• ilk albümü efsanedir, aşmıştır. türk pop müziğinin en altın dönemi olan 1996 ve öncesi '90'larının en iyi albümüdür belki de. hit parçalar her gece, tavla ve hatıralar dışında da dönemin üstün kaliteli, zengin düzenlemeleri, türk işi alaturka ve hatta yer yer arabesk ezgilerle oldukça usta bir biçimde harmanlanmış* ve rock tınılı istemem, ud ve yaylıların coşturduğu ahu gözlüm, resmen arabesk* psikopat sevmek suç mu ve kapanıştaki muhteşem piyano baladı istanbul'da başta olmak üzere hepsi birbirinden taş 10 şarkı bir araya getirilmiştir. ayrıca söz oyunlu dümtek'e özel dikkat.

    mirkelam bu albümden sonra levent yüksel'in med cezir sonrası girdiği sendroma girmiş ve unutulmaz'ı saymazsak asuman pansumanlı, kokoreçli, jokerli, elmalı ayvalı, çukulatalı geyik şarkılarla bir daha çıkış albümü kalitesinde bir işle gelemeyeceğini resmen ilan etmiştir. saygım olmakla birlikte yazık ettiğini düşündüğümü de söylemeliyim.

    mirkelam'ın kendi ismini taşıyan harika çıkış albümü plak olarak da basıldı bu arada, kopyaları tükenip baskısı sonlanmadan alın derim.
  • türk popunda "koşan adam" olarak taninan müzisyen... çoğundan daha kalitelidir bence...
  • zamanının en iyi popçularından birisiydi. hakkında ilk sayfada yazılanlara bakıyorum bir de son sayfada yazılanlara bakıyorum da insanlar ne kadar yavşak, dönek olmuş. ulan bu adamın şarkıları dilden dile dolanmıyor muydu? kokoreç koko koko diye şarkıya tempo tutan bir tek ben miyim? ne ara bu kadar samimiyetsiz yavşaklara döndünüz ne değişti?

    sizin ben elit olma çabanıza sokıyım. evet mirkelamın tavla parçasını dinleyip yarım saat sonra breaking bad izleyip üstüne stanley kubrick'ten otomatik portakal filminin gösterge bilimini tartışabiliyorum evet bunu yapabiliyorum yavşaklar ve hiç gocunmuyorum. çünkü türk pop tarihine bir çok güzel parça katmıştır kendisi. şu an hiç sıkılmadan youtube'dan mirkelam playlistini çalıp dinleyebiliyorum. he sen popdan hiç haz etmezsin sevmezsin ona bir şey diyemem, ama gelipte burda yavşakça yorum yapıcaksan bir siktir git derim.

    pop tarihine katkılarından dolayı kendisine çok teşekkür ediyorum. sanırım buradaki yavşakların gıybetlerinden veya kendisinin efendiliğinin karşılığı olarak mı bilmem kendisi şu an über zengin yalçın sabancı'nın kızıyla berabermiş. yarasın tosunuma karpuz kabuğu deyip kendisine bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. kıskanan ibineler çatlasın mirkelam yine müziğini yapsın elbet kendisi seven dinleyenleri hep olacaktır merak etmesin.

    sadece kendisine tek bir önerim var böyle tekno elektro remiks memiks olmasın bildiğimiz mirkelam kafasında aynı tatta insanı eğlendiren, neşelendiren oynatan şarkılar yapsın. içimiz dışımız tekno-remiks-damar-arabesk oldu yeter.
  • hem tebessüm vesilesi hem yürek sızısı şarkıları olan güzel insan. şarkı sözleri zekicedir, kelime oyunlarıyla bezelidir. kendimi kötü hissedersem açıp dinlerim, hem ağlatır hem güldürür.

    "martıları sayarken
    hiç mi hayal kurmadık?"

    diye sorar düşündürür.

