• edit: olay ulusal basında hemen hemen her haber sitesinde, hemen hemen eğitimle ilgili her haber portalında yer almaktadır.

    en son revize halini burada paylaşayım istedim.. hani tekrar gündeme gelir ve sizin sayenizde yine ülke gündemine girer... eğitim adına yazık, yaşadığım çevredeki çocukların gelişimi adına yazık..

    mobbing günlüğü
    25 kasım 2019 günü sınıf defterimi çaldığı kamera görüntüleriyle sabit ve polis tutanaklarıyla okula ait sınıf defterini okul dışından getirdiği kayıt altında olan okul müdürüm hakkında yazdığım kitap..

    hatta aynı sınıftan iki öğretmenine yaptığı eziyetlerle devlet hastanesi psikiyatri polikliniğinden 10'ar gün rapor aldırmış bir müdür. müdürlük yaptığı oukldaki iki öğretmeni psikiyatriden rapor almış olmasına rağmen, sosyal medya hesabındaki son paylaşımı "psikolojidir bozulur, düzelir, allah karaktere zeval vermesin!" olan biri...

    yine facebook paylaşımlarında, ermenilere küfreden, kıbrıs'a cumhurbaşkanını mersin'deki kaymakamlardan biri olarak tanımlayarak, tayin edip atamasını hayal eden biri.

    temmuz 2019..

    5 yıldır çalıştığım okuluma 2019 yılı temmuz ayında 4 yıllığına yeni bir müdür atandı.

    okul whatsapp grubunda geçmiş yıllarda kullanılan idarenin üslubu değişmişti artık. ve yaz günü istirahat halinde, hepimiz tatildeyken talimatlar okuyorduk o grupta. yaşadığım bölgede eğitim adına yaptığım işler, sadece kendi okulumda değil bölgemde verilen eğitime, çocukların gelişimine olan katkımla bölgenin eğitimdeki en önemli kişilerinden biriyim. çocuklarımla haftasonu haydi kümeslerden yumurta toplamaya, koyunlardan süt sağmaya gidiyoruz diyip bir köyde alıyoruz soluğu. buzağılara biberonla süt vermeye 400'ü aşkın kişilik ve 4'lü oluşturulmuş kortejle, hem de izmir'in dağlarında çiçekler açar diye yeri göğü inleterek gitmişliğimiz var, traktör kasasında hep bir ağızdan orada bir köy var uzakta demişliğimiz de az değil..

    haydi çocuklar getirdiğim bu önlükleri giyin, bakın şurada bulgurumuz, alın size 15 tane leğen, size çiğköfte yoğurtacağım mı dersin? yüksekova'daki akranlarımızın cumhuriyet bayramını mektupla kutluyoruz mu dersin? tekerlekli sandalye gösteri maçı organizasyonu mu dersin, ilçe meydanındaki kızılay haftası kutlaması mı? her iyi şeyin altına elimi olabildiğince koyan bir öğretmenim. buna rağmen temmuz ayında okulumuza yeni atanan okul müdürüme hayırlı olsun demeye giden bir dostum dedi ki, bu adam sana takmış! sakın açık verme. teşekkür ettim, zaten görevimi yapıyorum dedim, yine de daha dikkat edeceğim. sonra biri daha aradı, dostum dedi, bu adama nezaketen geldik ama seni öyle bir anlatıyor ki, sanki bankamatik memurusun. eyvah! ve eyvallah! dedim.. uykusuz geçen birkaç günümün sonrasında yeni müdürümün makamına gittim. 8 yaşındaki kızımla birlikte yaşadığımızı, onun ihtiyaçlarına tek başıma destek olduğumu, böyle bir şeyin beni çok zorladığını, gelişimi için verdiğim enerjiyle çok yorulduğumu, geçen sene 7 yaşında olan kızımın ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerinden yararlanması için bazen haftada 3 kere bölge hastanesine gitmek zorunda kaldığımı, onun bu gidişlerinde bazen yatarak tedavi gördüğünü, bu sene sağlık yönündense birçok anlamda iyileştiğimizi ama yine bazı kontrollerimizin geçen seneki kadar olmasa da devam edeceğini söyledim. geçen seneki hastane kontrolleri ve hastanedeki tedavilerinin dışında tüm mesai saatlerinde okulda olduğumu kendisine izah ettim. özel eğitim öğretmeni olarak görev yaptığım sınıfta şimdiye dek okul gündemine taşınan ne benim ne de sınıfım hakkında gerçekleşen herhangi bir olayın meydana gelmediğini, hakkımda şimdiye kadar herhangi bir şikayetimin olmadığını, velilerimle iletişimimizin çok iyi olduğunu, öğrencilerimin özel eğitim öğrencisi olmasına rağmen, hepsine ritmik sayma becerisi, okuma yazma becerisi kazandırdığımı, derslerimi artık dikkat gelişimi üzerine planladığımı, geçen sene özel eğitim tedbiri olan bir öğrencimin akademik yönden güçlü gelişimi sayesinde rehberlik araştırma merkezi'ndeki yeni tanılamayla normal sınıfa kazandırıldığını ve özel eğitim tedbirinin kaldırıldığını anlattım. okulda yapmak istediklerimi bahsettim, aklımdan geçenleri paylaştım, bu yüzden de proje komisyonunda yer almam gerektiğini ve2. sınıf öğrencisi kızımın başka bir okulda öğleci grupta öğrenim görmesi benim de öğleci olmak istediğimi, sabahçı grup öğretmenleriyle zaten anlaştığımızı, onların da sabahçı olmayı istediklerini söyledim. tokalaşarak yanından ayrıldım.

    ağustos 2019..

    az evvel bahsini ettiğim görüşmemin üzerinden geçen 3-5 gün sonrasında yine yakın bir dostum aradı, ya dedi gittik müdüre hayırlı olsun demeye, başladı burada bir özel eğitim öğretmeni varmış, adı olur olmadık şeyler peşinde koşan insanmış. dingo'nun ahırı gibi gelmiş gitmiş okula, bir önceki müdür bu okulu cezaevine çevirmiş, ondan önceki müdür de okulun ağzına sıçmış. ben toparlayacağım demiş. ben ona senin ne kadar çalışkan biri olduğunu söyledim, fikirlerinin bakanlık bazında kullanılması gerektiğini düşündüğüme inandırdım, ama adam çok sabit fikirli dedi, dikkat et. müdürle herhangi bir atışmaya girme diye ekledi. yine teşekkür ettim, bildiklerimi yapacağım dedim, beni itibarsızlaştırmasına izin vermeyeceğim, sindirmesini izlemeyeceğim dedim.. yine okula gittim, 5-10 gün önce kendisiyle tanıştığımızı, hakkımda hiçbir şey bilmediğini, ilçe içinde ulusal basına defa kez çıkan güzel şeyleri yapan biri olduğumu, itibarsızlaştırılmanıza asla izin vermeyeceğimi, bir kez daha hakkımda kimseye karşı konuşmanızı duymak istemiyorum, müdürlük görevindeki kişi dedim, astını alır karşısına konuşur, ama ben başkalarının ağzından sizin söylediklerinizi duyuyorum, tekrarı olmasın diye rica edip, umarım birlikte okulumuz ve yaşadığımız bölgenin çocukları için çok güzel şeyler yapıp okulumuzun çıtasına yükselteceğime olan inancımla odasından ayrıldım. hatta dedim, okulumuzu da sizi de türkiye tanıyacak.

