• herkes fikrini beyan edebiliyo mu hocam?
    evet!
    tamam başlıyorum

    migros, sanal linççilerin bile elinin uzanamayacağı, gözünün göremeyeceği yerde bir anadolu grubu şirketi. siz farkında bile değilsiniz sanal solcular ama migros, içtiğiniz rakıdan votkadan, prosciutto var mı acabaa diye pizzanızın üstünde görmediğiniz zaman kriz geçirdiğiniz domuz ürünlerine kadar marketlerinde satabilecek taşaklılıkta bir yapıdır. içinde çalışan bazılarının bile reyonunda malında gözü kalan, elini uzatmaya kalktığında onları insan gibi uyaran şirkettir migros. bunu nerden biliyorum? birebir çalışıyorum migrosla. birebir. bu tersten kelepçelediler hadisesini çıkaran yandaş basının ellerinden ayaklarından öperim; ne kadar troll solcu, sözde demokrat sanal linççi varsa hepsini her seferinde oltaya getirebilmek büyük başarı. nerde bi faşist, kafatasçı, yobaz perişanlık varsa, 1 -yazıyla bir- gün sonra unutan umursamayan tüm dallamaları, hayat koşullarımız değişmesin, hayatımız bu yobaz tayfa tarafından karartılmasın diye uğraşan ne kadar yapı varsa, onların üzerine ustalıkla salabiliyorlar. devam edin anam siz devam edin. iki gün sonra mahallenizdeki migros bim olmaz. ama senin bırak migrosu, bimden bişey alacak gücün kalmadığında anadolu grubu askıda bilmemneyi çıkardığında ıkına sıkına gider oradan alırsın askıda pervasızlığını. ulan hiç de utanmanız yok ha! migros boykotmuş! ne işin aslını araştırırsınız, ne de bu herifleri niye tuttular böyle yaka paça diye sormak aklınıza gelir.

    migros çöpten meyve sebze alan çalışanını işten atmış diye haber çıktı ilk bu kelepçeleme hadisesinden önce. meselenin aslını bilen var mı? yok! anlatayım.; çöpten migrosun attığı çürük meyve sebzeyi ayıklayıp evine götürdüğünü ve bu yüzden şirket tarafından işten kovulduğunu söyleyen işçi bir temizlik işçisi. meyve sebze reyonundaki çürük mal ayıklama işini de yapıyor aynı zamanda. ayıklama işlemi esnasında ilk günden itibaren, bakın burası önemli, bu işlemi ilk yaptığı günden itibaren, çöpe gidecek çürük malın arasına sağlam meyve sebze atmaya başlıyor ki çıkışta çöpten alabilsin. şimdi aklınıza bir konteynerdan parça parça tek tek çürük meyve toplayan biri geliyor değil mi? gelmesin. bizzat kendi elleriye çürük ve sağlam meyve sebzeyi aynı poşete poşetliyor, ağzını bağlıyor ve akşam iş çıkış saatinden 15 dakika önce konteynera ulaşabileceği en rahat şekilde koyuyor. şirket bu duruma iki ay sonra uyanıyor, kamera kontrolleri vs baya bir sürüyor ve işçiye ilk ihtarı mağaza müdürüyle veriyorlar. yani zaten adam o ilk uyarıya kadar geçen sürede, merterdeki bir migros dükkanından her gün, her allahın günü bedava meyve sebzeyi evine götürmüş. en çok attığı sağlam ürün ne peki? sıkı durun! avokado, muz, üç haftada bir mağazaya gelen ejder meyvesi. ejder meyvesi tanıdık geldi mi bir yerden ballarım? güzel. adam bu ilk uyarıya rağmen durmuyor devam ediyor. sadece uyarıyı aldığı hafta çöpe gitmediği tespit ediliyor. bir hafta sonra tekrar başlıyor ve mağaza müdürü iki defa konuşuyor, yapma diye. bu arada çalışan işçi, migros ya da anadolu grubunun bordrolusu değil, taşeron firmanın işçisi. yani istense hemen gönderilebilir, gönderilmiyor. hatta bu meyve sebze ayıklaması meselesinden dolayı mağaza içindeki diğer çalışanlarla da sorun yaşamış defalarca. ayıklama işlemine tekrar başladıktan 1 ay sonra ikinci uyarı geliyor adama ama ardı kesilmiyor bu durumun ve üçüncü uyarıyla işine son veriliyor. sağlam malı bilerek çöp torbasına koyduğu kamera kaydıyla tespit edildiği işçiye tebliğ ediliyor ve işine son veriliyor, bunu da bağlı bulunduğu taşeron firma yapıyor. sonra bu adamın yazdığı savunma, dilekçe adı neyse işte basına servis ediliyor, o da nasıl oldu, anlayın artık. yani tüm bu migros boykot meselesi bununla başladı. tüm sazanlar da atladı olayın üstüne.

