• 5 atip geldigi takimin basindan 5 yedigi icin gonderilen bir garip alman..
  • olur da başarılı olamayıp galatasaray'dan kovulursa, ertesi günkü gazete manşeti belli:

    (bkz: skib bıraktı)
  • 22 şubat gecesi, kabaca 20.50 civarındaki bir top, tek bir top kaderini çizmiştir. sadece kendisinin değil, bir takımın, milyonlarca dolara kurulmuş ve milyonlarca kişi tarafından desteklenen bir takımın bir sezonluk kaderini çizmiştir.

    kocaelispor karşısında, 3-2 gerideyken takımının sezon boyunca belki de en iyi oyuncusu olan milan baros penaltıyı kaçırıyor 88. dakikada. skor 3-3 olsa en azından bir puan alınacak, sonraki beş dakikada gelecek olan iki golle atılacak tarihi bir farkın önü alınacak. olmuyor, çek oyuncu kaçırıyor penaltıyı.

    şüphesiz galatasaray tarihinin en ağır mağlubiyetlerinden birisi, ama risk alınmış işte, servet çetin de sakatken dağılıyor takımın gerisi, zaten skoru eşitlemek için şuursuzca saldırmış olan takım, iki kontratak, iki gol, 100 yılda birkaç defa belki yaşanabilecek bir hezimet, 5-2.

    ertesi gün kesiliyor bileti skibbe'nin. birkaç gün sonra gelen bordeaux maçında aşırı motivasyon, seyircinin anormal desteği, oyuncuların da % 110'la oynamalarıyla tur geliyor. o günden sonrası ise (hamburg maçının emre aşık'ın atılmasına kadar olan kısmı dışında) tıss...

    şimdi bu noktada bülent korkmaz'ı topa dikecek değilim. nasıl bordeaux maçından önce "elimde sihirli değnek yok, iki günde değişiklik yapacak değilim" diyorsa iki ay içinde her şeyi onun berbat ettiğini düşünmüyorum. ama şimdi bir papağan ezberciliğiyle "badem gözlü olmuştur" edebiyatına gireceklerin tepkisini bile bile, skibbe varken bu takımın aradaki es-es, fener ve kocaeli hezimetlerine rağmen bir havasının olduğunu hatırlatmak istiyorum. bir iştah vardı bu takımda, kendi evimizde en azından kolay yenilmiyorduk (kocaeli sami yen'deki ilk mağlubiyetimizdi). konya, denizli, hacettepe, gaziantep, beşiktaş, trabzonspor maçlarında 3 veya 4 gol atılmış... skibbe sonrası dönemde ise takımın 3 gol attığı bir lig maçı yok, 2 gol attığı da sayılı, ki bunların birisi 2-2'lik trabzon maçı.

    hataları olmadı mı, kesinlikle oldu. ama michael skibbe döneminde galatasaray arzuluydu, iştahlıydı, bol gol de yiyordu, ama atıyordu da. skibbe'nin kovulduğu 21. hafta sonunda 43 golü vardı galatasaray'ın, en yakın takipçisinin 4 gol önünde, üçüncü-dördüncüden ise 9-10 daha fazla farkla. şu an yine bu istatistiğin zirvesinde, ama 9 hafta içinde atılan 8 golle 51'de galatasaray; beşiktaş, sivasspor ve biraz toparlanırsa fenerbahçe tarafından geçilmesi de pek muhtemel.

    ne yaptınız bu takıma diyecek gibi oluyoruz, taraftar kendi kafasından puan hesabı yapıyor "onlar burada takılsa, biz burada takılsak" diye, sahadaki takım ikinci golü bulup işi bitirmeyi düşünmüyor, kenardaki hoca da. ligin gol kralını kenara alıyor, kimin yerine aldığına bakmayalım bile.

