• sosyal psikoloji ve belki de tüm psikoloji tarihinin en sansasyonel, en çarpıcı, en rahatsızlık verici deneyidir. takvimler 1961-62'yi gösterirken yale üniversitesi'nden stanley milgram adlı bir sosyal psikolog uyum (bkz: conformity) ve onun bir türü olan itaatkarlık (bkz: obedience) konularını araştırıyordu. onu bunlarla ilgilenmeye iten de başta hitler almanya'sında olmak üzere yargılanan savaş suçlularının "ben sadece görevimi yapıyordum" şeklindeki savunmaları olmuştu (bkz: adolf eichmann). insanların nereye kadar itaat edeceklerini ölçtüğü bu deneyi etik yönden çok hatalı bulunduysa da itaat olgusuna zengin bir içgörü ve de ona bir sürü ödül kazandırdı.
    deney güya cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisini araştırıyordu (ki cover story derler bu araştırmacının gerçek niyetini denekten saklayan senaryolara). denekler deneye girdiklerinde ya öğretmen ya da öğrenci olmak üzere kura çektiler; hileliydi elbette kura, öğretmen olacaklardı her halikarda. öğretmen rolünde yapmaları gerekense yandaki odada kelime çiftlerini ezberlemeye çalışan ve bir "shock generator"a bağlanmış diğer deneğe yanlış yaptıkça elektrik vermekti. önlerindeki panelde 15 volttan başlayıp -yanında xxx işareti olan- 450 volta kadar 15 voltluk intervallerle giden düğmeler vardı. yapılan her yanlışta verilen elektriğin dozu arttırılacaktı. bu arada öğrenci rolündeki denek kalbinden hafif bir rahatsızlığı olduğunu söylemekteydi, ki bu insan milgram'ın asistanıydı ve elektriğe bağlı değildi elbette.
    deney başladığında öğrenci de yavaş yavaş yanlışlar yapmaya başladı (teybe alınmış fiks bir skriptti öğretmenin duyduğu aslen). beşinci hatayı yapıp da 75 voltu yediği andan itibaren inlemeye, tuhaf sesler çıkarmaya; 150 voltta deneyden çıkmak için yalvarmaya; 180 voltta "artık acıya dayanamıyorum" diye bağırmaya başladı. öğretmen rolündeki denek panelin üzerinde "danger: extreme shock" yazan yerlere geldiğinde ise öğrenci duvarlara vuruyor ve "beni bu odadan çıkartın" diye haykırıyordu.
    her sosyal psikoloji dersinde, sosyal psikoloji kitabında sormak adettendir. ben de size soruyorum şimdi: bu şartlar altında ordaki 40 denekten kaçı karşılarındakini öldürebileceklerini bile bile sonuna kadar, 450'e volta kadar gittiler? siz olsanız kaça kadar çıkardınız ya da?
    bu soru deney yapılmadan önce psikiyatristlere, psikoloji bölümü öğrencilerine sorulduğunda alınan cevap yüzde 1 civarında oldu. oysa, sizi ne kadar şaşırtır bilemiyorum ama, gerçeği yansıtan rakam yüzde 65 olacaktı. evet, 40 denekten 24 tanesi 450 volta kadar çıktılar. psikopat, sosyopat, sadist ruhlu insanlar mıydı bunu yapanlar peki? hayır. girdikleri kişilik testleri hiç de öyle demiyordu. üstelik bu deney defalarca başka deneklerle, başka ülkelerde tekrarlandı, genelde yüzde 65 civarında dolaştı, ama yer yer yüzde 85'e bile çıktı sonuç. kadınlarla erkekler arasında itaat konusunda bir fark çıkmadığını da belirtmek isterim.
    sözün özü, bu deneyin gözlerimizin önüne serdiği "durumun gücü"dür. şöyle ki, hepimizde az ya da çok başkalarının davranışlarını onların kişiliklerine bağlama eğilimi var; kendi davranışlarımızı ise çok daha fazla durumsal nedenlere bağlıyoruz. fundamental attribution error deniyor buna sosyal psikolojide ve çok temel bir yanlış olarak kabul ediliyor. 450 volta kadar çıkan insanları hasta ruhlu diye tanımlamak da bu hatanın içine düşmek olurdu, çünkü deneklerin itaat davranışları durumsal etkenlere (situational factors) göre değişiyordu. örneğin deney yale üniversitesi'nde değil de, şehrin içinde salaş bir binada yapıldığında otorite azaldığından itaat de azaldı; aynı şekilde gözetmenin odadan ayrılması, deneğin cezalandırdığı insanla aynı odada bulunması, onun elini tutması, emirleri telefondan alması gibi değişik durumlarda da yüzde 65'in altına indi 450 volta çıkanların oranı. en önemlisiyse denekler yanlarında başka biriyle öğretmen rolünü üstlendiklerinde, ve yine milgram'ın asistanı olan diğer kişi şok vermeye devam etmeyi reddettiğinde itaat oranı yüzde 10'a kadar düştü. tek kişinin itirazının bile ne kadar çok şey fark ettirebileceğini bilmek önemli.
    bu entryi bitirirken, söylemekle olacak şeyler değil gerçi bunlar ama, insanları yargılarken içinde bulundukları durumu da gözönüne alalım demek istiyorum. mühim şeyler bunlar. bir de deneylere girip çıkanlarınız varsa içimizde, onlara uyanık olalım demek isterim. sonra çok acı çekti çünkü milgram'ın deneyine girmiş olanlar (ki deneyin etik olmamasının sebeplerinden biridir bu). yani, uyanık olalım derken çok da abartmayalım, screw up subject dedikleri "her şeyin farkındayım, çok da farklıyım, bakın nasıl şov yapacağım şimdi" tarzı denek olmayalım, ki inanın oluyor böyleleri, araştırmacıları üzmeyelim.
  • deney ve sonuçları okumak bile insanda kalici hasarlar yaratmakta, insanliga olan inancini derinden sarsmakta.