    eylül 2019

    eylül ayı üzerimde denenen mobbingler anlamında cılız sayılabilecek kadar sakin geçen bir aydı, şunu hatırlıyorum okula ilçe milli eğitim müdürü ziyarete gelecekmiş, ağbimin dükkanından 2 kg baklava istedi. şaşkına dönmüştüm. 9 eylül'de başlayan eğitim öğretim yılı, her pazartesi değişen bir ders programını bize bahşetti. o günden beri abartmıyorum en az 10 pazartesi ders programı değişmiş bir vaziyette okula gittik. okulumuzun sürekli değiştirdiği ders programıyla bizim motive olmamız habire kesintiye uğratıyordu. ders programları yayınlandığında her ortaokul müdürünün maaş karşılığı girmek zorunda olduğu 2 ders saatini sınıfımdaki din kültürü ve ahlak bilgisi dersi'nden aldığını görünce o size ilk başta bahsettiğim şaşkınlığım çok daha artmıştı. zaten özel öğrencilerle çalışıyorduk, müdür beyin istediği sınıftan ders alma gibi bir özgürlüğü vardı, istediği sınıftan derse girme gibi bir durumu varken benim sınıfıma girme cesareti beni düşündürmüştü. ve nitekim temkinli yaklaşmakta haklıydım, ara tatil öncesi sürede bir kez bile derse girmemişti, birinde bile mazeret bildirmemişti, müdür yardımcısına gidip de derse girmesini hatırlattığımızda misafirim var, okuldan çıktım, dışarıda işim var gibi abuk subuk sözlerle karşılaşıyorduk.

    seminer döneminin ilk günü okulumuzda öğretmenler kurul toplantısı yapıldı, mevzuata göre alanım itibariyle kulüp rehber öğretmenliği verilemeyecek olsa da sosyal yardımlaşma ve dayanışma kulübü'nde adımı gördüm. sınfım dışındaki çocuklara bir şey yapabilecek olmak beni çok mutlu etti. hemen o an daha hayvan dostu okul dedim, binanın duvarlarının yüksek yerlerine kuş yuvaları koyacağım, okulun etrafına mama ve su kapları, hatta soğuk günlerde kedi köpek evleri. bir veterinerden rica edip öğrencilere sokak hayvanlarıyla doğru iletişim kurmanın yollarını anlatan bir seminer düzenlemesini isteyeceğim dedim. engelliler derneği var, onların etkinliklerine birlikte katılırız, köy hayırları var baharda, okulca gideriz, şehrimizin takımının içsaha maçına gideriz destek oluruz, müzik dersinde tezahürat bile ezberletiriz dedim. elimizde pankartlar, küfür yok, sporda şiddet yok.. takımı dedim buluruz belediyeden bir destek, okula getiririz, bizim çocuklarla bir minyatür kale maç yaparız dedim. köy hayrına gittiğimiz gün çıkarız bir meraya orada da yakartop festivali düzenleriz dedim. ip atlarız bolbol. sonra bisiklet derneğine rica ederiz, gelirler okula bisiklet bilmeyen öğrencilere okul bahçesinde bisiklet sürmeyi öğretirler, okulun giriş çıkışına bisiklet park yeri yaptırırım dedim, okulun ana bina giriş kapısına askıda kitap rafı olur, kırtasiye rafı olur dedim. öğrenciler fazla kalemlerini, kullanmadığı defterleri gelirler, paylaşırlar. kızılay'a yazarız, bir giysi konteynerini okulumuzun bahçesine koyar.. yüksekova'da bir öğretmen arkadaşım var, hemen daha o an toplantıda ona yazdım, dedim, dostum cumhuriyet bayramı'nda mektup yazacağız size, siz de bize yazacaksınız, sonra ilk mektubu iki ilçede senkronize düzenlenen bir etkinlikte ilçe kaymakamları açacak, sonra öğrenciler mektupları okuyacaklar. sonra müzik öğretmenlerimiz her iki bölgenin atalarının yattığı yer olan çanakkale türküsü'nü smule adlı program üzerinden sinevizyonda söyleyecekler. olur dedi, planlayalım, çok güzel olur dedi...

    toplantı bitiminde bu fikirlerimi müdür beyin makamında kendisiyle paylaştım, bazılarını yapamayabileceğimizi ama destek verebileceğini söyledi, hiçbirine bütçe oluşturamayacağını, bütçeyi bulmam gerektiğini okulun bütçesinin olmadığını ve bunu oluşturamayacağını tekrar tekrar söyledi.

    okul başladı, öğleci gruptaydım. özel eğitim öğrencileri okula devletin ödediği bir servisle geliyorlar, okul çıkışımız 18.45. engelli öğrenci olması sebebiyle 900'ü aşkın öğrenciyle aynı anda okulu terk edecek olmaları epey zor oluyor, ezilme tehlikeleri, düşme, kalkma, aynı anda 10 çocuğu 900 kişi arasında kontrol etmek imkansız gibi. idareden, kapı önünde veli kalabalığı ve araç trafiği olmadan 10 dakika erken çıkmak istediğimizi, ben yine sınıfımda son okul zilini çalmasını bekleyeceğimi ancak öğrencilerin sevkinin böyle daha güvenli olacağını söyledim. hayır dedi, siz tüm öğrenciler çıktıktan sonra 19.00'da okuldan çıkacaksınız, kendiniz bindirirsiniz ve beklersiniz o halde diyip odasından ayrıldım. ve çocukları servis görevlisine 18.45'te sınıfta teslim edip, sınıf kapımda 8 yaşımda beni bekleyen kızımla birlikte okuldan ayrıldım. 3. gün gelip, kapıda sizin çocuklar tehlike yaratıyor, 10 dakika erken çıkın diye kendisi servis görevlisine talimat vermiş. bu arada ben sosyal yardımlaşma ve dayanışma kulübü öğrencilerimle askıda kitap'ı yaptım, tekerlekli sandalye gösteri maçı için takım bağlantısını, ulaşım ağını, geldiklerinde ikram edilecek yemekleri vs her şeyi hazırladım. tribünlere 1500 kişiyi alacak bir reklam organizasyonu başlattım, belediye başkanından etkinliğe katılım sözü aldım. eylül ayı bitti.

    ekim 2019.

