• distopik eserlerin öncüsü olması sebebiyle okudum. gerçekten sonradan yazılan eserleri nasıl etkilediği görülebiliyor. yine de kısa olmasına rağmen aşırı sıkılarak ve zorlanarak bitirebildim. çok yorucu bir dili var.
  • yevgeni zamyatin'in gelecekteki gelişmiş bir uygarlığın integral adlı bir gemi aracılığıyla gezegendeki ilkel uygarlıklara matematiksel mutluluğun götürülmesi amacıyla integral'in mühendislerinden birinin kendi uygarlıklarını, günlük yaşamlarını ve gelişmişliklerini ilkel varlıklara tanıtacak bir kılavuz yazmasını ve bu yazım sürecinde mühendisin yaşadıklarını konu alan distopik romanı.

    öncesinde 1984, cesur yeni dünya ve fahrenheit 451 okunarak bu kitaptan alınacak zevkin maksimuma çıkarılması ve yevgeni zamyatin'e daha fazla hayranlık ve saygı duyulması sağlanabilir.

    --- spoiler ---

    "- bana sonuncu, en üst, en büyük sayıyı söyle.

    - saçma! sayıların sayısı sonsuzdur, sen hangi sonuncuyu istiyorsun?

    - peki sen hangi son devrimi istiyorsun? sonuncu diye bir şey yok, devrimler sonsuzdur. son devrim çocuklar içindi: çocuklar sonsuzluktan korkar, çocukların geceleri rahat uyuyabilmeleri için gerekli olan ise...

    - tüm bunların anlamı ne? eğer herkes mutluysa, bunların anlamı ne?

    - diyelim ki... tamam, senin dediğin gibi olsun. peki ya sonra?

    - komik! kesinlikle çocukların soracağı bir soru. çocuklara bir şeyi sonuna kadar anlat, yine de "peki sonra", "peki neden" diye sorarlar.

    - çocuklar biricik cesur filozoflardır. cesur filozoflar da mutlaka çocuktur. tam da böyle, çocuklar gibi, her zamanki ve gerekli soru "bundan sonra ne olacak?" sorusudur.

    - sonra hiçbir şey olmayacak! nokta. tüm kainatta, eşit bir biçimde ve her yere dökülmüş...

    - demek öyle: eşit biçimde ve her yerde! işte entropi burada, psikolojik entropi. senin gibi bir matematikçi nasıl olur da farklılığın, sadece derece farklılıklarının, sadece sıcaklık kontrastlarının sadece onların yaşamında olduğunu anlamaz. eğer her yerde ve tüm kainatta vücut aynı sıcaklıkta veya aynı soğuklukta olsaydı... ateş, patlama, cehennem olması için birbirlerine çarptırmak lazım. ve biz çarpıştıracağız."

    --- spoiler ---
  • 1921 yılında yazılan fakat 1988 yılına kadar sovyetler birliğinde yasaklı kalan distopik bir gelecekte geçen yevgeni zamyatin romanı.

    --- spoiler ---

    içinde bulunduğu otoriter sistemin uyguladığı tek tipçi izole dünya ile her şeyin sisteme uygun olduğunu düşünen, bu sistemin insan denen aciz canlının mutlak mutluluğu için koşulsuz bir şekilde benimsenmesi gerektiğine inanan bir matematikçinin dönüşümünü anlatır kitap hatta belki de dönüşememesini.

    erkeklerin sessiz kadınların ise sesli harflerle geçtiği bir dünya burası. mahremiyet diye birşey yok herşey göz önünde ve kendinize ait "kişisel saatleriniz" bile belirli bürökratik işlemler sonucunda legalleşebiliyor. işin daha da ilginci dışarıdaki özgür dünya yani doğa tamamen bir başına kendine bırakılmış. insanoğlu kendini izole bir refleksle cam bir küpün içine sıkıştırmış.

    karakterimiz dönüşümünü bilinçli bir farkındalık ya da sistemin despot yaklaşımını deneyimlediği için yaşamıyor. onun bunu yaşamasını sağlayan şey; mantık ve itaat yaklaşımlarından sıyrılıp ilk kez duygusal olarak birine ı-330'a bir şeyler hissetme ve hayranlık duygusu. öyle ki bu şekilde başlayan bu "yoldan sapış"; temelinde kendi varoluşunda ortaya çıkan güçlü bir telkinle meydana gelmediği için karakterimizde insanlığın bir iradesinin simgesi formuna bürünürek ne istediğini bilmez bir şekilde sürekli yalpalıyor. bu dengezislik hali de sürekli insan olma (özgür olma) ve velinimetine itaat eden bir yurttaş olma kimliğiyle kendi içinde çatıştığı için ı-330 tarafından da başından sonuna kadar mesleğinden ötürü kullanılan biri haline geliyor.

    bu yüzdendir ki finalde özgür doğaya kavuşan "mefi" onu gittikleri yere davet bile etmiyor. d-503'de seçimini kulluktan yana kullanarak matematiksel ve mutlak mutluluğu seçiyor.

    d-503 için söyleyebileceğimiz en dikkat çekici özellik; karakterin tüm o kararsız haleturihiyesi içinde duygusal ve manevi özelliklerini taşıyıp ona göre kararlar verdiği anlar. ki bu anlardan ötürü nasıl biteceğini merak ettiğimiz kitapta karakterle doğrudan bir özdeşleşme yaşıyoruz. davaya tam anlamıyla angaje olmasa dahi.

