• bir fındıklı çikolata markası. bayramlarda verilen en kalitesiz çikolatalardandır. çocukluğumda hep karşıma çıkardı da asla yemezdim. simi diye susamlısı, jimi diye sütlüsü vardı.
  • bir zamanlar deli gibi sevdiğim, karnında uyuyup büyüdüğüm, boynuna sarılıp kaldığım, zaman zaman rüyamda gördüğüm, artık olmayan birinin ismi.
  • hayat, hayal ettiklerimiz değildir, hayat yaşadıklarımızdır. netflix'te bugünlerde yayına giren mimi , hindistan’ın rajasthan isimli küçük bir kasabasında, popüler bir dansçının (kriti sanon) rahmini para karşılığında çocuksuz bir amerikalı çifte kiralamayı kabul etmesini ve taşıyıcı hamilelik sürecini konu ediniyor. mumbai'ye taşınma ve bollywood oyuncusu olma hayali kuran mimi için 2 milyon rupi çok büyük paradır ama hamilelik sürecini nasıl gizleyeceği konusu ile 2 saati aşan bir olay akışına sahip film yer yer kahkaha attırırken, insanı sinir eden ve dramanın doruklarına ulaşan sahneleri ile duygudan duyguya yöneltiyor izleyenleri. başroldeki kriti sanon en iyi performanslarından birini ortaya koyarken takcisi rolündeki bhanu (pankaj tripathi) resmen rolünü yaşamış. iyi film bulmaktan sıkıntı yaşadığımız son zamanlarda ilaç gibi geldi bana film.

    birçok sosyal mesaj barındıran filmde beni en çok etkileyen replik şuydu
    “içimdeki bu çocuk yaşıyor
    büyüyor
    nefes alıyor
    yemek yiyor
    hareket ediyor
    bence bizi de duyabiliyor
    doğduktan sonra bebek öldürmek suç
    ama annenin karnında öldürmek suç değil
    neden?”

    filmin finalinde ekrana gelen şu bilgi notu da çok vurucuydu, “yetimler kendi ülkelerini kursaydı, nüfus sıralamasında dünyada dokuzuncu sırada olurlardı. anne & baba bekleyen 153 milyondan fazla çocuk var.”
  • tavirlariyla kendine hayran birakan anlat istanbul karakteri. (bkz: guven kirac)
  • spoiler gibi.

    arkadaşım çocuğunun down sendromlu olması tehlikesini ilk öğrendiğinde çok üzüldü, çok ağladı, ama asla aldırmayı düşünmedi.
    ona böyle özel gereksinimleri olan bir çocuğa bakabilecek maddi manevi dayanıklılıkta olduğu için memnun olması gerektiğini, hayattan ille de sanki defaultmuş gibi beklediğimiz mükemmel şeylere kavuşamadığımızda bu kadar başımıza yıkılmaması gerekliğini söyledim.
    çocuk sağlıklı doğdu.
    ben yıllardır bu söylediklerimi kendim yapabilir miydim diye düşünürüm. kesin cevaplar vermemeyi her gün yeniden öğrendiğim için bu konuda da eminmişim gibi konuşamıyorum, ne kendimle ne orta yerde.
    bu film yine evde başka şeylerle uğraşırken gürültü olsun diye açtığım, sonra hint filmlerinin muazzam görselliğinden gözümü alamadığımdan bir süre izlediğim, izlerken eğlenceli bulduğum, sonra işime dönüp unuttuğum bir seyirlikti.
    bugün yine kafa yormadan dinlenmek istediğim sırada yarım bıraktığımı hatırlayıp açtım. ancak ikinci yarısı komedi temposunu azaltıp drama ağırlık vermiş, bu dengeyi de iyi becermiş.
    mimi'yi izlerken benim gibi davulun sesine uzaktan hoş demek yerine bütün riskleri göze alabilen bir kadınla karşılaştığım için çok etkilendim. bu farazi dilemmayı bir kez daha hatırlayıp, yine kendimle ilgili kesin yargılara varmadan sadece gözlemlemek iyi geldi.
    kürtaj karşıtı söylemlerine katılmasam da, güçlü ve cesur bir kadın olarak sadece kendi olası mutluluğunu düşünmeden sorumluluk alabilmesine bayıldım.
    yönetmenin hikaye anlatıcılığına da bayıldım, çok iyi bir serim-düğüm-çözüm akışı yakalamış.
    beklenmedik filmden neler çıkıyor, sinemaya bu yüzden de aşığım.
  • beaker alfabesi, kelimesi, cümlesi, hecesi ve vurgusu.

    cümle içinde kullanalım:

    -mi miii mimimii mimmiiiiiimiiiiiii...
    -mi mi?
    -mimimi mi; mi.
    -mimi mi mi mi.

    oh mimi.
  • çok güzel bir kedi ismidir. gel pisi pisi gel mimi mimi. bir sahibi var ki mimi olasın gelir.
  • nil karaibrahimgil'in arog'ta oynadığı karakter. dimi'nin* kızı.
  • beni duymuyor...
    "beni rüyalarımda da mı yalnız bıraktın" diye sesleniyorum,
    ses vermiyor...
  • uyuduğunu hayal ediyorum. evde bir yerlerdesin saklanıyorsun...
hesabın var mı? giriş yap