    deney düzeneği kabaca şöyle,
    denek deneyin yapılacağı yere gelir. yanında 47 yaşlarında güleç hafif kilolu bir adam vardır. diğer adamı da denek sanar. deneyi yapacak kişiler bunun ogrenme uzerine bir deney oldugunu soylerler ve denekler arasinda bir seçim yapilirmiş gibi davranirlar. gerçek denek ogretici, 47 yaşindaki ekipten adamsa ogrenen rollerine seçilmiş gibi davranılır.
    gercek denekle adam bir paravan yardimi ile ayrilir.

    denek adama bir takim kelimelerle ilgili sorular sorar. her yanliş cevapta denege elektrik şoku vermesi gerekmektedir. yanliş verilen her cevapta verilecek olan şokun değeri 15 volt artilir. deneğe bunun ne kadar can acıtabilecek bir şey oldugunu gormesi için 40 voltluk ornek şok uygulanır.

    deney başlar.
    ilk bir kaç soruya dogru cevap gelir. denek diger kişinin dogru cevap verip vermediğini onundeki işiklarla gorur ancak adamla gorsel temasi yoktur, sadece sesini duyar. az sonra adam ilk yanliş cevabini verir adam ve deneğin 75voltluk elektrik şokunu uygulamasi gerekir. aslinda elektrik şoku filan yoktur 47 yasindaki adam oyuncudur, ancak denek karsi tarafa elektrik soku verdiği konusunda ikna olmuştur.

    denek uygulanacak gerilimi yukseltme konusunda her tereddut ettiğinde ağagıdaki cumleler sırayla soylenir
    1- lütfen devam edin
    2- deney devam etmenizi gerektiriyor.
    3- devam etmeniz deney için çok önemli
    4- devam etmekten başak çareniz yok, devam edeceksiniz.

