• -paşam c ile geçebiliyor muyuz?
    -manyak mısınız lan siz!
  • bir aslanın komuta ettiği koyunlar ordusu; bir koyunun komuta ettiği aslanlar ordusunu yenebilir.

    peki bir aslan kolay mı yetişir?
  • ileride tik tokçu general görmemizi sağlayacak olan üniversite. üniversite söyleşinsine necati şaşmaz falan geliyor subay olacak öğrenciler bunlara alkış tutuyor. kalite ne seviyede varın siz düşünün.
  • zor zamanlarda, eninde sonunda, zorunlu anlarda bu tiplerin içinden bir atatürk, bir kara fatma, bir hasan tahsin, bir kubilay illa çıkacağını düşünen romantiklerin hala var olduğunu ispatlayan başlık.

    hadi bu kahramanları yine çıkardık diyelim. ülkenin önümüzdeki 50-100 yıl içinde ihtiyaç duyulacak savunma planlarını, işgal anında alınacak tedbirleri, örgütlenmeleri bu beyinler mi oluşturacak? ilk açıldığında, hava kuvvetleri komutanının karşısında esas duruş gösteremeyen bunlar mı? türbanlı pilotlar mı? mesela, önce kritik yerleri mi savunacaklar yoksa şeyhlerinin evini,mahallesini şehrini mi?
  • son akademisyen alımlarında acayip şaibeli bir değerlendirme yapan üniversite.

    başvurduğum kadro için sadece 2 kişi basvurmusuz. kadro mühendislikte arş. gör. kadrosu. ben tezli yüksek lisans yapmış mühendisim. benim yerime alınan kişi tezsiz yapıyor ve mühendis bile değil tamamen alakasız bir alanda. tüm puanları benden düşük.

    hadi tamam onu seçtiniz ama beni de yedek gösterseydiniz bari yedek bile değilim. 2 kişiyiz birimiz asil birimiz yedek olması gerekmiyor mu?
  • askeri okulu kapat başka bir askeri okul aç.

    yıllarca soruların çalınmasına göz yumuldu, bu kadar büyümeleri sağlandı sonra kalkıp askeri okul kapatıp açıyorsun.

    tamamen bir algı oluşturma çabasından başka bir şey değil.

    yıllardır kpss soruları çalınmış atanan memurlar hep cemaatten o zaman memurluğu da kaldırın aynı mantık sonuçta.
  • bu okula öğrenci alınırken güvenlik soruşturması ve bedensel yeterlilik sınavının sonucu olumlu olduktan sonra öğrenci alınacaksa amacına uygun olur. normal üniversite sınavına girip puanı tutanın girdiği bir okul olursa bu okul kısa bir süre sonra ışid, pkk, fetö vb. örgütler tarafından ele geçirilir.

    önemli olan sınav sorularının çalınmadığı, liyakati olanın kabul edildiği ve terör örgütü elemanlarının doluşmadığı bir üniversite olması. harp okulları ve harp akademileri de üniversite statüsündeydi. akademilerde sivil öğrenciler de lisansüstü eğitim alabiliyorlardı. yani değişen pek birşey olmayacak. eğer güvenlik, spor gibi eleyici unsurlar olmadan normal üniversite öğrencisi alımı şeklinde yapılırsa ülke olarak fazla ömrümüz kalmadı demektir.

    edit: imlâ
  • 31 temmuz 2016 tarihinden sonra milli savunma bakanlığı'na bağlanan eski adıyla harp okulu olan ve yenilerde vatansever asker (!) yetiştiren okul.

    bünyesinde hava harp okulu, deniz harp okulu, kara harp okulu, hava astsubay meslek yüksekokulu, hava astsubay meslek yüksek okulu, deniz astsubay meslek yüksek okulu, bando astsubay meslek yüksek okulunu barındırır.

    okul olarak asker olmanın yanında ikinci bir diploma sunar.

