mimar sinan
-
(bkz: koca sinan)
-
neden bizans döneminden kalma hipodromun üstüne yapı inşa ettiğini anlayamadığım büyük mimar.
-
klasik osmanlı mimarisi denildiğinde akla gelen ilk isim. her ne kadar mimar kimliği ön plana çıkmış olsa da aynı zamanda çok önemli bir mühendis ve şehir planlamacısı. yarım yüzyıl boyunca imparatorluğun mimarbaşılığını yapmış. bundan dolayı da büyüklü küçüklü bir çok yapı denemesi olmuş. her yapısında farklı bir uygulama yapsa da amacı mekanı tek kubbe altında toplamak olmuş her zaman. şehzade camisindeki merkezi kubbeye 4 yönden yarım kubbe eklenmesini ve süleymaniye'deki politik kaygı yüzünden ayasofya benzeri bir yapı yapılmak istendiği için merkezi kubbeye 2 yönden yarım kubbe eklentisini saymazsak sinan'ın bütün yapılarında mekan tasarımı ana kubbeyi direkt olarak algılamak üzere tasarlanmış.
her yapısı ayrı bir deneme aslında. sinan, asıl ününü kubbeli mekan mimarisine getirdiği yenilikler ve büyük ölçekli yapıları etkili bir biçimde tasarlamasıyla kazanır. öylesine büyük kubbeler inşa etmek, ortaçağda bir mimarın ustalığını yansıtan en önemli özelliklerden biri. bunun en güzel örneği ustalık eseri olarak değerlendirilen selimiye'dir.
sinan, ilk olarak 4 destekle başlamış, sonra 6 ve son olarak da 8 destekli yapılarda denemeler yapmış. üsküdar mihrimah sultan camisine baktığımızda yine şehzade cami gibi 4 destekle taşınan merkezi kubbeye, 3 yönden yarım kubbe eklendiğini görürüz. sinan burada cümle kapısı yönündeki yarım kubbeyi kaldırarak mekana girilince direkt olarak merkezi kubbe altında hissedilmesini sağlar. süleymaniye ise sinan'ın mimari üslubunun gelişmesinde önemli bir aşama. süleymaniye, istanbul ll. beyazid camisinin başka bir varyasyonudur fakat kubbesi daha büyük ve strüktürü çok daha karmaşıktır.
süleymaniye'de kare bir alt mekan ve ana kubbeyi taşıyan 4 destek bulunur. sinan paşaya gelindiğinde ise edirne 3 şerefeli camisine benzediğini görüyoruz. fakat sinan paşa cami çok daha küçüktür ve çok daha ince bir taşıyıcı sistemi vardır. 4'ü bağlı, 2'si bağımsız toplam 6 paye merkezi kubbeyi taşır. sinan paşa cami ile 6 destekli camilere geçiş denemesi yapmış sizin anlayacağınız. fakat burada hala yan sahınlar var, bundan dolayı orta mekan tam olarak hissedilemiyor. sonraki 6 destekli yapılarda kubbenin tüm mekanı saracak şekilde denemeler yapıldığı görülür. 6 destekli camilerin en başarılısı kadırga sokullu mehmet paşa camidir.
sinan 8 destekli yapılara ise ilk adımı eminönü rüstem paşa cami ile atar. burada 4 bağımlı, 4 bağımsız 8 desteğe oturan bir kubbe bulunur. alttaki kare mekanla üsteki sekizgen, yarım kubbelerle birbirine uydurulur ve kubbe pandantiflerle sekizgene oturtulur. bunun en güzel ve en gelişmiş örneği ise selimiye'de görülür. kapıdan girer girmez algılanan merkezi kubbe 8 desteğe oturur. duvarlar bu yapıda oldukça incelmiş. altta kare bir mekan bulunur ve onun üzerindeki ilk kemer sırası kare mekanı devam ettirir. ardından gelen sekizgen ve onun üzerine oturtulan kubbe alt mekan ile ideal bir bütünlük içerisindedir.
yaptığı denemelerle mimari anlamda oldukça ilerleyen sinan, geometrik şekiller arasında ideal bir çözümleme sağlar. sekizgen çardak uygulaması ve strüktürün incelmesi, amaçlanan mutlak kubbe egemenliğinin sağlanmasına yardımcı olmuş. bundan dolayı selimiye, sinan'ın ustalık eseri olarak yorumlanır.
sinan, yapılarını kentlerin topografik, jeopolitik ve ekonomik unsurlarına göre inşa etmiş. insanlar da hem dini hem dünyevi hayatını birbirinden koparmamak için hem de birbirleriyle kaynaşmasını kolaylaştıracak unsurları özellikle tercih etmişler o dönem.