    bak arkadaşım, iki gün sonra sen migros boykot diye yardırdığını unutup, makrodan elinde domuz pastırmasıyla çıkarken o domuz pastırmayı dürüm yapıp sana yedirecek kişinin o boykot için orda toplanan adam olmayacağının garantisi yok! bak makrodan alışveriş yaptığın için değil, o yaşam tarzını yitirme diye uğraşan migrostan makrodan aldığın ürün kendi inancına uymuyor diye yapabilir sadece bunu. sen farkında olmadan işçinin yanında duruyorum zannederken sermaye düşmanlığı yapıyor hatta yaptırılıyor olabilirsin. biraz daha dikkat et, edin, edelim...

    bir de şu şarkıcı, oyuncu tayfanın migros boykot paylaşımlarını allah aşkına kaale almayın. tamam ulan tamam, herkesinkini kaale alın ama bu tayfanınkini allah aşkına almayın. %90ı eline ilk para geçtiğinde soluğu makroda alıyor, migrosta bile değil. sponsorluk aradığında elinde dosyasıyla anadolu grubuna koşuyor.
  • 2021 yılbaşı için 2 adet paket yapmış. tam bir hesaplayan adamlardan olduğum için üşenmedim hesapladım. öncelikle paketleri tanıyalım;
    99,00 tl lik fiyatı ile yılbaşı klasik kutu
    154,90 tl lik fiyatı ile yılbaşı butik ahşap kasa

    klasik kutunun içerisinde 23 kalem ürün bulunmakta. hepsini ayrı şekilde almak istersek 167,85 tl tutar.
    ahşap kasanın içerisinde 29 kalem ürün bulunmakta. hepsini ayrı şekilde almak istersek 273,85 tl tutar.
    ikisinde de ortak olarak 8 kalem ürün bulunmakta. hepsini ayrı şekilde almak istersek 61,45 tl tutar.

    klasik kutuda bulunup ahşap kasada bulunmayan 15 kalem ürünü ayrı şekilde almak istersek 106,40 tl tutmaktadır.
    aynı şekilde ahşap kasada bulunup klasik kutuda bulunmayan 21 kalem ürünü ayrı şekilde almak istersek 203,40 tl tutmaktadır.
    eşsiz ürünler arasında 97,00 tl fiyat farkı çıkıyor.

    klasik kutu 167,85 tl'den 99,00 tl'ye gelmiş oluyor. 68,85 tl yani %59 indirim.
    ahşap kasa 273,85 tl'den 154,90 tl'ye gelmiş oluyor. 118,95 tl yani %56,5 indirim.

    iki paket arasında 55,90 tl fiyat farkı var. eşsiz ürün adeti olarak fazla olması ve eşsiz ürünler arasındaki farkın 97,00 tl olmasından dolayı ahşap kasa paketi daha cazip.

    versusun kazananı yılbaşı butik ahşap kasa oluyor.

