• 7-8 sene önce bir sevgilim vardı, karşıda oturuyordu.* bununla ne zaman görüşsek fiks buraya gidiyorduk. bira alıp çimlerde içiyorduk. bu nasıl ilişki lan diye ikimiz de sormuyorduk herhalde. durmadan çiçek satmaya çalışan teyzeler falan geliyordu. bir gün tinerci kılıklı bir adam geldi yanımıza çömdü, tam da bu mevsimlerdi galiba. "ne güzel lan, biranı içiyon, manita da var yanında ooh, biz ne yapalım amına koyim" dedi. ne yalan söyleyeyim. altıma sıçtım korkudan. "ehehe mehehe" diye geçiştirmeye çalıştım ama yusuf yusuf halimi atlatamıyordum bir türlü. sonra eksik olmasın kız arkadaşım "para ver şuna gitsin" dedi. para verdim. gitmedi. goygoyu sürdürdü. bir süre sonra kendisine ısındım. korkumu yendim. en son fener cimbom kavgası yapıyorduk. manitam olan hanım sıkıldı, "ben gidiyorum" dedi. "dur geliyorum ben de" dedim. "yaaa siktir et gitsin" dedi tinerci kılıklı dayı. kalktım beraber gittik iskeleye doğru manitam olacak hanım ile. sonra mesaj atarak ayrıldı benden orospu. dayının yanında kalmamak şu hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan biridir.
  • çanakkale dönüşü arızalanan arabam yüzünden bir hafta gidemedim sahile. orada sandalyemi kurup kitap okuyup, müzik dinlemeye...
    bugün servise gidip, onarımdaki aracımın bagajından en küçük portatif sandalyemi alıp üsküdar'dan moda sahile yürüdüm.
    yoruldum biraz, oturup müziğimi açıp kitabıma daldım.

    gün batımını izledim. ki en büyük keyif budur moda sahilde.
    güneş çekildikten sonra hava hızla soğudu. yanımda getirdiğim polar hırkamı giydim ama kesmedi.
    bir çay içeyim dedim.
    moda 1'de 2 çay satıcısı var. ikisini de tanıyorum. biri uzaktan el sallaya sallaya önümden geçerken çay istedim.
    emrin olur abi diyerek getirdi çayımı.
    parasını ödeyeyim diye ayağa kalktım, ellerime yapıştı adam. adı seyfi bu arada. seyfettin'in seyfisi. benim ikramın abi rica ederim dedi. öyle olmaz desem de almadı.
    “ben sizi merak ettim kaç gündür, endişelendim. bana selam vereni, insan yerine koyanı unutmam, iyi olduğunuzu gördüm, sevinçten el salladım. bu bana yeter.” dedi.
    ne diyeceğimi bilemedim.
    alt tarafı 5 liralık çay.
    ama yapılanın, söylenenin değeri biçilemez.

    toplum olarak en çok özlediğimiz değerler bunlar.
    ne çok özlemişiz.
    kutuplaşmaktan unutmuşuz basit, duyguları olan bir “insan” olduğumuzu.

    edit: debe teşekkürü
    bu kadar hassas olup bir de okumayı seven güzel insanlar; selam olsun hepinize.
  • yaz-kış çimenlerine uzandığımız, kitap okuduğumuz, uyuyakaldığımız, kahveler biralar içtiğimiz, müzik dinlediğimiz moda sahil parkı. şimdilerdeyse doğa ve hayvan düşmanı beton beyinli büyükşehir belediyesi tarafından betonlaşma yolunda. tüm tepkilere rağmen mıcırlar döküldü, hazırlıklar yapıldı. aman gençler çimenlerde öpüşüverir kaynaşıverir, rock müziğin sesi etrafa yayılır, dans edilir, sakıncalı kitaplar okunur, toprağa basar iki nesef alır insanlar zihni aydınlanır, maazallah. betonlar altında kalasınız inşallah.
  • bende çok güzel hatıraları var buranın. en az istiklal caddesi kadar seviyorum. balonun oradan girip sonuna kadar yürümeyeli en az 7 sene olmuştur. bu 7 sene zarfında çok kereler gittim. şöyle ucundan ortasından daldım. o tadı alamadım. kerameti tam tur yapmakta diyerek avuttum kendimi hep. bir gün tam tur yaparım ve o tadı alamam diye de çok korkuyorum. insan korkularıyla yüzleşmeli diye çok duydum sikimsonik hayat öğütlerinde. ve bunu örümcek korkum üzerinde denedim. örümceğe dokundum. korkudan altıma sıçıyordum. bir daha da sikimsonik hayat öğütlerine uymamaya karar verdim. bu kararımı moda sahili üzerinde de uygulayacağım. son olarak yeri gelmişken diyeyim, caddebostan sahili bok gibi.
  • bazen oturduğun mekanda boğulursun, sıkılırsın ve hesabın göte girecek gibi olduğunu hissettiğin anda "moda sahil" yapalım dersin. kimse yok demez. çıkarsın barlar sokağından, yürürsün. sahile en yakın büfeden paran yettiğince bomontileri doldurursun poşete. yakarsın sigarayı sonra her seferinde arkadaşlarınla hangi kayada oturduğunu tartışırsın "buydu galiba dersin" çökersin bir tanesine. fenerbahçe'ye doğru uzun uzun bakarsın. birkaç biradan sonra kafalar güzelleşir başlarsın şarkı söylemeye. sonra bir tane daha sonra bir daha... muhabbet uzar gider... vakit geç olur hep beraber altı yola doğru yürünür. herkes otobüsüne biner gider.
  • türkiye'ye dair umut veren son bir kaç kaleden biri de moda sahili bana göre...kale male dedim biraz iddialı oldu ama olsun anasını satayım...ülkenin artık hemen hemen yer yerinde kızlı erkekli aktiviteler yapmak ayıp karşılanıyorken, her içki içen ayyaş, dinsiz olarak yaftalanıyorken moda sahilinde kimseye zararı dokunmadan vakit geçiren, sohbet eden, şarkı söyleyen, bir şeyler içen bir kitlenin olmasını ve özgürce takılabilmesini önemli buluyorum (kayalıklara konuşlanmış, etrafa aldırmadan yiyişenleri tenzih ederim...onları ben de sevmiyorum asdfdsa)....