    ankaraspor'un formunun zirvede olduğu dönemde, hem de kupada "deplasmanda beraberlik iyidir" denince çapsız deniyordu skibbe için. o gittikten sonraki şu haline bakıyorum da, o çapsız performansını sürdürmesine izin verilseydi de sadece iç sahada kazanmaya devam etseydi galatasaray, şu an en azından potadaydı, sivas ve beşiktaş'la oynayacağı maçları da düşününce, sonuna kadar da içinde kalacaktı. yazık edildi, hem skibbe'ye, hem de böyle bir kadroya...
  • adam. vallahi adam. son 3-4 haftadır denk geliyorum eskişehir'in maçlarına, gayet beğeniyorum oynattığı oyunu. onu geçtim, bakın son açıklamasına;

    "transfer mi? öncelikli olarak yönetimle biraraya gelip kendi futbolcularımızın paralarının ödenmesini isteyeceğim. "

    adam.
  • başına gelenin aynısı türkiye'de olsa, belki de eskişehirspor yapmış olsa şu an gazetelerde boy boy "biz türkler"in ne kadar sabırsız olduğu, istikrara dair uzun öğüt verici yazılar, sir alex ferguson'un o lakabı nasıl kazandığı, ilk senelerinde küme düşmemeye oynadığı gibi bin çeşit yazı okuyacaktık.

    fakat, profesyonelliğiyle nam salmış bir alman kulübü, eskişehirspor'un hali hazırda sözleşmeli teknik adamını ayartıyor; ardından 5 maçlık mağlubiyet serisiyle kapı dışarı ediyor

    skibbe eskişehirspor'a geldiğinde de bir benzeri olmuştu. üst üste alınan başlardaki mağlubiyet serisinin ardından çıkışa geçmiş ve 4.lüğe kadar oturmuştu. bunda da yaptırdığı antrenman ve kondüsyon yükleme tarzı belirleyici oluyor. eskişehir'de kaldığı bu kısa süre boyunca gözlemlediğim, skibbe kendi uyguladığı dayanıklılık testinin ardından başarısız gördüklerini kesinlikle oynatmayı düşünmüyor. eskişehispor'da oynadığı 13-14 kişilik kadrodan ileri gitmemişti. fakat kondüsyonu oturduğu zaman 90 dakika hiç yorulmadan sahayı karış karış gezebilen bir takım iskeleti oluşturuyor. ancak ilk haftalarda yüklemenin de etkisiyle olacak ki bir düşüş kaçınılmaz. tabii bunun yanında fiziğini beğenmediği için oynatmayarak küstürdüğü oyuncular da skibbe'nin bugüne kadar yönettiği kulüplerde görevine son verilmesinde büyük bir etken.

    eskişehirspor'da iyi gidiyordu halbuki, taraftar arkasındaydı. yönetimin yaptıklarına diyecek bir şey yok elbette, fakat taraftar bunun farkındaydı. kazanılan maçların ardından bile yönetime tepkiler yağarken, skibbe alkışlanıyordu. ancak hayali olan, profesyonelliğin ön planda olduğu (!) bundesliga aşkı ve "en ufak hatamda türkiye'de kovulurum nasılsa" mantığı ağır bastı. bir tercih yaptı, bir kumardı kim bilir. şimdi her şey iki taraf için de bambaşka ilerliyor. yine de güzel insandır, eskişehirspor taraftarı tarafından sevilen bir isimdir. tekrardan yolunun açık olması dileğiyle.
  • galatasaray yonetiminin kendisinden kurtulmak icin yeni onlemler almaya hazirlaniyormu$, misal;

    samiyen'deki ev sahibi takim yedek kulubesini sokceklermi$ ki eleman butun ki$ yagmurda, ayazda kalsin,
    skibbe'nin sahadaki yardimcilarindan sonra evdeki dadi, ahci ve bahcivani da kovacak olan yonetim, mahalle bakkalini de daha uzak bir bolgeye ta$imak istiyormu$,
    tercumaniyla da yollar ayrilip kendisine sadece almanca-wookiece ceviri yapabilen bir $omine onu postakisi verilecekmi$,
    skibbe'ye dani$man olarak gelen feldkamp'a dani$man olarak sinan engin du$unulmekteymi$,
    yabancilari turkiye'ye getirmekte cok etkili olan "e$ini ikna etme" yontemi tersine kullanilacak, e$i once rica, daha sonra tehdit ile almanya'ya ta$inmaya ikna edilecekmi$,
    medyada surekli siki siki be be, siki$ be!, skibatti, sikibbeden a$$aa kasimpa$a turunden kotu espirilerin yayinlanmasi saglanacekmi$,