    karşılaştırmanın exceli

    not: sanki migrostan reklam almışım gibi oldu entry. ama öyle bir şey yok *. eşimle hangisini alalım diye düşünürken dur ben şunun bir excelini yapayım dedim. (bkz: her şeyi excelde yapan adam) tam exceli kaydetmeden çıkacakken ekşi sözlüğe yaz istersen belki senin gibi incelemek isteyen olur dedi. kutsal bilgi kaynağına kısa süreliğine etkili olacak şekilde bir damla da ben atayım istedim.

    not2: bütün fiyatlar migros sanal marketten alınmıştır. bu liste 10.12.2021 yılında hazırlanmıştır. seneye bu vakitler yeni paketlerle karşılaştırmak için de referans olmuş olsun.

    debedit: balım seni çok ama çok seviyorum.
  • türkiye'nin birçok şehrinde faaliyet gösteren büyük market zinciri.

    anneler günü'nde anneme bu karantina günlerinde farklılık olsun diye hazır sebze yetiştirme kitlerinden aldım iki paket. biri dereotu, biri domates. dereotunu hazırladık, koyduk uygun bir köşeye. domatese gelince ambalajlı tohum paketi boş çıktı.

    fişleri atmıştım. annemin hararetini almak, hevesini kursağında bırakmamak adına tüm zorlamalarıyla karşılaştığım bu durumu, twitter hesaplarına yazdım. sıfır beklenti, sıfır umut. maksat anne gönlü almak (fişi de kendisi çöpe attı bu arada).

    hemen otomatik cevap geldi, dm'den telefon numarası talep ettiler, ben de ilettim kendilerine.

    o günden bugüne belki 5 kere aranmışımdır müşteri hizmetleri tarafından. en son bir hanımefendi aradı. alışveriş yaptığım şubedeki çalışan arkadaşlara durumu ilettiğini, müsait bir zamanda uğrayıp sözkonusu ürünün yenisini alabileceğimi, dilersem iadesini alabileceğimi iletti. az önce başka bir ihtiyaç için gittim ve olayı da kasiyer görevlisi arkadaşa ilettim. haberdardı ve hemen yenisini alabileceğimi, dilersem de iade alabileceğimi söyledi. aldım yeni kiti ve hala şaşkınım. çok teşekkürler.

    müşteri hizmetleri noktasında böyle bir aksiyon gösteren şirket ve markalar şahsen müşteri sadakati olarak adlandırılan hedefi 12'den vuruyorlar. tekrardan teşekkürler.
  • migros’la aramda garip şeyler oluyor şu sıralar. mesela dün son müşteriydim. son müşteri olmayı çok seviyorum. herkesin gerçek halini görüyosun. işte o saat, o sahte ve kurgusal kurumsallık seviyesinin en düşük olduğu saat. ‘persona’ları delik deşik olmuş personeller, sanki, sürekli komut gönderen profesörlerini dinlemeyen robotlar gibi, herkes aslı neyse o gibi.

    kasaya geldim. elimde bahçıvan’ın yeni çıkardığı küp kaşar peynirler var. kahvaltıda yemeye başladım, çok güzeller. kasadaki kız bi anda “birayla iyi gidiyo ya” dedi..”he?” dedim..”birayla iyi gidiyo ya bunlar” dedi. kaşarlarımdan bahsediyo. küp kaşarlarım birayla iyi gidiyormuş. “şarapla iyi gidiyo olmasın?” dedim..”yok” dedi..birada ısrar etti. tam arkamda ise elinde şarabı, bi beyamca var. boğuk sesiyle “çocoğk doğru söylüyoğğ” dedi beni işaret ederek, “şağrağpla gider oooğğ”. sonundaki iki yumuşak g çok önemli. ben de kız üzülmesin diye “birayla da tuzlu fıstık iyi gidiyo galiba” dedim. kız da “yaaaaaaaaaaaaa o zaaaaatennnnnnn efsanee yaaaaaağğğğğğğğğ” diye cevap verdi. sonra arkamdaki beyamca yozgat’tan bilmemne getiriyormuş, rakının yanında açacakmışsın, üzerine az limon sıkacakmışsın bişeyler bişeyler..bi gereksiz muhabbete girdi, ağzına s.çtı ortamın. 3 dakika içerisinde nasıl bir yere dönüştürmüştük kurumsal migros’u ve nasıl kaçacaktım buradan bilemiyordum. sonra aklıma tayyip geldi. amca dedim, sen o şarabı hemen geçir, saat 10’u geçecek birazdan..o yine “çocuğk doğruğ söylüyoğğ” dedi ve böylece yozgat’tan istanbul’a, tayyip hava yolları ile, aktarmasız, hızlı bir şekilde geldik.

