• elini tutuyor sevdiği kadının...
    "hadi gidelim!" diyor coşkulu...
    tanıdığından beri güvenmişti. sonra birden, olimpos'tan dönüşte, karşılaştıklarında onu öncekinden çok farklı gördüğünü fark etmiş, kendini suçlu hissetmişti. sakine onu görür görmez koşup sarılmış,
    "n'oldu, titriyorsun? hasta mısın yoksa?!" demişti kaygıyla...
    "yoo, de-ği-lim," demişti kekeleyerek...
    "çok zor günler geçirdin, di mi?" deyip yine sarılmıştı.
    "sakine şefkatli, sakine sevgi dolu!" deyip durmuştu hüsnü...
    deniz utancını gizlemek için hüsnü'ye saldırmıştı.
    "boş ver, hüsnü bu," demişti sakine...
    maviyle yeşil arası gözlerinde hem merak, hem de şaşkınlık vardı.
    günlerce kıyıda sessizce oturmuşlardı. sakine de mutluydu.
    "yolculuk ne zaman?" dediğinde,
    "hiçbir zaman!" deyivermişti.
  • anladım ki "korku" insanı uzaylıya çeviriyor, gerçek dünyada uçuk metafor olarak bırakıyor, bireysel ağrıdan kitlesel sancıya dönüştürüyor. "insan, zihnini gerçek hislerle hisseder" korku ve şüphe gibi. o zaman da bu uzaylı bahsi "benlik" için değil karşında duran ve durağan olmayıp akışkan olan koca yığınlar için geçerli.

    zihnimin labirentlerinde uzaylının ben olmadığını bilakis sapına kadar "ben" olduğumu idrak ettim. sevimsiz, tuhaf ve uzaylı olan toplumun kendisiydi. sürüler halinde olan, çatışmayı seven, kıran döken, yıkan ve tarumar eden bu yığınlardı. gel gelelim inşa ettiğim benlik kulemde hakim olan tek şey yine de korku idi. nitekim kalabalıklar, uzaylı kalabalıklar korku nedeniydi.

    zihnimdeki kaleme çekildim, kapıları kitledim. kirpiklerimden kapıların gıcırtı ile karışık hışırtılı sesler geldi. rahatsız edici bir yana ninni gibi geldi.
  • hüsnü, bir bilgisayara bağlanmıştı, yedekleme yapılıyordu.
    "vay canınaaa!" diyordu tanrılar...
    "böylesini biz bile yaratamazdık."
    beyninin özellikle duygularla ilgili kısmı oldukça karmaşıktı, bilgisayar error vermeye başlamıştı.
    "tamam, pes!" dedi zeus...
    "her ne kadar çapkınların tanrısı olsam da, duygu konusunda eksiğim."
    hera alaycı bir gülümsemeyle baktı zeus'a...
    "ha şunu bileydin!" dedi.
    bağlantıyı keser kesmez hüsnü uyandı. soru dolu bakışlarla baktı zeus'a.
    "serbestsin," dedi zeus.
    "senin gibisiyle işimiz olmaz."
    bir şey anlamasa da rahat bir nefes aldı. gösterilen patikaya dalıp bütün gücüyle koşmaya başladı.
  • "yine orman, yine yalnızlık!" dedi deniz...
    sesi uçurumun boşluğunda çınladı. aşağıda deniz, kuduruyordu. yukarıda bulutlar, gökyüzünü kaplamıştı.
    "niye bu karanlık?.."
    günlerdir bitkilerden başka tek bir canlıya rastlamamıştı. o sırada deniz'e yanıt verircesine yolun karşısında bir sincap belirdi ve anında yok oldu.
    "hayret!"
    sigarasını yola attı, ayakkabısıyla iyice çiğnedi. birden,
    "yere atma öküz!" diyen hüsnü'nün sesini duyar gibi oldu. etrafına bakındı, kimse yoktu.
    "belleğim bile dalga geçiyor benimle!"
    dünya susuyordu.
  • günlerdir o karanlık yollarda yürüyordu. gücü tükenmiyordu.
    "nasıl olur, sen çok tembeldin."
    yine hüsnü... konuşmak istediğinde düşünüyor, hüsnü'nün yanıtını duyuyordu.
