• harvey ve scott, yeni açtıkları castro camera'nın önünde öpüşürken vitrinde de "yes... we are open" yazan minik bir tebela görünüyor. sinema tarihi işte böyle "ay ne güzel" sahneler sayesinde yazılıyor.
  • film birçok konuda olduğu gibi "eşcinsellik" konusunda da dünyayı 40 yıl geriden takip ettiğimizi gayet harika anlatmıştır.

    --- spoiler ---

    filmde, aynen bugünkü iktidar partisinin pek değerli bir vekilinin yakın zamanda zırvaladığı gibi bir sahne var. nerdeyse aynısı:

    (bkz: eşcinseller de özgürlük istiyor verecek miyiz)

    bunu diyor insan kılığındaki muhafazakar puan toplama sevdalısı yapmacıklar yapmacığı bayan anita bryant. onlara verirsek transeksüller de ister şu da ister bu da ister diyor. 70'lerde diyor.

    --- spoiler ---

    2050 yılında izlerken "bir zamanlar biz de böyleydik" denir heralde o zaman. odasında filmi izlerken "annem görse naparım, vıyy" korkusuyla izleyenler, sean penn'de sağlam mide olduğunu düşünenler, iki erkek öpüşürken bayılanlar ayılanlar falan da o zamana rahat rahat izleyebilirler heralde, yaftalanmadan böyle güzel güzel.
  • milyon kere söylenmiş sean penn'in oyunculuğunu övmeye gerek yok elbet ama verdiği politik ve umut dolu mesaj için izlemeye değer bir film.

    tabii ki obama rüzgarı ile de ilintilidir filmin başarısı. ama gay filmi olarak nitelendirmek alenen ayıptır.

    bu film bence "40 yaşınıza kadar gurur duyacağınız hiçbir şey yapmasanız bile 8 yılda gurur duyulacak ve kendinizle gurur duyacağınız bişyiler yapabilirsiniz" diyor. görüntüler vb. hakkında bana yorum yapmak düşmez elbet uzmanları boldur, ama hikayesi çok çok başarılı. hiçbir zaman geç olmadığını ve değişimin çabayla, inatla her zaman mümkün olduğunu güzel bir şekilde gösteriyor..

    fazlasıyla politik bir film özetle. daha güçlü ve umutlu çıkıyorsunuz sokağa filmi izledikten sonra.. bir film daha ne yapsın?
  • şahsen ben biyografik filmleri çok seviyorum zira belki de hayat boyu adını hiç duymayacağımız birini tanıma şansı bulabiliyoruz. ben harvey milk'i bu film vizyona girmeden önce tanımıyodum, evde hiç konusu geçmedi, internette denk gelmedim vs. bu yüzden gus van sant'a teşekkür etmem gerektiğini düşünüyorum zira harvey milk gerçekten de tanınması gereken bir şahsiyetmiş kanımca. bir harekete öncülük etmek, sesini duyurabilmek ve onunla ilgili bir başarı kazanmak gerçekten çok zor bir iş ve harvey milk bunu başarmış. filme gelecek olursam; bazıları filmin sıkıcılığından dem vurmuş, oysaki film 128 dakika sürmesine rağmen bana gayet akıcı ve hareketli geldi. filmde sürekli bir hareket, sürekli bir olay var. gereksiz uzun diyaloglar, ayrıntılar yok. o yüzden "sıkıcı" lafı bu filme yakıştırılmamalı.senaryo gayet başarılı yazılmış arada kopukluklar yok, editing oldukça iyi (yine de oscarı slumdog millionaire'e kaptıracak orası kesin.) sinematografi harika zira bol bol 70lere ait footage kullanmışlar, çok hoş gözüküyo. sean penn'in oyunculuğu hakkında yorum bile yapmama gerek yok sanırım, en iyi erkek oyuncu oscarını alacaktır kesin. james franco ve emile hirsch gerçekten doğru yapımlarda yer alıyor ve kariyerlerindeki başarılarını arttırıyolar. ikisinin de geleceğinin parlak olacağını düşünüyorum. müzikleri danny elfman yapmış saygılarımı sunuyor ve hemen bir kaç ufak bilgi veriyorum

    * matt damon dan white'ı canlandıracakmış ama green zone'un çekimleriyle çakıştığı için reddetmek zorunda kalmış. (isabet omluş çünkü josh brolin gayet iyi bir oyunculuk sergilemiş)

    * filmde gördüğümüz milk'e ait olan dükkan (castro camera) gerçek mekanda çekilmiş. tabi ki artık castro camera'nin yerinde hediyelik eşya satan bir dükkan varmış ama dükkanın sahibi çekim için kullanılmasına izin vermiş.

