• milton erickson bir gün çiftliğinde bir at görüyor. at belli ki evcil bir at, sahibi var. "bunun sahibini nasıl bulacağız şimdi" diyor. atı serbest bırakıyor, atı takip ediyor, atla birlikte gidiyorlar, gerektiği yerde atın beslenmesine, gerektiği yerde atın yemesine, içmesine, dinlenmesine izin veriliyor. bir günün sonunda at bir çiftliğe geliyor. sahibi çok şaşkın, ama mutlu "nasıl buldunuz bunu, nasıl geldi" falan diye. ben sadece ona eşlik ettim, ihtiyaçlarını karşılamasına izin verdim, o da yolu buldu buraya geldi, diyor milton erickson.

    psikolojik danışmanlar olarak biz de böyle çalışmalıyız. danışanlar gerçek yuvalarına, gerçek kendiliklerine gidecekler. biz onlara rehberlik edeceğiz. danışanları erickson'un atı serbest bıraktığı gibi bırakacağız, onların yolu bulacağına dair bir güven taşıyacağız. onları takip ediyoruz, izliyoruz, gerekli yerlerde ihtiyaçları için müdahale ediyoruz.
  • wizard of the desert adlı belgeselde hayatı ve kariyeri anlatılmıştır.*
  • erickson’a göre tedavisel müdahale evrensel bir olgu değildi. her hastaya aynı şeyi uygulamak diye bir şey yoktu. tam tersi, biricikliğe ve özel olmaya inandı. bu yüzden her sürecin farklı olduğunu ve her biriyle spesifik bir biçimde ilgilenilmesini gerektiğini düşündü. diğer bir deyişle, her hastada ayrı bir teknik kullandı.

    "birbirinin benzeri iki insan yoktur iki insan bir cümleyi aynı biçimde anlamaz
    bu yüzden insanlarla uğraşırken onları bir kalıba sokmaya çalışmayın.”

    freud’un tersine, erickson hastalarının geçmişiyle pek ilgilenmiyordu. şimdiye odaklanmanın, özellikle de şu an yaşanılan problemleri çözmek için, daha önemli olduğunu düşünüyordu. nörolinguistik programlama ve çözüm odaklı stratejik terapi gibi günümüzde hala kullanılan yaklaşımları geliştirdi.

    "hastalarımızın sorunu bilinçaltlarıyla olan yakınlıklarını yitirmeleridir.
    işimiz, onların bu ilişkiyi tekrar kurmasına yardımcı olmak.”
    50 yaşında bir çocuk felci atağı da yaşadı ve bunu algıları analiz etme adına avantaja çevirerek acıyla başa çıkma yöntemlerini geliştirdi. hatta, tüm bu sürece kitaplarından birinde anlatmıştır. erickson, 78 yaşında hayatını kaybetti.
  • 1919'da o dönem yaygın olan ve çocuklarda felce sebep olan polio virüsü nedeniyle aylarca evde karantinada kalmak zorunda kalmıştır. davranış bilimlerine ilgisi ve araştırmaları da bu evde kaldığı süreçte gelişmiştir. milton'un hipnoz kalıplarının modellendirildiği the patterns of hypnotic techniques adlı kitabın hala türkçeye çevrilmemiş olması konuyla ilgili olup ingilizce bilmeyenler için büyük şanssızlık.

    not: bu entry, covid-19 sebebiyle iki haftadır evden çıkamayan şahsıma bir self-motivasyondur.
  • erickson'ın terapileriyle ilgili bir kitap okuyorum ve bir yandan muhteşem olmasına rağmen bir yanda da çok ürkütücü geldi. şöyle özetleyeyim, bir danışan geliyor hipnoza karşı direnç gösteriyor ama konuşurken erickson danışanı transa geçiriyor. danışan bu durumun farkında değil tabi ve kitapta aynen şu cümle geçiyor :

    ''transa giriyordu ama hipnoz sırasında hatırladıklarını belleğinden siliyordum.''

    düşünsenize, bir terapiste gidiyorsunuz siz farkında olmadan sizi transa geçirip istediği bilgileri elde ediyor, sonrasında şaak! hafızanızdan siliveriyor. sorununuzu çözse ve başarılı olsa bile çok çok ürkütücü bir durum bence bu.
  • “life will bring you pain all by itself. your responsibility is to create joy.”
    “change will lead to insight far more often than insight will lead to change.”
    – milton h. erickson
  • amerika'ya yolu düşenler müzesini ziyaret edebilir.tık
  • erickson çocuk felci geçirmiş, uzun yıllar boyunca yataktan kalkamamıştı ancak bunu en iyi şekilde kendi yararına kullanmayı bildi;insanların kelimeleri nasıl kullandığını, jest ve mimiklerin iletişimdeki rolünü gözlemledi.bir kız kardeşinden öğrendiği ilk şey birinin, “evet” dediğinde, bunun hayır demek anlamına gelebildiğiydi.

    felçli kaldığı süre boyunca en küçük kardeşini emekleme aşamasından yürümeyi öğrenme aşamasına kadar gözlemledi. bir gün sandalyesinin hafifçe kıpırdadığını fark etti. büyük bir heyecanla kendisine emirler yağdırmaya başladı: “ayaklar hareket edin! sandalyeyi sallayın!” ancak bir şey değişmedi. neden sonra yorulup bundan vazgeçti. sonraki denemesinde sandalyeyi hareket ettirebildi. erickson’un “indirekt telkin” yöntemini keşfi böyle oldu. öneriyi bilinç değil, bilinçaltı deşifre etmekte, böylece vücuda, bilincin verebileceğinden daha güçlü bir şekilde telkin vermekteydi. bu olayı takip eden iki yıl süresince erickson, kendine yürümeyi öğretti ve çocuk felci hastalığına ” insan davranışı konusundaki en iyi öğretmenim” dedi.

    her problem yanında bir geçmiş ve gelecek taşır. erickson'un farkettiği şu ki geçmişi aradan çıkarır ve geleceği değiştirirseniz problemin üçte ikisini değiştirirsiniz çünkü gelecek sadece pozitif beklentilerden oluşacaktır. ericson seanslarında kişinin durumunu ve direncini kabul ederek ondan bir sonraki adım için yararlanır, kişinin olumlu yönlerini vurgular, mekânsal ve zamansal doğayı değiştirir, konuyu farklı şekilde hikayelendirir ve bunların hepsinde küçük bir değişiklik yaparak diğer bütün her şeyi onun üzerine inşaa eder. bununla insanın temel doğru saydığı şeylerin yerleri ile oynayarak değişimi mümkün kılan farklı bir ilişki kurulmuş olur. sonuçta baraj duvarının yapısını değiştirmek için büyük bir delik gerekmez.

    ona göre öğrenme ve değişim kişinin kendi çerçevesinin diliyle konuşulduğu, dinlenildiğini, anlaşıldığını ve kabul gördüğünü hissettiği anlarda ortaya çıkmaktadır. değişim, içgörünün değişime yol açacağından çok daha fazla içgörüye yol açar.
hesabın var mı? giriş yap