak genlerle bir şekilde sonradan doğacak çocuk üzerinde kendi genetiğini bırakma ve türünün devamını bu sayede sağlayarak sonsuzluğa erişme amacından dolayı. konuyla ilgili internetteki sayısız kaynaktan birkaç tanesini buraya bırakıyorum kaynakça 1 kaynakça 2 kaynakça 3 kaynakça 4

    kadın erkek ilişkilerinde aslında normal bir erkeğin istediğini tek şey bir kadına sahip olmak değil, o kadına sahip olan tek erkek olmaktır. fakat bu o kadar masum bir istektir ki size çok şey kaybettirir. inanın kaybettirir.

    burası önemli. tekrar yazıyorum.. karaktersizsen, yüzsüzsen piç isen* istediğin her kadına sahip olabilirsin. bunları yapamıyorsan gerçek aşkın hayalini kurma. biliyorum gerçekler acıdır ama bunun hayalini kurma. bmw ye değil de tofaş a biniyorsun. sen de biliyorsun ki tofaş ın hiç bir özelliği yok ama işte mecburiyetten tofaş kullanıyorsun. bunun sebebi bmw yi alacak gücün olmadığındır. kadın %20 dururken sana aşık olmuş taklidi yapıyor. o da biliyor ki sen iyi değilsin ama mecburiyetten %20 olmayınca sana kaldı. yaşı 30 yaklaşıyor ve hormonlarının etkisinden çıkamıyor acilen çocuk yapmak zorunda. ona lazım olan sperm de sende var. bu spermi bile imkanı olsa gelişmiş ülkelerde ki gibi gidip %20 den alacak ama bu da olmuyor. ve seninle evleniyor. sen erkeksin adriana lima dururken gidip köylü kızına aşık olabilirsin. miranda kerr dururken kenar mahalle kızına aşık olabilirsin. bunun çok örneği var. ama kadınlar böyle değil. %20 dururken sana aşık olamazlar. sen aşık olurken parasına puluna, işine bakmazsın bir bakarsın aşık olmuşsun. ama kadınlar olmaz be kardesim olmaz. olmuyorlar işte. hiç olmadılar bundan sonrada aşık olmayacaklar. kendini kandırma.

    bugünün dünyasında evlilikler, bir aşk birlikteliği değil, kadınların hayatlarını garanti altına almak için düzenlenmiş, erkekleri içine düşürmek için hazırlanmış bir tuzaktır. aptalsanız bu tuzağa düşerseniz, akıllıysanız düşmezsiniz. işte mgtow, size aklın yolunu gösteren felsefedir. maalesef ülkemizde 1 gün evli kalıp vajinaya parmağınızı bile dokunmadan ertesi gün boşansanız size yıllarca nafaka ödettirecek hukuk sistemi mevcut. evlilik olsun, nafaka olsun, boşanma olsun bizde her şey kadını koruma ve bir erkeğin güvencesine verme üzerine kurulu. evlilik tamamen erkeğin aleyhine yapılan bir sözleşmedir. kadınlar boşuna zengin erkek peşinde koşmuyor. hadi boşandın ömür boyu nafaka vermeye değer mi? sen hiç çalıştığı işten kovulup da hala maaş alan birini gördün mü? peki sen artık istemediğin kadın için neden her ay para ödeyesin ki? peki ya kadınların küçüklükten beri hayalini kurduğu, gelinlik giymeyi fantezisi haline getirdiği ve erkeklerin 1 gram umrunda olmayan para tuzağı saçmalık olan düğün fasilitesi için değer mi? akıllı bir adam düğün hayali kurmaz. düğün gelin içindir damat için değil. sen hiç damadın gelinden daha ön planda olduğu bir düğün gördün mü? alıntı

    aslında şuraya kadınlar için de bir tavsiye yazar "erkeklerin alfasına betasına bakmayın, sizi seven erkeği siz de sevin" derdim. fakat erkeğin aşkında mantık aranır, kadınınkinde
    değil. kadının vücudunda hormonlarla gelişen bir süreç için kadının beynine ben burada istediğim kadar mesaj yollayayım hiç bir işe yaramayacaktır. kadının duygusallığında mantığa yer yoktur çünkü. onlar illa bir alfaya aşık olacaklar, en iyi ihtimalle parkta yiyişecekler( kötüsünü yazmıyorum) terk edilince akılları başlarına gelecektir. unutmayın doğa bir konuda kural koyduysa bu kural şaşmaz hep işler. o yüzden kadınlara tavsiyem akışına bırakın. bazı iyi şeylerin değerini anlamak için kötü şeyleri tatmak gerekir.