    5 ekim'de rehberliğini yaptığım öğrenci kulübümün düzenlediği tekerlekli sandalye gösteri maçı vardı. hatta kızım etkinlik boyunca "bu etkinliği benim babam yaptı!" tişörtü giydi. 1500 kişi vardı salonda ve şehir nüfusumuzu düşününce nerden baksan yüzde 2'ye yakın bir rakamdı bu. öğrencilerimle müthiş bir reklam yapmıştık, çevremdeki herkesin facebook'unda paylaştırmıştım, kimin whatsapp durumuna girsem hepsi gösteri maçının afişini koymuştu. her okul müdürü arkadaşımdan istiklal marşı öncesi duyuru yapmalarını istemiştim, kendi okulumda duyurusu yapılmadı.. yaşadığımız şehirde unutulmaz bir günü gerçekleştirmek için tüm bunlar olurken 3 ekim 2019 günü müdürümün facebook profilinde bir paylaşım vardı, "anlayana, bitirmediğin işin reklamını yapma."

    gelen tekerlekli basketbol takımı 3.lig'ten bir takımdı, sahaya çıkarırken anons yaptık, ben aşağıda takımın yanındaydım, sporculardan biri bana seslenip dedi ki, hocam beni salona ilk defa anonsla çağıracaklar çok heyecanlıyım...

    belediye başkanının hava atışıyla başlayan maç muhteşem görüntülere sahne oldu, ve öğretmenlik hayatımın sanırım en özel günlerinden biri oldu.

    5 ekim sonrası, hemen cumhuriyet bayramı etkinliği planlanmalıydı, daha önce yüksekova kaymakamlığı da yapmış kaymakamımızdan makam ziyareti randevusu aldım, okul müdürümle kaymakamlığa makam ziyaretine gideceğimi, müsaitse gelmesini istediğimi söyledim. o saatte benim işim mi olur, misafirim mi olur bilemem diyince, hocam kaymakam diyorum, makam ziyareti yapacağım. ben kapınızda mı yatacağım sizin, gelecekseniz geliyorum, gelmeyecekseniz de gelmiyorum demelisiniz dedim. bilemem dedi belki gelirim. bir daha çağırmak için vakit harcamam diyip odasından ayrıldım. kaymakam bey'in davetiyle makamında görüşme gerçekleştirdim, ilk başta planladığım gibiydi her şey. senkronize bir etkinlik bizim sinevizyonda yüksekova olacak, onların sinevizyonda bizim şehrimiz, ilk mektupları kaymakamlar okuyacak, sonra iki ilçedeki çocuk korosu çanakkale türküsü'nü düet yaparak söyleyecekler.

    okula gittim, müdürün makamına girdim görüşmede konuştuklarımızı paylaşmak için, neden beni götürmedin, bana haber vermedin dedi. size haber verdim, ancak keyfinize göre hareket edeceğinizi söylediniz, makam bilinciyle bana cevap vermediniz dedim. ne yapılacaksa görüşüldüyse bana dilekçe ver dedi, dilekçeye olur aldıktan sonra böyle bir etkinliğe okulumun katılmasına izin verebilirim, gidin dilekçe yazın dedi. 29 ekim geçeli aylar oluyor, ancak hala dilekçeye cevap gelmiş değil. ve bu etkinlik ne yazık ki yapılmadı.

    kızılay haftası kutlaması için, kızılay şube başkanı'ndan randevu aldım. kızılay' ı okulumuz bahçesinde kutlayacağız, çadırlar gelecek, kurulan çadırlarda mizansenler olacak, yaralılar hemşireler, afetzedeler, kan verenler, her bir öğrenci mizansen içinde kızılay'ı tarihçesini, yaptıklarını vs anlatacak. okul bahçesine bir konteyner konulacak ve kaymakam, belediye başkanı o konteyner'a evden getirdikleri kullanamadıkları kıyafetleri atacaklar. bir halk oyunu gösterisi derken etkinlik bitecek. kızılay şube başkanı çok mutlu oldu, ilçe içinde resim, kompozisyon yarışması vs dedim. ben nasıl bir yere geldim diye etrafına bakıp durdu. arayıp da bulamadığımız adam dedi falan filan. okul müdürüne gittim bunları yapacağımı söyledim. kızılay şube başkanı'yla görüştüğümü söyledim. tamam dedi, sonra ilçeden yazı geldi, kızılay kutlama programı yaptığım girişimlerle okulumuza verilmiş, görevli listesi tebliğindeyse ne yazık ki adım yoktu.

    haftalar geçiyordu, 11 ekim'de odasında okulumuzdan 3 5 arkadaşla derinlemesine bir sohbet içindeydi, e okul üzerindeki kayıtlı ders programında benim sınıfımda olması gereken saatti, onun dersiydi. 14. dakika olmuştu, hocam dedim derse girecek misin yoksa 14 dakikadır dersimiz boş geçmektedir diye whatsapp grubunda yazayım mı? o bir hafta kadar önce whatsapp grubundan, son derse giden öğretmen arkadaşım 14 dakika geç girmiştir, daha dikkatli olalım diye mesaj atmıştı. tamam tamam geliyorum dedi, hayatında hiç özel eğitim öğrencisi görmemiş, bireysel farklılıkların bu kadar yoğun olduğu bir yerde kalmamış gibi, tahtaya “bismillahirahmanirrahim” yazdı, çocuklara anlamını anlatmaya başladı, onların da defterine tahtadakileri yazmasını istedi, not tutun dedi ben anlatırken. 10 dakika sonra derste telefonu çaldı, gitti gelmedi.

    sınıfıma görevlendirmesi yapılması gereken görsel sanatlar, müzik, bilişim teknolojileri, teknoloji tasarım gibi dersler hep boş geçiyordu. o gün dersten çıktıktan sonra odasına gittim, hocam dedim sınıfımın ihtiyaç duyduğu gerekli görevlendirmeleri yapmadın, kendin de maaş karşılığı aldığın ve girmek zorunda olduğun iki saat derse girmiyorsun, eğer buna devam edersen tutanaklarımı tutar, dilekçelerle bir üst makama başvurumu yaparım. sonra sanki ben hiç uyarı yapmamışım gibi bir kez daha hiç derse girmedi.

    sonra yaşadığım şehirdeki bisikletçilerle şunu planladık, şehir merkezinde okulumun öğrencileri, bisiklet derneği üyeleri, polis korteji eşliğinde ve gerekli güvenlik önlemleri alınarak, cumhuriyet bayramı günü aydınlığa sürmek adlı fener alaylı bir kutlama yapacaktık. zannımca okul müdürümün başka bir bisiklet derneği’yle iletişimi güçlüydü ve bize bu konuda üst makamlardan sırf diğer bisiklet derneğini pasifize etmemek için kulübün öğrencileriyle almak istediğimiz izni bile gerekçesiz reddetti.

