• provokatif bir saftirik. asi gençlerin popülerlikten çatladığı bir dönemin dışlananı olmasının yıllar sonra öcünü alıyor gibi yazıyor. abartı yok, (ne bende ne onda) hayvanlar alemine sokulmaya çalışan insan kılığında bir ajan. tüm dünya, örneğin, sömürü üzerine kurulu bir sistemin tuzağına düştüğümüz noktasında hemfikir olsa ve houellebecq de buna katılsa, işte o anda, o fikirde artık yeni ve insancıl olmayan bir yön belirmeye başlıyor. duysa hoşuna gideceğinden eminim: felaket tellalı desen iltifat sayılacak bu tipsiz, maskelemenin de ağa babası, korkulu rüyalarımızın gizli formülü; sırtı yere gelmez.

    az bilmiş edalı en çok bilmiş, kendini severek okutmanın hinliklerini bilecek kadar dürüst bir yalancı ve anlayışsız bir edebiyat kumkuması.
  • bir de albümü vardır parlofonik vokalleri ve tabi ki lirikleri ile şekillendirdiği. şarkıları (mesela; playa bianca, crépuscule) fazlasıyla serge gainsbourg'un son döneminden etkilenmişken, sahne şovu les idees de nietzsche sur la musique (nietzsche'nin müzik üzerine düşünceleri) adlı kitapta buyrulduğu gibi vahşi, insanın güdülerini harekete geçiren dinleyiciyi medeniyetten uzaklaştırarak ona ilk-insan hallerini giydiren arkaik bir şovdur (bkz: mayıs 2000, paris konseri) (evet klişeler diyarında boğulmamış ham bir the doors performansını da andırabilir bu haliyle).

    houellebecq'in ürettiklerinde heyecan verici olan bunların halihazırda kendini kapitalizmden bir şekilde soyutlamış, soyutladığı yerde de kapitalizmi yıktığı yanılgısında olan birisi tarafından değil, sabah 9 akşam 5 mesaisinin yavanlığını sindire sindire çalışmış, kulağına 12 tane piercing saçına yeşil bir boya sürerek kendini ayrıştıramamış, neredeyse cinsel arzuları sayesinde hayatta kalan birisi tarafından yazılmış olması. sahnede cılız, çirkin, bir gün intihar edeceği aşikar, sıradan görünümlü bir adam var ve o adamın hayal gücü, mutsuzluğu ve cinsel arzuları birden bambaşka bir anlam dünyası yaratmasını zorunlu kılıyor. o bu dünyayı ifade ettikçe modern dünya'nın kanıksanmış saçmalıkları işlevini kaybediyor. insan ruhunun son çığlıkları?

    ve bir de şu var ki, söylediklerinin pek çoğuna zerre kadar inanmadığı açık houellebecq'in. zaten kendisini fikir beyan ettiği bir çok konuda da (ibrahimi dinler, seks turizmi, vs.) bir kanaat önderi olarak ortaya koymuyor. onun derdi belki de ortaya sunarken ciddi olduğu tek görüş olan depresyonizmin zeminini tahlil ederken çalışacak psikanalistlere iyice malzeme vermek ve onu terk edip giden annesini elinden geldiği kadar üzebilmek (belki de onu aslında sevdiğini itiraf edebilmek). dolayısıyla benim gibi, ortaya sunduğu kimi görüşlerin ciddiyetle ifade edildiğini görse ifade sahibini bir kaşık suda boğabilecek birine bile rahatlıkla okutabiliyor kendisini. söyledikleri ile düşündükleri arasında değil, düşündükleri ile yaptıkları arasında koşutluk bulunan birinin uyumu var houllebecq'de.

    batı kültürü, modernizmin güzel ütopyaları belki de gerçekten ölüyor artık. o koca mersin ağaçlarının gövdesi bugün artık kurtlu, çürümüş, ve devrilmek üzere. houellebecq ölmekte olan bu ağacın yapraklarındaki acıyı dindiren hışırtı, ölen gövdenin gölgesinde büyüyen yabani bir çiçek.

