• dün gece itibariyle bitirdiğim ve yorumlarımı yazmak istediğim güzel ve uzun zamandır okuduğum en iyi fantastik kurgu serilerindendir.

    öncelikle brandon sanderson orijinal bir evren yaratmış. fantastik kurgu türünde bir süre sonra sürekli klişe haline gelen insan, elf, ork, cüce vb. gibi şeyleri bir kenara bırakıp kendisine özgü bir evren bu. büyü sistemi ise tamamen değişik ve bir örneğini göremeyeceğimiz farklılıkta. bana göre bu değişik büyü sistemi kulağa değişik gelse de doğası itibariyle kendisini kısıtlıyor ki bu aksiyon sahnelerinde bazen eksiklik olarak ortaya çıkıyor.

    dünyanın kurgusu, politik ve sosyo-ekonomik sistem güzel, karakter çeşitliliği güzel. kitapları bitirdiğinizde gözünüzün önünde canlanmaya devam eden efsane sahneler güzel.

    ben türkçede yayınlanmış olan ve era1 diye tabir edilen "son imparatorluk, kuşatma, çağların kahramanı" kitaplarını bitirdim ki aynı zamanda orijinal üçleme olarak da geçiyor. bu üç kitap bitince serinin kafanızda yarattığı soruların %90'ı cevaplanıyor ki bu huzurla uyumanızı sağlıyor. aynı zamanda son kitabın sonunu oldukça beğendim, sağ gösterip sol vuruyor, güzel bir twist yapmış sanderson. sadece bu son kısmı biraz daha uzun ve ayrıntılı yazabilirdi, bazı önceki bölümler gereksizken...

    era 1'den sonra era 2 için üç kitap daha yayınlandı ancak türkçeye henüz çevrilmedi, akılçelen kitaplardan temennim bir an evvel bunları da hazırlaması. duyduğum kadarıyla era 2 orijinal üçlemenin 300 yıl sonrasında geçiyor, bu sebeple era 1'de dostları özleyecek olmanın ağırlığı üstüme çöküyor.

    fantastik kurgu sevenler sakın boş geçmesin...
  • özgün büyü sistemi, başarılı dünya tasviri, karakterleri ve ters köşeleriyle okunası, son derece başarılı bir seri.
  • tahmini olarak toplamda 12-13 kitap olacak seridir. bu kitaplardaki olaylar 4 farklı çağda gerçekleşmiş olacak.

    ilk çağda geçen olaylar, ilk üç kitapta yer alan olaylar.

    ikinci çağda geçen olaylar, ilk çağdan 300 sene sonrasında gerçekleşecek ve seri 4 kitap olacak. şu an 3 tanesi yayınlandı. ikinci çağı sonlandıracak olan 4. kitabın 2019'da çıkması bekleniyor.

    üçüncü çağ, bizim evrenimizdeki 80'ler teknolojisinin yaşandığı bir çağ olacakmış.

    dördüncü çağ ise uzay çağı olacakmış ve bunun da baş kahramanı hoid olacakmış.
  • --- spoiler ---

    brandon sanderson'ın sissoylu üçlemesinin birinci kitabında bulunan kelsier babamız hakkında konuşacağım. belki biraz da maalesef hâlâ ısınamamış olduğum vin hakkında konuşurum. dolu ve hüzünlüyüm. birinci kitaptan ve ayrıca ikinci kitabın başlarından çok ufak spoiler içermektedir.

    babacım sen nasıl bir karaktere ne yüce bi ruha sahipsin. firari lakabını almadan önce hırsız gruplarının en iyi çetebaşılarından biri ol sevdiceğinle beraber, lord hükümdarın sarayına sızıp bir odaya girmeye çalışmaya cesaret et, yakalan ve sevdiceğinle hathsin çukurlarına gönderil, sevdiceğin çukurlarda ölene ve öldükten sonrasına kadar dahi hala deli gibi seviyorken acaba bana ihanet mi etti diye şüphen yesin bitirsin seni ama yine de ruh sağlığın yerinde kalsın -galiba-. sevdiceğin öldürüldüğünde kopup sissoylu ol, abinin bırakmış olduğu devrim rüyasını dolaylı yoldan üzerine al ve bunun üstüne bir de bunu başar, kendini feda etmek adına da olsa.
    çok sevdim seni, vin'i sevemedim ben ama sen o koca yüreğinle o kızı da sevdin. o kız da gelsin hem birinci kitapta kendi içinde seni kötülesin sürekli şüphe duysun (yahu biliyorum vin'in abisi tarafından sömürülmesini, yeraltı hayatını, diğer ailevi sorunlarını. anlıyorum, fakat bu hastalık derecesinde bir şüpheciliktir. hayır hastalık derecesinde şüpheci olmak kötü bir şeydir demiyorum ama o aklınla kelsier'i gömmeye çalışma ufaklık), ikinci kitapta da kelsier'i elend'e kötüle. sonra aman kelsier babam kelsier terk etme beni kelsier. ayrıca elend geldiğinde kelsier'i ve çeteyi iplememek -zıttına çalışmak- gibi bir kelime grubu da bulunuyor bu kızımızın lügatında. söylemesi gereken şeyleri söylemiyor ya da daha sonra söylüyor enteresan bir şey yani. clubs'ın dükkanında da tüm çete üyelerine ayar çekmeye çalışmak gibi bir huyu da var bu kızımızın, hayır vizyonun olsa çek ayarını o zaman haklısın,ama yok. nereden geldiğini unutmayacaksın diye bir söz vardır, vin bol bol unuttu o unuturken de benim sinirlerim hopladı.