    adam ilk yanliş cevap verdiğinde onundeki dugmeden 75 voltluk gerilimi uygular ve her yanliş cevapta gerilimi artirir. her tereddüt ettiğinde yukaridaki cumlelerden once ilki sonra digerleri soylenir.
    75 volt'ta adamdan "ahh" sesi çikar
    90 volt'ta ayni ses tekrarlanir.
    105 voltta ses yukselir
    120 voltta adam çok acıyor der.
    denek bu noktadan itibaren elektrik şoku vermek konusunda tereddut etmeye başlayabilir.
    135 voltta kuvvetli bir inilti sesi gelir
    150 voltta denek bağırmaya başlar, deneyin kesilmesini ister. kalp hastasi oldugunu soyler. devam etmek istemedigini soyler.
    165 volta geçilir, denek çiğilik atar
    180 voltta denek acıya dayanamadığını, devam edemeyeceğini bağırarak tekrar eder
    195 vollta denek durmaksizi bağirir beni çikarin, kalbim sıkışıyor diye bagirir.
    210 voltta cevap vermiyorum, bırakın beni diye şiddetle bağirir.
    225, 240 ve 255 volttlarda sesi gittikçe yükselir
    270 voltta aci içinde ağlamaya başlar.
    285 voltta çığlıklar atar
    300 voltta çığlık atıp durmaları için yalvarır.
    315 voltta sesinin son raddesinde yalvarir
    330 voltta durmaksizin yalvarip durmlarini kalbinin sıkıştığını soyler.

    olayin tum ciddiyetine karşin deneklerin yuzde altmişindan fazlasi, karşilarinda kalp hastasi bir insan oldugunu düşünmelerine rağmen 450 volta kadar elektrik şoku uygulamayı kabul ederler. emir ve komuta zincirine girilip kesin emirler alinca çok az kişi uygulamayı reddeder.
  • deneyin sarsici bir yani da deneklerin ögrenci ya da ögretmen rollerinden birini kura ile cektiklerine inanmalaridir. denegin ögretmen rolünü tamamen sans eseri aldigi, ögrenci kurasi cekseydi diger odada elektrik yiyip aci ceken kisinin kendisi olacagini bildigi halde empatiden yoksun bir sekilde otoriteye itaati cok etkileyicidir.
  • milgram deneyi etik açıdan hatalı bulunup, sosyal psikoloji camiasının önemli bir kısmının ahlaki eleştirilerine ("deneklerde kalıcı psikolojik hasara sebep olabilir", "insanların araştırmacılara güvenini sarsabilir", "kıyı bölgelerinde erozyona yol açabilir" gibi) maruz kaldıktan sonra, deneye ismini ve hayatının birkaç yılını veren stanley milgram - biraz bilimsel meraktan, biraz da kendi ismini temize çıkarma içgüdüsüyle - bu eleştirilerin içeriğini de bilimsel olarak araştırmaya karar vermiş, ve de milgram deneyine katılan deneklerle bir "follow up study" yapmış.