    varsa sorularınızı sorabilmek, akıl danışmak veya cinsiyet hiç fark etmez anonim olarak öylesine boş muhabbet etmek için mail adresim: c.yapar@yandex.com. (cinsiyeti farketmeksizin her maile mutlaka cevap veriyorum)

    konuyu beğendiyseniz takipte kalın! aşkın evrimsel süreci, doğumdan ölüme kadın yaşamı, cinselliğin temelleri ve erkek içgüdüleri diye bu tarzda 4 tane daha enrty yazıyorum. bitince buraya link koyacağım. okunması şiddetle tavsiye olunur.

    bu entry nin
    onedio da paylaşılan ve 100 000+ görüntülenen versiyonunu okumak için tıklayınız

    sözlük içinden ve dışından yararlandığım ve alıntı yaptığım kaynaklar:

    link 1
    link 2
    link 3
    link 4
    link 5
    link 6
    link 7 link 8
    link 9
    link 10
    link 11
    link 12
    link 13
    link 14
    link 15
    link 16
    link 17
    link 18
    link 19
    link 20
    araştırmaya link 21
    link 21
    link 22 araştırma 23
    link 24
    (bkz: #71927557)
    (bkz: #58451622)
    (bkz: #69657679)
  • mgtow bir grup değildir, sadece amerikaya özgü değildir, bir hayat tarzıdır, sadece evliliğe karşı olmaktan ziyade, kadınlarla ilişki kurmaktan vazgeçen, bunun için çaba göstermeyi gereksiz bulan erkeklerin pratiğidir.
    protesosu sessizdir , ne kadınlardan ne de erkeklerden intikam alma amacı gütmez, sadece evliliklerin yasal orospuluktan farkı olmadığını görmüştür, ilişkilerde sevdiği kadını mutlu etmek için çırpınan yine de kaybeden erkekleri görmüştür. kapitalizmin insana tükettirdiği son şey olan sevmenin ve sevilmenin maddiyatla ilişkisini görmüştür.kırmızı hapı seçmiş ve kenara çekilmiştir.
    george clooney abisi kimsenin umrunda değildir, o sadece okyanusta bir damladır. idolü yoktur. illa idol mü arıyorsunuz? *
    http://en.wikipedia.org/wiki/herbivore_men
  • kadınları etkilemekten başka idealleri olan ve kadınlarla sürekli bir ilişkinin bu ideallerle arasına mesafe koymasından çekinen erkeklerdir.

    linkteki yazı bence kadını aşırı yüceltip erkeği sorunlu bir insanmış gibi gösteren üslupla yazılmış olmasına rağmen, mgtow kavramının farkına varmayı başarmış görünüyor. okurken, kadın seni beğenmiş işte zavallı erkek, daha neyin tafrasını yapıyorsun da bu güzelim kadını reddediyorsun gerizekalı tandansı yakaladım şahsen.

    bu tercihte bulunan erkeklerin temelindeki sıkıntı gerçekten damızlık problemi olarak tanımlanmaya müsait bir mahiyette tezahür ediyor. yaklaşık 6 yıldır bir kadınla ilişkim olmadı. bu 6 yıl boyunca yaptıklarımı düşünüyorum, evlenip çocuk yapmış olsam bu 6 yılda yaptıklarımın ne kadarını gerçekleştirebilirdim, muhtemelen yarısını bile gerçekleştiremezdim.

    peki beni bunları düşünmeye iten şey nedir? elcevap toplumun beklentileri. evlenip baba olsam, bunun sorumluluğunu taşıyamayacak bir erkek olduğumu düşünmüyorum. çevremdeki insanlar da benimle bu konuda hemfikir. feminizm işine gelince kadın erkek arasında fark yoktur diyor, işine gelince kadın seçendir, çocuğun gelişiminden ilk başta sorumlu olan annedir diyor. onlara kalsa erkekler hiçbir şey seçemiyor zaten. bunda biraz türkiye için ayrı bir parantez açmak gerek sanki.