    --- spoiler ---

    yazıldığı yıldan çok sonrasına dair bir evren yaratan ve bu küpün içine hapsaolan distopik devlete misyon olarak gezegen ötesi emperyal misyonlar da yükleyerek insanı daha da düşünmeye sevk eden son derece önemli ve başarılı bir eser; biz. kuşkusuz bilimkurgu/distopya edebiyatının mihenk taşlarından biri olarak kalmaya üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin devam edecektir.
  • ithaki'den rusça aslından yapılan çeviriyle çıkanı tam bir sayfa düzenlemesi, çeviri hatası, anlatım bozukluğu, yazım yanlışı ve noktalama hatası faciası.

    abartmıyorum, hayatımda okuduğum en kötü sayfa düzenlemesine sahip kitap. çok fazla yazım yanlışı ve noktalama hatası var. en önemlisi de ne dediği anlaşılmayan çeviri hatalarından ve anlatım bozukluklarından geçilmiyor. okumayı zorlaştıralım deseler daha fazlasını yapamazlardı.

    bunları kitabın daha ilk 50 sayfasında anladım ve kendime eziyet ederek (baştan) not ala ala okuyup bitirdim. bu notları da bu yazının içinde paylaşacağım.

    (baştan söyleyeyim ki çok uzun. ayrıca yazım yanlışı yapmamaya ne kadar dikkat etsem de gözden kaçırdığım olmuştur. bildirirseniz sevinirim.)

    çeviri eserleri asıl dillerinden yapılan çeviriden okumayı seviyorum ve tercih ediyorum. şu kitabı almamın iki nedeni vardı: rusça aslından çeviri ve ödüllü rusça çevirmen sabri gürses'in editörlüğü. sabri gürses'in elinden nasıl böyle bir eser çıkmış ya da sabri gürses bu eserin bu halde çıkmasına nasıl izin vermiş anlamadım. bu kitap sonrası ilk defa çevirinin çevirisinin asıl dilinden yapılan çeviriden iyi olduğunu görüyorum.

    yer yer ithaki'nin çevirisini beğenenleri hatta şahane (evet, şahane) bulanları görüyorum. şu kitabın çevirisini beğenenler net olarak söylüyorum ki türkçenin kurallarından habersizler. ithaki'nin kitaplarında genel olarak çok hata oluyor. sayfa düzenlemesinin kötülüğüne ve çeviri hatalarına bu kadar rastlanmasa da özellikle yazım yanlışı ve noktalama hatası çok fazla. forumlarda ve facebook, twitter, instagram gibi sosyal ağlarda sıklıkla dile getirilen bir durum bu. belli ki son okumadan geçmiyor kitaplar. zamanında can öz'ün youtube'da bir soru-cevap videosuna denk gelmiştim. orada kitapların pahalı olmasıyla ilgili bir soruya, "kalite için kitapları her aşamada birileri okuyor. o yüzden pahalı. daha ucuz olması için kaliteden ödün vermem gerekir," gibi bir cevap vermişti. bir kitapta çok fazla hataya rastlayınca ne demek istediği daha iyi anlaşılıyor.

    neyse. uzatmadan başlayayım.

    yevgeni ivanoviç zamyatin
    ithaki yayınları, 4. baskı, şubat 2015
    rusça aslından çevirenler: fatma arıkan ve serdar arıkan
    yayına hazırlayan: sabri gürses

    1. sayfa düzenlemesi

    a. diyaloglar

    * kitapta diyaloglar başta tırnak işaretleri ile başlamış sonra konuşma çizgilerine dönmüş, ancak bir standart tutturulamamış ve yine aralarda tırnak kullanılmış.

    * diyaloglar arasındaki eylemler (dedi, başını salladı, dedim ona bakarak...) ara çizgilerle ayrılmaya çalışılmış ve yer yer bu çizgiler unutulduğu için diyaloglarla eylemler, kitabın dilinin de zor olmasından dolayı birbirine girmiş. en önemlisi konuşma çizgisi (—), ara çizgi (–), kısa çizgi (-) hep aynı: tire (-). bunlarda da bir standart tutturulamamış. kimi yerde yapışık, kimi yerde arada boşluklar var. arada paragrafın ortasında konuşma çizgisiyle (ithaki'de tire ile) cümleye kaldığı yerden devam ediyor.

    bunları örneklerle somutlaştırayım.

    alt alta olan imgur ve hızlıresim linkleri aynı resimler. engelleme dolayısıyla alternatif olarak ikisini kullandım. ayrıca linklere tıklamak istemeyenler veya açamayanlar için linklerin hemen altında, hiçbir düzeltme yapmadan, yazı halinde de verdim.

    a1. tırnak işareti. en çok kullanılan, en etkili ve en anlaşılır diyalog yöntemi:

    http://i.imgur.com/ei2sqze.jpg
    http://i.hizliresim.com/1vprdg.jpg

    “mucizevi değil mi?” diye sordum.
    “evet, mucizevi. ilkbahar,” diyerek pembecik gülümsedi o-90.

    kitabın hemen başında kullanılmış. yer yer kitabın içinde de var bu tür kullanım.

    -----

    a2. konuşma çizgisi, ara çizgi, kısa çizgi

    http://i.imgur.com/jsnrmvv.jpg
    http://i.hizliresim.com/zk5le0.jpg

    - evet, burunlar da! -dedim bu sefer neredeyse bağırarak- var olduklarına göre, kıskançlık için bir neden yok. benim burnum kopça, diğerininki ise...

    olması gerekenler:
    * — evet, burunlar da! –dedim bu sefer neredeyse bağırarak.– var olduklarına göre, kıskançlık için bir neden yok. benim burnum kopça, diğerininki ise...
    * “evet, burunlar da!” dedim bu sefer neredeyse bağırarak. “var olduklarına göre, kıskançlık için bir neden yok. benim burnum kopça, diğerininki ise...”

    -----

    kimi yerde şu şekilde ithaki'de:

    http://i.imgur.com/jgnxiql.jpg
    http://i.hizliresim.com/1vprbb.jpg

    - bu, en sevdiğim... ve birden sanki bir şey hatırlamış gibi, ısırık-gülücük, beyaz, keskin dişler. - tam olarak: “dairelerin” en tuhafı.

    görüldüğü gibi ara çizgi konması gereken yerde ara çizgi olmadığı için anlam kargaşası var.

    olması gerekenler:
    * — bu, en sevdiğim... –ve birden sanki bir şey hatırlamış gibi, ısırık-gülücük, beyaz, keskin dişler.– tam olarak, ‘dairelerin’ en tuhafı.”
    * “bu, en sevdiğim...” ve birden sanki bir şey hatırlamış gibi, ısırık-gülücük, beyaz, keskin dişler. “tam olarak, ‘dairelerin’ en tuhafı.”