    migros’la aramda farklı bir elektrik var benim. mesela dün de bi cafeye gittim bişeyler söyledim, bi baktım 3-4 ay önce migros’taki şarküteri bölümünde çalışan kız. epeydir görmüyordum, ben onu tanıdım. o da beni tanımış olacak, “beni tanıdınız mı?” dedi. tabii nasılsın falan dedim..”senin lensin yok bugün galiba?” dedim. öyle deyince, sanki ben ona çok dikkat ediyomuşum gibi salak bişey demiş oldum aslında. sanki ona aşıkmışım gibi ne öyle? halbuki abuk subuk, gereksiz, anlamsız ne varsa aklımda yer eden, dikkat etmek istemesem de beynimin bir köşesinde muhakkak kalan kırıntılardan biri işte. niye bi anda öyle bişey dedim, inanın bilmiyorum. bu arada kulağına da ikinci deliği açtırmıştı ama onu söylemedim. onu da farkettiğimi söylesem muhtemelen abisi falan gelir, orada nikah kıymak zorunda kalabilirdik. halbuki ben babamın arkadaşının aynı renkten ve modelden iki tane kumaş pantolonu olduğunu da biliyorum. çünkü birinde bacak bacak üstüne atınca bacağındaki kılları görüyorum biraz, diğerinde ise görünmüyor. paçası uzun yani birinin (çoraplarda kısalık veya uzunluk yok). kesinlikle paçadan.
  • dün yaptığı kampanya ile benim gibi standart müşterilerinin tepkisini çekmiş market. marketteki izdiham standart müşterilerini ve çalışanlarını ekstra yormuştur. adamlar rafları boşaltmış dükkanlarında satacaklarmış. bir şey yapıyorsun madem kota koy her gelen 1-2 tane kampanyalı ürün alsın gitsin. rafları boşaltmalarını izlemek nedir? genel merkezinizdeki hiçkimse "lan biz napıyoruz" demedi mi?
  • annemin hayvan mamaları indiriminden bir gün önce papağan yemi aldığı market. sonraki gün broşürde indirim olduğunu görünce kadının dünyası başına yıkıldı. ben nasıl 5 lira yerine 10 lira verdim diye kara kara düşünüyordu. keşke yemi açmasaydık iade ederdik filan falan. bu tür konularda acaip derecede hassastır. kara kara düşünen annem hiçbir şey söylemeden migros'un yolunu tutar. geldiğinde elinde 2 paket papağan yemi. yüzü gülücükler saçıyor. noldu naptın anne diyince olayı anlatmaya başlar.

    - oğlum gitttim migros'a . bi tane papağan yemi aldım 5 liraya. sonra o papağan yemini dün 10 liraya aldığımız papağan yeminin fişi ile iade ettim. gittim 2 tane papağan yemi aldım. bizde indirimden faydalanmış olduk.
  • salak mısınız amk. migrosun denetim yapma, kendisinden bağımsız farklı bir markanın ürünlerini gerçekten dana mı diye kontrol etme yükümlülüğü yok. bu denetim görevi devletindir. firma devletten aldığı onayla ticari açıdan kendisine uygun olan bir markayı satabilir. bu gurme markası neredeyse her markette olan bir marka.
  • espri yaptığını sananları "bir kez daha" görmemizi sağlayan marketler zinciri..

