• tipsizdir. zira hoş bir adam olsaydı öküz olmakla itham edilmezdi.
    sokakta, barda vs gelip tanışmak isteyen erkek eğer hoşsa, sıkıntı yoktur mesela. ama tipsizse, ''sokakta bile huzur vermeyen öküz'' olur, ''bara sadece kadınlara asılmaya giden mal'' olur falan.
    zaten kadınlar kendileri için süslenirler, kendileri için dikkat çekici giyinirler. hee he öyle. ne istersen yap ama arkasında dur yahu. ''beğenilmek istiyorum'' de, ne var? ayıp mı? yoksa kaşar mı derler, nedir bu gizleme saklama? bu kadar mı hasarlı özgüvenin? hayır evin içinde pijamayla dolaşan insansın, dışarıya çıkarken giyiyorsun o mini eteği, yemeyelim birbirimizi. evin içinde de makyajla oturmuyorsun. hep dışarı çıkarken bakıyor insan kendisine. kendisi için süslenen insan niye evde saçını bile taramasın yahu yapmayın. banu alkan mısınız hepiniz... sonra da ''ayy ben eteği kendi göz zevkim için giydim ama öküz gibi baktılar :('' deniyor. sorun birilerinin bakması değil. sorun bakması istenen tiplerin bakmamış olması. kendisini süzen brad pitt olsa bunların kaçı ''öküz gibi bakıyor'' der, cevabı bulmak gerçekten çok yüksek bir iq istiyor.
  • bakarsin okuz derler, bakmazsin ibne derler. derler, derler....

    ispiyoncu editi : okuz ve ibnelerden ozur dilerim.
  • rahatına düşkün birisi olduğum için önceliğim kot pantolon üzeri tişört. fakat geçenlerde bir çılgınlık yapıp mini etek giymek istedim, istemez olsaydım...

    salı günü üniversitede program olduğu için şık olmam gerekiyordu, ben de bunun için babamdan gizli mini etek aldım. babamdan gizli diyorum çünkü o da biliyor erkeklerin ne mal olduğunu. mini etek giymeme izin vermeyeceği ise su götürmez bir gerçek. sabah okula gitmek için de babamın evden çıkmasını bekledim. 15 dakika sonra çıktım ben de.

    sokağa adımımı atar atmaz kendimi çıplak gibi hissettim, hatta bir ara vazgeçmeyi bile düşündüm. pantolon harici en fazla kapri giymiş biri olarak rüzgarın tenime değmesi bile beni tedirgin ediyordu. sanki herkesin gözü bendeymiş, daha doğrusu bacaklarımdaymış gibi düşündükçe kalbim küt küt atıyordu.

    her zamanki otobüs durağıma yürümeye başladım. kafamı sağa sola çevirmeden, hızlı adımlarla. yol üzerindeki marketin sahibi vehbi abi her sabah olduğu gibi yine dükkanın önünü süpürüyordu. biraz rahatlayabilmek adına günlük ritüelimizin bana düşen kısmı için "hayırlı sabahlar vehbi abi." diye seslendim. doğrulup arkasını dönünce güler yüzle beklediğim yanıtın yerine kaybolan bir gülüş ve mırıltılar arasında bir "tövbe tövbe..." işittim. ama olsun moral bozmak yoktu, kendimi her şeye hazırlamıştım.

    durağa gelişimle beraber çevredeki insan sayısı arttıkça uğultular da artmaya başladı. annesiyle okula giden bacak kadar oğlandan tutun telefonla konuşan liseli bir kıza varıncaya dek herkes bana bakıyordu. gözlerimi kapatıp bunların sadece bir kuruntu olduğunu kendime telkin ede ede otobüsü bekledim. otobüs gelir gelmez atladım ama şoför de sanki ilk kez bacak görmüş gibi bana bakıyordu. mini eteğin yaygın olmadığını biliyordum bu şehirde ve sanırım sebebini de yeni yeni öğreniyordum.

    arka koltuklarda oturan liseli erkeklerin anıra anıra gülmesini üzerime alındım, ben bakınca başka yöne dönen insanların bakışını üzerime alındım, duyduğum her ses her gülüşü üzerime alındım... ağlamak istiyordum. ibrahim tatlıses'in "bak şerefsiz evladıyım ağlamamak için kendimi zor tutuyorum." lafını aklıma getirip gülümsemeye çalıştım. daha üniversite yolundayken tükenmişti enerjim.

    günün geri kalanı da aynıydı. 3 yıllık öğretmenim, profesör ünvanı olan adam da beni baştan aşağı süzdü, dostum dediğim erkekler de. uzağımda kalıp seyretmek istiyor gibilerdi. akşam olana dek bir yandan programla diğer yandan eteğimle uğraştım. indirebildiğim kadar aşağıda tutuyordum eteğin boyunu. artık eve gitmek için can atar olmuştum, evde olacaklardan bihaber...

    babamdan evvel evde olmam gerekliydi ve burada da murphy bey devreye girip beni trafiğin ortasında bıraktı. o kadar geç kalmıştım ki babamın evde olduğundan adım gibi emindim. tek çarem sessizce eve girmekti. kapıda uzun uzun soluklanıp anahtarı sessizce deliğe soktum. tam açtım derken kapı içerden açılıverdi...