    -----

    http://i.imgur.com/h38dlki.jpg
    http://i.hizliresim.com/1vpxv5.jpg

    - evet, evet! tabii, tabii. elbette. ağzımı daha fazla açarak, aptalca güldüm ve bu gülümsemeyle kendimi çıplak ve salakça hissettim...

    görüldüğü gibi ara çizgi konması gereken yerde ara çizgi olmadığı için anlam kargaşası var.

    olması gerekenler:
    *— evet, evet! tabii, tabii. elbette. –ağzımı daha fazla açarak, aptalca güldüm ve bu gülümsemeyle kendimi çıplak ve salakça hissettim...
    * “evet, evet! tabii, tabii. elbette.” ağzımı daha fazla açarak, aptalca güldüm ve bu gülümsemeyle kendimi çıplak ve salakça hissettim...

    -----

    http://i.imgur.com/jbefvxp.jpg
    http://i.hizliresim.com/57njbd.jpg

    -biliyor musunuz, - dedi ı-, - birkaç dakikalığına yan odaya geçin. l'nın sesi oradan, içeriden, şöminenin yandığı gözlerin karanlık pencerelerinden duyuluyordu

    görüldüğü gibi bir standart tutturulamamış yine. en baştaki konuşma çizgisi bitişik, dedi eyleminden önce ara çizgiden sonra olmaması gereken boşluk var, eylemden sonra ara çizgiyi kapatmış ama bu sefer birleşik ve en önemlisi zaten ara çizgi ile ayrım yapılmışken bir daha konuşma çizgisiyle devam etmiş diyalog. elbette tüm çizgiler yine tire.

    olması gerekenler:
    * — biliyor musunuz, –dedi ı,– birkaç dakikalığına yan odaya geçin. –ı’nın sesi oradan, içeriden, şöminenin yandığı gözlerin karanlık pencerelerinden duyuluyordu.
    * “biliyor musunuz,” dedi ı, “birkaç dakikalığına yan odaya geçin.” ı’nın sesi oradan, içeriden, şöminenin yandığı gözlerin karanlık pencerelerinden duyuluyordu.

    -----

    http://i.imgur.com/siatew2.jpg
    http://i.hizliresim.com/javvze.jpg

    burada, katı sayısal dünyada adeta rüyadaymışım gibi, birisi yanıma oturdu, hafiften sürtündü ve "özür dilerim"- dedi.

    olması gereken:
    burada, katı sayısal dünyada adeta rüyadaymışım gibi, birisi yanıma oturdu, hafiften sürtündü ve, “özür dilerim,” dedi.

    -----

    en anlaşılmaz örneklerden:

    http://i.imgur.com/kyadoqj.jpg
    http://i.hizliresim.com/d3lrnz.jpg

    - yok, gezmeyelim. benim (gitmem gereken yeri söyledim)... lazım.

    (burada üç noktanın kullanımına dikkat edin. noktalama hataları ile ilgili kısımda tekrar değineceğim.)

    olması gerekenler:
    * — yok, gezmeyelim. benim ... –gitmem gereken yeri söyledim– lazım.
    * “yok, gezmeyelim. benim ...” (gitmem gereken yeri söyledim) “lazım.”

    -----

    http://i.imgur.com/rkkgce0.jpg
    http://i.hizliresim.com/ljqvgj.jpg

    - dinleyin: nerede o, ı nerede?- dedim. orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...

    diyalog nerede bitiyor, nerede başlıyor?

    olması gerekenler:
    * — dinleyin: nerede o, ı nerede? –dedim.– orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...
    * “dinleyin: nerede o, ı nerede?” dedim. “orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...”

    -----

    ne olması gerektiğini çözemediğim bir örnek. paragrafın sonuna dikkat.

    http://i.imgur.com/6qcrelv.jpg
    http://i.hizliresim.com/a7o40r.jpg

    - ben her gece... yapamayacağım... eğer beni iyileştirirlerse... her gece yalnızken, karanlıkta onu düşünüyorum, nasıl biri olacağını, onu nasıl büyüteceğimi... o zaman benim için yaşamanın anlamı kalmayacak, anlıyor musunuz? ve siz mecbursunuz -... mecbursunuz. - dedi.

    -----

    http://i.imgur.com/d9h7mse.jpg
    http://i.hizliresim.com/1vpqnb.jpg

    - birisi... hayır, hiç olmazsa - siz... - dedim (koşmaktan dolayı), nefes nefese - benim aşağıya, dünyaya, hangara bir not iletmem lazım. gidelim, ben size dikte edeyim...

    ara cümle hangisi? cümle yarıda kalıp başka bir cümleye mi başlıyor?

    olması gerekenler:
    * — birisi... hayır, hiç olmazsa... siz... –dedim (koşmaktan dolayı), nefes nefese.– benim aşağıya, dünyaya, hangara bir not iletmem lazım. gidelim, ben size dikte edeyim...
    * “birisi... hayır, hiç olmazsa... siz...” dedim (koşmaktan dolayı), nefes nefese. “benim aşağıya, dünyaya, hangara bir not iletmem lazım. gidelim, ben size dikte edeyim...”

    -----

    http://i.imgur.com/88s1py7.jpg
    http://i.hizliresim.com/nmbzml.jpg

    - yazın, - diyorum yüksek sesle ve hâlâ (koşmaktan) nefes nefese bir halde. saat: 11 .30. hız: 6800...

    ara cümle nerede bitiyor ve diyalog nereden devam ediyor?

    olması gerekenler:
    * — yazın, –diyorum yüksek sesle ve hâlâ (koşmaktan) nefes nefese bir halde.– saat: 11 .30. hız: 6800...
    * “yazın,” diyorum yüksek sesle ve hâlâ (koşmaktan) nefes nefese bir halde. “saat: 11 .30. hız: 6800...”