    15 temmuz darbesiyle birlikte anlamını, kalitesini, onurunu, itibarını... kaybetmiş okuldur.

    okula girmek için öncelikle msü adında bir sınava girmeniz gerekmektedir. daha sonra bu sınavı kazandığınız takdirde istediğiniz okulları tercih yaparsınız. fakat hava harp okulu için sayısalda iyi bir sıralama olmalıdır.

    okullar kapandıktan sonra mülakatlara girilir. mülakatlar boy kilo ölçümü, fiziki yeterlilik testi, sözlü mülakat ve sağlık muayenesi şeklindedir.
    bunlardan sonra sicil taraması yapılır ve kazandığınız okulun intibak kampına gidersiniz.

    4+1 yıl hazırlık olmak üzere 5 yıl okursunuz.

    bugün de size dereceyle girdiğim bu okula nasıl 2 kere elendiğimi anlatayım.

    msü sınavına ilk giren nesilim. bu sınavda o zamanın şartlarında iyi net yaptım ve 3200. oldum. ilk tercihim hava harp okulu, kara harp okulu, deniz harp okulu, salih güvenlik şeklinde olmuştu. aslında havayı hiç istemiyordum yoğun baskıyla ilk sıraya yazdım. ne demişler:askerin hası karacıdır gerisi hava'dan su'dan :).

    bütün evrakları hazırladım (kimlik fotokopisi, diploma, adlı sicil kaydı, msü sonucu ve tercih listesi, sağlık raporu vb.) ve şansıma kadınlarda ilk mülakata giren kişilerden oldum. boy kilo ölçümünde zayıf olduğum için bir sürü su içtim kilom fazla çıksın diye, gel gör ki kilodan değil hava harp okulu için boydan elendim. boyum ilk ölçüldüğünde 163.5 cm çıktı. boyum için itiraz ettim tekrardan ölçüldü 164.5 çıktım. ayağınızı kaldırma şansınız yok çünkü oradaki görevliler tabandan kontrol ediyorlar. kadınlarda 165 boy sınırı (erkeklerde yok) olduğu için özetle 0.5 cmle elendim. ama bu gözler benden kısa kişilerin mülakata girdiğini gördü. neysee...

    birkaç saat beklemenin ardından bizi spor alanında aldılar. spor kıyafetlerimizi giydik ve salona girdik. orada bir sürü komutan ve görevliler var. 4 aşamadan oluşan fiziki yeterlilik testi gerçekleşiyor. parkurlar şu şekilde: kadınlar için havada asılı kalma erkeklerde barfiks çekme, uzun atlama, basketbol topu fırlatma, mekik ve şınav şeklindedir.

    kadınlar genelde havada asılı kalma süresinde max 35 sn (geçme sınırı) yapabiliyorlar. hatta ilk 10 saniyede teker teker düşüyorlar. benim girdiğim senede bir ilk gerçekleşti ve en uzun 70 saniye bi kadın arkadaş durdu. ta ki sıra bana gelene kadar. ben son grupta olduğum için şambaba geldiğinde tam 96 saniye havada asılı kaldım ve komutan "in artık zaten bu rekoru kimse geçemez" dedi.

    indikten sonra uzun atlama sırası geldi. benim ilk girdiğim sene 3 hakkımız vardı ve yanlış hatırlamıyorsam sınır 150'ydi ve genelde çoğu kişi burada eleniyor. komutan göstermek amaçlı atladı ve 185 atlayabildi. (durduğu yerden) ben ilk atlayışımda 185 atladım ve komutanlar çok şaşırdılar. ikinci anlayışımda 195 atladım ve son anlayışımı henüz bir erkek bile atlayamamış 2 metre 10 cm ile rekorumu tamamladım.