    dini nedenlerden ve muhafazakar baskılardan ötürü memlekette ciddi bir cinsel açlık var. görece eğitimli olan kadınlar bence bunu çok iyi sömürüyor-du, mtgow ortaya çıkana kadar. bir erkeği hayatı boyunca cinselliği arka plana attıracak kadar evlilikten ve kadınlardan soğutmak gerçekten modernist kadınların en büyük başarısı ve başarısızlığı aynı zamanda.

    idealleri için uğraşan, hayatını ortaya koyan ve emek harcayan erkek karşısındaki kadında bunu göremeyince kadının tercihleri üzerinden kendini değersizleştiriyor ve bu yüzden evlenmek de baba olmak da istemiyor. buna ek olarak, kadınların çok özel olmasının yarattığı başka sorunlar da var. bu erkeklerin hayatta mutlaka en iyi olmayı hedeflediği bir alan, bir konu var. ister akademik, ister profesyonel ister hobi olarak olsun, mutlaka yapmaktan hoşlandığı şeyler var. karşısındaki kadında bunu göremeyince, seksten sıkılınca ne yaşayacağını düşünüyor.

    en basitinden ben yaklaşık 10 senedir televizyon seyretmiyorum. evimde televizyon bile yok, internetten takip ettiğim birkaç dizi var hepsi bu. sabahtan akşama tek muhabbeti survivor ya da diziler olan bir kadınla ben ne konuşayım, hadi kendimi geçtim doğacak çocuğumu bu kadınla beraber nasıl yetiştireyim. erkeklerin hepsine öyle bir misyon yüklendi ki, en sonunda cinsellikten vazgeçen ya da parayla satın alıp, kadınlardan köşe bucak kaçan erkekler türedi. bu bireysel bir sorun olmaktan çıkıp, toplumsal boyuta taşınan çözümsüz bir girdap haline geldi, nasıl çözülür hiçbir fikrim yok.
  • reddit'in uzerine uzmanlastigi mgtow subreddit'i var. theredpill ile ayniymis gibi gorunur fakat aralarinda ciddi farklar var.

    trp daha cok kadinlari nasil domine ederiz, nasil sikeriz sokariz egilimindedir. bunun uzerine taktik ve stratejiler gelistirilmis. mesela bir erkegin fiziksel olarak kendine bakmasi, et marketinde degerini yukseltir. daha cok kadinlarin alfa erkek beklentileri uzerine kurgulanmistir. bir nevi kadin odakli bir erkekcilik yaparlar. bu durum garip bir ironi olusturuyor pek tabii. butun olay kadinlarin %80'ini tokmaklayan isteyen %20 olmaktir.

    mgtow ise kadini hayatindan cikarir. ben merkezli olmaya calisir. iliskilerde pasif kalmayi tercih eder. mgtow biraz daha ilimli bir erkekcilik izler. kadin odakli degil, insan odaklidir. eger cinsel durtuler bastirilamiyorsa, bir eskort kadin hizmetine basvurulabilir. fakat cinsellik sig olarak gorulur. benim kanim; bu grubu bir iki kadindan cok kotu tokat yiyip bunu butun kadinlara mal eden, ya da tipsiz oldugundan kiz arkadas yapamamis kisiler olusturur*.