    -----

    http://i.imgur.com/uyk6koi.jpg
    http://i.hizliresim.com/9oykv3.jpg

    - sizi anlıyorum, tümüyle anlıyorum, - dedi. ama yine de sakin olmalısınız: yapmayın. her şey geri dönecek, mutlaka geri dönecek. önemli olan sadece herkesin yaptığım keşfi öğrenmesi. bunu ilk size söylüyorum: hesapladım, sonsuzluk yokmuş!

    ara cümle nerede biitiyor ve diyalog nereden devam ediyor?

    olması gerekenler:
    * — sizi anlıyorum, tümüyle anlıyorum, –dedi.– ama yine de sakin olmalısınız: yapmayın. her şey geri dönecek, mutlaka geri dönecek. önemli olan sadece herkesin yaptığım keşfi öğrenmesi. bunu ilk size söylüyorum: hesapladım, sonsuzluk yokmuş!
    * “sizi anlıyorum, tümüyle anlıyorum,” dedi. “ama yine de sakin olmalısınız: yapmayın. her şey geri dönecek, mutlaka geri dönecek. önemli olan sadece herkesin yaptığım keşfi öğrenmesi. bunu ilk size söylüyorum: hesapladım, sonsuzluk yokmuş!”

    -----

    kombo:

    http://i.imgur.com/yzfmfuw.jpg
    http://i.hizliresim.com/jav0vw.jpg

    - dinleyin: nerede o, ı nerede?- dedim. orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...
    - burada, - diye bağıdı sarhoşça, neşeli bir biçimde - sağlam, san dişleri... ı burada, şehirde, eylemde. eylemdeyiz!

    ara cümle nerede bitiyor, diyalog yeniden nerede başlıyor?

    olması gerekenler:
    * — dinleyin: nerede o, ı nerede? –dedim.– orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...
    — burada, –diye bağıdı sarhoşça, neşeli bir biçimde, sağlam, sarı dişleri...– ı burada, şehirde, eylemde. eylemdeyiz!

    * “dinleyin: nerede o, ı nerede?” dedim. “orada, duvarın arkasında mı, yoksa... öğrenmem lazım, beni duyuyor musunuz? hemen, derhal, yapamam...”
    “burada,” diye bağıdı sarhoşça, neşeli bir biçimde, sağlam, sarı dişleri... “ı burada, şehirde, eylemde. eylemdeyiz!”

    -----

    şu örnekler toplasanız üç dört farklı sayfadan çıkan örnekler. abartmıyorum, 240 sayfalık kitapta bu hatalar aynen böyle standart tutturulamış şekilde neredeyse her sayfada bir var.

    bu kadar örnek yeter diyorum ama her seferinde bunu da almalıyım deyip ekleme ihtiyacı hissediyorum sayfaları çevirdikçe.

    emin olun burada örneğine rastlamadığınız türde kullanımlar var. halbuki diyalogları tırnak işaretleri arasına alsalardı bu kadar kargaşa olmayacaktı.

    iş kültür'ün bazı klasiklerinde de kullanılıyor bu yöntem; ancak onlar tam da olması gerektiği gibi kullanıyorlar çizgileri. dolayısıyla onlarda bir sayfa düzeni açıısndan sorun olmuyor.

    -----

    b. kitabın önsözü

    http://i.imgur.com/yeugwf9.jpg
    http://i.hizliresim.com/v5ak7m.jpg

    paragraf sonunda boşluk bırakmadıkları için paragraf ve yazar bilgileri iç içe geçmiş.

    sayfa mı yetmedi? önsöz başlığını birkaç satır yukarı (kayıt başlıklarıyla aynı hizaya) alsaydınız yeterli boşluk olurdu.

    -----

    c. alıntıların kullanımı

    alıntı metinlerin normal metinler ile farkı yok. ayrıca aynı hizadalar. özel bir düzenleme yapılmadığı için okumak zorlaşıyor.

    ----------

    2. çeviri hataları ve anlatım bozuklukları

    ikisini beraber aldım, çünkü kitabın zaten zor bir dili var ve rusça aslını bilmediğim için bazı hataların çeviri hatası mı, anlatım bozukluğu mu olduğunu kestiremedim.

    ithaki, ayrıntı ve versus'un çevirilerini ingilizce çeviriye bakarak karşılaştırdım.

    -----

    ithaki: birisini öldürmek yani, insanın yaşam süresini 50 yıla indirmek suç, ama insanın yaşam süresini 50 milyon yıla indirmek suç değil.
    ayrıntı: bir kişiyi öldürmek - başka bir deyişle insanların toplam yaşamlarından elli milyon yıl azaltmak suç değildi.
    versus: bir insanı öldürmek –yani yaşamından 50 yıl almak– suç ama tüm insanların yaşamlarından 50.000.000 yılı çekip almak suç değil!

    --> ithaki'nin çevirisinde "yani" sözcüğünden sonraki virgül sonra değil önce olmalıydı. ayrıca her iki cümlede de "insanın yaşam süresini" şeklinde bir anlatım var. halbuki ikinci cümlede "tüm insanların", "insanlığın" gibi bir anlatım kullanılabilirdi.

    benzer bir hata:

    minnacık pencereler yani, gözler var.
    ---> minnacık pencereler, yani gözler var.

    -----

    gezmeye çıkar ve salona gider, taylor egzersizlerinin yapıldığı salona gider, oradan da uyumak için ayrılırız...

    --> gezmeye çıkar ve –taylor egzersizlerinin yapıldığı– salona gider, oradan da uyumak için ayrılırız...