    açıkçası buraya kadar kendimi çok iyi hissettim. ta ki basketbol topu fırlatmaya kadar. burada dizlerinizin üstünde durmanız ve topu atmanız gerekmektedir. attıktan sonra da elinizin yere değmemesi lazım. bu yüzden burada biraz gerildim topu atana kadar. sınır 15 metre ve bunu geçebilen biri olmamış. genelde komutanlardan biri sınırda bekler diğeri de atışı kontrol eder. sıra bana geldiğinde ben ilk atışımda 15 metre sınır çizgisinde duran komutanın tam göbeğine isabet ettirdim ve salonda bir sessizlik... komutanın bana gelişi ve beni kenara çekişi... ardından birkaç kişi daha geldi. komutan aynen şu sözleri söyledi: ilk baştan beridir burada herkesi izledim. özellikle de seni. çok iyisin ve çok atletiksin. henüz bu siniri geçebilen biri olmamış spor mu yaptın? açıkçası biraz utandım ama yaptığım sporları söyledim. yılalar önce bıraktığım halde hala ekmeğini yiyorum. bunun üzerine biraz sohbet geçti ve bana şunu söyledi: x lisesinde okudun, sınavda şu sırayı yaptın ve tsk'ya gelmiş geçmiş en iyi fiziki yeterliliği yapmışsın ve bundan da tam puan almışsın sonuç olarak kara harp okulunu mu tercih edeceksin? dedi. ben "evet." diyince: "çıldırmışsın git sivilde hayatını yaşa burada seni harcarlar." dedi. güldü ve geçti.

    bundan sonra tüm komutanlar beni izledi tabi. dakikada 44 mekik çektim +2 onu da kafam yere değmedi diye saymadılar. ardından yemeğe gittik ve son aşama koşuyu tamamlamamla birlikte harp okulu fiziki yeterlilik testinde tam puan alan ilk kadın oldum. tabi bu güneşin tepede sıcak olduğu zamana geldiği için mola anında bayıldım ambulans falan o da ayrı hikaye. olayın nazarı diyip geçelim.

    sabah 8 de girdiğim mülakata akşam 20.30 da çıktım. ve tabi okul mezuniyet balosuna taytla gitmek zorunda kaldım hahah. neyse daha fazla sulandırmadan ertesi günki sözlü mülalakatına geçelim.

    fazla dikkat çekmeden aykırı olmadan tam mülakata uygun giydim. gömlek fular ayakkabı şeklinde. sabahın 8 inde okula gittim. kara harp okulu'nda kahvaltı veriliyor öğrenciler için. 2.5 saat bekleme sonunda mülakata girdim.

    mülakatta 5 kişi vardı. ortada komisyon başkanı ve yanda 2 2 dört kişi vardı. onların ne yaptıkları hakkında fikrim yok bildiğim tek şey mülakatta bir askerin bile olmayışı. genel olarak zaten ortada asker yoktu.

    ilk başlarda adın ne? nerelisin? hangi okul mezunusun? ailem? isimlerimin anlamı? vb tarzında hayattan sorular sordular. daha sonraki hatırladığım bazı soruları buraya bırakıyorum.

    ülkenin geleceği hakkında ne düşünüyorsun?
    almanların savaştan çıktıktan sonraki eğitim modeli?
    köy enstitüleri?
    malum örgütün dershanelerine gittin mi?
    terör örgütleri?
    mehmet emin resulzade?
    kut-ül amare?
    ilk genel kurmay başkanı?
    atatürkün samsuna çıktığındaki rütbesi?
    atatürkün apolet numarası? (atatürk soruları çok fazla)
    ve
    hatırlamadığım bazı sorular...

    ben bu bütün soruları bildim. teker teker açıkladım olay şu: bildikçe size bilemeyeceğiniz sorular soruyorlar ve sizi sıkıştırıyorlar. önemli olan bilmemeniz.
    tam bitti derken şu soruyu sordu: vazgeçemeyeceğin üç şey nedir? ben de kendimce tek bir şey olduğunu söyledim. ona göre tek bir cevap verdim. sonra bana aynen şunu söyledi: "insanın vazgeçemeyeceği tek bir şey vardır o da vatandır."
    burada sonra kayış koptu zaten. daha da sıkıştırmaya çalıştı.
    şimdi sırada diğer sorular dedi. fetö soruları bunlar. art arda o kadar soru ki şu an hatırlamıyorum. bu süreçte çok fazla atıştık. hatırladığım soru sondan bir önceki sorumdu. "millî bayramları say." dedi teker teker saydım. bana bir şeyi unuttun dedi. "hayır unutmadım hepsini saydım." dedim "yok yok unuttun." diye diretti. baktım böyle atarlı giderli adam. dedim siz atatürk'ün ölümünü bayram kabul ediyorsanız o milli yastır dedim. o da bana: "bundan da önemli" dedi. "bundan önemlisi yok, mülakatı bitirebililiriz. böyleyse ben bu okulda okumak istemiyorum." diyince 15 temmuz bayramı dedi. durdum bu kadar insan öldü neyin bayramı diye düşündüm. "işte bu kadar atatürk'e dair bilgiyi öğreneceğine biraz da bunları öğren. senin gibileri çok gördük atatürkçü geçinir ama vatan hainidir. bütün mit kaydın elimde." falan. ben de çıkıştım: "siz benim vatanseverlerimin sorgulayamazsınız benşm alnım ak." dedim. bu kadar gerginlik içinde son sorumu sordular: "senin için 15 temmuz kahramanı kimdir?"dedi. ben de: "ömer halisdemir." dedim. "emin misin?" dedi
    "evet eminim." dedim. böyle kollarını birleştirip arkasına yaslandı ve gülerek: "ömer halisdemir mi!?" dedi. ben de "ya kim olacaktı?" dedim. "teşekkürler uboi, mülakat burada bitmiştir
    " dedi.