    tum bunlardan sonra hala istifa etmez ise kendisine verilecek tazminat parasiyla kuru uzum i$ine girecek olan yonetim, futbol $ubesini kapatmi$ taklidi yaparak kendisi uzakla$ana kadar istanbul halinde takilacakmi$..
  • rijkard, barcelona gibi bir klube geldiginde teknik adam olarak kariyeri olmayan idi. ilk yilinda barca gibi bir klubu küme düsme potasina sokacak kadar kötü oynatti. ikinci yari davids transferi ile beraber sampiyonluga dogru kucak acti. sonrasini hepimiz biliyoruz.. sözlükte de ayni sekilde pek cok konu basligina bu örnegi ilistiririm, zira teknik adamin futbol klubunun basarisinda kilit rol oynasa da toplamda payi yüzde yirmidir. yönetimdir aslen dogru adim atmasi gereken.. ve rijkaard'in basarisi onu ilk yilinda onca basarisizligina ragmen kariyeri olmayan bu adamin arkasinda duran yönetime aittir. karsi tarafta her türlü yenilgide sil bastan yapan real madrid 5 yil boyunca nal topladi..

    ve benim galatasarayim istikrarsizlastirma politikasina kurban gidiyor. herhangi bir teknik adamin arkasinda durabilme basarisini gösterebilse bugün su anki durumundan cok cok ileride olacakti.. absürd futbol seyircisinin ortalama futbol muhabbetine göre yönetiliyor takim. skibbe, lincoln, meira degil de aslen sorun budur.

    daum, fenerbahcenin basina geldigi zaman aynen bugün galatasarayin elendigi gibi avrupanin güclü ekiplerinden dinamo kiev'e elenmistir, lakin akabinde iki yil üst üste sampiyon yapmis, daha da önemlisi bugünkü fenerbahcenin cekirdek kadrosunu olusturmustur alex gibi transferlerle.. onun o zaman icerisinde yaptigi hatalari yirmi yildir fenerbahce ile yatip kalkan insanlar belki yapmayabilirdi, ama el insaf.. skibbe misal daha iki aydir burada. sizi yunanistan'a gönderseler iki ay icerisinde paok,aek hepsini ezbere bilecek, kadrolari da bir yunanfutbolseverden daha iyi bir sekilde analiz edecektiniz..

    schalke de benzer bir yapilanma icerisinde ve sampiyonlar liginden oldu. burada cikan sesin yüzde biri cikmiyor twente'den getirdigi "kariyerli" hocasi ile..

    fatih terim basariyi dört yilin sonunda yakalayabildi. fenerbahce her seye ragmen zico'nun arkasinda durarak gerceklestirdi, ferguson galatasaray gibi bir takima elendi..

    mladen petric, ingiltereye golü atmasaydi bugün sahane futbolun mimari olarak addedilen hiddink ve rusyasi basarisiz olarak addedilecekti, avrupa sampiyonasina katilamayarak..

    neden genc bir yetenek yetisemiyor sorusunun cevabi ayni sekilde iki dakikada adam asan ortalamanin da altinda futbol cogunlugunun sesinin gereginden fazla baskin olmasi ile de ilintilidir..

    skibbe a ya da b yapsa da gönderilecektir. daha gelmeden basladi elestiriler, gelince de durmadi. hali hazirda cok önemli zaafi olarak addettigim baski karsisinda direncsiz tutumu da etkili olacak ve basarili olamayacaktir. (lincoln'u yedek birakmasi da iyi bir örnektir bu baskiya karsi direncsiz tutumuna) bu futbol cahili sonuca endeskli kitlenin dokunamayacagi ölcüde kariyerli bir hoca ya da barcanin rijkaard'in arkasinda durdugu gibi saglam bir yönetim gerekir benim bu takimima.. yoksa her sene sil bastan yeniden yapilandirma geyiginde yillar harcanaktir..

