• mikayıl müşfiq sadece 30 sene yaşamış olmasına rağmen en fazla saygı duyulan, ismi anılan 20. yüzyıl azerbaycan şairlerinden biridir. bence en güzel şiiri de stalin'in cellatları tarafından katledilmesine neden olan şiiridir. şiirde geçen ve katledilmesine neden olduğu söylenen mısralar şunlardır (ki başka sakıncalı mısralar da var aslında bu şiirde):

    "vaktiyle bir gölge dek hür yaşamak isteyen,
    bu insan oğlu bilsen,
    azatlık ülkesinde daha şad olacaktır.
    dünya tat alacaktır."

    aslında mikayıl müşfiq'in şiirlerinde kullandığı dil aynı hüseyn cavid'in eserlerinde olduğu gibi (ki o da gulag kampında ölmüştür) istanbul türkçesine çok yakındır. yukarıdaki mısraların da geçmiş olduğu "yine o bağ olaydı" şiirinde sadece üç-beş kelimeyi değiştirince aşağıdaki gibi bir şiir ortaya çıkıyor.

    yine o bağ olaydı

    yine o bağ olaydı, yine yığışarak siz
    o bağa göçeydiniz*.
    biz de muradımızca felekten kam alaydık,
    size komşu olaydık.
    yine o bağ olaydı, seni sık sık göreydim.
    kaleme söz vereydim.
    her gün bir yeni nağme, her gün bir yeni ilham,
    yazaydım sabah akşam.
    arzuya bak sevgilim, tellerinden ince mi?
    söyle, yüreğince mi?

    yine o bağ olaydı, yine size geleydik,
    konuşaydık, güleydik.
    ürkek bakışlarınla, ruhumu dindireydin,
    beni sevindireydin.
    gizli sohbet açaydık, ruhun ihtiyacından.
    kardeşinden, bacından
    çekinerek çoğ' zaman konuyu değişeydin,
    benimle didişeydin.
    yine aynı çarpaydı kalbimiz gizli gizli,
    sen ey esmer benizli.

    bu yaz bir başka yazdır, bu yaz daha da hoştur,
    vay o kalbe ki boştur.
    her ufukta bir heves, her köşede bir umut,
    insanlar daha mesut.
    duygular daha ince, fikirler daha derin,
    yürekler daha serin.
    insanların vakarı, talebi daha yüksek,
    yolumuzdan taş, kesek,
    temizlenmiş biraz da. ellerin keyfi sazdır*,
    bu yaz bir başka yazdır.

    yine o bağ olaydı, yine o kumlu sahil,
    sular öteydi dil dil.
    saçın gibi kıvrılan dalgalara dalaydım,
    dalıp ilham alaydım.
    endamını hevesle, kucaklarken dalgalar,
    kalbimde kasırgalar,
    fırtınalar coşaydı, kıskançlıklar doğaydı,
    beni hırsım boğaydı.
    dalıp alaydım seni dalgaların elinden,
    yapışaydım belinden,
    hayalimiz yüzeydi sevda denizlerinde,
    dalgalar üzerinde,
    ilhamımın yelkeni zerrin saçın olaydı,
    sular hırçın olaydı.

    bu ne güzel şiirdir, bu ne güzel manzara,
    gelin bakın hazar’a.
    çıkalım buzovna’da* küçük kayalıklara,
    seyre dalam bir ara,
    geceler ışıldarken, yıldızlar lale gibi,
    ışıklar jale gibi.
    saçılıp dağılırken etrafa damla damla,
    en yakın bir adamla*.
    ne güzeldir dinlemek suların nağmesini,
    tabiatın sesini.
    ne güzeldir dolaşmak, sıcak yaz mevsimleri,
    bu serin sahilleri.

    ne güzeldir sabahlar bizim büyük ruhumuz,
    aşıp taşan duygumuz.
    şeklindeki sulara bakarak lezzet almak,
    bu mavi şiire dalmak.
    dalgalar gibi kalkmak, dalgalar gibi inmek,
    bazen ürküp çekinmek.
    her dalga bir kişneyen ak yeleli at gibi,
    bizim bu hayat gibi.

    yine o bağ olaydı sevdalar ülkesinde,
    o söğüt gölgesinde.
    inci kumlar üstünde yine verip baş başa.
    yazı vuraydık başa*.
    günlerimiz geçeydi coşkun ferehler* gibi,
    dolu kadehler gibi.
    yapraklar arasından uzatarak elini,
    okşayarak telini.

    geceler tarayaydı saçlarını ay güzel,
    sen güzelsin, ay güzel?
    ellerinde ellerim, gözlerinde gözlerim,
    asılaydı sözlerim.
    gönlünün kulağından bir kızıl tana kadar,
    güneş doğana kadar.
    bu yaz dostlarım biraz bahtiyar olacaklar,
    can ciğer olacaklar.
    biraz da uzaklara açacaklar yelkeni,
    ruh yeni, hayat yeni.
    çıkacaklar gökleri aşarak döne döne,
    bulutların fevkine.
    uçacaklar sabaha, uçacaklar yarına,
    eter boşluklarına.
    vaktiyle bir gölge dek hür yaşamak isteyen,
    bu insan oğlu bilsen,
    azatlık ülkesinde daha şad olacaktır.
    dünya tat alacaktır.

    yine o bağ olaydı, yine yığışarak siz
    o bağa göçeydiniz.
    biz de muradımızca felekten kam alaydık,
    size komşu olaydık.
    yine o bağ olaydı, seni sık sık göreydim.
    kaleme söz vereydim.
    her gün bir yeni nağme, her gün bir yeni ilham,
    yazaydım sabah akşam.
    arzuya bak sevgilim, tellerinden ince mi?
    söyle, yüreğince mi?
  • yene o bağ olaydı isimli şiirin de şairidir mikail müşfik . bu şiir etkileyici bir besteyle bir olmuş insanın içini yakıyor.
    eyyüp yakubov da pek içli, pek güzel söylüyor. şairin trajik yaşam öyküsüne paralel klip çekilmiş bir de. üzülmenin de ötesinde duygularla izliyor ve dinliyorum her defasında.

    şiirden bir bölüm şöyle:

    "yene o bağ olaydı, yene yığışarak siz
    o bağa köçeydiniz.
    biz de muradımızca felekden kam alaydık,
    size konşu olaydık.
    yene o bağ olaydı, seni tez-tez göreydim,
    keleme söz vereydim.
    her gün bir yeni neğme, her gün bir yeni ilham,
    yazaydım seher ahşam.
    arzuya bah sevgilim, tellerinden ince mi ?
    söyle üreyince mi ?

    yene o bağ olaydı, yene size geleydik,
    danışaydık, güleydik.
    ürkek bahışlarınla, ruhumu dindireydin,
    meni sevindireydin.
    gizli söhbet açaydık, ruhun ehtiyacından,
    kardaşından, bacından.
    çekinerek çoh zaman söhbeti deyişeydin,
    menimle eyişeydin.
    yene bir vuraydı, kelbimiz gizli-gizli,
    sen ey esmer benizli.
    .....
    yene o bağ olaydı, yene o kumlu sahil,
    sular öteydi dil-dil.
    saçın kimi kıvrılan, dalğalara dalaydım,
    dalıb ilham alaydım.
    endamını hevesle, kucaklarken dalğalar,
    kelbimde kasırğalar,
    fırtınalar coşaydı, kıskanclıklar doğaydı,
    meni hırsım boğaydı.
    cumub alaydım seni dalğaların elinden,
    yapışaydım belinden.
    heyalımız üzeydi, sevda denizlerinde,
    lepeler üzerinde,
    ilhamımın yelkeni, zerrin saçın olaydı,
    sular hırçın olaydı."
  • bulutun önünde

    gökyüzünü neyle kapladın, seni bulutlar, kırıntılar?
    bu gök gürültüsü nedir, şimşekteki bu gök gürültüsü?!
    karanlıkta kayan her şimşeğin kılıcı.
    yeter, yakma ey bulut!
    bana biraz sessizlik ver!