    ekim ayı benim için tekerlekli sandalyeyle duyduğum gurur'dan hariç kızılay haftası kutlamasında etkisiz kalmış bir eleman, kaldı ki kendisi de hiçbir şey yapmadı, sadece kan almaya geldiler, kaymakam konuştu, ödüller verildi tören bitti. sonra aydınlığa sürmek temalı bisiklet sürüşü iptal edilmiş biri, hakkari'den mektup var adlı etkinliği gerçekleştirememiş, derslerine öğretmen görevlendirmesi yapılmamış, bizzat müdür tarafından alınan dersleri bile boş geçen biriydim ve mevzuatta alan derslerini branş öğretmeni okutur diye çok açık hükümler olmasına rağmen, hala o derse girmemek için bunu yapıyor diye bir karalamanın öznesiydim..

    kasım ayı sabahçı grup öğretmenine karşı müdürün bir veliyi organize etmesinin yankılarıyla başladı. sabahçı gruptaki özel eğitim öğretmeni, çocuğuyla birlikte gelen veliye selam vermiyormuş, müdür gitmiş sabahçı öğretmene demiş ki, bak kadın bizi cimer'e şikayet edecek sen selam vermiyorsun diye.. en azından bir günaydın de, merhaba et. sabahçı öğretmen, hocam demiş ben öğretmenim ve o benden sonra geliyor sınıfıma, ben defa kez verdim ve karşılık gelen bir selam alamadım. bundan sonrasını ilçemizdeki bir başka okulun müdüründen dinliyoruz, ki beraber donsuz denize girdiğimiz günlerim olan bir dostum, ilk çocukluk günlerimden beri arkadaşım. bana geldi itiraf etti dedi "ya dedi sabahçı öğretmeni yönetemiyor, veliyi memnun edemiyorum, ben de git dedim bizi cimer'e şikayet et, okula müfettiş gelsin." çıkan muhakkik raporu idarenin basiretsizliği olduğuna dair duyumlar aldım, zaten bir buçuk ayda 8 kilo veren sabahçı gruptaki gördüğüm en çalışkan öğretmen arkadaşım ve veli geçen perşembe günü ilçe milli eğitim müdürünün odasında barıştılar, ilçe milli eğitim müdürü, sen benim öğrtmenimi nasıl üzersin diyip veliye kızmış, öğretmenden özür dilemesini istemiş, birer çay içmişler havadan sudan sohbet ederek, kalkın sarılın demiş, ve veliye demiş ki yarın kısır yapıp sınıfa götürüyorsun, e öğretmenim sen de ayranları halledersin tamam mı, deyip veliyle öğretmeni barıştırıp göndermiş. benim başıma gelmiş olmasa da sabahçı grup sınıfımızın o günlerde daha çok taze olan ve sulh yolu görülmeyen böylesi bir müfettiş baskısıyla karşılaşmış olması beni kaygılandırmıştı, ben de 8 kasım'dan okul müdürü hakkında derse girmeyişiyle ilgili daha önce tuttuğum tutanaklar, sınıf defteri fotokopilerimle birlikte ilçe milli eğitim müdürlüğü'ne maaş karşılığı iki saat derse girmesi gerekirken daha hiç derse girmediğine dair belgelerimi de eklediğim dilekçemle birlikte şikayette bulundum. 12 kasım' da yaptığımız zümre toplantısında attığı birçok yalanı tutanaklara kaydettirdim ve beni tutanakta da görüleceği gibi zapta geçmesine rağmen sarf ettiği “benle böyle konuşursan kötü olur, seni tehdit ediyorum.” sözü ve salvolarıyla geçiştirdi.

    16 kasım’da başlamıştı ara tatil ve ara tatildeki seminerlerde öğretmenler başka okullara dağıtılmıştık. okul müdürümle ilgili verdiğim dilekçeme, maarif müfettişi görevlendirilmişti. ilçe milli eğitim müdürlüğünün dilekçemi işleme aldığını, önemle üzerinde durduğunu görevlendirmesini istediği maarif müfettişiyle anladım. ve sınıf defterime müdürün olası bir tahribat yapmasını engellemek için, okuluma gittim. sınıf defterini olması gereken yerlerde göremedim. odasına girip sınıf defterini olması gereken yerlerde bulamadığımı söyledim, defterin denetim altına alınması gerektiğini, yapılacak herhangi bir tahribatın konuyu çok farklı yerlere götüreceğini söyledim. ara tatil döneminde her sınıfın defterini incelediklerini, benim sınıfın defterini de incelediklerini söyledi. ben de sınıf defterlerinin olduğu alanda sadece bizim sınıf defterinin olmadığını, özel bir incelemesi yoksa defterin denetim altına alınması gerektiğini söyledim. bir ast üst ilişkisindeki aidiyet duygusuna sahip biri olarak bunları söylemeyi borç bildiğimi söyledim. bundan sonra aramızda savaşın başladığını, ayağımı denk almam gerektiğini, güvenlik görevlilerine talimat verdiğini okula her giriş çıkışımda kendisini bilgilendireceklerini, bazı öğretmenlerinin sorun yaşadıkları için sınıflarının değiştiğini, benim sınıfımda sorun yaşadığını ve bu yüzden sınıfımdan aldığı dersi bıraktığını, sınıf defterini de incelemek için aldığını herhangi bir tahribat yapmayacağını söyledi. ben her ne kadara ast üst ilişkime gözeterek kendisine dostane bir uyarı yapmış olsam da yine de çok güven telkin etmediğini gördüğüm davranışları sonrası, ilçe milli eğitim müdürlüğü'nden yeni bir dilekçe yazıp az önce bahsettiğim olay örgüsünü anlattığım bir şikayet daha oluşturdum. ve güvenlik görevlilerinin takibatı için de mobbing uygulandığını dilekçede önemle belirttim. ve aynı gün devlet hastanesi psikiyatri polikliniğine bu dilekçeyle gidip yaşadıklarımı anlattım, yaşadığım görüşen kaygı bozukluğuyla psikiyatri tedaviye başladım.