    anladım elendiğimi zaten, barkodu okutup elendiğimi kontrol ettikten sonra kara harp okuluna teğmen osurtan yokuşundan inerek veda ettim.

    mezun kaldığım sene yine aynı cesaretle ikinci msü sınavıma girdim ve yine dereceyle aynı tercihleri yazarak başvurdum.

    teker teker mülakatları anlatmayacağım. yine aynı şekilde hava harp okulundan elendim. bu sefer spor salonuna girdiğimde komutanlar sürekli benden bahsediyorlar işte geçen sene bi kız vardı burada tam puan aldı tarzında.
    sırasıyla:
    havada 127 saniye asılı kaldım.
    tek hakkım olduğu için tek seferde 185+ atladım.
    basketbol topunu 14+metre fırlattım.
    ben bunları yaptıktan sonra geçen sene gördüğüm o komutanlar çekti beni kenara neden elendiğimi falan sordular. kısa bir sohbet ardından beni hava harp okulunun dekanıyla tanıştırdılar. birkaç küçük sohbetin ardından bizzat bana: "seni bizim okula aldıralım." dedi fakat ben kibarca bunu etik bulmadığımı söyleyip reddettim. çok kez ısrar etti ama yine de kabul etmedim. biraz şakaya vurarak ortamı yumuşattım.

    daha sonra mekik çekme sırasına gelince zamanımın 10-15 saniye kadar geç başlatılması sebebiyle 35 mekik anca çekebildim.

    yine aynı şekilde koşu aşamasına gelince orada komutanlar: vsenin burada ne işin var?" falan dediler. "elendim." diyince "seni nasıl elerler?" dediler. tabi bir şeylerin farkında olmak böyle bir şey...

    o gün koşu sırasında çok arkadaşım oldu ve hala hepsiyle görüşüyorum. güldük eğlendik, anı oldu. bu mülakatın en büyük kârı dostlarımın olması... hepsine kucak dolusu sevgiler.

    2. sözlü mülakatıma gelirsek 2+ saat sonunda sıra bana geldi.

    komisyon başkanı msü rektörü erhan afyoncu sağında beni geçen sene vatan hainliği ile suçlayan komisyon başkanı, bir asker ve 2 de tanımadığım kişi vardı. ne tesadüf dimi!? ben kapıdan içeri girer girmez herkesle el sıkıştım. otur demeden de oturmadım. yerime geçerken beni eleyen komisyon başkanı karşıdaki adama hafiften öksürüp benden için olmaz der gibi kaşlarını kaldırdı. o da başını salladı. orada anlamadım elenceğimi ama yine de bir umut...