    ikisinin ortak noktasi, kadinlarin bencil oldugu, erkekleri kisisel amaclari dogrultusunda*** kafesledikleri, yani kisaca kadinin bir sorun oldugu varsayimidir. awalt diye de bilinir bu kadin turu. yeni dalga feminizmin (ve bazi eski dalga soylemlerin) aile iliskilerine cok ciddi zarar verdigini dusunur.
    bu iki gruba gore, genel amerikan kadini goruntusu soyledir.
    hosuna gitmedigi biriyle alkolluyken sevisirse, bana tecavuz etti diyebilir.
    kendisine denk veya kendisinden altinda degil, kendisinden daha ustun bir erkekle beraber olmaya calisir (bkz: hypergamy).
    hep erkegin ilk adimi atmasini ister.
    kabiliyetlerini degil, kadiniligini kullanir.
    bosanma kanunlari kadinlardan yana oldugundan, evlilik kadin icin cok buyuk bir avantajdir.
    sorunlu alfa erkekten cocuk sahibi olup, bu cocugu parali ve can sikici beta erkege baktirmak ister.
    genelde body image sorunu vardir. feminizmin soylemlerini bu acigi gizlemek icin kullanir. "sen sisman birini tercih etmiyorsun o zaman kadinlardan nefret ediyorsun" savunma mekanizmasini gelistirir. ote yandan kadinin uzun boylu erkekle beraber olmak istemesi, bir tercihtir.
  • mgtowerlar badak değillerdir, sadece hayat öncelikleri farklıdır. amsalak olmak yerine kendilerine odaklanırlar ve uzun vadede istedikleri birçok şeyi elde edebileceklerini bilirler.
  • ulan bu kısaltmayı her gördüğümde serbest çağrışım olarak aklıma anti tank roketler, karadan havaya füzeler, manpadlar filan geliyor. liveuamap'ta fazla takılmanın zararları sanırım.
  • kadınları sevmiyorum, bu nedenle kendilerine şiddet uygulamak gibi bir düşünce aklımdan dahi geçmiyor.

    sevmediğim bir şey için neden hapis, karakol uğraşayım?

    kadınlar beni reddetmiyor çünkü onlardan bir talebim yok. bu durum da beni rahatsız etmiyor, çünkü tekrar ediyorum talebim yok. haliyle abuk sabuk mantığınıza göre şiddet uygulamak için nedenim de olmuyor.

    hobileri kadınları etkilemek için edinmiyorum, kendimi sevdiğim için ediniyorum. çünkü tekrar edeyim, kadınlardan beklentim yok.

    vücut ise sağlıklı olmak için yapılıyor ve spor salonundan içeri bir kez girmiş olsanız o erkeklerin kendilerini daha çok sevdiğini bilirdiniz. herkes sporu kendi için yapıyor.

    bu yazdıklarım tüm mgtowlar için de geçerli, bunu söyleyebilirim.

    e biz böyle derken, size ne oluyor da gelip aksini iddia ediyorsunuz? hani birileri toplanıp mgtow adına kadın mı dövdü, suratınıza mı sövdü?

    adam diyor ki, vaktimi ve paramı kendime harcayacağım, kadınlar ve meriçler deliriyor. işte bu yüzden kadınları istemiyoruz, resmen kendileriyle alakası olmayan bir olayın da içine sıçmak niyetindeler de, oğlum meriç sen ne ayaksın?

    edit: sorularınızı tek seferde yanıtlayayım;

    evet sikim küçük.
    evet kadınlar beni tercih etmiyor.
    evet sikim yok.
    evet çirkinim.
    evet homoyum.
    evet insanlarla iletişim kurmayı bilmiyorum.
    evet hiç seks yapmadım.
    evet sevdiğim kız beni sevmiyor.
    evet hayatımda sevgi nedir görmedim.
    evet nefret doluyum.
    evet hayatım boyunca başarısız oldum o yüzden kadınları sevmiyorum, evet, bu da mantıklı.
    evet kadınlarla bir tek siz sevişiyorsunuz o yüzden bana sıra gelmiyor ve ben de çok kızgınım.
    evet kadınlarla bir araya hiç gelmedim, o yüzden bilmiyorum ne kadar müthiş varlıklar olduklarını.
    evet param yok.
    evet vücut yaparsan kızlar verir dediler, yaptım olmadı. üstüne protein tozu içtim sikim düştü.
    yok ulan yok işte, söyledim ya sikim yok. yooooooğk.
    incel, evet.
    bakir, bittabi.
    tabi kanka sen bana bir öğretsen nasıl sevişilir ben hemen değişeceğim de işte. bir el vermedin bu zamana kadar.
    aynen, ukrayna evet. ya sen var ya sadece ukrayna değil, kim bilir kaç ülkede kaç hatun götürmüşsündür, sana çok özeniyorum evet.
    sevişmedim, evet bro.
    kanka zaten sikim yok, hepsini sen almışsın baksana seninki 30cm.
    doğru diyorsun, sen hep haklısın, biz bilemedik işte, o yüzden evet.
    sikim yok. bir de psikolojisi bozuk bir homoyum.
    aslında pasaport var ama tam olarak neresi yani ukrayna'nın?
    kadın neydi kanka ben sadece erkek biliyorum, malum diğer cinslerle bir tek sen ve senin gibi seçilmiş insanlar bir araya gelebiliyor. malum çirkinlik.
    ya keşke ben de sevişsem:(((((