bu külliyeler özellikle imparatorluğun ve halkın simgesel imar yapıları olarak inşa edilmişler. misal fatih döneminde inşa edilen ilk universal külliye fatih külliyesi. sinan dönemindeki ise süleymaniye olmuş. sinan bu külliyelerin bünyesinde medrese, kervansaray, han, hamam, sıbyan mektebi ve aynı zamanda arastaların olabileceği büyük ölçekli yapılar inşa etmeyi hedefliyor. külliyeleri şehrin sokak dokusuna,çevre yapılarla olan ilişkisine göre konumlandırmıştır. kısacası sinan'ın külliyeleri sınır duvarlarıyla son bulmuyor, aksine çevresiyle süreklilik arz ediyor. bu da mimar sinan'ın şehir planlamacısı kimliğini yansıtan özelliklerden birisi.
yapı için elverişli olmayan en zor topografyalarda bile ustalıkla çözümler üretip mimarisini şekillendirmiş. örneğin süleymaniye'ye baktığımızda çift yönde eğimli bir arazide ortak bir kot seçilerek buraya kurduğu setlerle düz bir zemin oluşturduğunu ve yapısını bunun üzerine tasarladığını görürüz. caminin bulunduğu ana eksen üzerine kazıklar çakarak yapının kayalık zemine tutunabilmesi sağlanmış. sinan bu anlamda arazinin zorluğunu güzel bir tasarımla yenmiş. yine edirnekapı mihrimah da sinan'ın setlerin üzerine inşa ettiği bir yapısı. aynı zamanda şehir planlamacısı kimliği ile birlikte de, sur duvarı yanına yapacağı bu yapısını daha iyi görünebilmesi için yüksek bir topografya üzerine set yerleştirerek yapmış.
sinan diğer imar faaliyetleri olarak da özenli çalışmalar yapmıştır. örneğin imparatorluğun zirve kentine giriş noktasında yer alan büyükçekmece'deki su kemeri başlı başına kentin tamamının su ihtiyacı baz alınarak düşünülmüş pilot bir noktadadır. bu kemer aynı zamanda imparatorluğun propagandasını yapar nitelikte bir yapıdır.
külliyelerinde cami, medrese ve avluyu aynı alanda toplamayı hedeflemiş. örneğin karaahmet paşa ve sinan paşa külliyeleri bu tarzdadır. aynı zamanda eğimli arazilerde mümkün olduğunca cami ve türbeyi aynı kotta tutmayı hedeflemiş. örneğin süleymaniye ve atik valide paşa külliyesi bu tarzdadır.
külliye yapılarında insanların yönünü belirleyebilecek, düz eksenlerde belli başlı unsurlar inşa etmiş. örneğin kemerli girişler, dua kubbeleri gibi. sinan'ın külliyeleri şehrin orta aksı üzerinde değil de paralelinde inşa edilmiş. haliç'i görebilecek bir manzaradan veya misal galata'daki anemon otelinin terasından bu rahatlıkla gözlenebilir. böyle bir adama gelip de kopyacı demek, ne bileyim biraz haddini aşmak sanki. -
inşaa ettiği kadırgalarla iran ordusunun yenilmesini sağlayan dahi bir mimardır.
1534 yılında kanuni sultan süleyman bağdat'a sefer düzenler.ordunun bağdat'a gitmesini firsat bilen iran şahı van'a saldırır. bunun üzerine kanuni, vezir-i azam lütfü paşaya ordunun bir bölümünü derhal van'a göndermesini emreder. lütfü paşa van'a gelince bir denizle karşılaşır. van gölü dedikleri kocaman bir denizdir aslında.iran ordusu oralarda bir yerde ama nerededir? her yer koy ve körfezle doludur. lütfü paşa bir kadırgaya ihtiyaç duyar. "koca kıyılarda arayarak bu ordu bulunmaz. bir kadırgamız olsa denize açılır ve kolayca onları bulabiliriz" diye düşünür. ama kadırga bulunamaz. akıllarına orduda görevli olan zemberekçi başı gelir. ona kadırga yapıp yapamayacağını sorarlar. zemberekçi başı önce ormanda uygun ağaç olup olmadıgını kontrol etmesi gerektiğini söyler. daha sonra gelip üc kadırga yapabileceğini söyler. küçük bir tersane kurar ve o üç kadırgayı iki hafta gibi kısa bir sürede yapar. o üç kadırgayla sefere çıkılır ve iran ordusu bulunup dağıtılır. bu başarı üzerine zemberekçi başı "haseki" mertebesine yükseltilir. haseki sinan paşa olarak yaşar. haseki sinan daha sonra yapacağı eserlerle mimar sinan olarak tanınır. -
başmimar oluşundan vefatına kadar olan dönemde inşa ettiği eserler kronolojik olarak incelendiğinde, ömrünün sonuna doğru inşa ettiklerinin baştakilere göre oldukça baştan savma eserler oldukları görülen büyük deha. ooo mimar sinan'a hakaret etti diyecek mallar olduğu için belirtme ihtiyacı hissediyorum, sinan gibi bir dehayı eleştirecek kadar hadsiz değilim, sadece bir sanat tarihçisi olarak, mimar sinan'ın eserlerini incelediğim şu dönemde, bilimsellikten uzak, sohbet havasında birkaç kelam etmek niyetindeyim hepsi bu. şehzade, süleymaniye ve selimiye camilerini değerlendirmenin dışında tutarak, daha az bilinen ve birçok kişi tarafından mimar sinan'ın eseri olduğu dahi bilinmeyen yapıları kronolojik olarak incelediğinizde, ömrünün sonuna doğru ya eskiden uyguladığı planları nispeten daha özensiz olarak uyguladığını (örn: azapkapı sokullu mehmet paşa camii'nde edirne selimiye camii'nin planını daha küçük boyutlu olarak uygulaması) ya da yenilikler deneyerek, kendisinden sonra çok da tercih edilmemiş yeni tipte yapılar (örn: kılıç ali paşa camii'ni ayasofya'nın plan tipini baz alarak farklı bir planda inşa etmesi) ortaya koyduğunu görüyoruz.