    içimde şimdiden bir sürü heyecan var,
    genç düşüncelerimde, bebeklik duygularımda
    senden bir şey beklemiyorum, sadece etrafımda dolaş
    .

    bana biraz sessizlik ver!

    düşün, uzun bir gençlik hikayesi bu,
    gürültü istemiyorum, sesim bakırın sesi,
    ne gücün kaygısı , ne hayatın hüznü .
    yeter, yakma ey bulut!
    bana biraz sessizlik ver!

    kafamda karanlık bir güç gibi,
    yolumda derin bir karanlık gibi ,
    güçlüyüm, korkunçum, sonsuzluk gibi.
    yeter, yakma ey bulut!
    bana biraz sessizlik ver!

    mikail muşfik
  • bir azerbaycan türküsü ile keşfettiğim, hüzünlü bir yaşamı olan şair. sovyet rusya'nın katlettiği onlarca, yüzlerce kıymetli türk yazar/şairden biri.

    genç yaşta ölmesi , eşine aşık bir şair olması ve şu fotoğrafı bknz ile fena halde kafka'yı andırdı bana. türküde '' sen müşfik'in yanında kal yine sana kurban'' dendiğinde buradaki müşfik kelimesinin özel ismi kast ettiğini düşünmemiştim.

    '' gelmiş huzuruna bir kara dağlı,
    bir kara kulundur, kolları bağlı,
    gel çekme sineme sen hicran dağı,
    gümüş topuğunda kal sana kurban''

    ruhu şad olsun.
  • bakü doğumlu azeri şair. (1908-1939)
    eserlerinden bazıları:
    buruklar arasında
    çoban
    dağlar faciası
    seher
    azadlık destanı
    sındırılan saz
  • dünyaya kuş misali konup göçmüş çok kıymetli şair.
  • 1908 yılında baküde doğmuş, sadece 30 yıl yaşamış (yaşayabilmiş), 1938 yılınde yine baküde vefat etmiş çok değerli şair.
    pedagog, öğretmen ve çevirmen olarak çalışmıştır. sevgilisi(hanımı) dilbrt ahunzade'ye yazdığı (bkz: yene o bağ olaydı) isimli şiiriyle tanınmıştır.
    fakat şiirlerinde aynı zamanda sosyal konular üzerindeki fikirlerini de belirttiği için stalin zamanı kurşunlanarak idam olunmuştur.
    6 aylıkken annesi, 4 yaşındayken babası vefat eder.
    daha küçük yaşlarından ebeveynlerini kaybeden mikayıl akrabalarının yanında büyümüştür. çocukluğunda yaşadığı yüreğini yaralan yıllarını da ana isimli şiirinde kaleme almıştır;
    “ana dedim, üreyime yanar odlar saçıldı,
    ana dedim, bir ürperiş hasil oldu canımda,
    ana dedim, qarşımda bir gözel sehne açıldı,
    ana dedim, feqet onu görmez oldum yanımda”
    hayat nedense hiç gülmek istememiş müşfiq'e.1934 yılında biricik oğlunu almış ondan.
    1937 yılında 4 haziranda hapis edilir. fakat sadece bununla da yetinmediler. hapisteyken şaire işkence etmeye başladılar. önce el ve ayak parmaklarının tırnaklarınl çıkarttılar, sonra 2 gün farelerle dolu suda beklettiler. 2 gece uyumadıktan sonra, yere cam kırıntıları döküp orada ayakyalın yürümeye zorladılar.
    “mikayıl bir oddur ki, kendi kendini yakacak” bu satırları da (bkz: hüseyin cavit) onun için söylemiştir.

    süleyman rüstem'in “okuma tar” eserine cevap olarak “oku tar” şiirini yazmıştır ki, sonradan bestelenerek müziğe çevrilmiştir.buradan dinleyebilirsiniz
hesabın var mı? giriş yap