    bugüne kadar olan icraatlerine gelince:

    meira'yi denedi orta sahada.. emre asik'i bizim gibi tanimiyor, milli oldugundan "deger" veriyor, kariyeri de ortada.. meira ilk defa defasif orta saha oynamadi, portekiz milli takiminda ve stuttgart'da da sik sik bu bölgeye yerlestirildi. velakin bunlarin disinda on dakika icerisinde yenilen iki gol sonunu hazirladi sampiyonlar liginde.. aykut'un bireysel cabasi da sonuca etki etti. lig maclarinda ve toplamda oynadigi bütün maclarda hucum organizasyonu konusunda eksikligi var takimin.. ama daha transferler yavas yavas geliyor, kaleci ve forvet yeni transfer edildi, sakatliklar ve bunlardan da önemlisi yasaminin geride kalan kismini sizin gibi türkiyede galatasaray ile degil bir baska ülkede bir baska takim ile gecirdi. hani birazcik sacmalamasi dogal gibi..

    yahu martin jol geldi sacmaladi, kimse gikini cikarmadi hamburg'da.. schalke sampiyonlar liginden elendi skibbeden daha da kariyeri olmayan teknik adamiyla.. aragones partizan gibi bir rakip karsisinda ilk yari dört bes yiyordu, antep'e yenildi.. olagandir bunlar.

    galatasaray seyircisi ve yönetim aslinda belirleyici olandir. skibbe veya bir baskasi sandiginiz kadar etki etmiyor arkadasim takima. teknik adamsiz sampiyon oldu bu takim. yönetim ve onun toplamda cizdigi görüntüdür. klinsmann var bayern'de. kimsenin umrunda degil. onun basinda hoeness vardir 30 yildir her gole cocuk gibi sevinen.. basarili olur olmaz gider gitmez.. ama yönetimine olan güven ve bunun sonucu bayern.

    gerets'i gönderdin, sen cok iyi anladin futboldan.. o zaman wolfsburg basinda iken seyrettigimizden "iyi antrenör" diyorduk.. "kariyeri yoktu". simdi fransanin tozunu atiyor.. hagi gitti, nedenini bugun dahi kimse tam bilemiyor. feldkamp bugün elestirilen skibbenin tam da karsitiydi, lige de iyi basladi, forvetleri de ikiledi,ücledi.. öyle ya her sey bundan ibaret.. ne oldu ?

    bu basina ve seyirciye moruinho gelse yemin ediyorum iki dakikasi var.. iki dakika sonra "aslinda tesadüf, sans, kariyeri yok" denilecektir.. mourinho oldugu icin belki bu süre üc dakikadir. bilmiyorsun ki en buyuk zarar ve sorun sensin.. sana uyan, belirli bir program ve sistem dahilinde hareket edemeyen yönetimdir..

    leverkusen skibbe'yi kovdu. akabinde benim yakindan tanidigim greuther fürth'ün basindaki bruno labadia'yi teknik adam olarak takimin basina getirdi. fürth'ün ben canli canli pek cok macini seyretmisimdir. misal o labadia denilen adam leverkusen'e inanilmaz futbol oynatiyor. ama ayni futbolun onda birini gecen sene fürth'e oynatamadi.. bu leverkusen hala skibbe'nin takimidir. izin verin benzerini buraya da oturtacaktir velakin prese ve motivasyona dayali degil organize ataklarin bol oldugu ve gole yönelik bir oyun sistemi icerisinde olacaktir. ki bu is zaman alir.. iki gazla olacak is degildir. bu yüzden bocalama süresi vardir alti hafta. sampiyonlar ligine katilim ve basari hali hazirda yillara dayanilan bir hazirligin ürünüdür. ki aykut'a , ofsayt gole ve on dakikada iki absürd gole onun yapabilecegi cok fazla bir sey yoktu. ama futbolda yenilgi oldugu vakit arkada milyon tane varyasyon vardir yüzde yüz dogru olan.. ama nedense bu varyasyonlari mac oynandiktan sonra cok iyi gören, bilen siz degil de o adamlar teknik adamlardir, hayat iste..