    -----

    aslında bu ihtimal: 1.500 + 10.000.000 = 3 + 20.000 (1.500 - salon sayısı, 10.000.000 numara sayısı). ikincisi ise....

    1500, salon sayısı mı, yoksa 1500'den sonra çıkarılacak salon sayısı mı?

    ayrıntı ve versus, 1500'ün salon sayısı olduğunu söylüyor.

    -----

    favorilerimden biri:

    her şeyin boş ve bir kabuk tam ihanet olduğunu

    --> her şeyin boş ve bir kabuktan ibaret olduğunu

    bu cümlenin varlığı, kitabın son okumadan geçmediğini gösteriyor.

    -----

    *** favorim. zaten dönüm noktası bu cümle oldu. bu cümle üzerine kendime eziyet ederek not ala ala okuyup bitirmeye karar verdim:

    ...özünde sahipler kullar taç giymiş olanlardan daha güçlüydüler.

    bu cümle üzerine çok düşündüm, ama bir türlü çözemedim.

    ayrıntı: ...gerçekte, bu şairler kendi yöneticilerinden daha güçlüymüşler.
    versus: ...onun gibiler, gerçek tacı giyenlerden daha fazla güce sahip egemenlerdi.

    -----

    ee, bu "keşke" ne oluyor? "keşke" ne? yine eski şarkıya başlıyor: çocuğum. ya da... konusunda, şunun hakkında yeni bir şey. aslında burada adeta... yok, bu çok aptalca olurdu.

    --> yine çok düşündüğüm ve ne dediğini anlayamadığım cümlelerden biri.

    -----

    şimdi en dibe kadar inerek benim kendi kendime bile... görecek.

    --> ne görecek? ya da kim görecek?

    -----

    ...sevgiyle sevebilir miydik?

    --> bu nasıl bir cümle yahu?

    -----

    ithaki: ve her şeyin benim için güneş, sis, pembe, altın - benim için... olduğu açıktı, apaçık.
    ayrıntı: her şey apaçıktı, her şey benim için düşünülmüştü: güneş, sis, gül ve altın.
    versus: ve açık, apaçıktı: tüm bunlar benim içindi. güneş, sis, pembe, altın... benim için.

    --> ve her şeyin benim için –güneş, sis, pembe, altın– olduğu açıktı, apaçık.

    -----

    ithaki: - bugün burada nöbet tutuyor tesadüfen bir... antik evdeyken ondan bahsetmiştim.
    ayrıntı: “bugün burada görevli bir doktor var... sana ondan antik ev’de bahsetmiştim.”
    versus: "burada görevli kişi... bahsetmiştim sana."

    -----

    ithaki: bir saniye duraksamadan raporu aldım; ben, gözlerim, dudaklanm hiçbir, duraksamadı; biliyordum ki, bu gerekliydi.
    ayrıntı: kâğıdı bir an bile tereddüt etmeden aldım. ben... bütün bedenim, gözlerim, dudaklarım, ellerimle... bunun böyle olması gerektiğini biliyordum.
    versus: uzatılan kâğıdı tereddütsüz aldım. biliyordum; gözlerim, dudaklarım, ellerim... olması gereken buydu, hepsi biliyordu.

    -----

    ithaki: ve buz gibi çakan bir kıvılcımın ardından: bırak ben; ben - hava hoş; ancak onu düşünmek, onu da... lazım.
    ayrıntı: tam o anda içimde soğuk bir kıvılcım parladı: benim için fark etmezdi, ama,e’yi düşünmeliydim, onu da bu işe katarlardı...
    versus: derken soğuk bir kıvılcım çaktı: ben tamamdım, artık önemli değildim ama onu da... ve o...

    -----

    ithaki: o zaman, çok eskiden olduğu gibi, benim yerime benimle konuşuyor ve benim düşüncelerimi sonuna kadar açıklıyordu.
    ayrıntı: bana, benim içimden geçenleri, benim düşüncelerimi aktarıyordu. çok önceleri bir kez daha olmuştu bu.
    versus: öncekinde, çok uzun zaman öncekinde yaptığı gibi, her nasılsa benim ağzımdan konuşuyor, düşündüklerimi söylüyordu

    benim yerime benimle konuşuyor?

    -----

    hayır, artık nereye olduğunu biliyoruz ve gezegenler, alevler fışkırtan ve ateşle ve şarkı söyleyen çiçeklerle dolu

    ithaki'nin çoğu kitabında var bu "ve" bağlacının arka arkaya bu şekilde kullanımı.

    alevler fışkırtan ve ateşle ve şarkı söyleyen
    --> alevler fışkırtan, ateşle ve şarkı söyleyen

    -----

    ithaki: basamağı bir zıplayışta kapıyı ardımdan sıkıca kapattım ve derin bir nefes aldım.
    ayrıntı: tek bir sıçrayışta basamakları aştım, kapıyı hızla kapatarak derin bir nefes aldım.
    versus: eşikteydim, bir adım daha atacaktım, kapı üzerime kapanacaktı ve... derin bir nefes aldım.

    -----

    ...vardı ve sırtımla kapının kolunun döndüğünü duydum.

    sırtımla?

    -----

    ...hale getirmek için, belki de hatta yararlı...

    --> "belki de" ve "hatta" sözcüklerinin yer değiştirmesi gerekiyor.

    -----

    ithaki: ...belki de mikrop ben ve belki de içimizden binlercesi kendini benim gibi fagosit gösteren birer mikroptur
    ayrıntı: ...ve galiba aramızda benim gibi, olmadığı halde fagositmiş gibi davranan binlercesi var.
    versus: ...ve aranızda, tıpkı benim gibi yutargöze numarası yapan binlerce mikrop vardır...

    -----

    ı antik ev'de, bizim "dairemizde" buluşmak üzere bana randevu vermişti ı.

    --> özne fazlalığı.