    25 kasım tarihinde ara tatilin sonrasındaki ilk gün, sınıf defterimin sınıfımda olmadığını fark edip, okul nöbetçi öğrencisinden idaredeki sınıf defterini alıp gelmesini istedim. birazdan göndereceği haberini getiren öğrenciye, sınıf defterim yok, yoklama yapmam lazım, sınıfın eğitim öğretime hazır olup olmadığını deftere not düşmem lazım, nöbetçi öğrenciden sınıf öğretmeninin defteri şimdi istediğini söylemesini istedim. sonrasında tekrar sınıfıma gelen nöbetçi öğrenci, birazdan müdür bey kendisi getirecekmiş dedi. bunun üzerine makam odasında öğretmenler günü münasebetiyle pasta vs yiyen okul müdürüme defteri almadan derse başlayamayacağımı, işleyeceğim ders kayıtlarını mesleğimin ilk emri olarak tutmam gerektiğini söyledim. hemen akabinde odadaki müdür yardımcısını, müdür yardımcısına ait odadaki defteri bana teslim etmek üzere görevlendirdi. müdür yardımcısının teslim ettiği defterin boş olduğunu görünce, eski defterin bende video, fotoğraf, fotokopi gibi birçok kaydının olduğunu, dün öğretmenler günü olduğunu, bugünü keyifle geçirmek istediğimi, lütfen savcılık gibi makamlara gidip de resmi evrağın kaybedilmesi gibi çirkin bir suç duyurusuyla uğraşmak istemediğimi, eski defterimin teslim edilmesi gerektiğini, bu defterin verilecekse de bana eski defterle ilgili kaybolduğuna ya da denetim altına alındığına dair tutulacak bir tutanakla ve bu tutanağın bir örneğinin bana verilmesi gerektiğini, yeni defteri de hep birlikte tutacağımız bir tutanakla teslim alacağımı söyledim. böyle bir zorunluluğumuz yok, bu defteri almak zorundasın dedi, ben de okulda herhangi bir öğrencinin türkçe defterinin kaybolmadığınj, resmi evrağın yok olduğunu, okul idaresinin sorumluluğundaki bir evrağı ancak tutanakla teslim alacağımı söyledim. bunun üzerine sen çok biliyorsun, işimi senden mi öğreneceğim gibi rencide edici ve küçümseyici sözlerle yemeğine devam etmek üzere beni odadan çıkarmaya yeltendi. karışıklığı hissedip gören öğretmen arkadaş sayımın artmasıyla, tutanağı bu arkadaşlarımla tutacağımı, nöbetçi öğretmenlerden ilk tutulacak tutanaktan sonraki tutanaklara imza atmak zorunda olduklarını, eğer imzalamayacaklarsa kolluk kuvvetlerini okula davet edeceğimi söyleyip tutanaklarımı oluşturmak için odadan ayrıldım. kimi 5, kimi 7, kimi 3 öğretmen imzalı tutanaklarımla, yaşadığım mobbing'in, sınıf dfterimin hiç edilmesini anlatmak üzere 20'sinde giriş yaptığım psikiyatri polikliniğine tekrar gittim, bozulan sağlığım için 10 gün rapor verildi. sonra savcılığa geçtim, tutanakları savcıya teslim edip, sınıf defterimin okuldan çıkarılış anının kamera görüntüleri olacağını bunu bulmamız gerektiğini istedim. 20'sinde ilçe milli eğitim müdürlüğü'ne verdiğim dilekçeyi sundum. ifade verme işlemleri in bitmesi sonrası, alelacele çıktığım okuluma döndüm. şarj cihazı, yemek kaplarım, o gün yaşananlardan habersiz okuluma gelecek kızımı karşılamak vs için okulumda bekledim. savcılığın talimatıyla okula polisler geldi, kamera kayıtlarını almak istediklerini müdür yardımcısına ilettiler, kayıtların müdür odasında olduğunu, müdürün okul dışında olduğunu, isterlerse hemen arayabileceğini söyleyen müdür yardımcısından müdürü aramasını rica ettiler.

    müdür yardımcısının okul müdürünü araması üzerine, müdür kendisinin okulda olmadığını, misafirleriyle dışarıda olduğunu ancak yarın okula döneceğini, polislerin mümkünse yarın gelmeleri gerektiğini söyledi. bunun üzerine bu talimatları aktaran müdür yardımcısından telefonu alan polis memuru, okula savcı talimatıyla geldiklerini, bunun delil karartma olarak algılanacağını, açık olan kurumun başında müdür olması gerektiğini ve savcının talimatının bir an önce uygulanması için hemen buraya gelinmesi gerektiğini söylediler. bu sert tavır üzerine defter bulundu diyen titrek sahipli okul müdürüne, polis memuru peki tutanak tuttunuz mu, teşhis ettirdiniz mi, bunların hepsi yapılmış olsa bile defter bulunması gereken yerden nasıl çıkarıldı bunu bilmeliyiz. biz savcının bize verdiği kamera kayıtlarını alın talimatını uygulamalıyız dedi, bunun üzerine elinde bim poşetiyle ve bende de görüntüleri olan bir şekilde okul dışından gelen okul müdürü defteri polislere teslim etti, defteri tarafıma teşhis ettirdiler. polislerin defterin okul dışından getirildiğine dair tutulan tutanak sonrası okuldan kamera kayıtları alındı ve ben olay yerinden ayrıldım. yaşadığım o saatleri müdür adına düşününce herhalde bir insanın hayatta başına gelebilecek en küçük düştüğü anlardan biriydi. dışarıda benle gurur duyan kızım, içeride müdürlüğümüzü yapamamış bir adam..

    kızımın elini tutarak, bir insanın düştüğü bu içler acısı duruma üzülerek, yaşadıklarımdan alnımın akıyla çıktığıma dair gururla yürürken okul kapısına, bir çocuk yaklaştı bana ve öğretmenim dedi, benim dedi aklıma bir fikir geldi.. söyle arslan parçası dedim, öğretmenim dedi kalemtraş çöplerini her sınıftta bir kutuda biriktirsek ve sonra bunları kaloriferciye versek de kaloriferde yaksak nasıl olur? oğlum dedim, arslan öğrencim senle gurur duyuyorum, haftaya perşembe gününe kadar raporluyum, geldiğim gibi bunu birlikte planlayıp uygulayalım!

