• son 6 bölümle ilgili bir şeyler yazayım istedim.

    spoiler

    rahatsız eden, başarılı bulmadığım tarafları: öncelikle diziyi eugene ve ae-shin üzerinden başlatıp daha sonra ilişkiyi önce aşk üçgenine, sonra dörtgene, en sonunda beşgene kadar genişletmeleri dizinin en kötü tarafı. hayır, ne gerek var bu kadar aşka? ae-shin hakikaten enfes bir kadın ama dizide her erkeği ona âşık etmek göze batıyor. yetmeyip bunlara bir de otel yöneticisi kadını da dahil etmek gereksiz olmuş. ha o zaman 24 bölümü dolduramazlardı belki ama aşk beşgenine yer verince kaliteyi düşürüyorlar. zira aşk üçgeni bile gereksiz. çünkü beraberinde türlü klişeleri getiriyor. burada da öyle. iki erkeğin birbirini kıskanması yetmezmiş gibi burada üç erkek birbirlerini kıskanırlarken otel yöneticisi de ae-shin'i kıskanıyor. kötü klişeler...

    diğer sorun tesadüflerin fazlalığı. sanırsın kore kutu büyüklüğünde bir köy de bu beş kişi sürekli bir yerlerde karşılaşıyorlar. bu mevzu da göze batıyor. öte yandan asıl kimliklerin gizlenme meselesinin uzatılmaması yerinde olmuş. mesela ae-shin'in devrimci oluşunu eugene'in birkaç bölüm sonra öğrenmesi veya çete liderinin de bunu çok geçmeden öğrenmesi iyi oldu. en azından uzatarak suyunu çıkarmamışlar. romantizmin işlenişi de fena değil. lakin yerli dizilere çok benziyor. arkaya duygusal bir şarkı atıp karakterleri bu şarkı eşliğinde bekletmek, yani bi nevi klip çekmek bizim hep yaptığımız şey. kore dizilerinde de mevcut, ki hoş değil. hakeza balık hafızalı bir toplum mu kore bilemiyorum ama sürekli flashback yapmak da göze batıyor. hani 5 dk önceki sahneye bile flashback yapıyor adamlar.

    başka? direnişin işlenişi çok iyi değil. üzerine eğilseler güzel, heyecanlı sahneler çıkar ama nedense direnişe pek önem verilmiyor. keza kore'nin işgali de iyi işlenemiyor. yani ülkede o kadar ülkenin askeri var ama hayat işgal yokmuş gibi devam ediyor dizide. bir de senaristin ülkelere bakışı ilginç. mesela; bütün japonlar alabildiğine kötü. hele dazlak bir japon var ki en klişesinden bir villain. ama amerikalılar nazik, espritüel, entelektüel kişiler. japonlar kötü gösterilirken amerikalılara bakış açısı daha olumlu. sanırsın hollywood dizisi. halbuki tamamen g. kore yapımı bu. bir de eugene üzerinden bu amerikalılık-korelilik çatışmasının daha iyi işlenmesini beklerdim. şanslarını heba ediyorlar biraz. klişe bi japon portresi, gereksiz bir amerikan olumluluğu, gereksiz aşk beşgeni, gereksiz tesadüfler vs. çıta düşüyor her bölümde. gene de bizim yerli diziler gibi klişelere çok yer verilmediği için halen keyifli bir dizi. ama keşke 24 bölüm olmasaymış ve her bölümü 70 dk olmasaymış. o zaman kalite daha çok yükselirdi.

    son not; kim tae-ri'ye âşık olmamak zor hakikaten.

    spoiler
  • pazar günü kore'de yayınlanan, perşembe günü netflix'te yayınlanacak 24. bölümüyle ekranlara veda etmiş dizi. yazın başlayıp ekimde sona erdi. toplamda 30 saatten (+-) oluşuyor. tahminen kore'deki ödül törenlerinde ödülleri silip süpürecek. zira yılın en merak edilen, en prestijli projeseydi, reytingleri de 24 bölüm boyunca pek düşmedi, bekleneni verdi (diye biliyorum). iyi başladı, iyi devam etti, arada tökezledi, etkileyici ve kore'de artık klişen bir şekilde sona erdi. nasıl bir final yaptılarsa önceki bölümlere dair sevmediğim çoğu şeyi unutturdu. bir de insan, kore'nin dönem dizilerini izleyince "aramızda hakikaten fark yok" diyor. yukarıda yazdığım üzere dizi japon işgali altındaki kore'de geçiyor ama siz rahatlıkla uk/fransa/italya/yunanistan işgali altındaki türkiye'de geçtiğini düşünebiliyorsunuz, çünkü yaşananlar, direniş, kötülük hep aynı. işin kötüsü, kore için böyle diziler yapmak çocuk oyuncağıyken biz hatırla sevgili'den daha iyisini yapamadık. bi dönem iyi dönem dizileri yapıldı ama sektör çöktüğü için artık bu mümkün değil. velhasıl her bölüm 1sa15 dk uzunluğunda, göze alanlara öneririm ama sorunsuz bir dizi değil, yer yer bu sorunlar göze epey batıyor.

    spoiler

    kore'de bir diziyi ve filmi mutsuz sonla bitirmezseniz dayak yiyorsunuz galiba! hollywood'un tam tersi. hollywood mutlu son için halen diretirken kore izleyiciyi ağlatmayı, perişan etmeyi amaçlayan mutsuz sonlarla bitiriyor yapımlarını. o kadar çok film izledim ki... özellikle melodramaların mutlu sonla bittiğine fazla tanık olamadım. keza diziler de. mr. sunshine'da da game of thrones gibi katliam yapılarak öykü bitirildi. 30 saatte sevdirilen tüm karakterler hakkın rahmetine kavuşturuldu. "haydi o öldü, bu ölmez, ne gereği var?" diyorsun, senarist tak onu da öldürüyor. en sonunda eugene'in de ölmesi lanet ettirdi.