    kardeşim sinem benden erken davranmıştı. ben ise öncesinde gülümserken eteğimi görünce gözlerinde oluşan dehşeti an be an gördüm. babamı soracaktım ki sinem'in arkasından çıkageldi. sonradan öğrendiğim kadarıyla mükemmel zamanlama ile sofradan kalktıkları ana denk gelmiştim. babamı hiç o kadar sinirli görmemiştim, bir insanın bir anda o kadar sinirlenebileceğini de... daha ağzımdan tek kelam çıkmadan babamın tokadını yedim, ardından bir daha ve bir daha. kapıyı bile kapatmadan bağırış çağırış içinde vücudumun hemen her yerine bir darbe almıştım. babam ise giderek daha da sert vuruyor, bağıra bağıra "gerizekalı mısın sen? elaleme rezil mi edeceksin bizi? allah belanı versin! namussuz! senin yapacağın işe s.çarım. evlat değil düşman." minvali lafları soluksuz sıralıyordu.

    hatırladığım son şey annem ve sinem'in araya girme çabalarıydı. sonrasında kendimi odamda, yatağımda otururken bulmuştum. hangisi daha kötü, morluklar mı yoksa babamın sözleri mi diye düşünürken kapı açıldı. elinde bir bardak suyla annem gelmişti, babam ise hâlâ içeride küfürler savuruyordu. annem önce suyu uzattı sonra yanıma oturdu. elini dizime koyup babama hak verdiğini, ailemize yakışmadığını anlattı uzun uzun. kardeşime güzel örnek olmamı, bir daha böyle aptallıklar yapmamamı öğütledi. kalkıp kapıya yöneldiğinde ardından titreyen sesimle korkmadığımı, tekrar yapacağımı, ne giyeceğime karışmamalarını söyledim. birden annem de üzerime yürüyüp dedi ki:

    -bak fatih alttan aldım diye şımarma, ağzına s.çarım senin! erkeksin sen, salak salak işler yapma.

    sanırım bir daha mini etek giyemeyeceğim. mahalle baskısı bir genci daha yuttu vesselam...

    dipnot: işbu entry türkiye'de kadın olmanın ne kadar zor olduğunu mizahi bir finalle de olsa vurgulamak için yazılmıştır. kadınlar başımızdan eksik olmasın, onlara hayatı zindan eden zihniyetler kahrolsun.

    zorunlu edit: inci sözlük kullanıcısı beyazatlidonkisot'un giriyi, başlığı ve dipnotuyla beraber görüldüğü üzere çaldığı bilgisini aldım. söz konusu hesapla bir alâkam olmadığını belirtmek isterim.
  • bazen zorlama bir tanım olabilir.

    bakmak var bakışla taciz etmek var. hani hemcinslerimi karalamak istemem ama bu konudaki tepkilerinde gerçekten dengesiz kızlar da gördüm, hatta kendilerinden çok saçma argümanlar işittim.

    neymiş mesela: zengin veya bakımlı bir erkek aynı şekilde bakabilirmiş ondan rahatsız olmazmış ama sosyal statüsü geriden gelen biri öyle bakamazmış kendisine çünkü onun için giyinmemişmiş.

    hey allam ya demiştim, sen neymişsin ki insanlar kendi sosyal statülerini ve fiziklerini tartıp ona göre bakacaklar sana. "o zaman sadece gece kulübünde düğünde falan giyin" diyesim gelmişti de uzatmamıştım.

    yani arkadaşlar, mini etek giyen kadına bakan öküzler var ama bir adamı öküz yapan şey de aslında o bakış olmuyor bazı kızlara göre, one direction elemanı öyle bakınca oluyor da komşunun oğlu bakınca olmuyor mesela falan, karmaşık mevzular.

    yerine göre giyinmek en güzeli.
  • verdiği rahatsızlık bakmak eyleminden değil; tipinin öküzlüğünden kaynaklanmaktadır.

    beyaz atlı beklenmektedir oysa ki...
  • ekşi'de artık yeni moda. bir yazar dişi olduğunu belli edecek bir entry giriyor. subjektif değerlerini -çoğunlukla radikal bir biçimde- ortaya koyuyor. sözlük abazan tayfası da yaranmak için "yauw öhe mehe haglı yaw" diye bu şahsı yüceltiyor. şahıs prim yapıyor. haksız da olsa haklı olduğu yanılgısına düşüyor. sonra da abazan kardeşlerimiz türk kadınının kezbanlığından yakınıyor efil efil her başlıkta.

    hepsinin sebebi sensin gerizekalı herif, daha ne yakınırsın kezbanlıktan mezbanlıktan?
  • bakalim diye giyilmiyor mu zaten o mini etek ?
  • bakan kisinin (öküz denilen), mini etek sahibi zat-i muhterem tarafindan begenilmesi durumunda level atlayip, öküzlük mertebesine elveda diyebilecegi durum. hep magarada mi kalacaksiniz canim.
  • 4 farklı bakış vardır.
    "-aaa ne kadar yakışmış etek" bakışı.
    "-çok güzel bakmaya doyamıyor insan" bakışı.
    "-bakmamaya çalışıyorum ama olmuyor" bakışı.
    "-off bacaklara bak, bunu bi skicen var ya" bakışı.

    buna göre bakanlardaki öküz oranımız %25'tir.
  • her erkek bakar ve bir gün sen de o öküzü koluna takarsın merak etme..
hesabın var mı? giriş yap