    bunu eklemezsem ölürüm, çünkü bu cümle hayatınızda çığır açacak, hazır olun.

    seks yaptığı halde kadınları sevmeyen erkekler var. çünkü seks duygusal değil, tamamen fiziksel bir aktivite.

    nasıl, şok değil mi? hadi yine iyisiniz.
  • "kadınların size sümüklerini dahi atmama sebebi aşağılık kompleksinden iki adım ötesini görememeniz."

    şimdi daha önce işlediğimiz bir konuyu tekrar hatırlatmak istiyorum: gerçeklerle zerre kadar bağlantısı olmayan bir iddiayı gerçeğin ta kendisiymiş gibi ortaya atan tatlı bir insan varsa bu kişi ya aşırı derecede art niyetlidir ya da hardcore bir geri zekalıdır. bunun başka bir alternatifi yok. ileri düzey bir geri zekalı veya orospu evladı değilseniz son derece yalan yanlış bir iddiayı ortaya atmanız mümkün değildir. ikisi birden de olabilirsiniz pekala ki böyle tipler hiç de azınlıkta değildir.

    şimdi gelelim konuya: bu ülkenin erkeklerinin kadın erkek ilişkileri konusunda istediğini alamayan yüzde seksenlik çoğunluk kısmına dahilseniz zaten bu saçmalığın neden saçmalıktan ibaret olduğuna dair bir açıklamaya ihtiyaç dahi duymadan saçmalığın saçmalığını net biçimde görebiliyorsunuzdur. göremeyen erkekler ve gerçeklere dair merakı olan kadınlar için ben gerçeği şöyle açıklayacağım: kadınların erkeklere vermeme (sümüklerini dahi atmama dediği şey bu) sebebi, asla, asla ve kat'a, hiçbir zaman, zinhar, kesinlikle erkeklerin kompleksli olması falan değil. zaten böyle beyinsizce bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyebilmek için ya kadın olmak ya da deli olmak gerekiyor, zira aklı başında bir erkeğin böyle saçma sapan bir iddiayı gerçek sanmasına imkan yok.

    kadınların erkeklere vermemesinin sebebi tamamen açgözlülükleri. bakın bu çok net bir gerçek, zira ortada kadınlarla ilişki kurmak isteyen milyonlarca erkek, ve bu erkeklerle ilişki kurmak istemeyen milyonlarca kadın var. yani olay şu: ortada ortalama kadınlar var, sıradan, gayet normal kadınlar bunlar. bir de ortalama erkekler var. bunlar da gayet sıradan ve gayet normal erkekler. bunlar herhangi bir kadınla ilişki kurmaya normal şartlarda razılar. bunlara karşı kadınlar herhangi bir erkekle ilişki kurmaya kesinlikle razı değiller, bunların ilişki kuracakları erkekten beklentileri var; ya aşırı ilgi göstersin, ya maddi açıdan üst düzey olsun, ya aşırı yakışıklı olsun, ya aşırı kaslı olsun, ya hepsi birden olsun, öyle veya böyle bu onlar için sıradan bir erkek değil diğerlerinden ayrılan, kendilerini bir şekilde özel hissettiren bir erkek olsun istiyorlar.

    bu da işte baştaki beyinsizce iddianın tamamen götten sallama, gerçeklerle zerre kadar alakası olmayan, bir kadının kendi alternatif gerçekliğini yaratıp kafasına göre uydurduğu temelsiz bir iddia olduğunu ispatlamaya yetiyor ve artıyor. hayır, konunun aşağılık kompleksiyle bir alakası yok. siz aşağılık kompleksi olmayan sıradan bir erkek olabilirsiniz, ancak bu sizin, sizin gibi bir sıradan kadınla birlikte olmanız için yeterli değildir, çünkü sıradan kadın kendisi gibi sıradan bir erkek değil mevcut kapitalist sistemin standartlarına göre üst düzey bir erkek istemektedir ve siz sıradan bir erkek olarak boşta kalmaktasınızdır. olay tam olarak budur ve bunu inkar eden kadın, başta söylediğimiz gibi, ya geri zekalıdır ya da tamamen kötü niyetlidir ve amacı gerçekleri çarpıtmaktır.

    netice itibarıyla kadınların istediği gibi üst düzey yüzde yirmilik dilimdeki ayrıcalıklı erkeklerden biri değilseniz mgtow tam da sizin ihtiyacınız olan metodolojiyi size sunmaktadır. kadınların peşinden koşmayarak kadınların götlerini kaldırmazsınız, kadınlara olan talebin düşmesine sebep olur, böylece kadınların kendilerini matah bir bok sanmasının önüne geçmiş olursunuz ve matah bir bok olmadıklarını fark eden kadınlar da mecburen açgözlülüklerini bırakmak zorunda kalırlar.

    elbette pratikte bunu benimseyen ve buna göre hareket eden erkek sayısı ve oranı epeyce düşüktür, dolayısıyla kadınlar aslında o kadar da matah bir bok olmadıklarını fark etmemektedir, çünkü kendilerine yazan milyonlarca erkeğin varlığı sabittir ve bu da onların götlerinin kalkması için yeterlidir. ancak bütün erkekler mgtow'cu olsa kadınlar neticede ortada kalacaklarından ve kimse kendilerine hak ettiklerinden fazla ilgi göstermeyeceğinden kendilerini bir bok sanmaları da mümkün olmayacaktır. netice itibarıyla mgtow da gerçeklerle uyumlu olmasa dahi son derece faydalı olabilecek bir felsefedir. pratikte pek çok gerzek orospu evladı kadınlara yürüyerek göt kaldırsa da teoride durum budur. bu da mevcut şartlar altında mgtow'cu olmak için yeterli sebebi sağlamasa da beyinsiz kadınların saçma sapan söylemlerinin zerre kadar bir geçerliliği olmadığını anlamak için makul gerekçeler sağlamaktadır. tamamen beyinsiz olmayan herkese arz ederim.

    edit: şöyle tekrar bi' okudum da biraz fazla yükselmişim yav kızcağız tam olarak haksız değil şlaksfa. bir iki ifadeyi yumuşattım, alınan da alınmasın kardeşim.
  • türkçesi sbaı* olursa daha anlaşılabilir olacak yaklaşım aslında.

    hiç anlayamadığım noktalardan biri ise herhangi bir kadın, diğer kadın arkadaşlarıyla oturup "bi' süre ilişkilerden uzak duracağım, kendimi geliştirmeye odaklanacağım" diyip "ye, dua et, sev" falan okuduğu, dans kursuna yazıldığı zaman "ayy ne kadar tatlı" oluyor.

    aynı kararı bi' erkek verip, "kendi sevdiğim şeylere odaklanacağım" diyip spor salonuna yazılıp, video oyunları oynayınca "ay canıım kıyamam, kim kırmış paşamın kalbini?" diye neden eziklenir?

    bill burr'un da dediği gibi: "kadınları kıskanıyorum. sorunlarınız çözülüyor demiyorum ama en azından kââle alınıyor. özel gruplarınız, direkt hatlarınız falan var...insanlar umursuyor. bir erkeğin başına ne gelirse gelsin sadece komik kabul ediliyor!"
  • "karı kız kovalayacağına kendi işine bak" olarak özetlenebilen bir akım.
    bunu kadın düşmanlığı olarak algılayabilecek üstün zekalılara dert olmuştur, benim de dert olanlara gülmeme yol açmıştır. şu anda da insanların engellerine güldüğüm için vicdan azabı çekiyorum. lanet olsun sana mgtow insanlara zarar veriyorsun.
hesabın var mı? giriş yap