    -----

    ithaki: o zaman ı'nın oturduğu koltuğu -ben de aşağıya, yere oturmuştum... yatak...
    ayrıntı: bu sandalyede e-330 oturmuştu... ben de ayaklarının dibinde, yerde... yatak.
    versus: bacaklarına sarıldığım sırada ı-330'un oturduğu sandalye... yatak...

    -----

    ithaki: eğer ya... -aşağıda bulutlann sert ve mavi dumanı görünüyor... - eğer ya...

    üç noktadan sonra ara çizgi kullanımı gereksiz.

    ayrıntı: ama eğer... mavi bulutlar aşağıda görünmüştü bile... eğer ne?
    versus: ama ya... aşağıda bulutlar görünmeye başlamıştı bile... ama ya...

    -----

    o sabah her iki kadın da odamdayken kudurmuş, irkilmiş kiremit kırmızısı solungaçları ıo'yla gözümün önüne geldi.

    --> ...solungaçlarıyla ıo gözümün önüne...

    -----

    ithaki: orada, bulutlar görünmez bir izlemeden sakınarak oradan oraya koşturuyor, birbirini eziyor, birbirlerinin üzerinden atlıyorlardı...
    ayrıntı: bulutlar görünmeyen birinden kaçarcasına, birbirlerine çarparak, atlayarak ilerliyorlardı...
    versus: baktığımız yönde yağmur bulutları, birbirlerini ezercesine peşlerinden kovalayan görünmez bir şeyden kaçmaya çabalıyorlardı...

    -----

    eğer tek bir kelime bile söyleseydi (ne olursa olsun), en boş sözü bile ben her şeyi hemen oracıkta söyleyiverecektim.

    --> "en boş sözü bile" ara cümle. dolayısıyla "en boş sözü bile" ile "ben her şeyi" arasına virgül konmalı.

    -----

    oluyorsunuz, siz - bağırıyorsunuz...

    buradaki tire ne anlama geliyor? siz sözcüğünden sonra cümle yarım mı kalıyor, "bağırıyorsunuz" cümlesi ara cümle mi?

    sıkılıkla yapılmış bu kullanım. dikkat dağıtmaktan başka işe yaramıyor.

    cümle yarım kalıyorsa: siz... bağırıyorsunuz...
    ara cümleyse: siz –bağırıyorsunuz...

    -----

    biliyordum, sen-sen...

    kekeliyor mu? neden "sen... sen..." olarak yazılmaz ki?

    ----------

    3. yazım yanlışları

    *
    karma karış
    dona kaldı
    baka kaldı
    çala kalem
    param parça
    ters yüz, ters-yüz
    ızdırap, ıstırap, ıztırap
    ve saire
    yarıyarıya
    standartı - (ünsüz yumuşaması)
    kıraliyet
    amerika'ların --> amerikaların
    rakatça
    gayri ihtiyari (29. kayıt'ın başlığında gayri birleşik yazılmış)
    ilk bahar
    ola-rak
    hissede bilirim
    bir kaç
    başaşağı
    be-ton
    birbir
    traş, tıraş

    gecelerin numaralar --> geceleyin
    diye bağırdı --> diye bağırdım

    bunlar sıklıkla yapılan yanlışlar. ayrıca standart tutturulamamış. farklı farklı yazılmış aynı sözcükler.

    *
    buddha
    euklides

    yılların "buda"sı ve "öklit"i ne zamandır bu şekilde çevriliyor. latin alfabesi kullanmayan dillerden yapılan çevirilerde sözcükler fonetiğe göre çevrilir.

    *
    12.00'da
    21.00'da

    sıklıkla yapılan bir hata. sıfırlar okunmaz. ekler ona göre getirilir. kitapta iki şekilde de var.

    *
    açık-seçik
    ufak-tefek
    alacalı-bulacalı
    eğilip-bükülen
    ölçerek-biçerek (bu nedir ya! olması gereken ölçüp biçerek)
    yanında-yöremde
    kanlı-canlı
    kap-kaçak

    ikilemelerin arasına kısa çizgi eklenmez. kitapta sıklıkla eklenmiş:

    *
    bulanık-yeşil
    soluk-mavi

    sıfat tamlamalarının arasına ne zamandan beri tire konuyor?

    ----------

    4. üç nokta

    üç noktanın nasıl kullanıldığı bellidir. ancak bazı kitaplarda yazar yer ismi yerine "..." kullanabiliyor. örneğin dostoyevski'nin kitaplarında buna rastlarız. genelde şu şekilde olur: "alyoşa ... sokağı'na saptı."

    ithaki kitapta bu şekilde kullanmaya çalışmış, ancak "alyoşa... sokağı'na saptı." şeklinde, önceki sözcükle bitişik kullanmış, sanki cümle yarıda kalıyormuş gibi. dolayısıyla anlatım bozukluğuna yol açmış ve okumayı çok zorlaştırmış. en çok kızdığım hatalardan biriydi bu. yukarıda bahsettiğim durum budur.

    * ...meçhul okuyucum, siz sanki... gibiymişsiniz gibi sizinle konuşuyorum.
    ne gibiymişsiniz?

    * sonunda geçmek ve... için kendimde
    ne için?

    * onu düşünmek, onu da... lazım
    ne lazım?
    (burada virgül de yanlış kullanılmış.)

    ----------

    5. kesme işareti

    makine'ye, makineye, makinenin
    tarifeye, tarife'nin
    tabletin, tabletle
    iyilikçi'nin, iyiliklinin, iyilikçiye
    tek devlet'e, tek devletin
    kainat'ın, kainata
    yeşil duvarın, yeşil duvar'a
    ametiyat'ı, ameliyata

    özel adlara getirilen kesme işaretlerinde standart tutturulamamış. bir ayırmışlar, bir ayırmamışlar. kitapta en çok karşılaşılan hatalardan.

    en güzeli de kitabın kapağında "rusça'dan" çevirenler yazıyor!