    evet bu mülakatım 45 dk kadar sürdü.
    erhan afyoncu ile keyifli bir mülakat oldu. "beni tanıyor musun?" diye sorunca tanıdığım için kendisi hakkında bildiklerimi söledim. biraz ailem hakkında konuştuk. biraz tarih, biraz uygurlar... okuduğum kitapları sordu. hobilerimi anlattım falan derken birkaç sıkıştırıcı soru dışında iyi bir mülâkat diyordum. bana: "çok özgüvenli duruyorsun." dedi. ben de: "olması gerektiği kadar." diyince güldü çok iyi dedi. (önceki mülakatımda da bu söylenmişti ilk mülakatımdı. ama yine de cesur olmaya çalışmıştım. özgüvenli durmak önemli!) geçen sene elendiğimi anlattım beni eleyen komisyon başkanına bakarak. o da: "pek hoş bir durum değil ama yine de bizim okulda olmanı isterim." gibi motive edici şeyler söyledi. "senin gibi bilgili, yetenekli birini görmek isteriz." dedi ve çok mutlu oldum teşekkürler ettim herhalde dedim bu sene olacak. mülakat bitti sandım. evet benim canım komisyon başkanı şaşırtmadı. başladı sorulara! yine hatırladığım kadarıyla:
    ilk düzenli ordu?
    ilk düzenli orduyu kim yaptı?
    kho nun kuruluş tarihi?
    (bire bir aktarıyorum) sayın cumhurbaşkanımız aynı zamanda başbakanımızın bir sözü var dünya 5'en büyüktür oradaki 5 nedir?
    birleşmiş milletlerin tarihçesi?
    tsk'nın envanterindeki uçaklar?
    tsk'nın envanterindeki tanklar?
    yerli olarak yaptığımız şeyler?
    etkilendiğin kitaplar?
    türkiyeni kaç ordusu vardır? bu orduların adı nedir?
    beyaz zambaklar ülkesinde hangi ülke anlatılıyor?
    neden askeriyeyi istiyorsun?
    neden kara harp okulu?
    ...

    üzerinden uzun zaman geçince tabi çoğu soruyu unutmuşum. neyse, yine bütün soruları bildim orası ayrı konu.( bilmez olaydım.) vatan haini diyen komisyon başkanı: "yine her soruyu biliyorsun." dedi.meydan okurcasına "evet!" dedim :)). diğer kişilerin soruları sonunda mülakat bitti, teşekkürler derken çıktım. kapıdan çıktığımda o kadar iyi hissediyordum ki dedim bu sefer seçildim. barkodu okuttum bekliyorum. yanımdan nasıl kızlar geçiyorlar mülakat değil podyum sanki. benim mülakat kıyafetime bakıyorum onlarınkine bakıyorum derken yanıma bir komutan geldi. konuştu benimle. sohbet muhabbet ettik, birlikte öğrendik. o bütün podyum kızları seçilmiş ben elenmiştim. tabi bu komutan açıkça bana olayları anlattı ve neden seçilmediğimi teker teker söyledi. burada artık bunları yazacak değilim.

    son iki olayı anlatacağım ve yazıma nokta koyacağım.

    bu mülakata benim çok arkadaşım girdi. hepsine çok basit soruldu. hatta en basidinden bir arkadaşımın tek sorusu: "ilk savaş pilotumuz kimdir?" bildi, geçti.
    diğer bi arkadaşıma sorulan tek soru: "bir alman asker savaşta ölürse şehit olur mu?" o da cevap olarak: "müslümansa olur." dedi ve geçti.
    bunun gibi mülakatta gördüğüm kimi kişiler, tanıdığım kimi insanlar vakti zamanında bu adamların dershanesine gitmiş kişiler ama seçildiler. ama her türlü soruları bilen ben elendim.

    son olarak ben kara harp okulundan çıkarken mülakatta tanıştığım bir kızla konuştum ne sordular falan diye. kızı tarif ediyorum: saçları platin sarısı, yüz komple makyaj, göğüs dekolteli bir bluz, altında deri pantolon ve topuklu ayakkabılı, takılı tokalı bir kız. veeeee asıl bomba! kız kendisine sorulan tek soruyu bana sordu: "uboi hulusi akar kim?" dedi. "x sen ciddi misin? sana tek bu soruyu mu sordular?" dedim. konuşma tarzı biraz ağzını gevşete gevşete olduğu için: "uboi ben de gündeeemmmm takiiiipp etmiyooooorummmm kiiiiii, o kiiiiimm dedim. aaaayyyy gerçekten o kiiiimmm?" dedi. ben de anlattım. "aaayy ciddi misiiiinnnnn? ben bunu nerrrrddddeeeen bileyiiiiiimm kiii?" dedi.

