• yazıldığı gibi okuyunuz;
    modearn leayf iz rubbiş.

    tüm blur diskografisinde tutkuyla bağlandığım bir albüm var mıdır acaba dedim. pooklayf. dinlediğim ilk albarn/coxon işiydi ve küçük bir kolej öğrencisi için aşık olunmayacak gibi değildi doğrusu. hangimiz etkilenmedik bay daniels'ın cockney ağzından, jöskalafen'ler ve this is a lowun sisinden? 'peki başka?' dedim ardından. modern life is rubbish'in sade güzelliğini unutuyordum az kalsın. think tankın uçuk deneyselliği, 13'ün kilise havası, leisure'ın tahammül sınırlarını zorlayan sıradanlık/amatörlüğü, ve the great escapein müthiş ortada kalmışlığının yanında modern life... bulunmaz bir albümdü.

    colchester sokaklarında başıboş turlarken önce bir okul duvarına spreylenmiş 'bel fıtığı24456788' , hemen sonra 'baca temizlenir, özpearce kardeşler' ve en nihayetinde modern life is rubbish albüm afişlerini gördüm:
    "modernitenin 'nimetleri' 45 dakikada alaşağı edilir! dinleyin!" dinledim. hani deseniz ki edmund burke amca albarn'ın sıska vücudunda reenkarne oldu, sesi de pek hoş artık; inanırım. diyor ya o haşmetli ingiliz muhafazakar mirası; 'ölüyle olan bağlar koparılamaz. değişim temkinli gerçekleştirilmeli.', işte albarn da dakik pezevenk colin zeal'in yalnızca büyük gelecek planlarına çalışan kafasına doğru kocaman bir balgam yollayıveriyor. ardından propagandhinin 'we need a good kick in the ass' tavrıyla coşuyor: kendimize gelmeliyiz. bi tatile ihtiyacımız var biliyor musun? güneşli bi yerde. başka bir şey değil. güneş. hey sen! kasiyer kız! sıkılmadın mı tüm shift'in boyunca düzensiz aralıklarla işittiğin bleep'lerden! atla şu kimyasal dünyanın metalik otobüslerinden birine ve uza kırlara!

    modern life is rubbish blur'ün en yoğun albümüdür. o, 10+ yaşlarında mefta olan blur'ün gözbebeğidir. albarn yine bize yer yer ipuçları verdi şehir hayatının monotonluğuna duyduğu katıksız kine dair the great escape'te ama o, metalik gri kaplamalı pazar günlerine, prozac'a ve düzenli düzene karşı bir manifestoydu; hiç bir zaman direkt aksiyona teşvik etmese de. bir advert vardır mesela, nasıl blur best of'una alınmamış hayret ederim. zaten yamulmuyorsam, bir for tomorrow girebilmiştir malum kendini beğenmiş albüme. velhasıl, hiç de yumoş sıcaklığında bir albüm değildir o. bir yandan albarn'ın nuri alço tonlarındaki 1993-94 saçlarını düşünüp, diğer yandan kapaktaki haşmetli modernite trenine manalı manalı bakıp iç geçirirsin. çamur olduğunu söyler bu arada albarn sana. çamursun sen! şeher hayatı çamur yapmış seni! koluna taktığın saat aslında seni böyle önemli işler peşinde hayatı kovalıyor gibi hissettirip aslında korkunç biçimde umarsız yaşatan! çamur seni..
  • öncelikle

    (bkz: türk polisiyle akaretler'de direniş üzerine sohbet)

    (bkz: #34305550)
    (bkz: #34311584)

    yandaş olan-olmayan medyanın yapamadığını tek başına yapan, karması gibi mangal yürekli haberci, belgeselci, herşeyden önce empati yapabilen karşısındakinin de insan olduğunu bilen, yılın habercilik ödülüne layık bir iş çıkaran, insan gibi insan.
  • yılın gazatecilik ödülüne aday gösterilmesi gereken insan.
  • leisure dan sonra düştükleri parasal sıkıntılar nedeniyle ve çeşitli gündem işgal etme çabalarının sonucunda, bir şekilde bir yerlerde, -kendi tabirleriyle- kurnazlıkları sonucunda modern life is rubbish?le blur, parlak bir yıldız olarak avrupa?ya çarpmıştır.
    kariyerlerinin en parlak canlı performanslarını sergileyecekleri, blur severlere mutlu bir sevgili bırakacakları, yavaş yavaş dünyada tanınmaya başlayacakları albümleri modern life is rubbish işte bu dönemde ortaya çıkmıştır.