    "ne yapalim bir kez kacti bu ask vapuru
    peki o sahiller unutulur mu?"

    diye sorar, bu kez kara kara düşündürür.

    romantiktir hem de muziptir. yediği elma değil ayvadır.

    yalnız bize sormaz sorular aşk denilen şeye de sorar;

    "ey aşk nerdesin?"

    cevabı beklemez kendi verir; sen her yerdesin.

    kadere sorar biraz sayarak;

    "kahpe kader sen bana ne zaman güleceksin?"

    bak şimdi farkettim ne çok soruyor mirkelam, sorsun ama güzel soruyor;

    "bi fotoğraf çekinebilir miyiz,
    ağzım kulaklarımda?"

    kaprislisine soruyor bu defa;

    "ben sana tapmadım mı
    ne dediysen yapmadın mı
    verecek hiç bir şeyim kalmadı ki
    senden bir şey almadım ki "

    yani şimdi afedersiniz ama şöyle de bir şey var ki;

    "işte bu kapı, işte bu da sapı,
    daha nasıl olur ki aşkın ispatı?"

    neyse fazla dağıttık, biraz toparlayalım, müjgan'lar ve şekerpare'ler gitmek için gelirler;

    "gittin şimdi sen
    yoksun yanımda
    bir şey istemem
    neye yarar hatıralar"

    ve siz... siz var ya siz vicdansızsınız;

    "duygular seni arar vicdansız
    şarkılar, martılar, vicdansız
    kalbimden sizi atmam imkansız
    beni bu hale atan vicdansız "

    şimdi bundan sonra kokoreç demek olmaz di mi?

    diyelim ki;

    "bu oyun hep çileli
    bana zarlar hileli
    kaderin bitmek bilmeyen
    oyunu mu bu?"

    ve soralım:

    tamam da nerdesin?
  • çıkış yaptığı dönemdeki parçalara bakıyorum bir kaç gündür. şarkılar süper, kliplerin kalitesi bi ayrı. zamanının ötesine koşuyormuş meğer koşan adam. apayrı kafalar, apayrı kalite, bambaşka bir ifade arayışı varmış türk pop müziği içinde. sadece mirkelam değil, o dönem çıkış yapanlar arasında önemli diğer isimlerde de görülüyor ama yine de mirkelam yine de hepsinden ayrı.

    sonra duruyorum, kaçınılmaz soru geliyor: olum biz türk popunda mirkelam'a sahipken yolu nasıl hande yener'e çıkardık? insan gerçekten hayret ediyor.
  • 90'lı yılların nostalji videolarını izlerken insana komik ve kitch gelmeyen tek isim sanırsam mirkelam'dır. tarkan, mustafa sandal, kenan doğulu ve diğerlerinin yanında güneş gibi parlar. şarkı sözleriyle olsun, alt yapılarıyla olsun, klipleriyle olsun hep vizyon olarak farklı işler ortaya koyar, beğenimizi kazanır, bizi oynatır. yürü be mirkelam.
  • türk pop müziğinde özgün sözler yazma becerisine sahip az sayıda insandan biridir mirkelam. bu anlamda, türk popundaki deneysel şarkılarının ve sözlerinin hakkını vermek gerekir. "madem illa aşktan bahsedeceğim bari bunu özgün şekilde yapayım" düşüncesini fazla göze batmadan ustalıkla şarkılarına yedirebilmiştir. şarkılarla hatırlayalım:

    karşılıksız çek şarkısında karşılıksız aşk kavramını çek, faiz, banka gibi ekonomik kavramlarla çok güzel harmanlamıştır mesela. riskli şarkıdır aslında. karşılıksız çek kavramına vakıf olanlar ve bunun şarkıda kullanılmasının orjinalitesini fark edebilenler şüphesiz ki konserlerde çığlık atan kızlar gibi bir dinleyici kitlesine karşılık gelmemektedir. "sevgi birikir orda, önemi var faizlerin. ama sevgi bankasında yok ki senin hiç nakitin" gibi sözlerle orta bir yol bulunmuş gibidir.