    milgram deneyine iştirak etmiş kahraman deneklerle yaptığı konuşmalar sonucunda, ve mevzubahis deney sırasındaki tecrübeleri hakkında yönelttiği sorulara aldığı cevaplar ışığında, milgram deneyine katılanların sonradan pek de acı çekmedikleri sonucuna varmış. şöyle ki, deneye girenlerin ezici çoğunluğu katılmış olmaktan memnun olduklarını ifade ederken, sadece birkaç denek yaşadıklarından az da olsa rahatsız olduklarını, milgram deneyinin ağızlarında kötü bir tat bıraktığını söylemişler. deneklerin %80'i uyum ve itaatkarlık konularında buna benzer başka araştırmaların da yapılması, milgram deneyinin açtığı yoldan başka araştırmacıların da gitmesi gerektiğini savunurlarken, %75'i de milgram deneyinden kişisel olarak yararlı bir şeyler öğrendiklerini iddia etmişler. tabii bu denekler için bir tür vicdanlarını rahatlatma çabası, hatta belki "justification of effort" da olabilir. ayrıca milgram'ın bu ikincil araştırmayı kendisine yöneltilen eleştiriler sebebiyle yaptığı, ve doğal olarak kendisini bu eleştirilere karşı savunmak isteyeceğini düşünürsek, onun da bu devam niteliğindeki çalışmayı ne derece tarafsız bir şekilde yürüttüğü, elde ettiği verileri ne kadar objektif ve önyargıdan uzak bir şekilde yorumladığı hususlarında da insanın kafasında soru işaretleri oluşuyor doğal olarak. hele bir de ispanyolsanız, soru işareti daha bu düşüncelere dalmadan beliriveriyor kafanızda, şaşırıp kalıyorsunuz, "¿allah allah, ben neye şaşırdım - ya da şaşıracağım - ki acaba?" diye düşünüyorsunuz kara kara.
  • cok ilginc bir deneydir aslinda. deneyi ayrintilariyla aciklayan bir cok entry oldugu icin bu detaylara girmeden daha onceki entry'lerde bahsedilmeyen seylerden bahsetmek istiyorum. bu deneyin ortaya cikmasi ikinci dunya savasinin bitisi ve nazilerin yargilanmasinin neticesindedir. nazi subaylar mahkemeye cikartildiginda hemen hemen hepsi sanki sozbirligi etmis gibi "biz sadece bize verilen emirleri yerine getirdik, bir askerin verilen emirleri yerine getirmekten baska caresi yoktur" diyordu ve bunun arkasinda yatan psikolojik etmenler hic arastirilmamisti. o donemde amerikali bazi psikologlar almanlar'in canavar bir millet oldugunu, amerikanlarin asla boyle davranmayacagini iddia ediyordu. bir cok psikolog da "uygun sartlar olusursa herkes ayni davranisi gosterebilir" gorusundeydi. bunun sonucunda bir deney ortaya cikti ve insanlarin gercekten kendilerine verilen basit bir komutu takip ederek karsilarindaki tanimadiklari birine iskence etmeyi goze alip alamayacaklari incelendi.

    aslinda "milgram deneyi" tek bir deney degildi, onlarca farkli deneyin bir araya gelmesiydi. yani buna "milgram deneyleri" demek daha dogru. deneyin ilk versiyonunda insanlarin cogunun tanimadiklari bir insana ortada hicbir sebep yokken sirf aldiklari bir emir yuzunden iskence yapabilecekleri ortaya cikmisti fakat buna itiraz edenler de coktu. ne de olsa deneyi yale universitesi yapmisti ve insanlar yale'e guven duyuyordu. belki de deneyde verilen komutlarin sorgusuz sualsiz uygulanma sebebi buydu. bundan sonra deneyin baska bir versiyonu yapildi ve bu kez deneyden yale ismi cikartilip uydurma bir universite ismi kondu ve ayni sonuclar alindi. bir sonraki asamada "universite" ismi de cikartildi ve "biz arastirma yapan bir kurumuz" dendi ve yine ayni sonuclar elde edildi.

    itirazlar bitmek bilmiyordu cunku deneyin sonuclari yenilip yutulur cinsten degildi. bu kez de savunma olarak "ikinci dunya savasindan yeni ciktik, halkin psikolojisi kotu etkilenmis olabilir" dendi ama yillar sonra yapilan benzer deneyler yine ayni sonuclari verdi. hatta savastan hic etkilenmemis kucuk kasabalarda ve koylerde de benzer deneyler yapilip yine ayni sonuclar alindi. bu deneyin belki de en carpici olayi nerede nasil ve hangi sartlar altinda yapilirsa yapilsin asagi yukari ayni sonuclarin alinmasiydi. boylece itirazlar da birer birer susmaya baslamisti ve karsit argumanlar da cokmustu. deneyin bir versiyonunda denek olarak universite mezunu aydin goruslu insanlar kullanildi ve onlarda bile ayni sonuc alindi. insanlarin kabul etmek istemedigi ama deneyler sonucunda net bir sekilde ortaya cikan bir gercek vardi, o da "iyi insan" "kotu insan" diye bir sey yoktu ve belirli sartlar olusunca her insan iyi veya kotu olabilirdi. zaten sonraki yillarda benzer sonuclari ortaya koyan zimbardo deneyi ortaya cikti.