    "yürümek, yürümek, yürümek..."
    "öyle..."
    acaba hüsnü'yü ne zaman görecekti?..
    "pek yakında!"
    "reklamları izlediniz!"
    hüsnü yanında mıydı yoksa? görünmez mi olmuştu?..
    "görüşürüz!" dedi hüsnü...
    deniz başını kaldırıp bulutlara baktığında o birkaç bulut hakkındaki konuşmalarını anımsadı. hüsnü'yle konuşmaları, hep anıydı.
    "yoksa deliriyor muyum?.."
  • delirmiyordu. tanrılar, anıları yeniden yeniden yaşama cezası vermişti ona... peki ama neden?.. robot da olsa, bir dostu, arkadaşı bırakıp gitmeye niyetlendiği için...
    "üzülme, ben yanındayım!"
    baktı: athena'ydı.
    "öyle mi? niye?.."
    "bir nedeni yok. canım öyle istedi."
    "eksik olma," dedi.
    "nasıl?" dedi athena şaşkın...
    "bizde öyle derler. teşekkür ederim anlamında..."
    "bir şey değil."
    athena'ya baktı ve kendini güçlü hissetti.
  • "yoruldun galiba," dedi athena...
    "biraz..."
    olduğu yere çöküverdi. tam o anda yağmur başladı.
    "gördüklerimin ne kadarı anı?.." dedi deniz...
    "gördüğün değil de, işittiklerin... hüsnü'yle ilgili olanlar... onu düşündükçe, anımsadıkça... onunla ilgili sorular sordukça..."
    "ya dostum, işte böyle," dedi hüsnü...
    deniz ağlamak istiyordu.
    "utanma, ağla bakalım."
    yağmur hızlanıyordu. athena yakındaki çam ağacını gösterdi. koşarak çamın altına sığındılar.
  • başörtüsünü çıkarıp attı, hırkasını beline bağladı. dört yol ağzında durup dört bir yana baktı: gelen giden yoktu. en yakındaki çam ağacının altına oturdu.
    "oh be!" diye düşündü.
    artık zorunlu erken kalkmalar, yemek. temizlik yapmalar yoktu. ne yaparsa kendi istediği için yapacaktı.
    "hanfendi kenara çekilir misiniz?"
    tekdüze çıkan ses rahatsız etti onu... dönüp baktı, hüsnü...
    "hüsnüüü, ne işin var burda?"
    "ya senin?.."
    "evden kaçtım."
    "ben de olimpos'tan..."
    "olimpos mu, o da ne?"
    "neyse, boş ver."
    "deniz yok mu?"
    "beni oraya bırakıp kaçtı."
    "deniz yapmaz öyle şey..."
    bir an göz göze geldiler.
    "boş ver," dedi hüsnü yine...
    "hadi, yürüyelim."
    dört yola da baktılar, sapmadan dümdüz yürüyüp gittiler.
  • pencereye yapışmış, kendi geleceğime bakıyordum. her yerde görünen, acılarına set çeken o kişiye hayrandım. evin her köşesinde göz göze geliyordum kendimle... sonra da boğazımda bir el hissediyordum.
    "bırak, bırak beni!" diye çığlıklar atarken uyandım.
    hüsnü yanı başımdaydı, beni sakinleştirmeye çalıştı.
    "sakin ol dostum, sadece bir kâbustu."
    o an hüsnü'ye minnet duydum ve dostluğa kabul ettim.
  • işte o an hüsnü'nün 3. nesil 4. segment kanka 750 model bir android olduğunu hatırladım. son seviye yapay zekası onun gerçek bir kanka olmadığını adeta unutturmuştu bana.
    yoksa gerçek miydi?
    -görevi sonlandır, dedim fısıldayarak. hüsnü uyku moduna geçti. hüsnü'nün kulak arkasındaki saatten uyanma saatini ayarladım. uykuya ihtiyacım vardı. uyumak üzere yatağa uzandım. yarın zor bir gün olacaktı.
    tam dalmak üzereyken telefon sesiyle tekrar irkildim. sakine abla'dan mesaj gelmişti.
hesabın var mı? giriş yap