    tavla kelimesinin eş sesli olması özelliğini kullanark yapılmış şarkısı da enteresan sözlere sahiptir. "gözlerinle mahvettin kapılarınla hapsettin" ya da "bu oyun hep çileli bana zarlar hileli" gibi sözler dolaylı yoldan aşktan bahsederken şarkı bir yandan da zar sesleriyle başlar ve tavla oyunu iskeleti üzerine kuruludur.

    lav isimle şarkısı da pek bilinmemesine rağmen bu akımdandır. parantez içinde (love) yazılarak (biraz kör parmağım gözüne yapılmış olsada) şarkıda yanardağdan fışkıran lav gibi bir sevgim var mesajı verildiği açık edilmiştir. (bu arada bir yerde okumuştum. yazılarda çok parantez kullanmak kendini ifadede eksiklik belirtisiymiş. aksi gibi ben de çok seviyorum bu parantezleri. neyse)

    aynı albümde bir de mirkelam'ın önerisi isimli şarkısı vardır ki deneysellikte -ucuz bir iş yapmış görünmek pahasına- ne denli riski sevdiğini gösterir. (dikkat edersen parantezden kaçınarak çizgi kullandım burda). mirkelam bu şarkısında abartıp fıkra anlatır. işin ilginci fıkralar yaran fıkra kategorisinde de değildir. ama mirkelam belki de bir şarkıda fıkra anlatmış olan ilk kişi olmak adına yapmıştır bilemiyoruz. bildiğimiz şey deneysellikte elini korkak alıştırmadığıdır.

    bir başka orjinal şarkısı daha var: sevmek suç mu
    ilk albümündeki bu şarkı da arabesk sözler ve yorumla söylenmiş bi pop şarkısıdır. enteresan bir havası vardır. "sana eğer kavuşmazsam bu aşk toprakta biter" filan der, komiktir.

    mirkelam'ın buna benzer çok şarkısı vardır. daha yeniler hafızalarda daha taze olduğu için onlardan fazla bahsetmedim. zaten dikkati çekmesi gereken nokta, bu şarkıları mirkelam'ın ilk albümlerinde, yani henüz yerini garantilememişken yapmış olduğudur. netice itibariyle sadece deneyselliğe cesaretiyle değil, bunların yanında bugüne yaptığı birbirinden güzel şarkılarla takdiri hak eden ve fazlasıyla başarılı bir popçudur mirkelam. hani beylik bir laf olarak "beni lütfen başkalarıyla kıyaslamayın" sözünü bir demeç olarak verecek biri varsa, mirkelam bunlardan biri olmalıdır. kesinlikle kaliteli ve farklı bir çizgisi vardır. pop öğelerinden çıkıp darbuka ağırlıklı şarkılar yaptığında da gerekçesi çok kabul edilebilirdir. mirkelam'a göre mutluluğun reçetesi keman ile darbukadır.* onun için mutluluk şarkılardaki dümbelektir.*

    mirkelam'ı "koşan adam" olarak anmaktan vazgeçmenin zamanı geldi de geçmiyor mu sizce? kendisi tek atımlık fişek olmadığını ispat edeli çok olmuştur. hatta daha ikinci albümünde yapmıştır bunu. o albümde sensiz biriyim diye bir şarkısı vardır mesela. büyük ihtimalle duymadınız. soru şu: o şarkı bir popçunun ikinci albümünde olduğu halde gölgede kalabilecek bir şarkı mıdır?

    cevaptan sonra şu koşan adam meselesini bir daha konuşalım.
  • 10 küsur sene evvel izmir sokaklarında fink atan 78 model kırmızı külüstür bir reno'nun külüstür teybinin içindeki kasette üst üste kaydedilmiş ahu gözlüm şarkısı sürekli çalan bir kıymetli adam...

    yazın izmir çok sıcaktır. yaprak kımıldamaz. bindiğiniz arabanın direksiyonu ateş gibi yanar, tutulmaz. ama mustafa abiniz bir şekilde havalandırır bu cehennem arabasını. tıpkı iki çeşmelik yollarında arabaların arasından vızır vızır dolaştığı gibi. kemalpaşa'ya 20 dakkada iş yetiştirdiği gibi. sözkonusu kırmızı reno staj yaptığınız ajansın getir götür işlerine hizmet veren arabadır. mustafanın kırmızı atı. o kocaman boyu posuyla ucurur da ucurur bu arabayı. siz sağ koltukta mirkelam hoparlörde...