    böyle de bir şey çıktı son zamanlarda sözlükte. bir kişinin herhangi bir başlık altına yazdığı bir iki satırlık bir yazıyı, bazı harflerle veya kelimelerle oynayarak değiştirdiğini düşünerek aslında tekrar eden, aklı sıra espri yaptığını, ilgi çektiğini sanan yazarlar yüzünden, herhangi bir konu hakkında bilgiye veya usturuplu bir yoruma ihtiyacımız olduğunda stand up parçacığı denemeler yüzünden ne kadar zorlandığımızın farkında mısınız?

    bilgi cımbızı diye bişey olsa da kullansak..
  • yarım karpuz satmaya başlamış, sevindirdi.

    artık yalnız insanlar da karpuz yiyebilecek.
  • sevgili migros,

    bugün bir olaya tanık oldum. sana sesimi duyurmak istedim.

    cevahir migros'ta hangi sosislerden alsam diye şarkuteri reyonunun önünde düşünüp dururken, bir görevlinin, aynı reyonun biraz ilerisindeki bir kişiyi uyarmasıyla gelişen olaya biraz kulak kabarttım. "fotoğraf çekmek yasak" dedi görevli bayan, elinde telefon etlerin fotoğraflarını çekmeye çalışan beye. adam sinirliydi, "sizi şikayet edicem onun için çekiyorum fotoğraf" dedi. buyrun dedi bayan, ben yardımcı olmaya çalışayım. "siz burada domuz eti satıyorsunuz, ben müslümanım, böyle bir şeye katlanamam" dedi adam. ürünlerin paketli olduğunu söyledi görevli bayan. "aynı rafta bile durmasını istemiyorum, burası müslüman bir ülke, ben müslümanım, nasıl domuz eti satabilirsiniz" diye sesini yükseltti adam. sonra bilmem kiminle görüştüreyim sizi dedi görevli, aldı götürdü adamı.

    sevgili migros,

    peşlerinden gitmek istedim. gidemedim.

    merhaba, ben müslüman değilim. domuz eti sattığınız için teşekkür ederim demek istedim diyemedim. marketin dini olmaz, herkesin ihtiyacına, damak tadına uygun ürünler sattığınız için ne kadar memnunum demek istedim, diyemedim...

    korktum migros. evim cevahire yakın, peşime düşer, evimi öğrenir. ıssız bir akşam köşebaşında sıkıştırıverir diye korktum. arkadaşlarını toplar gelir evimi yakar, beni yakar, cesedimle selfie çekinirler diye korktum be migros.

    kamera kayıtlarına bakarsan, ki bakma. ortalıkta salak gibi kararsızlıktan dolanıp duran kız var ya, işte o benim migros. ne yapacağımı bilemedim, peşlerinden gitsem bi türlü, sussam bir türlü. senin dinin sana, benim dinim bana diyen kitaba inananlar nasıl oldu da bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar huysuz oldu be migros. sıkı sıkıya paketlenmiş birbirine temas etmeyen etlerden nasıl bu kadar rahatsız olur oldu? birbirimizden nasıl bu kadar uzak düştük be migros?

    bugün cevahir'de sana türkiye'nin profilini çizdik migros. hoşgörüsüz, kendi gibi olmayanları kabul edemeyen, kabul etmek ne kelime var olmasını bile hazmedemeyen bir adam, ya beni de öldürürlerse diye korkmuş, sinmiş, susmuş bir kadın.

    sana bunları bir korkak gibi klavyenin ardından yazdım migros. affet beni, özgecan'ın anısı daha çok taze. güzel yüzü gözümün önüne geldi, dolandım dolandım sosisleri aldım çıktım.

    kısaca demek istediğim şu ki migros,

    onun sesini bir sayıyorsan, benim sesimi de bir say. bu ne ya domuz eti satıyorlar diyenler varsa, bundan rahatsız olmayan, belki sevinen de bir o kadar insan var. sana teşekkür edemiyoruz diye yokuz sanma.

    diyeceklerim şimdilik bu kadar migros.
    bir ara bunalırsan gel bana, laflarız. ben de çok bunaldım zaten.
hesabın var mı? giriş yap