    1992 den 1993 e girerken piyasaya çıkan for tomorrow single ı, şubat ayında yayınlanmış olan albümün* ilk şarkısıdır. single piyasaya çıkar çıkmaz albarnın " everyone, wherever they are in the world, knows la la la means " sözüyle örtüşen klibiyle uk top 30 a giriş yapmıştır.

    her biri küçük birer öykü olan on dört şarkıdan oluşan modern life is rubbish in "food processors are great" diye başlayan ve her şeyi bırakıp tatil yapmak hayali kurduran şarkısı advert tan sonra graham ın gitarıyla başlayıp damon albarn nın sesiyle ?halinden bir hayli memnun ve dostça tavırları olan? colin zeal in hikayesiyle karşılaşıyoruz. carrotene tan ve colin zeal in hastalığını bizler de öğrendikten sonra albümdeki belki de konumundan dolayı (tarafımdan) haksızlık edilen şarkıya sıra geliyor. pressure on julian daki ağır ve koyu vokallerin ardından gelecek olan şarkının heyecanı, pressure on julian ın 20. saniyesinden sonra kalpte ritm bozukluklarına yol açıyor.star shaped bir şeyleri başarabilmek için destek arayan, nedensiz yere mutlu... gökkuşağı altında i've been making plans, become an unconscious man/girl, i feel so unnecessary kısmı bizlerden; for the future, all for the good, we don't think so, you seem starshaped kısmını onlardan beklediğimiz şarkı.
    starshaped ise bizden, -farkında olmadan gelmiş- geceyi küçük kancasından tutup aşağı çekmek ve aydınlığı yeniden getirmeye çalışmamızı, şarkıdaki son saniyelerdeki hüzünü kabullenmeyip kendisini tekrar tekrar dinlememizi istemiştir.

    en az on defa dinleyip görevi yerine getirmenin mutluluğundan sonra, blur le küçük yaşta tanışan ve yetersiz ingilizcesi olan kişileri miss america ile tuzağa düşürmüş bir şarkı olan blue jeans le baş başayız. müziklerinde gizli bir hüzün yaşıyan bu iki şarkıda ağlamak üzere olan çocuklar, ingilizceyi öğrenip "blue blue jeans i wear them everyday" ve "she's no jellybean, she's a jemima ho ho" cümlelerinin anlamlarını çözdüğünde onlardan bir intikam almak isteyeceklerdir.

    blur albümleri arasında hak ettiği yeri göremeyen modern life is rubbish?in yıldızlı şarkılarından for tomorrow, blur: the best of un içinde yer almayı başarmış, albümün başarısını çift sayılara katlayan chemical world ve sunday sunday buharlı tren tablosunun çerçevesinden dışarı çıkamamıştır.
    sunday sunday in gölgesinde kalmış olan oily water ve miss america, peşinden ezgisel ve şiirsel açıdan çok basit olan ve grup basçısı alex james?in ?fucked-up sound? olarak bahsettiği villa rosie yi getirir. villa rosie den sonra coping, %100 doğallığını koruyan bir pop şarkısı olan turn it up ve 13 albümündeki şarkıların yumuşak bir ucu olan resigned ile albüm son bulur.

    blur: "it's time kids stopped listening to american rubbish"

    modern life is rubbish amacına ulaşmıştır ve en sevilenler arasında yerini alır
  • 1993 tarihli blur albumu. amerikalilasmadan once cikardiklari albumlerden olmasina ragmen kotu bir brit pop albumu degildir. hatta blur'un en iyi albumlerindendir. superdir.
  • az evvel wa yazışmalarımızı döktüm, yaklaşık 1700 kez yüzük demiş. valla gollum bunun kadar düşmemiştir kıymetlisinin üstüne.... neyse, sonunda mürevvetini görmek nasip olacak da ben de kurtulacağım bu yüzüklerin efendisi namkörden.
  • (bkz: #37324268) entrysinden iki hafta sonra, bu entrysini okumadigim halde (bkz: #37622360)'i yazmisim, foreigner kardes uyardi saolsun. bunca yillik sozluk hayatimda ilk defa ''kopya'' entrym oldu, "duman'in insanlari ayni sisede balik yapabilme etkisi, eheh" diyorum kendisine, saygilar abiy. siseyi de gotume sokarim artik.
  • sanırım aşk acısı çeken yazar.

    sürekli entry kasıyor.
  • sakal bırakınca tanınmayacağını sanan sarı pipi sözlük yazarı.
    üzgünüm dostum ama sen kaşındın ahanda afişe ediyorum seni.
    http://www.break.com/…qual-mother-lover-721159.html

    unutmadan şu başlık altında incelenebilecek yazarlardan biri olduğunu da kabul etmek lazım: (bkz: kız olunsa verilecek 10 sözlük yazarı)
  • albümün track list'i aşağıdaki gibidir:

    1. for tomorrow
    2. advert
    3. colin zeal
    4. pressure on julian
    5. star shaped
    6. blue jeans
    7. chemical world
    8. intermission
    9. sunday sunday
    10. oily water
    11. miss america
    12. villa rosie
    13. coping
    14. turn it up
    15. resigned
    commercial break

    enteresan şekilde albümde en sevdiğim şarkı resigned dır. naiftir, insanın ruhunu okşar. defalarca arkaya arkaya bıkmadan dinlerim. iyi bir blur şarkısıdır bana göre.
hesabın var mı? giriş yap