    * 1000lerce insan filmde ücret almadan figüran olarak oynamak için başvuruda bulunmuş.

    * castro camera'da çekilen bir sahnede bazı oyuncular bir adamın gelip dükkanda ki koltuğa oturduğunu söylemişler. dahasonra sahne izlendiğinde böyle bir adamın olmadığını görünce onun harvey milk'in hayaleti olduğuna karar vermişler.

    * filmde milk'in yaşadığı daire gerçek hayatta da yaşadığı daireymiş.

    * filmin sonundaki jenerikti karakterlerin gerçek fotoğraflarını görüyoruz. bu fotoğrafları filmde de gördüğümüz daniel nicoletta çekmiş.
  • içimdeki homofobikliği önce ortaya çıkartan sonra da yok eden film. verilen mücadele hayranlık verici son sahne ise gerçekten çok etkileyici.
  • --- spoiler ---

    örgütleme olayına hasta oldum. adam gidiyor, "may neym iz harvi milk en ay vana rekruuçu" diyor, bir bakmışız ki örgüt olmuşlar. senaryo uyarlama olmasaydı, senaristin ağzına sıçmak isterdim o sahnelerde. fekat öylesine etkilendim ki filmden, biri gelip "benim adım harun süt ve sizi örgütlemek istiyorum" dese, saniyesinde örgütleneceğim.

    --- spoiler ---
  • ara ara o yıllara ait görüntülerin filmin içine yansıtıldığı, sean pennın muhteşem oyunculuğunun gus van santin başarılı yönetmenliği ile kendinizden geçtiğiniz, eşcinsel tarihe ilişkin seyredilmesi gereken docudrama. sean penn eminim harvey milk'in görüntülerinden saatlerce, günlerce çalışmış onun jestleri yansıtıp, o kırılgan ama güçlü, sevimli barışcıl ama inatçı adamı layık olduğu gibi canlandırmak için.

    bugün amerika'da bazı haklar varsa harvey milk'in bunda yadsınamaz bir katkısı var ve popüler yönetmenler ve oyuncular sayesinde bugün belki deli gibi akıp giden ama o zamana kadar haklar açısından oldukça yavaş geçen zaman bizlere kadar ulaşıyor.

    sadece eşcinselleri değil herkesi kucaklayan ama eşcinselleri de herkes kadar kucaklayan harvey milk'in umuda ilişkin sözleri dün yemin eden ve umut vaadiyle dünyanın en güçlü devletinin başına geçen adamın sözlerini anımsattı.

    sigortacı harvey'in 40 yaşına kadar kendi yetersiz hissedip, bazı şeyleri dur deyip örgütlenmesinden öldürülmesine kadar geçen süre oldukça başarılı anlatılmış .... öldürüldüğü zamanki kortej ise gözlerimi doldurdu. iyi ki şu dünyadan bazı şeylerin değişeceğine inanan, bunun için yılmayan insanlar geçmiş bu dünyadan. aksi taktirde ilerlemek ne zor olurdu.

    filmin trailer için ; http://www.youtube.com/watch?v=unu-9vm9vzw

    ek:james franconun ne güzel bir gülümsemesi var. insan belki sadece sevdiği insana bu kadar güzel gülebilir.

    sant'ın birebir aktardığı speech için

    http://www.youtube.com/…mbwdnm0wuac&feature=related

    (bkz: the times of harvey milk)
  • sean penn'in en iyi erkek oyuncu oscar'ını ne kadar hakettiğini gösteren filmdir. adeta oyunculuğunu konuşturmuştur, coşmuştur.

    filmin tek bir dakikası bile sıkılıp "ulan ileri mi alsam biraz?" dediğim olmadı. -ki bunu pek çok filmde yapma isteği duyuyorum-

    gus van sant'ı zaten severdim, bu filmle iyice pekişti sevgim kendisine. ama bundan önceki filmlerindeki o hava da yoktu hani. bana göre o, filmlerini izleyenlere kendisini fark ettiren bi' yönetmen. filmin onun olduğunu bilmesem, bu gus van sant mı diye soramazdım sanıyorum. tabii bu benim için bi' eksi değildir, onu da ekleden geçmeyeyim.