    moda sahilinin havası, manzarası, yeşilliği zaten güzel artık kabul gören bu şeyleri yazmama, bunlara değinmeme gerek yok...dediğim gibi ben moda sahilindeki avrupa ruhunu yakalayabildiğim anları, manzaraları çok seviyorum ve işin bu tarafıyla ilgileniyorum...mesela geçen gün gözüme çok güzel bir kız ilişti...yeşilliğin bir kenarına kilimini sermiş, kulaklıklarını da takmış bir yandan kahvesini içiyor bir yandan da kitabını okuyordu...belki saçma gelebilir ama bana böyle manzaralar garip bir şekilde gurur ve umut veriyor...o kızın tek başına bunu yapabilmesi, moda sahilinin şartlarının da buna izin vermesi harika bir durum...elbette olması gereken, normal olan da bu ama dediğim gibi geldiğimiz noktada bu bile bir lütuf...insanların kişisel özgürlük sınırlarından bihaber olduğu şu günlerde müdahale görmeden, birilerinin kinle dolu bakışlarına maruz kalmadan eğlenebilmek, cinsiyet ayrımı gözetmeden bir şeyler yapabilmek çok önemli ve moda'nın da buna imkan tanıması çok güzel...

    moda sahili sonsuza dek böyle aydınlık kalmayı başarır umarım...moda'ya sahip çıkalım...bir de hayvanlarınızı tasmasız gezdirmeyin kuralına riayet edelim pls...
  • okuldan çıkınca "nereye gidelim?"in cevabı demek, yürümek demek, içmek demek, rıhtım'dan ve bahariye'den bir şekilde yolun zaten ona çıkması demek, saçma sapan kısa film ve fotoğraf ödevlerinin mekanı demek, arkadaşlar demek,
    çok gülmek ve çok eğlenmek demek.
  • ülkenin neden ileri gitmeyeceğini gösteren sahildir. şöyle bir araştırma yapsan oraya gidip oturanların en az %95'i muhaliftir. ülkenin durumuyla alakalı kırk tane sayar. yapılanlara, edenlere isyan eder. ancak bir çoğu toplumsal yaşamın ne olduğundan haberi olmayan andavalın teki farkında değil. bu işte ülkenin içler acısı halinin resmi.

    bisiklet yolundan yürüyen sığırlar mı dersin, yanında getirdiği jbl ile kendi saçma müziğini herkese dinleten mi dersin, her türlü başkasının huzur hakkını içine eden tiplerin buluşma noktası.

    sahile ineyim iki oturayım kafa dinleyeyim diyorsanız mümkün değil. köpeklerini birbirlerine havlatıp ortalığı inleten gerizekalı sorumsuz hayvan sever olduğunu idda eden duygu mastürbatörleri bir yanda, bok gibi sesi ve sikik gitarıyla kulağınızı tırmalayan aptallar bir yanda.

    2023 yılında bu ülkenin insanın çoğu başkasının hakkına, özgürlüğüne tecavüz etmemesi gerektiğini öğrenmedi. bilerek bu tecavüzü yapanlarana zaten yobaz diyoruz da, yaptığı sığırlığın farkında olmayan gerizekalılar ne olacak?
  • gezi parkı'ndaki kitleyi ctrl+a ile topluca seçin. sonra haritada dar bir çimenlik alanı olan deniz kıyısına tıklayın. ctrl+c / ctrl+v yapın. işte size güneşli bir hafta sonunda moda sahili.
  • başlığı solda görünce eski bir tanıdığa rastlamış gibi oldum.

    bir yanı sarayburnu'yu ve tarihi yarımadayı, bir yanı marmara denizi'ni görür.

    öğrenciliğim sırasında sıklıkla gittim buraya. öğrenciliğimin yedi sene sürdüğü göz önüne alındığında istanbul'a okumak için gelmiş biri için azımsanamayacak bir teşrik-i mesaidir. kimi zaman orada aşık oldum, kimi zaman orada ilan-ı aşk ettim, kimi zaman sevdiğim kadınlara orada anlatamadım sevgimi. sıklıkla gittim oraya, bazen her gün, bazen gün aşırı. gittim, içtim, ağladım. cumartesi şarabını orada sevdim mesela. sahildeki kayalarda otururken polis ne kadar da çok bitti tepemde. yazını da kışını da çok sevdim. rüzgarına da güneşine de tutuldum.

    hasıl-ı kelam: gidip görülesi değil kalınası, yaşanası yerdir.
hesabın var mı? giriş yap