    yalnız vin de değil kendi öz abisi bile kötülüyor bu kelsier kuzumu. ama senin de aslında neden böyle davrandığını biliyoruz marsh efendi, yine de kardeşini ne gömüyorsun elin vin'ine arkadaşım ayıp değil mi, ne ara tanıdın konuşma fırsatın oldu da kötüleyecek kadar samimi oldun? sana vay ulan bee ne güzel kötüledin kardeşini helal be dememizi mi bekliyorsun, onu sana anca senin gibi olan vin der biladerim. fakat seni aynı zamanda takdir ediyorum, sana çetede verilen görev hiç de kolay değildi. yüzüne dövme yapıldığını öğrendiğimde içim burkuldu, sonra gözlerine de kazık çakıldığını öğrenince ben de koptum. kelsier ve sen devrimin oyun olmadığını gösterdiniz. biriniz sorgucu oldu öbürünüz kendini feda etti.

    vin'in kaş çatma, göz devirme gibi huylarında da bana bir fenalık geldi ama daha fazla seni gömmeyeceğim kelsier'in seni kızı gibi görmesi hatrına. püü.

    e o kadar övdüm, kelsier sütten çıkmış ak kaşık mı? evet demek isterdim fakat birinci kitapta marsh kelsier'in eskiden bir züppe, aslında skaalara önem vermeyen, sadece para cukkalamak ve ün yapmak isteyen biri olduğunu ima etmişti. eğer gerçekten de öyleydi ise sen de az değilsin kelsier ama başardığın işle kendini feda ederek ödedin eski kötü hareketlerinin bedelini. belki de sen de hissettin gücün seni bozabileceğini, o yüzden fedakarlık rolünü üstlendin. ayrıca ham ile ordu hakkında konuşurken ham'e "bu benim ordum ham" demiştin az daha babababa haluk oluyordum devamında her zaman bir sürpriz daha vardır cümlesini görmeseydim. fakat marsh'ın bahsettiği gibi bir kişilik olmama imkanı da var düşük de olsa, kanıtlayayım; çünkü bu marsh. kardeşini gömmeye meraklı marsh.
    kabul etmek gerekirse evet kelsier kusursuz değildi, yeden'e çok fazla gaz verdi ve bundan dolayı planda geri tepme oldu. sırlarını biraz daha çeteye açabilirdi bu sayede çetenin kendi içinde kendisi hakkındaki söylentilere engel olabilirdi. ama kelsier babamız tüm bu söylentileri konuşanlara yargıyı dağıttı, affettim sizi çete.

    kitap hakkında birkaç eleştiride bulunmak istiyorum. ham'in felsefeyi ve konuşmayı çok sevme diye bir özelliğinin var olduğu göze çok sokuluyor ama o felsefi sohbetlerden ancak kırıntı görebildik. biraz geniş çaplı bir sohbet dönseydi kitap daha fazla derinlik alırdı diye düşünüyorum. çünkü biliyorsunuz kelimeler önemli. adolf hitler kocaman bir kitleye yakışıklılığıyla değil kelimeleriyle hükmetti. ayrıca kelsier için de aynısı geçerli, evet yakışıklılığı vardı fakat yine de sözleriyle hükmetti. ikisi arasındaki farklardan biri; biri diktatör iken diğeri devrimci idi.

    kelsier'den sonra en sevdiğim karakter elbette sazed oldu. bana kendini kanıtladı artık ne fikir önerirse tamam diye kabul ederim. kelsier'i bile etmem ama sazed'i ederim o derece.

    ayrıca ham ve breeze'in atışmalarını okurken kahkaha atmaktan kendimi alamadım. dikiz'i de clubs'ı da seviyorum. dockson da fena değil. allomansi yeteneği olmamasına rağmen çetenin bel kemiğiydi.

    sanırım şu an tek sorunum vin karakteri, gerçekten seni sevmeyi denedim. cidden. ama işte bakalım ikinci kitapta olgunlaşıyormuşsun diye duydum, göreceğiz, umudum bitmiyor çünkü kelsier babamızın sözleri içime dokundu.

    kitabın kendisi mi? elbette mükemmeldi, olmasaydı sanmıyorum böylesine yüzde elli geyik yüzde elli ciddili bir inceleme yazacağımı.