    gunumuzde bu deneyi akademik bir cevrede tekrarlamak mumkun degil cunku universiteler bu tur deneylere fazla sansasyonel oldugu ve deneklerin ruh sagligini etkiledigi icin izin vermiyor. bu yuzden bu deneye karsi yapilan elestirilerden biri "gunumuzde insanlar cok daha modern ve anlayisli, bugun bu deney tekrarlansa benzer sonuclar alinmazdi" seklinde. bu deneyden hemen hemen kime bahsettiysem hep "bu deney bugun gerceklesse ayni sonuclar alinmaz" cevabini aldim. neyse ki imdada ingiliz bir tv kanali yetisti. simdi akademisyenler deney yaparken binbir yerden izin almak zorundalar ama tv kanallari herhangi deneysel bir "reality show" yaparken izin almak zorunda degiller. bu da akademiklerin yapamayacagi bir cok deneyi tv kanallarinin kamera sakasi veya reality show adi altinda yapabilecegini gosteriyor. gectigimiz yillarda ingiltere'de bir tv kanali milgram ve benzeri bazi deneyleri tekrarladi ve sonuclari belgesel olarak yayinladi. alinan sonuclar orjinal deneyde alinan sonuclarla ayniydi.

    izlemek isteyenleri su 15 dakikalik bbc mini belgeseline yonlendireyim: https://goo.gl/vnsxj8
  • yine irb'nin olmadığı şanslı zamanlarda, otoriteye uyum ve itaatkarlık üzerine yapılmış en ünlü sosyal psikoloji deneylerinden. bu deneyin en büyük numarası saygın bir kurum olan bir üniversitede yapıldığında %70'e varan itaat sonucunu vermesidir. aynı mizansen üniversite dışında yapıldığında bu oran neredeyse %10'lara düşer. aslında çoğu zaman gözden kaçırılan ve bence bu deneyin en önemli bulgusu şudur; insanların yüksek uyum ve itaat davranışı sergileyebilmeleri için, öncelikle emri aldıkları kişi(ler) ve bağlı oldukları kurumlara, baştan kabul edilmiş ve yüksek bir güven duymaları gerekmektedir. hani 450 volta çıkan deneklere sempati duyamasam da, adamların ne düşünerek böyle davrandıkları bence açık, "bu deney ülkenin en iyi üniversitelerden birinde yapılıyor, tehikeli bir durum olsa kesinlikle devam et demezlerdi, bu adamlar yanılıyor olamaz". kurumlar ve kişilere olan bu güven ortadan kaldırıldığında sonuçların tekrarlanamamış olması, sürecin (özellikle) kuruma güven faktörü olmadan aynı biçimde işlemeyeceğinin en büyük kanıtıdır.
  • insanların itaat etmesindeki önemli faktörlerden birisi de hiçbir sorumluluk altında olmadıklarına inandırılmalarıdır. çoğu kez öğretmen rolündeki deneğe "tüm sorumluluk bizim" denmiştir deneyler boyunca. bu yüzden atom bombasını atabilen pilotlar gibi cellatlar da sorumluluk altında olmadığını, tüm sorumluluğun ona emri veren kişi veya kurumda olduğunu düşünürler. deneyde de sorumluluğun onda olmadığı sürekli ona deneyi sürdüren bilim adamı tarafından tekrarlanır.
  • das experiment'le zaman zaman benzeyen bir deney gibi görünse de milgram'in itaat deneyi, esasinda durum farklidir.
    das experiment'te kisiler yetki aldiginda ne kadar hayvanlasabiliyor onu gördük.
    milgram'in deneyinde ise insanlar profesyonel bir kisinin varliginda onun komutlarina uygun bir sekilde ne kadar hayvanlasiyor onu gördük.
    sonuçta iki deneyde de insanoglunun essek sipasi olma anlari gözlenir.