    ----------

    6. diğer

    * kiril alfabesindeki ıo benzeri harfin nasıl okunduğu belirtilmemiş.

    işte o harf:
    http://i.imgur.com/3buz3tp.jpg
    http://i.hizliresim.com/9obqxr.jpg

    * 145 sayfada şöyle bir hata var: "gece" diye başlık atılmış ama altı boş.
    http://i.imgur.com/njqdomz.jpg
    http://i.hizliresim.com/j3a1yj.jpg

    * kitapta karakter adları harflerle belirtildiği için kalın yazılmış; ancak bazı yerlerde unutulmuş ve bu yüzden ekler ayrılmamış.

    * "de" bağlacı hiç de az olmayan bir şekilde birleşik yazılmış.

    * "ve", "ya da" gibi bağlaçlardan önce ve sonra (cümle sonu hariç) noktalama kullanılmamasına rağmen sıklıkla kullanılmış.

    * "ve" bağlacının arka arkaya kullanımı anlatım bozukluğuna yol açıp okumayı zorlaştırmış.

    * bazı yerlerde noktalama işaretlerinden sonra boşluk bırakılmadığı için ki sözcükler birbirine girmiş.

    * iki noktanın kullanımı bellidir. alakasız yerlerde sıklıkla kullanılmış. ("evet: lütfen", "sonra: çok daha makul..." nedir ya?)

    * noktalı virgülün eksikliği çok fazla hissediliyor. ithaki'nin çoğu kitabında var bu durum. noktalı virgülden habersiz ithaki çevirmenleri ve editörleri.

    * türkçede "--" ya da "- -" şeklinde iki kısa çizginin yan yana kullanımı yok. cümle yarıda kaldığında üç nokta yerine bunları sıklıkla kullanmış ithaki.

    * virgül olması gereken yerlerde nokta kullanılmış ara ara.

    * noktalama işaretinin unutulduğu yerler olmuş.

    * unutulan sözcükler ve eksik harfler yüzünden anlatım bozukluğu oluşmuş birkaç yerde.

    * tırnak işaretleri kimi yerde kapatılmamış, kimi yerde tırnak işareti kullanılan paragrafın, cümlenin başındaki tırnak yok.

    ---------

    kitaplarımın altını çizmeyi sevmiyorum. ancak kendime eziyet ederek not ala ala okuyup bitirmeye karar verdikten sonra kitabın altını işaretlemeye, çizmeye başladım. şöyle söyleyeyim: 240 sayfalık bir kitabın yarısının işaretli olduğunu ve çoğu sayfada da birden fazla işaretlenmiş yer olduğunu düşünün.

    kitaptan bir şey anlamadım desem yeridir. bir süre sonra ayrıntı'dan çıkanı yeniden okumayı düşünüyorum. ayrıca rusça aslından okumak isteyenler için zeplin kitap seçeneği de var. ancak çeviri hakkında bir bilgim yok.

    ithaki'nin okuyucusuna birazcık saygısı varsa kitabı baştan, yılların rusça çevirmenlerine çevirtir. (daha sonra eski baskıları toplar, sahiplerine eskisi karşılığında yenisini gönderir, diyeceğim ama ütopya olur. )

    özetle tam bir rezalet.

    "ithaki yayınları mıy çevirisi rezaleti" başlığı mı açsaydım?
  • türkçeşi biz olan yevgeni zamyatin'in karanlık ütopyasıdır. (bkz: distopya).

    kitabıyla rusya'daki sosyalist devrimi eleştiren yazar her baskıcı rejimde olduğu gibi susturulmak istenmiş ve kitabı 1988 yılına kadar rusya'da yayınlanamamıştır. bu sebeple kitap ilk olarak yazıldığı dil olan rusça değilde ingilizceye çevirilip 1924 yılında ingiltere'de yayımlanmıştır. kitabın rusya'da ilk yayınlanışı ise sovyetlerin yıkılmasına yakın, yevgeni zamyatin'in ölümünden* çok uzak bir tarihtir. komik bir şekilde orjini rusça olan bir kitap rusya'da ingilizceden çevrilerek 1988 yılında yayımlanmıştır.

    kitabın içeriğine gelecek olursak, uzak bir gelecekte sosyalist bir devrimin ardından insanların tekdüzeleştirilip velinimet tarafından yönetilen tek devlet kurgusu anlatılmaktadır. tamamen şeffaf bir düzenle yönetilen tek devlette insanların isimleri dahi yoktur ve rakamlarla tanınırlar. (bkz: d-503)(bkz: r-13) vs.

    kitabın okuyucuya hikayeyi ulaştırması ise tam olarak günlük şeklinde sağlanmaktadır. günlüğü tutan ise baş karakterimiz d-503 idir.
  • vay be. zamyatin 1905 devrimi'nden sonra sosyalist olduğu için çarlık rusyası tarafından, 1922 yılında da "anti-sosyalist" olduğu için bolşevikler tarafından aynı hapishaneye atılmış. 1921 yılında daha bolşevik devrimi tazeyken, herkes gelecekten umutluyken böyle bir eseri yazması gerçekten de takdire şayan. emma goldman ve nice anarşistler uyarmıştı bu sıralarda insanları ama zamyatin'in işbu başlıkta incelenen romanının ayrı bir önemi var. zira zamyatin yalnızca tehlikeyi önceden görmekle kalmamış, bu tehlikeyi insanlara anlatırken 20. yy'ın distopya edebiyatına öncülük etmiş. kitap, tabii sscb'de hemen yasaklanmış ve ta 80lerin sonuna kadar basılamamış ama 1924'te ingilizce ve çekçe olarak basılıp sonra da bütün dünyaya yayılmış.

    sırf brave new world ve 1984 üstündeki hakları için bile sevilebilecek bir kitapken ben en sonunda gerçekten etkilendim. hatta öyle ki entrymi şöyle bitireceğim: kahrolsun totolitarizm, yaşasın özgürlük!
  • ayrıntı yayınlarından çıkan edisyonundaki bülent somay önsözünü sakın okumayın.