    psikiyatriden aldığım rapor gereği 10 gün raporluydum. sğreç. içinde o kadsr yorulmultum ki kşmle karşılaşsam okul müdürümü anlatmak bsşka sohbet edemez haldeydim, kızım bir şey sorduğunda rlşkte yaşamaya başlayalıberi ilk kez meşguldü zihnim ve bugünlerde bana anlayış göster diye cebap veriyordum ona. bu süreçte dinlenmeyi çok istedim. araya hatırlı olduğuna inandığım ve hatırlı olduklarını hep bildiğim insanlar girdi, okul müdürünle bunu yaşamışsın, şunu yaşamışsın diyenler. geçmiş olsun, size bşr aradayken bir çay içirelim diye teklif edenler. bir araya gelip çay içmedik; ama tamam dedim, onu zor durumda bırakacağıma inandığım ve yapabileceğim başka şeyler de var, ama o bana bir hamle yapmayana kadar asla hiçbir yere dilekçe vermeyeceğim, serzenişte bulunmayacağım. ortak dostlarımızla el sıkıştım, yasal süreç zaten işleyecekti kamera görümtğlerinde sınıfımdan defteri alıp bir poşete koyup okul dışına çıkardığı görülüyordu. olay hem adli hem de idari olarak soruşturulacaktı. ben bu sükunetli dönemde kendimi geri çekecektim. ta ki kaymakamlıkta, yazı işlerinde çalışan ortaouldan bir dostumdan aldığım telefona kadar. seninki dedi, kaymakamlığa geldi, dilekçe verecek makama. haberin olsun. taşradayız zaten ve üç beş dakikada yanında olacaktım. dilekçeyi verirken ensesindeydim. selamlaştım, karşımda duran okul mğdürüme, hocam merhaba dedim. ben sanmıştım ki arada ortak dostlarımız var ve adımızın geçtiği yeni bir evrağı hiçbir yere vermeyecektik diye ekledim. ortak dostlarımızı aradım, biri ortaokuldan sınıf öğretmenimdi ve rahmetli babamın dostuydu, birlikte oturup kalkmışlıkları vardı. hocam dedim telefonda, bu adam bak benle ilgili hırsı yüzünden hem de makam atlayarak dilekçeler yazıyor. ben onun hareket alanını kısıtlamalıyım, sağa sola dilekçelerimi vereceğim. tamam dedi, ben onu arayıp senin bunları yapacağını söyleyeceğim. gittim zaten telefonumda olan kayıtları vs'leri çıkarttım, artık kazandıpom hızlı dilekçe yazma becerimi sergileyerek dilekçelerimi sundum. adliye'ye gittim, ek delillerimi sundum, onun bana hep dediği gibi elimden geleni ardıma koymadım.
    ertesi gün okuldan yeni bir dilekçe çıkışını engellemek için, hem de onun üzerinde psikolojik baskı oluşsun diye, 2019 ağustos ayı itibariyle adımın geçtiği, kurum içinde kalan ya da kurum dışına çıkartılan resmi yazı, tutanak, dilekçelerin içerik evrak vs numaralarını istedim.
    gelen cevapta kaymakamlık makamına doğrudan yazılmış bir dilekçenin varlığı görülüyordu. acı'ydı koca müdürün bana olan önyargısından, taşıdığı hırstan böylesi basit hatalarla ya da işbilmezlikten dilekçe yazması acıydı. aslında şöyle iyi bir tarafı vardı, mobbing günlüğümdeki belgeler çoğalıyordu.

    kaymakamlık makamına yazdığı dilekçe kendi işini nasıl takip etmediğini aslında gösteriyordu. yaklaşık 20 dakika süren bir görüşme gerçekleştirmiştim. kaymakamlık makamından alınan randevu sonucu yapılacak görüşmenin 2 gün öncesinde okul müdürümün yanına gittim. perşembe gününe kaymakamlık makamıyla ortak yapacağımız proje için davet edildiğimizi, birlikte gitmek istediğimi söyledim. ya hocam dedi, perşembeye çok var, müsait olur muyum, misafirim olur mu, yemek saatim mi olur bilmiyorum, bak hala yemek yemedim dedi. hocam okul mğdürlüğü gibi nir makamı temsil ediyprsunuz, bu tür sorunlarla karşılaşacağınızı biliyor olmalıydınız. kaldı ki kaymakamlık makamının davetinden bahsedşyorum, siz başka işim olur mu diyorsunuz. ben size kaymakamlık makamının davetini ilettim, siz kararınızı bildirmek için lütfen benle iletişime geçin deyip, müdür odasından ayrıldım. kaymakam beyin makamında görüşürken telefonu uçak moduna almıştım, makamdan ayrıldığım gibi, şebekeyş açtım, ve heöen telefonum çaldı, müdürüm arıyordu, sen merdesin dedi sınıfta yoksun, teneffüste çıktığımı, dersimde branş öğretmeni olduğunu, 3 5 dakşkaya okulda oalcağımı söyledim. kaymakama giderken bana nasıl haber vermezsin dedi, sizin keyfinizi bekleyecek değilim, görüşmenin bugün bu saatte yapılacağını biliyordunuz dedim. şimdi gelip makamınızda görüşmenin detaylarını paylaşacağım dedim ve bir şey demeden telefonu suratıma kapattı. odasına girdim, telefonu suratıma kapatmaya hakkının olmadıpını bundan spnra şahsından gelecek hiçbir aramayı açmayacağımı, olur da açarsam asla konuşmayacağımı söyledim. terbiyesizlik, yapma dedi, haddinizi bşlerek o koltukta oturun, sarı zaefımı ver dedim, 15 dakika okulda yoktum, git nöbetçi öğretmenlerle tutanağını tut ver sarı zarfımı, babaö bana terbiyeyi sen bana böyle hadsizce konuşasın diye öğretmedi, 15 dakika okulda yoktum ver sarı zarfım, ver! dedim. benle adam gibi konuş dedi, adam gibi otur koltuğunda, yap görevini, ver sarı zarfımı bir kez daha da beni arama telefonumdan dedim, çıktım odasından. 20 dakika gecikmeyle, o an sınıfımda branş öğretmeninin sorumluluğunda olan beden eğitimi dersine destek amaçlıkaldığı yerden katıldım. 20 dakika süresince okulda yok oluşum 50 gün sonra aklına gelmiş ve ek dersimi onun hakkındaki şikayetlerimi oluşturmak için kesmeye karar vermiş. ben de böyle asılsız iddaalarla muhattap olmamak için, sınıf defterimin çalındığı günü anbean okul whatsapp grubundan paylaştım.
    hep derler ya perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye, gazete haberinin çıktığı gün cumaydı.bir gün öncesinde onun usülsüz dilekçeleri, benim mücadelem gazetecilerin ilgisini çekmiş olmalı ki, anlattıklarımı paylaştığım dostlarımdan birinden link geldi ve şahıs. birgün gazetesi'nde.. "mobbing'e uğrayan öğretmenden müdüre şikayet!" başlıklı bir haberdi. haberde eğitim birsenli müdür diye geçiyordu. müdür hakkında savcılığın ve milli eğitimin adli ve idari soruşturulmaya başlamış olması benim elimi güçlendirmişti. cumartesi pazar neler yapacağımı planlamak, birkaç büyüğüme olaya karışan basın sonrası neler yapmam gerektiğini düşünmekle geçti. bu arada bir dönem boyunca öğretmen görevlendirilmesi yapılmamış teknoloji tasarım, beden eğitimi, görsel sanatlar gibi engelli öğrencilerin akademik birikimden daha fazla gereksinim duyduğu bu alanlara görevlendirme yapmayan okul idaresi, raporumun kalan 3 günü için görevlendirilecek öğretmeni ilçe milli eğitim müdürlüğü'nden talep etmişti. 3 günlük öğretmen ihtiyacımız vardır. bir okul idaresinin emrinde 70 öğretmen varken, bir tanesine ricada bulunamamış olmaları ve asli görevini yapmayıp bir öğretmenin her adımıyla ilgilenmesi ne acı. pazartesi hala raporluydum, bu okuduğunuz mobbing günlüğü yazını yazdım tüm gün. saat 17.00 gibi daha önce birlikte çalıştığımız öğretmen arkadaşımdan gelen mesajla şaşkına döndüm. yaşadıklarım milliyet ana sayfadaydı. o sırada hürriyet'e bir link geldi, o sırada ben memurlar net'te gördüm. sonra sözcü'ye, cumhuriyet'e. haber belli ki hepsiningözetiminde olan bir havuzdaydı ve her yayın yönetmeni seçiyordu artık haberi. herkes beni arıyordu, nasılsın iyi misin, geçmiş olsun…