    özetle bütün soruları bilen ben elendim ve bunun gibi nice kişiler seçildi. şu an için beni eleyen herkese kırgınım ama eminim ileride iyi ki elenmişim diyeceğim. kırgınlığım da azaldı. tsk'ya değil bunlara mahal verenlere kırgınlığım... ama şu an sivil yaşantımda çok mutluyum.

    bunun gibi daha nice olay var ve okulun itibari için daha fazla konuşmak istemiyorum. ben bunları gördüğüm ve buna tanık olan insanlardan duyduğum kadarıyla okul için bazı şeyler söylemek ve yaşadığım bu birkaç olayı sizinle paylaşmayı istedim. yukarıda okul hakkında birçok şey söyledim. belki doğru belki yanlış...

    harp okulları belli bir ekolün izinde giden okullardı. tanık olduklarıma nazaran söylüyorum bunların hiçbirini hak eden okullar değildi. her anlamda donanımlı öğrenciler yetiştirilirdi ve sokakta bile o adamın harbiyeli olduğunu anlardınız. entelektüel, bilgili, özgüvenli, giyimi düzgün, kibar, vatan millet sevgisi olan adamlardı. eski harbiyelilere selamlar olsun! ama şimdi ki gördüklerimiz istisna olanları bir köşeye atarsak sırf oyak parası için giren, mezun olunca hemen maaş alma amacında olan, sözde vatansever ama daha matematik çözemeyen türkçe konuşamayan tarihten bihaber, tek marifeti msü ve yks'de barajı geçmek olan, aklı yok fikri var adamlar...

    atatük şöyle der: "gençliği yetiştiriniz. onlara ilim ve irfanın kültürün müspet fikirlerini veriniz. istikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. hür fikirler tatbik uygulama mevkiine konduğu vakit türk milleti yükselecektir." umarım böyle olur.

    bugün kendime bakıyorum ben neden elendim diye? benim elenme sebebim belli bir fikre, bilgiye, otoriteye sahip olmamdı belki. ya da başka bir şey. belki de vatan haini benimdir kim bilir?
    kendime şöyle diyorum ve bunun böyle olmadığını düşünüyorum: sağlam kafa sağlam vücutta bulunur ve sağlam duvar yıkılmaz. (kendimi övdüm biraz.)

    bu ne demek? fikirler ordudan güçlüdür demek. birinin sahip olduğu fikrini değiştirmek hiçbir fikri olmayan birini değiştirmekten daha zordur.

    ...

    kısaca milli savunma üniversitesi, beni değiştiremeyecek ama bilgiyi bilmeyen, kullanamayan kişileri kendi istedikleri gibi yontabilecek, kendince yeni nesil vatansever askerler yetiştirecek, bundan önceki tarihinde birçok askerin sıralarından geçtiği, öncesinde tarihe şahitlik yapan şimdiki haliyle kendini tarihe gömmek zorunda kalmış sadece "yeni" bir okuldur.

    küçük bir dilek bırakalım:
    umarız harp okulları eski itibarına, onuruna, güzelliğine, donanımına kavuşur ve yine türk silahlı kuvvetleri'nin gelecekteki subaylarını güzel bir şekilde yetiştirmeye devam eder ve biz de halk olarak daha fazla gurur duyarız.

    teşekkürler, sevgiler.
  • buraya halihazırda giden bir kişi tanıyorum. deniz subayı olacak mezun olunca. kendisi ygs'de 270 bin civarı olduktan sonra şansına burayı tutturdu. başka da birşey söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum. benim zamanımda o puan seviyesindeki insanlar(kaliteden bahsediyorum) astsubaylıktan elenirdi.
  • binlerce yıllık ordunun düştüğü duruma bak. metro billboardlarında, facebook reklamlarında geleceğin subaylarını arıyorlar. mete gibi mustafa kemal gibi nice kahraman yiğitlerin çıktığı orduyu bu hale düşürenler utansın.
hesabın var mı? giriş yap