    bülent somay (ya da editör) troll gibi spoiler veriyor hatta sonunu söylüyor.

    pek de anlamlı bir önsöz değil zaten.
  • okunduğu zaman neden daha önce duyup okumadım dedirten efsane.
    eserin mükemmelliğinden sayfalarca bahsedilmiş benim tekrar etmem anlamsız olur fakat son silahsorün yazdığı başyapıt entryi okuyunca farkedilen yazım noktalama hatalarının yanında benim eklemek istediğim ... üç noktalar ( ithaki yayınları) anlam bütünlüğünü o kadar etkiliyor ki kitabın sonuna kadar acaba bu ... açıklanacak mı? diyerek okudum. gerçekten sormak isterim canınız istedikçe kelimelerin ardına ... koymaktaki amacınız nedir? hiç mi türkçe dersi almadınız? ya da ... kullanım yerleri mi değişti istediğimiz yere... koyabiliyor... muyuz...?

    neyse mutlaka okuyun, okutturun!!!
  • integral'in başmühendisi d-503'ün gözünden bize tek devleti anlatan kitap.

    kitap hakkındaki bir eleştiri sürekli olarak atalarla* bir kavgası varmış gibi d-503'ün bizi hakir görmesi, bizimle dalga geçmesi ve bizden tiksindiğini belirtmesidir. ancak günlüğün en başında, bu notları kendi uzak ataları *ile aynı noktada, kapasitede olabilecek başka gezegenlerdeki canlılar için yazdığını söylemiştir. yani burada bir geçmişle hesaplaşamama durumu olduğunu düşünmüyorum.

    kitapta öyle güzel matematiksel benzetmeler, karşılaştırmalar ve duyguların sinüs dalgası ile ifade edilmesi gibi insanı hayret ettiren çıkarımlar var ki... acaba mühendislik eğitimi aldığım için mi beni bu kadar etkiledi bilemiyorum. wikipedia'ye göre yazar da mühendislik eğitimi almış. yine de bilimin böylesine kullanılıp insanı etkileyen pek kitap olduğunu düşünmüyorum.

    --- spoiler ---

    kitaptaki dünyayı pek anlayamadım. bu savaştan sonra yapılan yeşil duvarın arkası tamamen ilkel mi? merak ettiğim nokta bu şehir dışında koca dünya yalnız ormanlık bir alan olarak mı kaldı ve gezegenine yayılmayan bir tek devlet neden evrene mesaj kaygısı güder? öncelikler karışmış gibi geldi bana.

    --- spoiler ---

    ve son olarak da sözüm ithaki yayınları için. yukarıda ingilizce çevirinin güzelliğinden bahseden bir entry varken rusçadan çevirinin niye bu kadar okunması zor olduğunu bilmek sanırım hakkımız. sürekli bir anlamsız üç nokta kullanımı var ki ilk birkaç sayfadan sonra acaba bir yeri mi atladım diye kitabın başını sonunu evire çevire inceledim ama bir not yoktu. bu üç noktalar yüzünden birçok yer sürüncemede kalıyor ileri sayfalardan dönüş yapmak gibi sevimsiz hareketlere yol açıyor. eğer orijinali de böyle eksiltili cümleler içeriyorsa bu çevirmen notu olarak belirtilmeli yoksa suç onlara kalıyor.
  • içine kapanan toplumların, ulaşabileceği radikal düzeyi çarpıcı şekilde anlatan yapıt.

    --- spoiler ---

    - sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. yani gayet açık, değil mi? kendi kendinin bilincine varmak hastalıktır.

    - bir nokta, her şeyden daha fazla bilinmeyen içerir. tüm yapması gereken kıpırdaması, azıcık yerinden oynamasıdır. binlerce değişik eğriye, yüzlerce katı biçime dönüşebilir.

    - bu sevdiğin anlamına gelir. seni korkutuyor çünkü senden güçlü. nefret ediyorsun çünkü korkuyorsun. seviyorsun çünkü iplerini eline alamıyorsun. insan sadece köle edemediğini sever.

    - hastalanmıştım. hiç rüya görmezdim ben. söylenene göre, eski zamanlarda rüya görmek çok normalmiş. ki mantıklı: bütün yaşamları yeşilli, turunculu, budalı ve sulu, dehşetli bir dönme dolapmış zaten. ama bugün, rüyaların ciddi akıl hastalıklarına işaret ettiklerini biliyoruz.

    - şairlerimiz artık göklerin peşinde değil; hepsinin ayakları yere basıyor. müzik fabrikasının katı ve mekanik marş eşliğinde, bizimle bir adım yürüyorlar. lirlerinin sesi, elektrikli diş fırçalarının sabah seslerinden, velinimet'in makinesi'nden yayılan kıvılcımlardan, tek devlet marşı'nın muazzam yankısından, geceleri odalarımızın parlak kristalliğinden, inen perdelerin heyecan verici hışırtısından, son çıkan aşçılık kitabının neşeli seslerinden ve sokak zarlarının zar zor duyulan fısıltılarından oluşuyor.
    bizim tanrılarımız burada, aşağıda, yanımızda; büro'da; mutfakta, dükkanda, tuvalette... tanrılar bizim gibi: yani bizler tanrılarız. ve size geliyoruz, sevgili tanımadığım okurlarım, yaşamlarınızı bizimki gibi ilahi kesinliğe kavuşturmaya geliyoruz.

    --- spoiler ---

    şeffaf odalar, pembe biletler, silikleştirilmiş bireylerin adeta bir hükümlü gibi numaralandırılması, uyumanın ve sağlıklı olmanın yasal bir zorunluluk olması, mekanikleşmiş gri bir dünya...

    hele şu dönemde işlerin hangi noktaya varabileceğini öngörebilmek için, bu tip distopyaları tekrar tekrar okumak gerekli.
hesabın var mı? giriş yap