• bölümler ilerledikçe hayvan gibi acımasız yaratıkları tepeleyerek ulaştığımız o enfes sandukalardan, o harika "iiiyyggrrç" sesiyle açılan vernikli cratelerden karşıma çıkan itemlar için bile delisi, iti köpeği olmamı gerektirmiş bir oyundu.
    ek olarak tarihim boyunca "hayatım sana puf böreği yaptım" diyen bir sevgiliye ilk defa "siktirtme puf böreğini" dozunda bir yanıt verdirtmiş, sonra da bütün bir gece boyunca "yavrum ben sana der miyim öyle şey, castle darkmoordaki beholderlarla konuşuyordum ben"lerle dolu bir seans yaşatmıştır.
    oyunu açıp göstermiştim bile "bak benzemiyo mu beholderlar puf böreğine" diyerek.

    "ffrk...benziyo" demişti salak hahaha
  • elma ile armutu karşılaştırmaktan beter olacak ama, angry birds'ü yapan adamlar, bu oyunu yapan adamlardan 150-200 kat daha fazla para kazandılar.

    daggerfall'u yapan, x-com'u yapan, master of orion'u yapan, fallout 1'i yapan arkadaşlar şu an bir meyhanede su bardağından şarap içiyor olmalılar bence...
  • şu an müziklerini dinlemekteyim.
    ne garip,
    tam da şu an new sorpigal'dayım.

    kasabada gülümseyen insanlar
    bir de ben,
    ve arkadaşlarım.
    karşıda bir han var.
    içerden çok garip sesler geliyor.
    ama korkmuyoruz.
    kulağımızdaki müzik bize huzur veriyor.
    kendimize güveniyoruz.
    hadi içeri girelim.

    ne garip.
    tam da şu an new sorpigal’dayım.
  • neredeyse üç senedir çesitli araliklarla özleme bogulup kurmaya yeltendigim, xp uyumsuzlugu nedeniyle hep basarisiz oldugum ve bu nedenle kendi kendime "bir gün...bir gün" diye sessiz yeminler ettigim bir mükemmel oyundur.

    gecelerin en kutlusu dün gece, sevgili gerrain'in beni bir anda gaza getirmesi, telefondan new sorpigal ezgilerini dinletmesi sonucu olanca umutsuzlugumla yine forumlar, yine google'lar eskittigim bir arayis iken, ansizin

    http://home.mchsi.com/~andy4590/mm6x.zip

    büyüsünü bulmamla çalistirmaya muvaffak oldugum, aklimi basimdan almis dünya güzelidir. exe dosyasini oyun directory'sine yapistirinca siz de cd ile oynayabileceksiniz!

    simdi geziyorum; paladin, cleric, sorcerer, sorcerer partimle, rahvan tempo rahaat rahat.
    -greetings and salutaions...(and manifatura...and trallal lal laa trall lal laa) gibi sevinç eklentileri yapiyorum zihnimden.

    elle gelen edit dügün bayram: ben de az salak degilmisim. windows içinden..hh...halledilebi....alt dudagim titriyor...
  • eli öpülesi oyunlardan.. ara sıra çıkarıyorum cd yi music tracklerini bile dinliyorum. yok böyle bişi.
  • nice oyun oynadım, nice görsel efekten dolayı götüm başım düştü, yine de ilk çıktığında bu oyunun bana verdiği acemi hissi hiçbiri vermedi.

    tabii acemi bilgisayar oyuncusu olduğumuz için oyuna paldır küldür başlar, kör topal ilerler, bir süre sonra zorluk abardıkça ve sistemi adam gibi anlayamadıkça hikayede ilerleyemezdik. sonuç olarak periyodik bir şekilde yeniden parti kurar, yeniden hikayeye başlardık.

    new sorpigal denen, bir yanı goblin'lerle, bir yanı da mage'lerle dolu ufak bir kasabada maceraya başlardık. elimizdeki mektubu handaki (adını hatırlamadığım) bir elemana götürürdük, ona falagar'dan bahsederdik. bir nevi "abi biz hevesli gençleriz, bize bir şey söyle onu yapalım" derdik. o da bize castle ironfist'e gidin derdi. tabii o zaman genciz, hiç düşünmezdik bir sonrasını. direkt ilk kervanla ironfist'e giderdik ancak orası bela yerdi. archer lizard'lar, bitmeyen baa'lar arasında görevleri yapmaya çalışırken aslında oyunun öyle tık tık adım adım ilerlemediğini görürdük. nitekim might and magic 6'yı bence en sevdiren yönü skill point yükleme ve skillerini geliştirme sistemiydi. hırs yapardık resmen "ulan merchant 4 olsun da expert olayım" diye.