    bugün itibari ile varolan umutsuzlugumun nedeni degildir. skibbe ya da bir baskasi.. mesele faruk süren gibi arkada durabilecek bir yönetim anlayisinin olmamasidir. bu anlayis hagi'de olsaydi simdi cok daha iyi yerlerdeydik..

    izin verin birilerine, bir yili askin basinizda kalsin.. bir yerden baslasin artik bu takim..
  • futbolu ne kadar bildiğimizi ve geçmişimizle yaşamayı bir kez daha gösteren olayın baş kahramanı olmuş teknik direktör.

    bütün bu yorumları okuyunca keşke şu uefa kupası alınmasaydı, keşke hagi şu takımda oynamasaydı, hatta hiç bir şeyi bilmeseydik, hep avrupa kupasındaki takımlara bakıp çocukça hayaller kurabilseydik günün birinde bizde bu kupayı alıcaz diye. bu ülke futbolu ne gördüyse o uefa kupası ile gördü, ne kadar saçmalık varsa hepsini o uefa kupası yüzünden yaşamakta. halk olarak geçmişi çok severiz, övünmeyide. belki de hakkımız bu. ama artık bu işte de ipin ucunu kaçırdık.

    96 sezonunda galatasaray'ın kapısından akdeniz oyunlarında şampiyon olmuş teknik direktör olarak gelmişti sinyor. emrinde hagi'si vardı. kurduğu sistem çok basitti. futbol zekası ile oynayan hagi, arkasında işçi gibi çalışan koşturan bucurler, defansta sigorta bulent yanında kurmay popescu, akıncı olarak kral. harikulade sistem tıkır tıkır işledi. ama ne şartlarda işlediğini nasıl olduğunu hepimiz yine unuttuk. hep biz o 2000 senesine takıldık kaldık. avrupada fırtına gibi estiğimiz seneye, uefa'yı getirdiğimiz seneye. onun öncesinde hikaye şöyleydi: galatasaray gruplarda galibiyet aldığında olay olur, beraberlikte sevinilir, mağlubiyette ne olucak hep alıyoruz zaten denirdi. atılan bir gol bile bu ülkeyi sokağa döküyordu. ama o 2000 4 yılda geldi. ağır ağır sistemi sindirerek geldi. galatasaray takımı 2000 yılında artık şiir gibi futbol oynuyordu. tesadufen değil, çatır çatır alıyordu o kupayı.

    ne yazık ki, sindiremedik o kupayı. hedefte büyüdü tabi. herkes uefada en az yarı final, hatta şampiyonlar ligi bekler oldu. hatırlıyorum road to athens t-shirtlerini. ne güzel hayallere kapılmışız halbuki. bir kere aldık ya kupayı, her sene otomatik favoriyiz zaten.

    sonrasında hagi skandalı başladı. dünyanın en büyük futbolcusu bu ülkeyi çok değiştirdi, ama fazlaca değiştirdi. herkes başarı için illa 10 numara der oldu. alex, delgado, ricardinho, felipe, ortega, yusuf...denenen o kadar tonlarca adam varki. 9 yıl geçti üzerinden hala 10 numara. lincoln şu ülkeye geldiğinde en baştaki adnan, size yeni hagi'yi getirdik diye bağırıyordu. yeni hagi kimse istemiyor ki. hagi bir tane. kimse o olamazki.

    işte skibbe'de bu muhteşem sistemin nefis kurbanı. leverkusen'e kazandırdığı adamlar ve sistemli çalışma ile kolay geçeriz denilen turda bizi 5leyen insanın eline kewell, baros, lincoln, arda verip 1 senede uefayı müzemizde istiyoruz diyoruz. biz ülke olarak ne kadar büyükmüşüz ki, hemen transferlerle bu işi bitirmeye çalışıyoruz. arsene wenger'de arsenal'e geldiğinde "arsene who" diye manşet atılıyordu ingilterede. şimdi kendisine sir ünvanı verilmesi için kanun değişicek neredeyse. nerde kaldı 96-00 arası ruh...ne olursa olsun takıma güvenme, her sonuçta destek olma. galatasaray, chelsea'den 5 yediğinde, hemde ali sami yen'de, terim yine terimdi, keza 17 mayısta da terimdi. 1 senede alamadı imparator uefayı. 4 zorlu senenin ardından aldık o kupayı.