    --- spoiler ---

    bir de, o ne güzel ölmektir be sean! ağlamalara doyamadım senin yüzünden.

    olayın gerçek olması tüyler ürpertiyor aslında. harvey milk'in öldürülmesi konusunda demiyorum. nasıl bir dünyada insanlar cinsel tercihleri yüzünden sapık damgası yiyip, işlerinden çıkarılabilir, aklım almıyor! ama alsa iyi olur, çünkü bu filmde yaşananlar gerçekti ve şu zamanda da harvey milk'in döneminden çok ileride olduğumuz söylenemez ne yazık ki... belki günümüzde yasalar cinsel tercihi yönünden insanları işten atmayı söylemiyor lakin bunu uygulayanların da, cinsel tercihleri kendisininkinden farklı diye bir başka insana şiddet uygulayan ve öldüren, onu çok kıymetli ve "sağlıklı" toplumundan dışlayan canilerin de var olduğunu da biliyoruz.

    --- spoiler ---

    insanların nasıl insanlıktan çıkabilceğini, kendisine verileni hiç sorgulamadan alabileceğini, ancak biraz çabayla da iyiyi görebilecek olduğunu anlatan bir film milk.
    izlenmeli ve izletilmeli.
  • bu filmle sean penn altın küreyi alır gibi gözüküyor, ki alsın da zaten haketmiş. bu adam hangi role bürünmedi acaba, ve hangi rolün altından başarıyla kalkmadı şimdiye kadar.

    --- spoiler ---

    oyunculuklar, çekimler güzel olmuş. james franco'yu heath ledger'a pek benzettim haddim olmayarak. özellikle uzun kıvırcık saçlı hali görülmeye değer. bir de cleve jones'u oynayan eleman pek şirin gözüktü gözüme. işin magazinsel tarafını bir tarafa bırakırsak, eşcinsel haklarını bu denli içtenlikle savunan, 40 yaşına kadar gizli saklı yaşamak zorunda kaldığı 4 ilişkisinde 3 intiharı sırtlayan harvey milk'in hayatının son 8 yıllık kesiti anlatılmış. özellikle öğretmen yasası, eşcinsellerin lehine karar çıktığı andaki sean penn'in sevinç coşkusu görülmeye değer.

    bir diğer ayrıntı, filmde çok fazla lezbiyen gözükmüyor, sanırım o dönemde çok fazla yokmuş. aslında herkes kendinden farklı olana azıcık da olsa hoş bakmıyor, örneğin milk'in müdür olarak getirdiği lezbiyen kızı ilk başta kimse sevmemişti. çelişki tabii bu. diğer taraftan, iktidara gelen kişilerin ilk başta kendi grup çıkarlarını gözettiğine burada da şahit oluyoruz. tamam belki ilk başta seslerin duyurulması için böyle bir yöntem gerekli ancak bana yine de tek taraflı bir duruş gibi geldi. belki biraz daha farklı anlatılabilirdi, ama malum filmin süresi yetmezdi bu sefer de.

    film güzel, hatta ben ağladım sonunda ama her biyografik anlatıda olduğu gibi bu kadar yüceltmeye de karşıyım esasen. aslında eleştirilebilecek şeyler de çıkardı bu malzemeden ancak göremedim açıkçası. yine de her ne olursa olsun, bu kadar umutlu olabilmek, umuda bu kadar sarılabilmek mutlu etti beni. her adımın bir değeri vardır, sonucu güzel bitse de bitmese de uğraşmak gerekir.

    --- spoiler ---
  • siyahlara karşı yapılan ayrımcılığı gösteren malcolm x, mississippi burning varsa gaylere karşı yapılan ayrımcılığı gösteren milk var. film, gaylerin örgütlenip mücadele ederek haklarını nasıl kazanacaklarını tarihi bir olayla gösteriyor. mücadele etmeden hak verilmez ve malesef gayler herkesten daha fazla mücadele etmek zorundalar. "umut etmek önemlidir; fakat mücadele olmadan umut etmek hiçbir işe yaramaz. fakat umut olmadan da hayatın anlamı olmaz. sen, sen ve sen, insanlığa umut vermelisin."

    kurguda ve oyunculukta çok başarılı bir iş çıkarılmış. ilk sahnesinden itibaren insanı alıp sürüklüyor. kanımca filmin en etkileyici sahnesi insanların mumlarla beraber yürüdüğü sahnedir.
    zaten gominist ipne seven bir insandım; bu filmden sonra daha fazla comi homo lover * oldum.
hesabın var mı? giriş yap