    mustafa şen şakraktır. aynı zamanda polis okulunda okuyan melek'e aşıktır. nişanlanmışlardır kimselerden habersiz, mirkelam şahittir, ahu gözlü ise melek'tir. yılancı burnunda kırmızı renoya yaslanıp manzaranın romantizmine dalan bu çifte rasladığınızda münasebetsizce, aaa abi, haha ne tesadüf diye koşarsınız yanlarına. zira yaşınız bu zevzeklik için müsaittir. "sen bizi görmedin çekirge" uyarısıyla uzaklaşırsınız yanlarından.

    yine kordon'da freniniz patlar da, abi nolur fren patlarsa sorunuza "ölürüz salak" cevabını verir mustafa, karşıdan gelen ikarus'la burun buruna geldiği vakit. ahu gözlüm tatlı tatlı devam etmektedir bu anda, mirkelam sağolsun...

    kaçar mustafa'yla melek. bilirler ki aileler rıza göstermeyecektir bu sevgiye. ama ne olduysa ahu gözlü melek'in kanına girer ailesi, "sattın beni mustafa" lafını yapıştırır sevdiceğinin yüzüne. sattın beni. o kadar ağır ki... bu mustafa'ya yetmiştir. artık külüstür arabada bu şarkı dinlenmeyecektir. mustafa yine renk ayrımına filmleri yetiştirecektir kırmızı atıyla, yine her zaman telaşlı atlayacaktır arabasına... ama mirkelam başka hevesler peşinde bizi yalnız bırakacaktır.

    ofis boy mesleğini bırakır mustafa. gider daha eli yüzü düzgün bir iş bulur. ve dahi bir eş. elbette ki eşini de sevmiştir. ona bir oğul veren eşini... ne var ki hayatta sağ koltukta kendimi en rahat hissettiğim mustafa, oğlunun yaşgününde trafik kazasında can vermiştir. en iyi yaptığı iş araba kullanmak olan 2 metrelik bir adam trafik terörüne kurban gitmiştir. melek'in haberi var mıdır? mirkelam'ın haberi var mıdır? kırmızı reno'nun? peki benim?
  • türkiye'de pop yapıp da kulak incitmeyen nadir insanlardan biri.

    bir de ne alakaysa (bkz: karıncayı sikip belini incitmemek)
  • bu adamın benim aklımdaki yeri şudur: bundan seneler önce -en az 5-6 sene önce diyelim- trt'nin yanlış hatırlamıyorsam ya yılbaşı programlarından ya da sayısal loto programlarından birine çıkmıştı mirkelam. verilecek ikramiye oldukça büyük miktarda bir paraydı . sayısalsa devretmişti muhtemelen, yılbaşında ise verdikleri para malum. her neyse programa gelen her sanatçıya beşer tane bilet (veya kupon) veriyorlardı hediye olarak. mirkelam büyük bir alçak gönüllülükle teşekkür etti ve durun numaraları okuyayım dedi. adam hakikaten de zarfın içinden biletleri çıkararak tek tek numaraları okudu. akabinde de "ben takip etmeyebilirim. çıkarsa da gelin beni bulun. ikramiye sizde kalabilir" dedi. hayatımda para konusunda bundan daha samimi, karşı tarafı rencide etmeden ve kendini büyük göstermeden yapılmış bir yardım teklifi görmemiştim ben, öyle diyeyim size; öylesine bir sıcaklıkla söyledi. dediğim gibi sayısal loto muydu, milli piyango muydu ayrıntılar aklımdan silinmiş ama mirkelam'ın oradaki tavrını hiç bir zaman unutmadım. içi dışı bir dedikleri, böyle bir adam olsa gerek.
hesabın var mı? giriş yap