    bu 30 saatte direnişi, işgali, savaşı iyi işlediler. ama şöyle bir sorunu da var: zamanında epey çile çektiklerinden olsa gerek bu dizide 1 (bir) iyi japon yok. tüm japonlar şeytani kötülükte, çıkarlarını düşünen, berbat kişiler. ama iş amerika cephesine gelince senaristin kaleme tutuklu kalmış, amerikalılar sempatik gösterilmişler. bunun dışında milliyetçilik damarı da yüksek ama bu anlaşılır bir durum, göze batmıyor. göze batan şey bir iyi japonun olmaması. öte yandan yukarıda yazdığım üzere tesadüfler de göze çok batıyor. bu 30 saatte dizinin kahramanları binlerce kez karşılaştılar. bi olay oldu mu hemen başkası yetişiyor, sanırsın kore sadece bir mahalleden ibaret. duygu sömürüsüne kaçan sahneler, klişe aşk sekansları, ikide bir önceki sahnelere flashback yapma, kötülerin % 100 kötü olmaları, yer yer anlamsız diyaloglar (çeviriden kaynaklanıyor olabilir), kılıçlı arkadaşın o kadar kılıçlanmasına rağmen ölmemesi gibi klişeler... bunlar diğer sorunlar. asıl sorunu öyküyü 30 saate uzatmaları. daha kısa sürmeliydi dizi. 15 bölüm yeterli olurdu öykü için.

    gene de etkileyici bir yapım. mizahı eğlenceli, yan karakterleri eğlenceli, aşkı işlerken klişelere yer verilse de romantizmi fena değil, çatışma ve aksiyon sahneleri iyi, görüntü yönetmenliği ve efektleri mükemmel. oyunculuklar da şahane. keşke biz de tarihimizi bu şekilde anlatabilsek. son not: kim tae-ri şahane ama kim min-jung da çok hoş bir hanım.

    spoiler
  • (bkz: mr. sunshine)
    yayın hayatına bu ay başlayıp 4 bölümü yayınlanan güney kore dizisi. bugün de netflix'te ilk iki bölümü yayınlanmış. güney kore'de diziler iki gün peş peşe yayınlanıyor. netflix de bu stratejiye uyup her hafta ikişer bölüm yayınlayacak. ilk bölümü izledim, maşallah bizden farksız bu kore. her bölüm en az 60-70 dk sürüyor. bu dizinin ilk bölümü neredeyse 80 dk. gerçekten bizim dizilerden bazı açılardan farksız: uzun süreler, ağlamalı sahnelerin uzun tutulması gibi. duygusal sahneleri o denli uzatıyorlar ki sıkılmamak zor. fakat prodüksiyon kalitesi yüksek. yani bizde o çok övülen muhteşem yüzyıl'ı suya götürüp susuz getirecek bir prodüksiyon kalitesi mevcut. bizde efektler epey berbat, ama bu dizide enfes. zaten artık kore'nin hollywood'tan farkı yok. efektse efekt, yüksek bütçeyse yüksek bütçe. dizilerinde bile prodüksiyon kalitesi yüksek.

    tabii yukarıda bahsettiğim gibi süre, ajitasyon gibi sorunları yok değil. lakin çatışma sahneleri iyi kurgulanmış. cast da şahane zaten. handmaiden filminden sonra takibe aldığım genç aktris kim tae-ri'yi de, min-jung kim'i de, byung-hun lee'yi de izlemek keyifli. şimdilik gözüme batan tek mevzu süresi ve ajitasyon kasması oldu. iyi yönetmenliği, rejisi, müzikleri, oyunculuklarıyla bir yere kadar kendisini izlettirecektir. sorun şu ki her bölümü en az 70 dk ve sezonu 24 bölüm. kore dizilerinin sorunu süre ve sezon uzun tutulduğu için öykü kısa bir süre sonra tıkanıyor, sonrası klişeler tabii. mr. sunshine büyük prodüksiyonlardan, bakalım bu 24 bölümün sancısını çekecek mi.

    her şeyi yazdım da konusunu yazmamışım: joseon döneminde geçip merkeze kore'den amerika'ya göç eden yu-jin/eugene'i koyuyor. ilk bölümün çoğu sahnesi yu-jin'in çocukluğuna ayrılmış, ama sonraki bölümlerin altyapısı da hazırlanmış: kore'ye ihanet edip japonlarla anlaşan hayın koreliler, insanları köleleştiren toprak ağaları, koltuk sevdasındaki şahsiyetsizler, amerika'yla savaş vs. romantizmi abartmazlarsa iyi bir dizi olabilir.
  • sinematogrofisi başarılı, görüntü yönetmeni her bölümde nefes kesen sahneler çekmiş. replikler derin ve anlamlı. 24 bölüm boyunca aralarında ki aşkım imkansızlığına ve nasıl yüzyılların tabularını tek tek yıkabıldıklerını ızlıyorsunuz. dizide sadece başroller yok, herkesın ama herkesın konu içerisindeki yeri önemli. oyuncu seçimleri yerinde. hatırı sayılır sayıda kore sineması izlemiş biri olarak çok başarılı buldum.
hesabın var mı? giriş yap