    salı günü bir öğretmen arkadaşım, müdürün whatsapp profil resmini gördün mü diye beni aradı. hayır dedim, baktım haberin ekran görüntüsünü alıp, profil fotosu yapmış marifet sanıyordu bu şekilde ünlü olmalı, ya da bunlar iyi günlerin diye bana kudretini gösteriyordu, benim gördüğüm arsızlıktan başka bir şey değildi. salı günü akşam için bir etkinliğim vardı, daha önce kendi okulumla planladığım etkinliği kendi okulumda yalnız bırakıldığım için, babalar derneği'yle planlamıştım. bir işaret dili kursu açmıştım 2 saatlik, 6-8 yaşındaki çocuklar parmak alfabesini öğrenmişlerdi hızlıca, ve hepsi tek tek 3 aralık dünya engelliler günü'nüz kutlu olsun demeyi işaret diliyle karşısındakine iletebiliyorlardı. belediyeden bir araç tahsis ettik ve hep birlikte 25 çocuk 15 baba, 10 anne, hep birlikte yakınlarda işitme engelliler okulu' na gittik, herkes ikramını yaptı, oturduk sohbetimizi ettik, işitme engelli çocukların sevinci görüşmeye değerdi, bizim geleceğimize son dakika haberleri olsa da, biz e hemen bir dans gösteri yaptılar. harikalardı, izlemek isteyenlerle link paylaşabilirim.

    o gün orada bir yandan eğlenirken, okullarda kutlanan tübitak 4006 için bir yazı geldi, içerik belli olmuştu, yaşadığınız çevre ve tarih. ya dedim ben bunu on numara yaparım. aklıma bir dünya fikir geldi, ilçedeki camilerin kronolojik tarihi dedim, yörük köyleri var onlardan bir şeyler, yöresel yemekler var, çocuklara yaptırırım ben, osmanlı'da ilçemiz, selçuklu' da ilçemiz, roma imparatorluğu'nda ilçemiz. müthiş bir şey olacaktı… yaşayan tarih kişiler var yakinen tanıdığım, duayen denilen, onları davet ederim mutlaka gelirler dedim, ilçemizden çıkmış bir sürü ünlü var dedim, onları çağırırım, onlar gelirler.. ya da hayatlarını anlatırız. zeytin yağı hikayesini anlatırız, ege'deyiz.. tahtacı köyleri, çepni köyleri var, onlara bir şeyler yaptırırım derken, müthiş bir gün olur.. tam benlik gönüllüyüm yazdım ve aynen şu cümlelerle
    "hocam iyi akşamlar, hem 5 kişilik bir ekip bahsedilmemişti, hem de sadece!ilçemiz özelinde hazırlanacak tübitak projeleri olacağı duyurusu yapılmamış, söylenmemişti. geçmişte gönüllü olamayışım bu yüzdendi.
    şimdi de bahsedilen şartları gözettiğimde kuraya katılmadan gönüllü olmak, ya da kurada çıkacak bir arkadaşımın yerine görevi devralmak istiyorum. bilginize."
    bana okul whatsapp grubundan verdiği cevap:

    " tübitak projesi için 2 defa duyuru yapıldı.kura da kim çıkarsa o çıkan görevi çıkmayanlar da diğer görevleri yapacak.herkes elini bu konuda taşın altına koyacak. inşallah okul adına güzel bir gösteri olacak."

    idi.. öğretmenler odasında nasıl düzenlendiği belli olmayan bir şekilde kura çekildi. kurada adım çıkmadı, kurada adını çıkıp dauğraşmak istemeyenler hemen bana geldi ki, o an kurada adı çıkmış sadece 3 kişi okuldaydı, diğerleri de telefonla duymuş adlarının çıktığını ve beni aradılar. değişelim diye. müdürden ön almak için şu mesajı yazdım,
    "arkadaşlar kurada adımın çıkmamasına üzüldüm.
    görevi değiştirmek isteyen bir arkadaşım varsa, idare uygun gördüğü takdirde göreve talibim.
    bunun dışında eğer birden fazla değiştirecek arkadaşım varsa onlar içinden de bir kura çekilebilir ve ben o kurada çıkan arkadaşımdan yine idare uygun görürse görevi devralabilirim."
    müdür değişim talep edenlere net bir şekilde, ben o adamla çalışmak istemiyorum,sizi yormaya ağın, çok beklentimiz yok, evrakları bem hazırlayacağım yeter ki onla değişmeyin demiş. okul müzik öğretmenimizse hocam demiş ben yine de görevi devretmek istiyorum , bu gönüllü arkadaşımız varken benim almam doğru olmaz, 28 sınıfa 1'er saatlik derse giriyorum, inanın yoruluyorum ve ikinci dönem özel. eğitim öğrencileri için, ana sınıfı öğrencilerim için seminerim var. lütfen bana anlayış gösterin, müzik öğretmenine demişki hocam, bak keyfine, devletin dili yazı dilidir, cesaretin varsa dilekçe getir. hocam çok çirkin konuşuyorsunuz deyip çıktı, benim yanıma geldi, bana. dedi dilekçe yazar mısın, neden dedim, cesaretin varsa dilekçe ver dedi, sen dedim hocam dokunsam sanki ağlayacaksın, koca adam o an dokunmadan ağladı karşımda.. yazı dilekçesini, hocam dedi cesaretini ancak toparlayabilir, buyur. ya demiş, onun dışında başka bir gönüllü bulsan on numara olur. hocam demiş, cesaretimi ynei bir kişi için harcayamam, evrağımı lütfen sisteme kaydedin.. ikimize de ret cevabı geldi aynı gün. ret cevabı tarafımıza tebliğ edildiğinde ilçe milli eğitim'e bir yazı geldi ve yazıda tüm sözel öğretmenlerinin görevli izinli sayılacağına dair bir not vardı, gittim ben de yeni bir dilekçeyle sisteme girdim, öss'de bile sözel alanlı öğrencilerin tercih edebildiği bir branşın öğretmeniyim. şu gün şurada yapılacak toplantıya katılmak istiyorum. pazartesi ola hayrola, umarım yaşadığım çevreye verimli. olmaya devam edebilirim ki, bu sırada gerek dernek başkanları, gerek okul müdürleri, beni okullarıyla etkinlik planlamaya davet ediyorlar. okulundaki insan kaynağı yoksa, bizim okulumuzdaki var hocam diye mesajlar geliyor, dernekler yönetimlerinde görmek istiyor…

    bunlar olurken baktım ki müzik öğretmenimiz okul whatsapp grubundan şu paylaşımı yapmış,