    o dönemki frp oyunlarına önemli referans olması da oyunu bu kadar sevdiren etmenlerden biridir tabii.

    bir de ek olarak, oyunun hikayesi oldukça detaylıydı. görevlerde lord'ların dediklerini okumak ve alakasız görevlerde ya da köylülerde ana hikayeyi besleyen şeylerle karşılaşmak zevkliydi.
  • evet, bir 'nostalji' shower büyüsü alıyoruz...

    sene 1998. annenin ameliyat olması nedeniyle birkaç günlüğüne istanbulda oturan kuzenin evine kalmaya gidilir. hedefte sapıklar gibi bilgisayar oynamak vardır, zira bu iki pötürcük o muhteşem yaşların verdiği avarellikle deli gibi oyun oynamaktan inanılmaz zevk almaktadırlar.

    lakin kuzenin evi hayatımın geri kalanına yön verecek bir portal'a açılmaktadır adeta. o gün orada bir kitaba, ayrıca bir oyuna rastlanır. kitabın adı yüzüklerin efendisi'dir. oyun ise might and magic vi.

    orada kalınan sürece sapıklar gibi oynanır oyun. istanbuldan dönülür, oyun hemen temin edilir ve evde oynanmaya devam edilir. günde azami 12 saat oynanır. günler haftalara, haftalar ise aylara dönüşür. koca bir yaz might and magic'in başında geçirilir. yemek ye, tuvalete git, uyu, might and magic vi oyna. aile unutulur, arkadaşlarla ilişkiler kesilir. oyun kampına girdikten iki üç hafta sonra bakkala giderken tesadüfen görülen arkadaşlardan "oğlum biz seni tatile gitti biliyorduk" diye dumur tepkiler alınır. aile ciddi ciddi endişelenmeye başlar. ama o anlatılmaz binding büyüsünü kimse bozamaz. oyun karşısında salyalarım akmaktadır ve evet, hayat hiç bu kadar güzel olmamıştır. şu an bile bu derece asosyal bir hayata imrenirim mm6 tarzı bir oyun gelse. ama gelmez, gelemez.

    anlatılmaz.

    gameshowdaki hayvani inceleme (muhammed mi yapmıştı, hatırlayamıyorum) okunur, bellenir, ezberlenir, sayfalar yırtılıp klavye kenarına rehber niyetine iliştirilir; levelda sinan akkol'un incelemesindeki coşkulu övgüler tekrar tekrar okunup gururla sırıtılır. ve tabiki, gameshow incelemesi level'ınkine 853 basmaktadır...

    koca bir yaz bu oyuna seve seve kurban edilir. akabinde yüzüklerin efendisi okunur ki o başka bir platforma aittir ve ah, insanın bu platformdan inmesi pek kolay değildir. yaz gider, kış girer, oyun hala deliler gibi oynanmaktadır ve hala bitmemiştir. kuzene telefonda partimin başına gelenler saatlerce anlatılır, kafa sikilir.

    bu oyunun adını duyunca hem gözlerim yaşarır hem de yüzümde pis bir sırıtma oluşur. aşığım ulen oyuna, dağılın şimdi!
  • soundtrackleri guzelde oyunun savas sahneleri okculuk turnuvasi gibi. 4 ay ugrastim bitirdim. hemen uninstall edip sattim. 7.cisinide almadim. kotuydu.

    yıllar sonra gelen edit : evet yıllar sonra pişmanım sattığıma...

    daha da uzun yıllar sonra gelen edit (23.07.2007): sonunda emuleden tekrar indirdiğim ve çince versiyonunu indirdiğime inanamadığım oyun.

    10 yıl sonra gelen edit(5.1.2010): rapidshare vasıtası ile tekrardan ingilizce versiyonuna kavuştuğum. zamansızlık dolayısıyla tekrar bitiremediğim (fallout 3mü yoksa m&m 6'mı diye sorsalar fallout 3 diyor olmamında etkisi var tabi). rpg dünyasında çığır açan (hem pozitif hem negatif yönde) oyun. amma bok atmışım oyuna hayret ettim kendime. o değil miydi seni 4 ay eğlendiren?

    neredeyse 19 yıl sonra gelen edit: güzel oyundu be. artık böyle yapmıyorlar. çerez gibi oldu rpg'ler. gog'dan satın alıp yeniden başladım. hemde tüm seriyi aldım ya bi de.