    ikinci kitaptan parantez içinde ufak bir spoiler geliyor (elend kolay gelsin daha ikinci kitabın başındayım luthadel nasıl kurtulacak merak içindeyim)

    son olarak;
    luthadel evimiz kelsier babamız!
    --- spoiler ---
  • okuduğum en iyi serilerden biridir şüphesiz. sayı olarak az olması (üçlemeden sonrakileri saymıyorum) okumayı kolaylaştırıyor. bazı seriler gibi bekletmiyor. maşallah altın yumurtlayan tavuk gibi habire kitap yazıyor adam.
  • ilk üç kitabını okuyup, ikinci üçlemesini ise sonraya bıraktığım, brandon sanderson imzalı fantastik seri.yazarı zaman çarkıyla tanımış biri olarak, seriyi okuduktan sonra keşke daha önce keşfetseymişim diyorum.

    öncelikle daha önce de belirtildiği gibi metallerin kullanımı kurgusu çok başarılı. kitaba başlamadan önce acaba sever miyim, saçma sapan, zorlama bir uyarlamayla karşılaşmam umarım derken "oha çok iyi ya" diyerek okudum bütün seriyi.

    spoilera kaçmak istemiyorum ama karakterler ve evren hakkında sizi düşünmeye ittiği yargılar - ki olayların gidişatında o şekilde düşünülmesi çok normal, zorlama bir yanlış yönlendirme söz konusu değil- güzel dokunuşlarla acabalara çevrilip, sonra da çok güzel ters köşe yapılmış. seriye dair, gerçi burda yazara dair demek daha doğru, en hoşuma giden şeyse herhangi bir kopukluk ya da sonradan eklenmişlik hissi yaratmaması. olayların seyri, karakterlerin konumları değişirken aslında her şeyin en başından tasarlandığını ve kitap tuttu hadi bunu da şöyle değiştirelim denilmediğini çok net hissediyorsunuz. güzel yaratılmış bir evren, zekice kurgulanmış bir hikaye ve akıcı olaylar serisi söz konusu.

    fantastik kurgu sevip, klasik büyü yok metaller falan var diye ikilemde kalan herkes düşünmeden başlamalı.
  • roman okumaya tekrardan dönüş yapmamı sağlayan brandon sanderson serisi. kesinlikle öneririm, yaratıcı büyü sistemi olsun, karakterleri olsun, kurgusu olsun... o kadar yaratıcı bir evren ki. evren demişken sanderson'un kitaplarının neredeyse tamamı cosmere adını verdiği evrende geçer. sadece çetenin arasında ki muhabbetler için bile okunur.
  • ilk iki kitabın dışındakilerin epub versiyonunu bulamadığım fantastik kurgu serisi. telefondan pdf okumak da işkence resmen. yok mudur bir epub, mobi birşeyler acep.

    bitirdim editi: işkence mişkence dinlemeyip pdf versiyonundan okudum ama baktım ki 4.kitabın pdf'si bilem yok.
  • ilk kitap olan the final empire iyi kitaptı.
    ikinci kitap olan well of ascension bana göre baya ortalama bir kitaptı.
    ama o üçüncü kitap yok mu? hero of ages okuduğum en iyi kitaplardan biri scadrial gezegeni, shard'lar ve 3 realm hakkında hakkında bilgi bombardımanı bu kitap. stormlight archive ile başladığım serüvene bambaşka bir boyut kattı.
    ne müthiş bir yazar bu sanderson.
  • ilk üçlemeden sonra, ikinci ve üçüncü kitap sırasında gerçekleşen olayları kelsier'ın gözünden anlatan mistborn secret history isimli bir kitap daha bulunan seri.

    --- spoiler ---
    ilk kitap sonrasında kelsier'ı göremiyorduk, malum sebeplerle. bu kitapta kelsier'ın gözünden 3 kitap boyunca neler yaşandığını görüyoruz. ruin ile preservation arasındaki çekişmeyi, kelsier'ın cognitive realm'da nelerle uğraltığını ve 3. kitap sırasında yaşanan olaylardaki etkisi anlatılıyor. ilk üçleme okunduktan sonra mutlaka okunmalı.

    aynı zamanda elantris ve belki warbreaker ile de bağlantılı kitap (henüz bu ikisini okumadığım için bağlantının detaylarını bilmiyorum). ama ıre denilen yer, dominion shard'ı ve cognitive realm'da fiziksel formunu koruyan bir bıçak söz konusu.

    kitap boyunca cognitive realm, shard'lar, ascension, shadow vb. gibi cosmere ile ilgili bir çok bilgi veriliyor. oathbringer ve hero of ages sonrasında bir çok şeyi yerine oturtuyor.

    --- spoiler ---

    mutlaka okuyunuz.

    secret history'den önce de the eleventh metal de okunmalıdır. ilk üçleme öncesinde geçiyor ve kelsier'in pits'ten sonra yaptığı şeyler ile üzerindeki oyunlar anlatılıyor.
hesabın var mı? giriş yap