    belki de ölmeden önce son bir kuğu şarkısı yazıp öyle ölecek.
  • "insan her zaman, demişti houllebecq romancılığını anlatırken, notlar alabilir, tümcelerini arka arkaya getirmeyi deneyebilir; ama roman yazmaya başlamak için, tüm bunların yoğunlaşmasını, söz götürmez bir duruma gelmesini beklemek, gerçek bir gereksinim çekirdeğinin ortaya çıkmasını beklemek gerekir. insan asla bir kitap yazmaya kendi kendine karar veremez, diye eklemişti; ona göre, bir kitap sertleşen beton bir blok gibiydi ve yazarın hareket olanağı orada olmakla, can sıkıcı bir kıpırtısızlık içinde, sürecin kendiliğinden başlamasını beklemekle kısıtlıydı."
    (harita ve topraklar-m. houllebecq)
  • "(...) writing is like cultivating parasites in your brain (...)":
    yazmak beyninizde parazit yetiştirmek gibidir.
  • "the possibility of an island" (bkz: la possibilité d'une ile) isimli kitabinda herhangi bir yansimanin ve yarataciligin fiziksel -ve kanimca guncel uzantisi olarak ekonomik- guvence yoksunlugunda yaratilamadigini soyleyerek, cahil, aptal, yeteneksiz, dusunmeyen insan gibi siniflandirmalarimizin altinda yatan sosyal dinamikleri resmetmis ilginc yazar. gercekciligi varoluscu cigligiyla birlestiren bir edebiyatci oldugu icin akademiyi tercih etmemis oldugunu dusunuyorum. zira ince bir cizgide yuruyor. hikayeleri aslinda yapmak istedigi gercekci analizlere uygun bir ortam saglamak uzere akiyor.
    kanimca bircok sosyal bilimciden daha degerli gozlemler ve hatta veriler sunuyor. malum, metodik katilasma teorik ilerlememizin onunde kocaman bir engel gibi duruyor cogu zaman. edebiyat bu engeli yok sayabiliyor.
  • son romanı la possibilité d'une ile'de, klonlama yöntemiyle sonsuza kadar yenilenen insanların, 2000 yıl sonrasından bugüne bakışını ortaya koyan, fransız edebiyatının yaramaz çocuğu.

    "soru hosunuza gitmediginde hicbir zaman yalan soylemekte tereddut edilmemeli, birazcik agziniza ne geliyorsa soylenmeli." cumlesinin tuhaf sahibi.
  • kafası çalışıyor.

    ''however, the causality ı propose, which does justice to the totality of the houllebecquian worldview, is one in which materialism – conceived of as a generalized belief in matter, which in its political manifestations contributes to the rise of ideologies as diverse as communism, fascism, and liberalism – represents the true menace to human relationships and sexuality in houellebecq’s novels. from this point of view, the gradual erosion of the theological conception of the human being, which began with the scientific revolution and reached its apex in the twentieth century, has given rise to a social order in which the value of human life is restricted to the parameters of economic exchange – that is, the human being is understood in essentially economic terms. one’s attractiveness and even lovability are determined by indisputable criteria of market value, as if the human being were no different, in principle, from any other consumer product. the economic reduction of human value is fed by the materialism of modern science, which dismisses the possibility of free will and reduces the human being to a haphazard, fleeting collection of elementary particles. humanism, which attempts to assign people rights in the absence of a deity capable of legitimating the moral order, does not stand a chance in these conditions.''
  • extension du domaine de la lutte kapitalist sistemin insanları nasıl yabancılaştırdığına dair güzel bir kitaptır. houellebecq!in aklından geçmiş midir bilinmez ama romanın başarılı friedmann eleştirisi olduğu aşikar.
    (bkz: kuşatılmış yaşamlar)
  • "yaşam bazen bir şans verir; ama insan onu yakalayabilmek için fazla ödlek ya da fazla kararsız olmayagörsün yaşam dizginleri yeniden eline alıverir; bir şeyler yapmak ve olası bir mutluluğa erişmek için bir süre vardır, o süre birkaç gün, kimi zaman birkaç hafta, hatta birkaç ay olabilir; ama o şans yalnızca bir kez ortaya çıkar, sonradan onu bir kez daha yakalamak olanaksızdır; coşkunluğa, inanca ve bağlılığa yer yoktur artık, geriye yumuşak bir boyun eğiş, karşılıklı ve üzüntülü bir acıma duygusu, yararsız olduğu kadar doğru da olan, "bir şeyler olabilirdi ama biz o armağanı hak etmedik" düşüncesi kalır." (michel houellebecq)
  • "bir insanı tanımlayan şey nedir? durumunu öğrenmek istediğimizde, bir insana ilk olarak ne sorarız? bazı toplumlarda, önce evli, çocuklu olup olmadığı sorulur; bizim toplumlarımızdaysa öncelikle meslek sorulur. batı insanını her şeyden önce tanımlayan şey üretim sürecindeki yeridir; yoksa üremeyle ilgili durumu değil."
    (michel houellebecq)
hesabın var mı? giriş yap