    milgram deneyinin bir farki da; milgram'da kisiiler voltaji verirken(güya), voltaji verdikleri insani görmedikleri için rahat rahat vermektedirler. o insanlarin sesi, çigligi da bir engelleyici faktördür ama görüntü kadar degil.
    bunu düsününce insanlar salak mi dememek mümkün mü? orada prosedür belli, eyvallah, yanlis cevap verdikçe voltaji artiracaksin ama belirli bir voltaj seviyesinde ölüm olayinin gerçeklestigini de biliyorsun.

    sanirim sorun su, insan hayatta hep baskalarinin sinirlarini zorlamak ister, örnegin annesinin sinirlarini zorlar "bakalim ne zaman ariza verecek" diye, esinin sinirlarini zorlar, evcil hayvaninin sinirlarini zorlar. bu da merakimizdan ötürü. "acaba neler olacak?"
  • otoriteye itaat alanında araştırma için stanley milgram tarafından yapılmış deney..

    40 denekten 24 tanesi 450 volta kadar çıktı. oran %65 idi. hiçbiri 300 volttan önce deneyi bırakmadı. deney 1965-1981 arasında farklı araştırmacılar tarafından birçok ülkede tekrarlandı. almanya'da bu oran %85'e kadar çıktı.

    deney bir kaç kez daha farklı ortamlarda tekrar edildi. deneklerin itaatkarlıkları bilim adamına ya da öğrenciye yakın olmaları ile değişiyordu. mesela bilim adamı odaya girmeyip, talimatları telefon ile verdiğinde 450 volta kadar çıkan deneklerin sayısında azalma oldu. başka bir düzenekte öğrenci ile öğretmen yan yana oturtuldu ve denekten,öğrencinin kolunu tutması istendi. şokun etkisini gösterebilmesi için kabloları bastırması gerektiği söylendi. denekler öğrenci ile temasta bulunduklarında bilim adamına itaat edenlerin oranında azalma gözlendi. ancak asıl ilginç olan dokundukları birine 400 volt elektrik vermeleriydi! hiçbiri şokun kendisini de etkileyebileceğini düşünemedi.

    deneyin başka bir versiyonunda milgram, bridgeport'ta salaş bir ofis kiraladı. yale ile hiçbir ilişkisi olmayan "research associates of bridgeport" adlı bir kurumun deneyi gerçekleştirdiği izlenimini yarattı. böylece yale üniversitesi'nin deneklerin davranışlarında üzerindeki etkisi ortadan kaldırılmış oldu. ancak sonuçlarda büyük bir değişikliğe rastlanmadı.

    başka bir düzenekte deneğin yanına bir ya da iki öğretmen daha katıldı. tabi ki onlar da öğreci gibi ekiptenlerdi. bu iki kişinin varlığı katılanların davranışlarını büyük ölçüde etkiledi. iki sahte öğretmen de devam etmeyi reddettiklerinde 40 denekten sadece dördü 450 volta kadar çıktı. diğer versiyonda deneğin yanına sonuna kadar itaat eden bir öğretmen vardı. bu şartlarda da 40 denekten sadece 3 tanesi bilim adamına karşı geldi.

    bütün deneylerde erkekler kullanılıyordu, bir deney kadınlar üzerinde yapıldı ve sonuçlarda değişiklik olmadığı gözlendi. ancak kadınlar erkeklerden daha sinirli ve stresli davranışlar gösterdiler.
  • deney sırasında ilgi çekici gözlemlerden birisi de insanların otoriteye itaat ederek kendilerini rahat hissediyormuş gibi görünmelerine rağmen beden dillerinin çektikleri vicdan azabını yansıtmasıdır. deneye katılıp emre uyanlar somatik tepkiler göstermişlerdir. elleri terlemiş, kendilerini kasmışlar, ellerini sıkmışlar ve daha bir çok sıkıntı belirten davranışlar göstermişler.
hesabın var mı? giriş yap