    20 yıl sonra gelen edit: yıl olmuş 2020, 6'ya bir daha başladım. sonra hani o yıllarca ne işe yaradığı belli olmayan ama silmeye kıyamadığın yedekler olur ya, onların arasında oyunu bitirince harddiske kaydettiği bitirme belgesi gibi resmi buldum. bir an sonunu hatırladım ve 6'yı silip 7. oyuna başladım. şimdilerde assassins creed odyssey ile paralel gidiyor.
  • bir bu, bir de baldur's gate 2. 10 seneden fazladır bir ya da 2 yılda bir ikisini açıp, bitirme günleri yaparım. ikisinin de vakti geldi.
  • yıllardır oynamama rağmen her oynayışımda bana aynı heyacanı yaşatan sayılı oyunlardan biri. çünkü her başlangıçta yeni bir keşfe çıkıyorsunuz ve oyunda saklı olanlar, kurcalanması gerekenler var. oyundaki q adlı yaratık da bunlardan biri.

    --- spoiler ---

    gündüz saatlerinde blackshire'da uçarak meteor shower ve kılıçlarımla kurt öldürürken, şehrin ortasındaki küçük adacığa uçtum. o adacıkta uçan, kötü air elementallar vardı ve bunlarla dövüşmek çok sinir bozucuydu**. her neyse, orada* içi medusa dolu bir bina vardı. orada yapmam gereken bir görev vardı. şehirdeki bir kadının kocasını medusalar kaçırmış, onu kurtaracaktım. zorunlu bir görev değildi ama baktım kadın çok üzgün, gidip kurtarayım dedim. hem içerideki medusalarla savaştıktan sonra alacağım ödüller, o güzelim sandıklar geldi birden aklıma. girdim içeriye. ordumdakiler yeterince güçlü oldukları için ve stone to flesh büyüsünü de kullanmayı bildikleri için zorlanmadan öldürdüm medusaları. içeride zavallı npcler de vardı. hayır sinirimi bozan medusa öldürürken iki de bir araya karışıp yanlışlıkla onları da öldürmeme sebep olmaları ve akabinde load game yapıp durmamdı. sonra bir baktım bir gold dragon. dedim, ben yandım. uzun çabalar sonucu onu da öldürdüm. dragon un olduğu yerdeki kapıyı açtım. koridordaki ve yan odalardaki medusaları da öldürdükten sonra koridorun sonundaki odaya geldim. ceset toplarken doğal olarak elim space bar tuşundaydı ve ne göreyim bir kapı açıldı. farkında olmadan duvara dokunmuşum. hemen save ettim. içeri girdim, şişko patates bir adam vardı içeride. iki tane de sandık. oyunda böyle bir tip ilk kez karşıma çıktı. baktım büyü falan yapıyor, hemen ben de savunmaya geçtim. adama vuruyorum, vuruyorum ölmüyor. amma yüksek hit puanı vardı öyle. kriegspire'daki kırmızı donlu minatourların da yaptığı dark magic büyüsü finger of death yapıyordu sürekli "die! die!" sesleri eşliğinde. save ede ede öldürdüm bunu. cesedinden "horn" çıktı. dedim bu benim ne işime yarar. sonra keşfettim. mm7 ve mm8 oyunlarında olup bu oyunda olmayan identy monster adlı bir beceri var. düşmanlarınızın veya npclerin muhtelif özelliklerini görmenizi sağlıyor. hit puanları, spell puanları, hangi büyüleri kullanabildikleri, neye karşı dirençli olduklarına kadar. bu oyunda ise öyle bir beceri yok ama bu horn sayesinde düşmanlarınızın ve diğer oyuncuların hit puanını görebiliyorsunuz. elalemin hit puanını öğrenmek için mi öldürdüm ben bu q şişkosunu mu diyorsunuz? odadan aldığım ödül yalnızca bundan mı ibaret diye düşünüyosunuz? tabii ki hayır diye bir cevap veriyorum. iki tane de sandık olduğundan bahsetmiştim. disarm trapde master olan adamım bu becerisine rağmen sandığı açarken ordudaki herkes yaralandı. kısacası bu sandıklar disarm misarm dinlemiyor. neyse içindekilere geleyim ben. onu da siz bulun, görün artık canım. odayı ve q'yu bulduktan sonra işiniz kolay zaten.

    --- spoiler ---

    ayrıca müziğin oyundaki yerine verilebilecek en güzel örnektir bu oyun. atmosferle çok uyumlu olan harika müzikleri var. sadece oyun esnasında dinlenecek müzikler değil bunlar. her vakit dinlenebilecek harika müziklerdir bunlar. özellikle free haven, white cap ve sweet water'daki müziklerin tadından yenmez.
hesabın var mı? giriş yap