    "tüm öğretmenlerin katılımının sağlanmadığı bir toplantıda yapılan kura sonucu gönüllü bir arkadaş dilekçesini sunmuşken, gönüllü olmadığım ve gerekçelerini dilekçeyle bildirdiğim halde ısrarla şahsıma tebliğ edilmeye çalışılmasını kabul etmediğimi belirtmek isterim."

    ben de arkasından

    okul idaresi bana yaptığı mobbing'i sürdürmektedir.

    ilçemizin meşhur ramazan tatlısı……….'yı…… amca'ya yaptırabilecekken,...... kadınları derneğine okulumuzda geleneksel kıyafetleriyle bir defile yaptırma sözünü almışken, o gün xxxxxxxxx yapmak için şimdiden sıraya girmiş birçok lokanta varken, ilçemiz tarihi konusunda duayen ilan edilmiş…………. benim ortaokuldan beri tanıdığım öğretmenken ve hala bana sarılıyorken,................ amcamız zeytinyağı xxxxxx zeytinyağı markasıyla en lezzetli yağ üzerine dünya birinciliği almış ve tulum peyniriyle buluşma hikayesini….. amca diye bildiğimiz…….. 'la okulumuz bahçesinde çocuklarımıza anlatma sözü almışken,.... mahallesi,..... mahallesi, muhtarlarını ben projeye davet etmişken, dünyadaki ilk…….. su devirdayımıyla ilgili sunumlar yaptıracak, ören yerlerimiz üzerine en güçlü bilgileri sunacağıma dair gerek dilekçeyle gerek sözle bugün makamında müdür bey'e, okul müdürlüğümüze vermişken, ilçe yazısında sözel öğretmenler diye not düşülöüşken, öss'de bile sadece sözel puanla kabul edilen bir branşın öğretmeni olarak bu uygulamanın neden dışında tutulduğumu tüm öğretmenlerimizin takdirine bırakıyorum.

    diye yazdım.

    ve arkasından sabah verdiğim dilekçenin fotosunu yolladım.

    sonra okul müdürü şu mesajı yazdı..

    "arkadaşlar sizin daha çok rahatsız olmamanız için affınıza sığınarak gruptan ayrılıyorum.ozelden bana ve diğer idaredeki arkadaşlara ulasabilirsiniz"

    gruba döndüğünde şöyle yazacağım, seni aramızda görmekten büyük keyif alıyorum sayın müdürüm!
  • öğretmene, polislere ve cumhuriyet savcısına teşekkürler. gördüğüm kadarıyla nadiren de olsa her şey olması gerektiği gibi olabiliyor. müdürün de eğitim hayatı bitmiş bulunmakta.
  • biri özet geçsin, yazı çok uzun.
  • son paragrafa kadar olayın mutlu bir sonla biteceğine dair içimde bir gram umut yoktu. çok mutlu oldum. öğretmen bey her şeye rağmen durumu kabullenmemiş, boyun eğmemiş, tadımız kaçmasın diyip müdürün suyuna gitmemiş ve hakkını söke söke almış. böyle idealist öğretmenler gördükçe geleceğe dair umudum artıyor. çok yaşayın öğretmenim!
  • sonu mutlu bitmeli bir hikaye. ogretmen kisinin bahsettigi projeleri de cok begendim. oturdugu yerden para kazanma pesinde olan biri degil. sizin gibi ogretmenlerden bir ricam var.ne olur su cocuklari milliyetci yetistirmeyin. baska milletleri ve irklari kotulemeyin, turklugu yersiz yuceltmeyin, ugandalilikla turklugun esit oldugunu anlatin cocuklara ki kalpleri her irka, renge bayraga sevgi dolsun. bir ulkenin topraklarinda yasayan insanlarin degil hukumetlerin savastigini anlatin. turkle yunanin kardes oldugunu, ermenilerin sadik millet oldugunu, turkiyenin ikinci dunya savasi zamani yahudi dostu bir ulke oldugunu anlatin onlara. siz bunlari anlatmazsaniz ya kendileri cok gec kavrayabilecek bunlari ya da daha bu cocuklar herkese ve herseye karsi bu kadar ofkeyle buyuyup yonetici olduklarinda simdikilerden de beter olacak.
  • özeti ‘yapılan hiç bir iyilik cezasız kalmaz’ olan meb geleneği başlık konusu!
  • türkiye'de bu tarz işlerin normalde nasıl yapıldığı konusunda fikir sahibi olmam nedeniyle son paragrafa kadar gerilim romanı gibi okuduğum günlüktür.
    helal olsun!
  • hocam yaptıklarınızı büyük bir saygıyla okudum. idealist ve sorumluluk sahibi bu hayat görüşünüzün ömrünüzün sonuna kadar sürmesini dilerim. iyi insanlarla karşılaşın.
  • filmini yapin izliyelim okumadim malesef ama geçmis olsun mutluson ile bitmiş.
  • öncelikle olay tüm ulusal basındaki gazetedir çeşitli portallardır ona çıktı.

    anahtar google araması öğretmene mobbing uygulayan müdüre soruşturma.

    özet geç diyenler için.

    müdür maaş karşılığı girmek zorunda olduğu dersler için özel eğitim sınıfından ders alır. bu hafif düzey engellilerin dersine hiç girmediği için öğretmen tarafından bir üst makama dilekçe verilir. müdür de bu şikayet sonrası olayı örtbas etmenin yolu olarak sınıf defterini yok etmeyi bulur. sınıfın resmi evrak niteliğindeki ve ders kayıtlarının tutulduğu defterini çalar, ancak öğretmenin savcılığa gidip kamera kayıtlarını istemesi sonrası kamera kayıtlarıyla sobelenen müdür, çaldığı defteri evden getirip polislere teslim ediyor. bu anlatılıyor.

    ama daha neler neler.

    (bkz: sınıf defteri)

    (bkz: sınıf defterinin türk eğitim sistemindeki yeri)
hesabın var mı? giriş yap