    umarım gittiği yerlerde başarılı olur skibbe. bu sene iyidir kötüdür. tartışması çok büyük. her maçın stadtan izlemiş biri olarak söyliyebilirimki bu kadar güzel kısa pas yapan takım ben uzun süredir görmedim türkiyede. bir sistem oturuyordu galatasaraya. bazı kesimler dayanamadı bu işe. herşeyi hemen isteyen bir karakterimiz olduğu için yeterli değildi değişim. lincoln adam gibi oynamaya başladığında skibbe omuzlardaydı. benfica maçını gs değil, skibbe kazandı. hiç bir uefa grubunu bu kadar rahat izlemedik uzun süredir. birşeyler oluyordu bu takımda ve bu gözle görülüyordu. ama tepedeki yöneticiler her kötü sonuçta bir teknik direktörün kuyusunu kazarsa sonuç kaçınılmaz oluyor.

    sonra euro2008'de löwü görünce, yüzümüze mahçup bir gülümseme düşüyor. vay be diyoruz...vay be galatasaray...sendemi bu kadar çabuk teknik direktör harcayacak kulüp olucaktın. güle güle skibbe. 2016'da belki karşılaşırız.
  • '' galatasaray yönetimi uluslararası isimlerle çalışırak, iyi isimler transfer ederek ‘uluslararası’ olmaya çalışıyor. ama bu formülün tutmasına olanak yok. aslında eksik olan eğitim. futbolcular iyi yetişmiş. ama uluslarası olmak için eğitilmemiş. gelen yabancılarla arada fark doğuyor. birey olarak hareket etmiyorlar. herşeyden önce yabancı dil bilmiyorlar. almanya’da yetişmiş bir türk oyuncudan bile mantalite ve bakış açısı olarak eksik olduklarını görüyorlar. çünkü onlar almanca ve ingilizce konuşarak geliyor. bu eksikliği bilmek, fark etmek onları üzüyor. kendilerini avrupa’da eğitim almış veya yabancı futbolcularla kıyasladıkları zaman geriden geldiklerini görüyorlar. bunu bilmek onları üzüyor. aslında çok çabalıyorlar. yetenekliler. ama dediğim gibi ‘uluslarası olmak’ eğitim gerektirir. lafta kalmamalı. mesela meira kendi kalitesini gösteremedi. çünkü burada mutlu olamadı. onunla konuştuğum zaman portekizce, almanca, ingilizce, italyanca konuşabildiğini türkçe için de çok zor olmasına rağmen çabaladığını söylüyordu. ama galatasaray defansında kimse bu dillere hakim olmadığı için, solunda servet, sağında sabri, önünde topal, defansı toplaması mümkün olmadı hiçbir zaman... bu konuda yönetim onları önemsemiyor. futbolcularına bu manada sahip çıkmıyor. ''

    demiş adamdır. helal olsundur.
  • olimpiakos ve benfica maçlarında bize seneler sonra avrupa arenasında ayağa oynayan, topu yere indiren, toplu halde topun arkasına geçen mükemmel bir galatasaray izletmiş teknik adam.

    trabzonspor, gaziantepspor, olimpiakos ve benfica gibi son dönemde karşılaştığı en ciddi sınavlardan sınavlarından yüzünün akıyla çıkarken helal olsun demek çekici gelmiyor tabii. takımın sene başından beri kaydettiği aşamayı görmek istemiyorsan görmezsin de. yenilirsek sallamak daha hoş. "galatasaray'ı küçük takım sanıyor", "işi bilmiyor" gibi kainatın en boş argümanlarını sıralamak haz falan veriyor da olabilir, bilmeiyorum. yanlız "koyyim avrupa'ya, ben fenerbahçe'yi yenmek istiyorum" diyorsan gitsin, defolsun istiyorsan fatih terim de o 4'ü yemişti ama sonraki 4 sene içinde neler oldu onu da hatırla.

    ama yok, her yenilgiden sonra acıyı bir şeylerden çıkarmak lazım ya, skibbe alman değil hint kumaşı.
hesabın var mı? giriş yap