-
"olup yeniçeri çektim cefayı
piyade eyledim nice gazayı."
ocaktan ayrıldığında haseki ağadır, yani generaldir. -
kayseri ağırnasta doğmuş 44 yaşına kadarda yeniçeri olarak hayatını devam ettirmiş kanuni döneminde mimar olmuş osmanlı mimarisinin en iyisi olarak gösterilebilecek zattır. yavuz sultan selim ve kanuni sultan süleyman dönemlerinde seferlere katılmış buna mukabil farklı ülkelerin mimarilerini görmüş mimarlığına katkı sağlamıştır. mimarlığa ilk adımı şöyledir: kanuni dönemindeki buğdan seferinde prut nehri üzerine köprü yapılması gerekir ancak diğer mimarların yaptığı köprüler killi topraktan ve bataklıktan çöker. bunun üzerine sinan yapmak istediğini söyler, köprü çökerse kellesi gideceğini bil bile. sinan köprüyü başarıyla yapar ve mimarlığa ilk adımını atar. ayrıca ayasofya'ya da minareleri sinan eklemiştir, yıkılmak üzere olan ayasofya'ya iki minare eklemiş ve bunları dayanak olarak kullanmıştır. eğer bir gün minareler yıkılırsa ayasofyada yıkılacaktır yani müslümansız bir ayasofya düşünülemez demek istemiştir.
not: ıvo andric'in drina köprüsüne konu olmuş drina köprüsü'nünde mimarıdır aynı zamanda. mihrimah sultanla arasında geçenlre de tamamen uydurmadır. -
günümüzün anlayışıyla ne bir mimardır, ne bir mühendistir, ne de bir dahidir.
yaşadığı dönemin ona sunduğu imkanlar çerçevesinde, geleneklerle ve usta çırak ilişkisi içinde öğrendiklerini yapılarına yansıtır. 19. yy da başlayan modernist anlayışla "tasarım" olgusunu düşünürsek sinan'a tasarımcı da diyemeyiz.
16. yy da önemli yapılar sunmuş bir mimarı bu kadar yüceltmek ve osmanlı impartorluğunda sanki bir tek mimar o varmış gibi davranmak dahası günümüz türkiyesinde bile insanların mimar olarak bir tek onu bilmesi; insanların tarihine, kültürüne ve sinan'ın kendisine yaptıkları büyük bir saygısızlıktır. nitekim 21.yy da siz hala kubbeli ve minareli cami yaparak onları klasik dönem osmanlı camilerine benzetmeye çalışırsanız size ilk küfredecek insan da sinan'ın kendisi olur... -
mimarlık ya da mühendislikle ilgili en ufak bir bilgim yok fakat her olay, olgu ya da kişi yaşadığı dönemin çerçevesi içerisinde değerlendirilir mantığı her alana hakim olan bir bakış açısıdır diye düşünmekteyim. öyle ki edebiyatımızda yer alan ilk yerli roman, ilk psikolojik roman vs. gibi çeşitli yapıtlara bu günün şartlarından bakarsanız edebi zevkten yoksun, basit bir yazı yığını görürsünüz. bu şartlarla değerlendirilmeli diye düşünüyorum.
-
necdet sakaoğlu'nun #tarih'in ağustos 2018 sayısındaki yazısına göre, sinan, "osmanlı ulemasının 'gebran' dediği, kapadokya'da yerleşik şaman inançlı türk topluluklarına mensup"tur...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap